Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

KAZA VE KADER MESELESİ

" Zira gaybın anahtarları yalnızca O'nun katındadır; onu başkası değil, yalnızca O bilir. O, karada ve denizde olan her şeyi bilir; hiç bir yaprak düşmez ki O bunu bilmesin; yerin derinliklerinde bir tek tohum , yaş-kuru hiç bir şey yoktur ki O'nun apaçık yasasına dahil olmasın." ( En'âm sûresi, âyet 59)

" Lafzen: " kitapta". Buradaki kitâb ile, Allah'ın ilmi ya da korunmuş levhaların kastedildiği söylenmiştir. ( Taberi). Fakat " apaçık" vasfını taşıdığı göz önüne alınırsa , bu yorumların isabeti olmadığı sonucuna varılır. " ( Kur'an-Meal-Tefsir)

Kaza ve kader mes'elesini aydınlğa kavuşturan, yanlış anlaşılmaları önleyen tüm bilginleri ve bilhassa Hasan-ül Basri (ra) gibi bir kutlu yiğide ve kahramanı saygı ile anıyor, rahmetle yad ediyor, makamının cennet olmasını niyaz ediyorum. Hasan-ül Basri (ra), kral Muaviye'ye karşı çıkmış, engin ve düzgün görüşleri ile onu korkmadan, ürkmeden uyarmıştır. Bu husustaki şu alıntı yazıyı blgilere sunmak istiyorum:

" Kaza teriminin içini Kur'an cahili içeriğinden boşaltmış, kelimeyi terim olmaktan çıkarmak lugavi yerine döndürmüştür. Kaza, " muhatabını mecbur bırakan hüküm, yargı , muhatabı mahkum etmek" anlamına gelir. İbn'ul- Murteza'nın el- munye'de naklettiği şu olay, Kur'an'ın kaza'ya verdiği manayı güzel anlatır:

" Hz. Ali'ye yaşlı bir adam şöyle sorar: " Öyleyse, bizi sevkeden kaza ve kader nedir?".. Hz. Ali: " O, Allah'ın emir ve isteğidir." Ve şu ayeti okur: " Ve kadâ Rabbuke ellâ ta'budu illâ iyyâhu" " Rabbin yalnız kendisine kulluk etmenize hükmetti. " ( İsra 17/23)

Hasan el-Basrî 'de Hz. Ali ile aynı görüştedir. İkisi ide kaza ve kaderi' " " Allah'ın emir ve nehyi, istek ve arzusu" olarak açıklamıştır. Cahiliyye kaderciliğinin oluşmasında, muhtemelen Mısır'dan İran'a, Hint'ten Mezopotamya'ya kadar büyük bir coğrafyayı etkilemiş olan gnostik akımların rolü vardı. Vasıl b. Ata'nın hadis olarak naklettiği şu şaibeli haber , Fars kültürü olduğunu gösterir:

" Fars diyarından biri Rasulullah'a geldi ve şöyle dedi. Anneleriyle, kız kardeşleriyle ve kızlarıyla evlenen insanlar gördüm . Bunlar " Bu Allah'ın kaza ve kaderidir" diyorlar. Bunun üzerine Allah Rasulü şöyle dedi. : " Benim ümmetimden böyle diyen kaderciler çıkacaktır. Onlar ümmetimin Mecusileridir." ( el-Munye, s. 8-10)

Bu bölgedeki diğer inanç akımlarının hemen hepsinin ortak bir yanı vardı: Kur'an'ın falcılığı, kehanet ve yıldız falcılığının dayandığı temel ise, cahiliyyedeki vurgusuyla " Kaza ve kader" düşüncesiydi. Zira Kâhinlerin, arrafların ve falcıların bir insanın geleceğini okuya bilmesi için, o insanın geleceğinin daha önceden onların okuyabileceği bir yazılması gerekiyordu.

Cahiliye kahin ve arraflarının yaptığı, Allah'ın hududuna tecavüz ve " gaybı taşlamak" anlamına gelen bu yöntemi, " yaş ve kuru hiç bir şey yoktur ki ilahi yasa ile kayıt altına alınmamış olsun." (Kader Risalesi, M. İslamoğlu, say. 125) Mevzuun burasında merhum Akif'e yer verelim:

" Ye'sin sonu yoktur, ona bir kere düşersen,
Hüsrana düşersin, çıkamazsın ebediyyen!
Allah'a dayandım de, sen çıkma yataktan,
Mânâyı tevekkül bu mudur, hey gidi nadan!"

Ne yazık ki, kaza ve kader mes'elesi hali hazır ümmeti ve bilhassa Kur'an bilgisi zayıf milletleri oyalayıp durmaktadır. " Bunun kaderi böyleymiş", ve benzeri uyduruk görüş ve düşünceler ümmetin ve milletimizin belini bükmektedir. İnsanın başına bir hal geldiği zaman hemen kaza ve kader suçlanır, tedbir almamak, olaya müdahil olarak tedbir almamak hiç kimsenin hatırına gelmez hemencecik kader mevzu edilmiş olur.

Netice olarak;

Yukarıdan beri anlatıldığı gibi, kaza ve kader mes'elesi cahillerin, din bilmezlerin veya Kur'an'ı anlamamış insanların işi ve uğraşlarıdır. Hamdü sena olsun ki, böylesi cahil cühelaca manzaralar yerini Kur'an'a terketmekte, çalışmaya, tedbire yönlenilmektedir. Yine merhum Akif'e yer verecek olursak;

" Dünya koşuyor söz mü, beraber koşacaktın
Heyhat,. bütün azmi sen arkanda bıraktın.
Allah'a dayan, sa'ye sarıl, hikmete râm ol,
Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol. "

Merhum Akif' in ifade ettiği gibi, kör kaderciliği yenmek zorundayız. Bu mes'eleyi de tabii ki, Kur'an çözmüş karara bağlamıştır. Yeterki, bilemediğimiz, bilinmeyen mes'eleleri ona havale edelim.. Bunu yapmış olduğumuz an görülecektir ki, her mes'eleyi çözmüş olacağız!.. Rabbimiz!.. Milletimizi kör kadercilikten muhafaza buyursun!.. Selam ve dua ile..

Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın