Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

 YANDI YÜREKLER YANDI

     Ülke olarak,millet olarak acı dolu günler yaşıyoruz. Vatanımızın K. Maraş bölgesi hepten çökmüş, ağlayanlar, sızlayanlan, göz yaşı dökenler, ölüsüne ağlayanlar, diri kalmış sakatlara ah vah edenler, yıkıntılar arasında evladını, ailesini, yakınlarını arayanlar yüreklerimizi dağlamaktadır. 

      K. Maraş bölgesinden aynı  acıyı yaşayan G. Antep, Islahiye bölgesi acılarımızı artırmış, bizleri hıçkırıklar içerisinde  koymuştur. G. Anteb'in, kos koca kalesi bile fokur fokur kaynarken, evlere figan düşmüş iken bizler nasıl rahat edebiliriz ki? 

      G.Antep fecaat boyutunu aşarak, Urfa'ya gidiyoruz!.. Sanki, Hz. İbrahim (as)'ın makamıı, ayak basmış olduğu topraklar kana bulanmış, Balıklı göl bile mahzun dile gelir gibi olmuştur. 

       Ahh Adıyaman ahh!.. Bu nasıl bir figandır ki, sinende ahlar vahlar kol gezmektedir. Bülbüllerin susmuş, zikredenler sanki yorgun, boyunları bükük kalmıştır. 

      Antakya, ilmin, alimin zirve yaptığı şehir... Sanki, Habibi Neccar bize dargın, bakmıyor yüzümüze, bakmıyor bizim ilimsiz halimize?  Habib-i Neccar bünyesinde medfun iki  Havariyyun ilgilenmiyor bizimle, bakmıyor bizim hal ve ahvalimize!.. 

      Hatay bölgemizde de, her yer yıkık, çökük, perişan ve göz yaşlarına boğulmuş durumdadır. Ağıt, inilti, göz yaşı ve " Yandı yürekler yandı" nakaratına  eşlik etmektedirler. 

      Malatya, Diyarbakır mükedder!.. Kilis feryatta, Osmaniye, Adana durgunluğu, sanki yalnızlığı, kaderine terkedilmişliği yaşıyor!.. Torosların yüzü gülmüyor, deprem afeti oraları da sarsmış, oraları da yerinden oynatmış gibi. İşte, bu hengamede dilimden şu ayet gayri ihtiyari dökülmektedir:  

     " Evet, evet; insan mutlaka azar. Kendi kendine yettiğini sandığında." ( Alak sûresi, âyet 6-7) 

     "Kellâ: Muhtemelen edatın ilk geçtiği yer. Dilciler farklı mânalara geldiğini söylemişlerdir. Basralılara göre " Yoo , hayır, asla" veya parağraf başı, Kisai'ye göre " gerçekten de, hakikat şu ki " Sa'lebe göre " değil mi ki", Ferrâ'ya göre " evet, kesinlikle" mânasına gelir. 

     Bizim edat bağlamına göre bu işlev  anlamlardan bir veya bir kaçını kazanır. Tercüme boyunca tercihimiz de budur. Bir ara cümle gibi öncesini de sonrasını da görür. 

      İnsanın kendi kendisine yettiğini zannetmesi tuğyanın sebebidir. Zira insan, ancak kendini kaybettiğinde bu zanna kapılır." ( Kur'an Meali) 

     Hal böyle iken, bu aziz millet azmış değildir, hamdolsun!.. Dinine, diyanetine bağlı, mukaddesatına sevdalı, vatan sever bir ülkedir ve millettir.. Onun içindir ki,

        Hayır kapıları sonuna kadar açılmış, ylürekler bir olmuş, birliğe koşmaktadır. Deprem afetinin yoğun olarak vurduğu Islahiye'de bizimdir, Elbistan toprakları da bizimdir. Afşin yerleşim birimi de bizimdir. Orada Ashab-ı Kehf bulunmaktadır. Yedi Uyurlar yatmaktadır.

      Evet evet, yüzyılın deprem afetini yaşıyoruz. Elden, elimizden bir şey gelmemektedir. Yani, insan gücünü aşan plan ve proğramdır. Bu oluşa, bu yaşantıya boynumuz kıldan incedir.  Tüm bu olumsuzluklara rağmen,

      Milletin yardım tekeri dönmekte, eller ceplere girmiş yardım, giyecek, battaniye, yiyecek dolu dolu taşmaktadır. Onun içindir ki, ümitsizliğe gerek yoktur. Silkinmeli,  sikilip ayağa kalkmalıyız. 

     Netice olarak;

       "Yandı yürekler yandı" demekten, başka çaremiz bulunmamaktadır. Ümiit ediyorum ki, bu çaresiz gibi görünen çaresizliğin üstesinden  de geleceğiz. 

      Dünün Milli Mücadele yıllarını, Fransız gavurunun topraklarımıza saldırışını düşünmeliyiz. Arkasına bakmadan kaçışını da unutmayalım. 

      Yurt dışında yaşamış olduğum için görmekte ve şahit olmaktayım ki, insanımız sel sel olmuş, yollara düşmüş, kimi parasal yardımda bulunuyor, kimi sırtındaki cübbesini paket yaparak tır'a yüklemiş, kimi kendisini tutamayıp göz yaşlarına boğulmuştur. 

      Tabii ki, yüreklerimiz can hıraş haldedir. Göz yaşlarımız, sesimiz, nefesimiz boğum boğum durumdadır. Depremin ilk günü, K. Maraş'ta yeğenim Mehmet'in, hanımının, iki çocuğunun şehid düşmesi beni kahrı perişan etmiştir. Ağlamak istiyorum, ama, ağlayamıyorum. Ben böyle iken, ya annesi, babası ne durumdadır acaba? 

      Hasılı, gurbet zor imiş!.. Gurbetten olanlara, olaylara bakmak gayet güç imiş!.. Elimizde bir tek imkan bulunmaktadır. Dua ve yine dua.. Başka ne olabilir ki? 

     " ( Mü'minlere ) de ki: " Eğer duanız olmasaydı Rabbim size niçin değer verecekti ki!?" ( Furkan sûresi, âyet 77)

     Rabbimiz!.. Bu milleti korusun, acısın ve ölmüşlerine rahmet, kalanlarına sağlık ve afiyet ihsan buyursun!.. Selam ve dua ile...

     Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın