KULLUĞUN, ARACISIZ OLARAK YALNIZCA ALLAH'A YAPILMASI!..
" Sonra da hem doğrudan ve açıktan, hem de dolaylı ve sinsice , hem sûret-i haktan görünerek hem de zaafları ve güdüleri kullanarak sokulacağım onlara: Ve sen onların çoğunu nankörlük eden kimseler olarak bulacaksın." ( A'râf sûresi, âyet 17 )
Bu ayeti kerimeden şunları anlıyoruz:
" Lafzen: " ellerinin arasından/ önlerinden ve arkalarından , sağlarından ve de sollarından", Min beyni eydihim iibaresi bu bağlamda " açıktan göz göre göre, doğrudan", min halfihim ibaresi de bunun karşıtı olarak " gizli, sinsice , dolaylı yoldan " anlamına gelir. ( Rağıp).
İblis'in " sağlardan ve sollardan sokulmasının" doğruya en yakın anlamıTaberi'nin de tercihi olan yukarıdaki anlam gibi görünüyor. Âyette üst ve cihetlerin anılmamış olması, İblis'in şeytani becerisine rağmen atlatılabilir ve savuşturulabilir olduğuna delalet eder. " ( Kur'an Meali)
" Hevasını ilâhı edinen kimsenin durumunu göz önüne getirsene bir ! Şimdi ( söyle); böyle birinin sorumluluğunu sen üstlenebilir misin?" (Furkan sûresi, âyet 43)
Vahyin rehberliğine tabi olmayanlar, kendi hevalarına tabi oluyorlar demektir. Allah'a tabi olmayanın teslim olacağı tek kapı hevasıdır. Hevasına teslim olansa er-geç onu ilâh edinir.
Yukarıda arzedilen ayeti kerime meallerinde de ifade edildiği gibi, ne acı ki, şeytan ilk defa yaratılışından günümüz dünyasına gelinceye kadar insanoğullarını saptırmaya, sapıtmaya devam etmiş, bundan sonraki yaşamda da insanoğluna karşı maharetini, hünerini göstermeye devam edecektir.
Şu alıntı yazıda belirtildiği gibi: " Rivayetlere dayanan genel anlayışa göre kendilerine gazap edilenlerYahudiler ve sapıtanlar da Hristiyanlar olmakla beraber, şüphesiz bu ifade onların yaptığı gibi herkesi içermektedir.
Bilindiği gibi her iki kesim şu veya bu şekilde bid'atlarla dini bozmuş, aracılık ve şefaatçılık anlayışlarıyla tevhidin dışına çıkarak Allah'ın gazabını çekecek kadar vahyin yolundan sapmışlardır.
Yahudiler, doymak bilmeyen hırs ve maddi çıkarları uğruna kitabın hükümlerini yorum ve tevillerle işlevsiz kılarak yahut çığırından çıkararak dinin canına okurken, Hristiyanlar da kitabın kendilerinden istediği ibâdetleri yeterli görmeyerek daha çok dindarlık yapmak için rahipliği uydurmakla, yücelterek İsa'yı tanrı konumuna çıkarmakla, onu ve annesini dua ve ibadetlerinde aracı yapmakla, nihayet Anadolu 'da yaygın olan putperest Babil, Sümer ve Roma kültünde egemen olan üçlü tanrı anlayışından esinlenerek Allah-İsa- Meryem üçlüsünden bir teslis inancı uydurmakla, insanları dine kabul etme veya dinden çıkarma/aforoz etme yetkileriyle donatılmış din adamları sınıfı oluşturmakla vd. dine eklemeler yaparak ve hayattan uzaklaştırarak sapmışlardır.
Bir taraf maddiyat için dinin hükümlerini çığırından çıkarıp işlevsiz kalarak bid'at işlerken, diğer taraf daha fazla ruhaniyat ve maneviyat için eklemeler yaparak bid'at işlemiş ve dini bozmuştur.
Bu ekleme ve çıkarma inanç ve ibadetten helal ve harama, hukuk ve ahlaka kadar dinin her alanında söz konusudur. Bunu görmek için başka din mensuplarına gitmeden bugün Müslümanların din anlayışı ve uygulamalarına bakmak yeterlidir." ( Şeytan Üçgeni: Bid'at Tevessül ve Şefaaat, İ. Sarmış, say. 10)
Ne acı ki, dün ve bu gündür, milletler ve insanlık; bu tür batıl, yanlış, hurafe, uydurma şefaat, tevessül, istimdat, yardım isteme fiillerine mübtela olmuş, böylesi vaziyet taa gırtlaklara kadar dayanmış bir saçmalıktır
Yahudi toplumları, Hristiyan alemleri bu tür saçmalıklarla boğuşur, iken, İslam toplumları da mehdi, kutup, veli, şefaat, rabıta, tevessül türü şeylerle hali hazır boğuşmaktadır. Ülkemiz dini yapısal durumuna nazar edecek olursak, her parsellenmiş, öbek öbek şeyh, mürit merasimleriyle, istimdat arayışlarıyla boğuşmaktadır.
Bu zihniyet mensupları, okumazlar, ilim tahsil etmezler, aklı çalıştırmaz, düşüncelerini yukarılara asmış kitlelerdir. Kur'an'da, onlarca akıl üzerine ayet mevcut iken, bunu görmezden gelip, kendi uydurdukları şeylerin peşine düşerek, sair kitleleri de uyutmaya, uyuşturmaya gayret ederler.
Bunların, taban insanları yerlerde fakirlikle, yoksullukla boğuşur iken, üst kattaki elemanlar yani, veliler, kutuplar, gavslar, şeyhler ve diğer gözü açık insanlar ballı börekten müstefid olup, yerler, içerler ve tabandaki olanlara da cennet pazarlaması yaparlar.
" Onun için Yüce Allah bu gerçeği her rekatta okudukları Fatiha sûresinde Müslümanlara hatırlatarak onlar gibi yapmaktan sakındırmakta, kulluğun aracısız olarak yalnız Allah'a yapılabileceğini ve yardımın ancak ondan istenebileceğini belirtmektedir. Çünkü niyet ve amaç ne kadar iyi ve güzel olursa olsun vahyin söylediğinin aksini yapanlar şeytanın yolunu izlemekten başka bir iş yapmış olmazlar.
Evet tarih boyunca bütün bu sapmalar ve sıratı müstakim, hidayet, mizan, Furkan, burhan, beyyine , mev'ize/öğüt, zikir, nur, rahmet, basiret, Allah'ın kopmayan ipi vd. vahyin dosdoğru yolundan uzaklaşmalar hep şeytan üçgeni dediğimiz bid'at, tevessül ve şefaat üçgeni yoluyla ola gelmiştir." ( a.g.e.)
Netice olarak,
Yazımızın daha fazla uzamaması, takip edenleri sıkmaması, yormaması için mes'eleyi kısa kesmek zorunda kaldım. Ki, bu tür inanışlar, düşünceler ortamı allak bulmak etmekte, kitleler, gelişi güzel yönlere saptırılarak, bir başı boşluğa, avareliğe, okumama, araştırmamaya yönlendirilmektedir.
Araştırmayı, okumayı, tahlil etmeyi bırakıp bu tür ibtidai şeylerle zaman kaybettiğimiz için perişanız, payimaliz, pejmurdeyiz. Bu sebepledir ki, Hristiyan alemi, neredeyse teslisi bıraktığı için, mülhidliğe doğru koşmakta, Yahudilik ırkçılık belasıyla cedelleşip kendilerinden başkasını görmemekte, bizim neslimizde, Kur'an yolundan uzaklaştığı iiçin, ilim, bilim, sanayii, kalkınma, ilerleme, medeniyet yolunu terketmiştir.
Yaşamış olduğumuz ortam bizlere sunmakta ki, Müslüman alemi perişan ve rezildir. Denizlere bakınız, insan selinden, insan ölülerinden, cesetlerinden geçilmemektedir. Yani, bu insanlar, kendi öz vatanlarını terkedip , bedava yaşamak, Batı'nın in'am ve nimetlerinden müstefid olabilmek için vatanlarından kaçmaktadırlar.
Çünkü, bunları uyaran, ikaz eden ilim ve bilim adamı bulunmamaktadır. Tamamı, bedavacı, afyon yutmuş bülbül gibi alık alık sağa, sola bakan zümrelerdir.
Rabbimiz!.. Aziz milletimize basiret versin, bu tür ilkel şeylerden muhafaza eylesin!.. Selam ve dua ile...
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın