BU TOPLUM NE İLE YIKILMIŞSA, TEKRAR ONUNLA DOĞRULABİLİR!
" Sen Ey peygamber! Allah'a karşı sorumlu davran! (Açıktan) inkâr edenlere ve iki yüzlü davrananlara uyma! Unutma ki Allah her şeyi bilendir, her hükmünde tam isabet edendir." ( Ahzab sûresi, âyet 1 )
" ( Sadece) Rabbinden sana bildirilene uy; Çünkü Allah yaptığınız her bir şeyden haberdardır." ( Ahzab sûresi, âyet 2)
" Ve yalnızca Allah'a dayan; zira dayanak olarak Allah yeter." ( Ahzab sûresi, âyet 3 )
Rasulullah (sav)'e doğrudan hitap eden bu âyeti kerime, nübüvvet ailesinden söz eden " tüm peygamberlerden söz almıştık; senden, Nuh'tan, İbrahim'den, Musa'dan ve Meryem oğlu İsa'dan" şeklindedir.
Aslında yapılması serbest olan bu davranıştan sırf toplumsal baskıdan çekinerek vaz geçmek ve o kollektif yanlışı sorgulamamak , bu ilâhi uyarının gereçkesini oluşturmaktadır.
Yani; toplumsal baskıya karşı " koruyucu otorite" olarak Allah yeter. Toplumun nesnesi olmak istemeyen, mutlaka daha üstün bir otoriteye dayanmalıdır. O Allah'tır. İnsan ancak o zaman toplum içerisinde özelliğini muhafaza edebilir.
Evet, yukarıdaki başlığımız İmam Malik'e aittir. Makamı cennet olsun. Ebu Hanife, İmam Malik, İmam Şafii ve Ahmed bin Hanbel gibi mücadiller olmasaydı, İslam fıkhı; arı duru olarak bizlere emanet etmemiş olsalardı, halimiz nice olurdu acaba?
Evet, aziz Kur'an; gerçekleri bizlere bildirdiği halde, ne yazık ki kör taklit ve gelenekçilik ruhu ve düşüncesi, bu ayeti kerimelere rağmen , Müslümanları dün bu gündür yanlış hurafelere sürüklemiş, sevketmeye de aynen devam etmektedir.
Öyleyse ne yapmak lazımdır?
Bu suale verilecek cevap şu olmalıdır. Aziz İslam'ı, din dışı gelenek ve göreneklerden , bid'at , hurafe ve mitolojilerden, efsanelerden arındırmak şarttır.
Yani, kandil geceleri mitolojisi, ölü ruhlarına mevlid okuma yalanı, kırk, elli ikinci gün yortusu gibi sapkınlıklara İslam ve onun yüce kitabı Kur'an'dan cevaplar vererek karşı çıkanları susturmak, konuşturmamak lazımdır.
" Nakledildiğine göre bir adam Ebu'l-Kasım el- Hakimi'ye şöyle sordu ki:
- " Üstad, neden selef alimlerinin öğütleri halka fayda vermiyor?" - şöyle cevap verdi: -" Çünkü selefden olan ilim adamları uyanık, halk ise uyuyor idi; uyanık olanlar uyuyanları daima uyandırabilirler. Günümüzün âlimleri ise uyuyor, halk ise ölmüştür, hiç uyuyan ölüyü uyandırabilir mi?"
Yine faziletli insanlardan biri, bir gün bir kabrin başında durmuş, ölüye telkin vermekte olan imamı şöyle bir süzdükten sonra gülümseyip geçmiş... Onun bu durumunu gören bir başkası yaklaşmış ve : " Efendi, neden o şahsa bakıpta güldün? Sebebini bize açıklar mızın? deyince, o zat şu cevabı vermiştir:
Ölünün diriye telkin vermeye çalıştığını görmem, bana çok acaib geldi ve o yüzden elimde olmayarak gülümsedim, dedi.
Geleneksel İslam'ı ve Kur'an okuma amaç ve şekillerini korumaya çalışan ekseriyetin yanında, bir kısım aydınlar, sanki yaşanmakta olan hâl fitne değilmiş gibi; " Halk arasında fitne çıkarmayalım"düşüncesiyle Kur'an'la ilgili bu menfi durum karşısında sessiz kalmayı tercih etmektedirler..."
Biz babalarımızdan böyle gördük!..
Evet, biz babalarımızdan böyle gördük ama, yıkılacaktır bu yanlış görmeler, tatbikatlar ve uydurmalar!.. İmam Malik'in dediği gibi; " Bu toplum ne ile yıkılmışsa, tekrar onunla doğrulabilir."
Bu yanlış uygulama, tatbikat sebebiyle, bin yıldan bu yana perişanız, Kur'an'ın emirlerinden uzak kalmışızdır. İnşaallah!.. Aziz Kur'an, mutlaka hemde mutlaka indiriliş amacına, gayesine uygun olarak ve Kur'an okumanın hakkı verilerek okunacaktır.
Sevap kazanma adı altında, kitleler aldatılmakta, aziz Kur'an; " ölü kitabı" haline getirilmiş durumdadır. Bin bir hatimler okundu ama, bir faydasını bu millet görememiştir.
Dört milyon salavat kampanyaları düzenlendi de ne oldu? Yine aziz milletimiz, boşuna tesbih çevirmiş, zikirmatike basmış oldu!..
Eskiden, hacılar, Kâbe'den tomar tomar tesbih getiriyordu. Çin malı, Hind imalatı tesbihler. Şimdilerde ise, Çinliler, " Zikirmatik" icad ettikleri için Kâbe'den tesbih yerine zikirmatik getirilmektedir. Güle güle getirsinler!.. Ne güzel hac hediyesidir.
Sonuç yerine;
" Ya açar Nazm-ı Celil'in bakarız yaprağına,
Yahud üfler geçeriz bir ölünün toprağına,
İnmemiştir hele Kur'an, bunu hakkıyle bilin!
Ne mezarlıkta okunmak ne de fal bakmak için." ( Akif)
Hey gidi büyük Akif hey!.. Bu millet " Fitne çıkarmayalım" diye senin müthiş, mükemmel nasihatlarını, sözlerini dinlemedi!.. Daha doğrusu, gelenekçiler, atalarcılar dinletmediler.
Aziz Kur'an; 21nci çağda yaşamış olduğumuz halde, halen " cin kovalama, cin kaçırma" kitabı gibi algılanmakta, bu yolla paralar kazanılmakta, muskalar yazılmaktadır.
Halbu ki, Kur'an'da, ne cin kovalama, ne deliye okuyup üfleme, nede çarpılmış, mecnun olmuş insanların yarasına merhem olma diye bir çare kitabı değildir.
Bin yıllık millet hayatımızda, bu millet nereden, nasıl yıkılmışsa, inşallah!,, Oradan uyanacak, oradan silkinip kalkacaktır. Hemde, ne uyanma, nede silkinip kalkınma olacaktır!.. Kalkınmayı, medeniyeti yakalayarak, uzaya, fezaya, Ay'a, Merih'e, Venüs,'e Mars'a gitme adayı olarak kalkınacaktıır!..Selam ve dua ile...
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın