SİYONİSTLER
SİYONİSTLER; "ARZ-I MEV' UDU" HEDEFLERKEN, MÜSLÜMANLARDA DENİZLERDE BOĞULMAYI !..
" Bir de kalkıp dediler ki: Yahudi veya Hristiyan olmayanlar cennete giremeyecek. Bu onların hüsnü kuruntusudur. De ki: Eğer iddianızın arkasında duruyorsanız, hadi isbatlayın." ( Bakara sûresi, âyet 111)
Bilindiği üzere, Yahudi milleti kendi ırkları dışındakilerin ebedi saadetten mahrum kalacaklarını ve olacaklarını iddia ederken, Hristiyanlar da aynı iddiayı kendileri için yaptılar ve yapmaktadırlar.
Aziz Kur'an böylesi bir emperyal düşünceyi ümniyye ( kuruntu) olarak olarak isimlendiriyor. Her iki grup hem birbirleri için, hem de Rasulullah (sav)'e inananlar için aynı kuruntuyu dillendiriyorlardı.
Yukarıda zikredilen ayeti kerimenin tüm zamanlardaki mü'min muhataplarına, Yahudilerin ve Hristiyanların kapıldığı bu hüsnü kuruntuya kapılmamaları hatırlatılmaktadır.
Demek ki onlar bu kuruntularıyla henüz imanı yüreğinde kök salmamış olan mü'minleri aldatmak istiyorlar ve bunu bir propağanda malzemesi olarak kullanıyorlardı.
Bu düşüncelerden yola çıkarak, günümüz İsrali siyonistlerine değinmek, mütalaa etmek; yorumlamak istiyorum:
Bilindiği üzere, Yahudi milleti, tarih boyunca sürgünden sürgüne gönderilmiş, esaretin ne olduğunu taa gırtlaklarına kadar yaşamış bir millettir.
En son İspanya'da tandırlarda yakılan, çeşitli zulümlere maruz kalan Yahudileri, atamız II. Basezid han, 1492 yılında gemilerle İstanbul'a getirtmiş, bağrımızı, sinemizi onlara açarak misafir etmiştir.
Yahudiler, tarih boyunca kat'iyyen hiç boş durmamışlardır. Osmanlı içerisinde bile, teşkilatlanmışlar, Sabetay Sevi gibi mülhid insanları öne sürerek, kendi benliklerini, özlerini, ırklarını unutmamışlardır.
Tekraren II nci dünya harbinin yine mağduru olmuş bir millet gösterilecekse, Yahudiler gösterilebilir. Adolf Hitler'in, bunları toptan imha etme planı ile karşılaşmışlar. bunun karşısında yine milletimiz, Yahudilere kucak açmış, misafir perverliğini göstermiştir.
II. Abdülhamid'den bu yana süre gelen uğraşları, çalışmaları didinmeleri nihayet meyvesini vererek, 1947 tarihinde bu günkü Filistin topraklarında" İsrail Yahudi devleti"ni kurmuşlardır.
İsrail devleti kurulmasını müteakiben kat'iyyen boş durmamış, hayallerindeki en büyük hedefleri olan " Arz-ı mev'uda" erişmek, ulaşmak için gece, gündüz çalışarak, Filistin'linin evlerini başlarına yıkarak, diri diri kaburgalarını kırarak, küçük İsrail devleti, Flistin'li mazlumlarını söküp atarak bu günkü İsrail devletine ulaşmıştır.
Filistin'li mazlumlar, azınlığa düşürülmüş, kimileri komşu Müslüman ülkelerine iltica etmişler, kimileri Batı devletlerine gitmek, orada bir batılı insan gibi yaşamak için her türlü zorluğu, güçlüğü göze almışlardır.
Filistin'inin gençler, Filsitin'den kaçarken, yaşlıları, kadın ve kızları da Yahudi askerlerinin dipçikleri altında feryat ederek bu günlere gelmiştir.
Araplar, vatan sevgisini bilmezler, Müslüman hak ve hukukunu korumayı düşünmezler iken, Yahudi askerlerinin Filistin'li insanları ezmesine, öldürmesine, evlerini başlarına yokmasına sadece bakarak seyirci olmuşlardır.
Bu sebeple, başta ABD . ve Batı ülkeleri, Suriye devletinin, Irak ülkesinin ve Filistin'inin tarümar edilmesi için içerden kiralamış olduğu piyonlarla taş taş üstünde koymamışlar, Suriye'lli, Yemen'li, Filis'tin'li, Iraklı Müslümanların ülkelerini terk etmelerine, denizlerde kulaç atarken boğulmalarına kahkahalarla gülmeye başlamışlardır.
İnsanlığın ve insanların imdadına koşmayı dün ve bugündür meyyal olan Türkiye devleti, Yunan, botları batırmaya çalışırken, Mehmetçikde denizlerde boğulmakta olan insanları kurtarmaya çalışmıştır.
Böylelikle, İsrail, adım adım " Dünya Siyonist Devliti"ni kurar iken, Müslüman ülkelerde kendi içlerinde, kendi başlarındaki beyinsiz, fakıl fıkarası yöneticilerin keyfi alemleri için grup grup, öbek öbek vatanlarını terketmiş ve kaçmaktadırlar.
Milyonlarca mülteci Müslümanlar Türkiye'de yaşarken, kaçmak için fırsat kollarken, Filistin'de kalan savaş artığı garibanlarda son bir hışımla İsrail bombalarına maruz kalmıştır. Oysa, bu kadar kaçan, göçen millet, kendi vatanlarını savunmuş olsalardı, ne başlarındaki ucube yönetici ayakta kalacak, nede İsrail devleti büyüdükçe büyümüş olacaktı.
Netice olarak;
Batı ülkelerine kaçan Suriye'li, Irak'lı ve Filistin'li müslümanlarla zaman zaman hasbihal etmekteyim. Maalesef, mevzu vatan olduğu zaman suratları ekşimekte, yönlerini çevirip hemen yanımdan kaçmaktadırlar.
Çünkü, insanın utanması için yüz lazımdır. İnsanlarda utanmazlık var ise, o insanlar bildiklerini yapsınlar, vatanlarını satsınlar, yaşlı anna-babaları da ister ölsün, isterse İsrail askerlerinin hıışmına uğramış olsunlar.
Dolayısıyla; şu ayeti kerime, İsrail milletinin sinsiliğini, günden güne değiştiğini bizlere ayan beyan göstermektedir:
" Eğer ( böyle olmalarını) dilesek, mutlaka onları kendi konumlarına göre başka bir hale dönüştürürdük. O takdirde ne savuşturabilirler ne de geri dönebilirlerdi. " ( Yâsîn sûresi, âyet 67)
Bu ayetten şu sonucu çıkarmak mümkündür: Hani bizim algımızda bir " Maymun soyu" ifadesi geçmektedir. Hayatı hayvan gibi algılayıp, yeme, içme, yatma, çiftleşmeden ibaret görenleri sûret olarak da hayvana dönüştürebilirdik, fakat istemedik.
Zaten, İsrail milleti, konum itibariyle de " maymun soyu"na tıpa tıp benzemektedir. Zaten öyle olmasaydı, tüm insanlığı, parmaklarının ucunda oynatmazlar, kendilerine iyilik edenleri, arkadan vurmazlardı. Yani,
İsrail milletinin, kendilerine biçmiş olduğu değer, kıymet, konumde bunu göstermektedir. Rabbim, tüm Müslümanlara acısın. Yurtlarında,yuvalarında kalmış, kaçamamış, denizlerde boğulmayı göze alamamış Filistin'lilere de yardım eylesin. Selam ve dua ile...
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın