İNSAN, MUTLU OLMAK İÇİN NELER YAPMALIDIR?..
" Bunun üzerine kavminin seçkinlerinden inkârda ısrar edenler şöyle dedi: " Bakıyoruz da, sen de bizim gibi sadece ölümlü bir insansın. Yine, sana ayak takımına mensup sığ görüşlü kişilerin dışında kimsenin uymadığını görüyoruz. Sonuçta, sizin bize karşı bir üstünlüğünüzün olmadığını düşünüyoruz. Aksine sizin yalancı olduğunuzdan eminiz." ( Hûd sûresi, âyet 27)
Bu ayeti kerimenin yorumu şöyledir:
" Her peygamberin kula kulluktan kurtuluş çağrısına ilk koşup gelenler toplumun mazlum ve mağdur kesimleri olmuştur. Bu da mağdur ve mazlum kesimlerin ilâhi davetin doğal müttefikleri olduğunu içerir.
Güce ve paraya tapanlar. Zımnen: Eğer bizim üstünlük alameti saydığımız güç, servet ve iktidar sizde olsaydı üstünlüğünüzü kabul ederdik."( Kur'an-Meal-Tefsir)
Bu ayeti kerime ışığında İslam'ın bidayetine gidecek, toplum kodamanlarının hal ve ahvallerini tetkik edecek olursak onların onca servet sahibi olmalarına binaen mutlu olmadıklarını müşahede etmiş oluruz..
O devrin müşrik kodamanlarından Ebu Süfyan, Ebu Cehil, Ebu Lehep ve benzeri şerli insanlar, inanç fukarası kimseler rahat ve mutlumu idiler? Bu soruya verilecek en kestirme cevap, hayırdır!..
Tarihi seyir içerisinde hangi kodaman geçinen insanın hayatına nüfuz edersek edelim, görmüş oluruz ki, o insan mutlu insan olmayıp, tamamen paraya, güce dayanan gücü ve kudreti kadar mutlu idi!..
Bunu soruyu zamanımız daki para babalarına, servet sahiplerine de ulaştıracak, soracak olursak , günümüz de hayır ve hasenat sahibi olmayan zenginlerin de mutlu olmadıklarının farkına varmış oluruz.
Ne acı ki, günümüz dünyasında komşunun komşudan haberi bile olmamaktadır. Yanı başındaki komşu açlıktan, hastalıktan inim inlerken beri taraftaki vurdum duymaz komşu keyfinden dört köşe olmuş, ölümü, ahireti düşünmeyi bırakmış, " dünyayı ben yarattım! (!) " havası içerisinde keyif çatmaktadır.
Tarih içerisinde mazlumların ahları arşı çınlatırken, kodamanların keyifleri, dört köşe olmuş enaniyyetleri; bencillikleri fakir fukarayı kapatmış, iniltileri duyurmaz hale getirmiştir.
İnsan, mutlu olmak için neler yapmalıdır?
Mutluk olmak öylesine zor ve müşkil bir eylem değildir. Herkese selam vermek, hal hatır sormak, düşkünün, düşmüşün iniltisini dindirmek, bir yetimin başını okşamak, bir öksüzle beraber ağlamak, hastaları ziyaret etmek ve dualarını almak, bir fakir kız ve erkeği evlendirmek, yaşlı insanları her gördükçe onların duasını almaktır.
Selamlaşmayı ihmal etmemek, namazları cemaatle kılmak., okunan Kur'an'ın maksadını anlamak içir gayret göstermek, merhamet dilenen insanları hor ve hakir görmemek, okulları kolaçan ederek , fakir ve gariban öğrenim görenlerin ellerinden tutmak, elbise giydirerek onları sevindirmek, cep harçlıkları yoksa onlara harçlık vermek, fakirlerin, düşkünlerin evlerini, barklarını ziyaret ederek Hz. Ömer (ra)'ın yolundan gitmek..
Küsgünlerin aralarını bulmak, onları barıştırmak, kan davalarını sonlandırmak, ferdi ve toplumsal sen ben kavgalarını önleyici tedbirler alarak, onlara hoş görü ile yaklaşarak, senliğ, benliği, kaosu sonlandırmak!..
Netice olarak;
Buraya kadar anlatmış olduğumuz gibi, mutlu olmanın diyarı uzakta değildir. Hemen kapımızın önündedir, yanı başımızdadır.
Daima mütebessim olmak, verilen selamı güzellikle aynısıyla alarak vermek.. Duada bulunmak.. Sen ben düellolarını önleyici, bitirici tedbirler almak.
İşte, bu ahvaller ışığında yaşanırsa, mululuk hemen yanı başımızda bizi beklemektedir. Her türlü benliği, kabarmayı bırakıp " Ne oldum?" edasından, sevdasından uzaklaşıp, zaman zaman kabirlerin yolunu tutmak lazımdır..
Zaten, kabirleri ziyaret etmekteki asıl amaç da budur. İbret almak, onlar gibi mekana geleceğimizi bilmek ve inanmak!..
Dolayısıyla, mutluluk, mutlu olmak hemen yanı başımızdadır. Yeter ki, irademize sahip olalım, söz konusu iradeyi iyi yolda e yönde kullanmasını bilelim ..
Rabbimiz!.. Bizleri her tülü ihtirastan, öfkeden, nefse düşkünlükten muhafaza buyursun!.. Selam ve dua ile..
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın