İslam'ın Cahil Müntesiplerinin İslam'a Verdiği Zarar
BU GÜN; İSLAM'IN CAHİL MÜNTESİPLERİNİN İSLAM'A VERDİĞİ ZARAR,
MÜSLÜMAN OLMAYAN KİTLELERİN ZARARINDAN DAHA FAZLADIR !..
" Onlara: İnsanların iman ettiği gibi siz de iman edin, denildiği vakit " Biz hiç, sefihlerin ( akılsız ve ahmakların) iman ettikleri gibi iman eder miyiz!" derler. Biliniz ki, sefihler ancak kendileridir, fakat bunu bilmezler ( veya bilmezlikten gelirler). ( Bakara sûresi, âyet 13 )
Bu günkü yazımla yine, birilerini ürküteceğim. Hop oturup hop kalkacaklardır. Niçin ve neden?.. Çünkü, hal ve hareketleri, inançları, düşünce yapıları, pozisyonları, eylemleri Kur'an İslam'ına aykırı olduğu içindir.
Zaten, böylesi kesimler, Kur'an'dan, Kur'an Müslümanlığından söz açıldığı, bahsedildiği, tartışıldığı, sohbet edildiği zaman küplere binmekteler, " kırmızı görmüş boğa" gibi bir o yana, bir bu yana kol kanat sallamaktadırlar.
Bunlar, bunların ekabir kesimleri, şeyhleri, pirleri, efendi hazretleri, Allah tarafından Resulullah (sav)'e verilmeyen imkansız güçlerin, kendilerine verildiğini iddia ederler, gayıpdan haber vermek, cinlerle mükaleme de bulunmak, yiitikleri bulmak, hastaları şifaya kavuşturmak vb. Bu hususta bir örnek verelim:
" Eş-Şarani'nin şeyhlerinden Şemseddin Hanefi hakkında söylediklerinden bazılarını görelim:
" Çok çeşitli hallere geçerdi. Bazen olurdu ki vücudu büyür, halvethanesini doldururdu. Sonra azar azar küçülür, eski halini bulurdu. Halk, onun bu durumunu öğrenince görmek istedi. Halvethanenin dışa bakan penceresi önüne yığıldı. Bu halinin görülmesini arzu etmediği için sonraları o pencereyi kapattı.
Aynı zamanda çok celalli bir zattı. Hışmına uğrayanın bir daha kurtuluşu imkansız olurdu. Parçalardı. Her parçası bir yanda kalırdı. Öyle ki, bir daha derlenip toplanması mümkün olmazdı.
" Daha sonra başından geçen olayı anlattı. Yolda hırsıza yakalandım. Beni yere yıktı. Kesmeye hazırlandığı sırada, içimden ' Meded ey efendim Muhammed Hanefi!' dedim. Bunu der demez, bu takunya teki onun bağrına indi ve hırsız bayılıp devrildi. Böylece, Allahu Teala bereketinle beni ondan kurtardı."
" Hanefi hazretleri cin taifesine İmamı Azam Ebu Hanife'nin mezhebini okutur, öğretirdi. Bir gün, bir başka işi vardı. Onlarla meşgul olamadı, kayın pederi Ömer'i yolladı. Hanefi hazretlerini evinde, cin taifesinin dersini o gün o okuttu.
O ders verdiğim sırada cin taifesinden bir kadın bana evlenme teklifinde bulundu. Hanefi hazretlerine danıştım. Bana şöyle dedi. Bu, mezhebimizde caiz değildir." ( Prof.Dr. İ. Sarmış )
Yani, böylesi düzmece hikayeler, uydurmalar, menkıbeler, öyküler, mitolojik anlatımlar, bu kesimlerin zihin dünyalarını alt üst etmiş, ve halen de etmeye devam etmektedir.
Bunların böylesi anlatımlarını, Resulullah (sav) görmemiş, yaşamış, rast gelmemiştir. Halife-i mürşide (ra)'da görmemiş, duymamış ve yaşamamışlar, ama, her nasılsa, bu garibanlar, bu tür şeyhler, müridanlar, bol bol yaşamışlar, rast gelmişler ve bunları da sonra insanlara nakletmişlerdir.
Yani, benim bu izahlarımdan, alimlere, ilim adamlarına, bilge insanlara dil uzattığım,. onları ta'n ettiğim, töhmet altında koyduğum anlaşılmasın!.. Benim ne haddime!.. Ama, Kur'an ve akıl ötesi, şeyleri insanlara yutturmaya kalkanlara söylenecek çok çok sözlerimiz vardır.
" Şimdi Allah için söyleyiniz. Bu saçmalıkların İslam'la yahut akıl ve mantıkla bir ilişkisi var mıdır? İşte Hz. Fatıma! Kabrinde defnedilen babasının mübarek yüzüne toprakların atılmasına yüreği yanarak " Rasulullah'ın yüzüne nasıl toprak atabiliyorsunuz?' diyor.
Hz. Enes onun acılarını dindirecek ve yüreğine su serpecek hak ile cevap veriyor ve şöyle diyor: ' Böyle emrolunmasaydık, yapmazdık.'
Acaba Rasulullah neden ilk veziri Hz. Ebubekir ile kızı Hz Fatıma arasındaki anlaşmazlıkta mezarından çıkıp hakemlik yapmamıştır? Neden Hz. Aişe'nin Cemel gününe çıkmasını veya olaylara katılmasını engellememiştir?
Neden düzenlenen komplo ile öldürülen Hz. Ömer'i önceden uyarmamıştır? Neden hançerini iman dolu Hz. Ömer'in göğsüne saplamaktan mecusiyi alıkoymamıştır? Neden Zinnureyn Hz. Osman'ı öldürenlerden ve Hz. Ali'yi zalimlerin hançerinden korumamıştır?
Rasulullah yoksa tasavvufçuların şeyhleri kadar büyük değil miydi? Yoksa Rasulullah canciğer ashabını ve yakınlarını tasavvuf şeyhlerinin kötülükleri sevdiği kadar sevmiyor muydu?
İşte gözünün nuru Hz. Hüseyin! Düşmanları, yüce bir umudu karanlık bir ümitsizliğin kuşatması gibi onu kuşatıyorlar. Henüz açılan bir çiçek gibi olan yavrusunun susuzluğunu gidermek için ellerini kaldırıp düşmandan bir avuç su istiyor, buna karşılık yavrunun yüreğine saplanan bir oktan başka karşılık görmüyor. Acaba neden Rasulullah selsebilden bir sürahiyi Hz. Hüseyin'e ve küçük yavruya uzatmıyor?
Tasavvufçular keramet menkıbeleriyle cahil halkı avuçları içine almakta ve uyutmaktadır. Halbuki anlattıklarının İslam'la ve gerçeklerle bir ilgisi yoktur.
Eleştiren veya bu şeylerin hem din, hem akılla bir ilgisinin olmadığını söyleyen insanları da çarpar, zarar verir, çoluk çocuk felakete uğrarsınız, gibi tehditlerle korkutarak insanların gözünü yıldırırlar. Halbuki bu masallarına İslamı bilmeyen cahillerden başkası da inanmaz." ( a. g. e. sayfa 338-339 )
Netice olarak;
Ben veya benim gibi düşünen insanların ne tasavvufa, ne tasavvufçulara her hangi bir kasıtları, yanlış düşünceleri bulunmamaktadır.
Yeter ki, Kur'anî bilgiler doğrultusunda kitlelere ulaşılsın, emri bil maruf, nehyi anil münker görevi yapılsın!.. Eğitime, öğretime, Kur'anî bilinçlenmeye önem verilsin, sahih hadisler etrafında insanlar eğitilsin ve öğrenim görsünler.
Ama, bunlar yapılmayıp da, hurafi bilgilerle, hayallerle, rüyalarla insanları kandımak, oyalamak, onların tüm ümidlerini kırmak ayıp değil midir?
Oysa, İslam ve onun yüce kitabı Kur'an, insanlara gerçekleri göstermekte, hayatın en güzel yanlarını, nasıl mutlu olunacağını ifade etmektedir.. Öylesi, oyalama, keramet, rüya, tahayyülat ve benzeri kandırmaca şeylerce vakit kaybetmenin ne anlamı olabilir/.. Selam ve dua ile..
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın