İffet Mücahideleri

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
0
İffet, Allah’ın yasakladığı ve nefsin hoşuna giden şeylerden nefsi alıkoymak anlamına gelir. Kur’an’da kullanılan bir diğer anlamı da, fakirliğini ve zaruretini gizleyip çok muhtaç bir hale düşmedikçe halini kimselere açmamadır.İffet, peygamber ahlakıdır, Yusufca bir tavırdır.

İffet:

-Nefsin hayvani isteklerine karşı kendini koruyabilmektir.

-Şeriat’a aykırı olan şehevi isteklere karşı kişinin kendisini dengede tutabilmesidir. Şehvetleri tamamen köreltmeden ama onlara esir de olmadan yaşayabilmektir.

-Nefsin haram isteklerine karşı kendini koruyabilmektir.

-Helal ile yetinmek, haramdan uzak kalmaktır.

Müslüman insanın, insan olarak ortaya koyduğu en açık farklardan birinin iffet olduğu tartışılmaz bir hakikattir. Müslüman erkeğiyle kadınıyla iffetlidir. Müslüman kadın üzerinde izlenebilen iffetli şahsiyeti onun karakteridir. Erkeklerin veya kadınların iffetten taviz vermeleri ve neticede de iffet sorunlu şahsiyetler olarak yaşamaları, yeryüzünü imar etmek için görevlendirilmiş bir ümmetin en öncelikli sorunlarından biridir. İffetin ağırlı yörüngesi kadındır. Bu ümmetin Resulullah sallallahu aleyhi vesellem’den sonraki en büyük fitnesi olan kadının iffetten taviz vermesi sadece kadın ekseninde kalabilecek bir sorun olmaz. Kadın, erkeğin de aslı olması açısından, kaybettiği değerlerinin bedelini kadın olarak kendisi ve erkek aynı anda ödeyecektir. Ne kadın tek başına düşünülebilir ne de erkek tek başına yaşama iddiasında bulunabilir. Birbirini tamamlayan iki parçadan biri için bütünlük iddiası olamaz.

Müslüman kadının iffeti, İslam’ın insan üzerindeki ilkelerinin ne denli korunduğunun göstergesidir. Kadının veya erkeğin iffetli olması, özellikle de kadının iffeti ile bilinirliği bir toplumda şu hususların aktif olarak bulunduğunu gösterecektir:

a- İffetin korunması, Allah’ın haramlarının çiğnenmediğini gösterir. Başta zina olmak üzere haramların aşılmaması, kişiler ve toplum açısından Müslümanca yaşama, Allah’ın Şeriat’ını esas almaktan kaynaklanacaktır. Bu da İslam’ın yaşanan bir din olduğunu ispat eden delillerden biridir. Yükselen ezanlara rağmen ulu orta işlenebilen haramlar ise tam bir çelişkiyi gösterir. İslam’ın ezan iddiasının, ezana iman edenler arasında kimlik oluşturacak bir etkiye sahip olmadığı bu çelişkiden anlaşılabilir. Ya da, ezana iman edenlerin, haramları ulu orta işleyenlere karşı, engelleyici nitelikte bir güç sahibi olamadıkları da bu çelişkiden anlaşılabilir. İffeti dikkate alan bir anlayışın üstün tutulduğu toplum, bu çelişkinin yaşanmayacağı bir toplumdur. Adına ‘İslam’ takısı getirilebilecek toplum da o toplum olmalıdır.

İffetli kadın,haramlarla mücadele eden kadındır. Haramlarla mücadele de İslam’ı yaşamanın en belirgin örneklerindendir. Seviyesizliklere karşı seviyeli bir duruş da bir iffet mücadelesidir.

b- İffetin korunduğunun en belirgin göstergesi hiç şüphesiz, erkek-kadın ilişkilerinde din kurallarının esas alınmasıdır. İffetin sadece halk arasında ‘namus’ olarak adlandırılan bölümü ile ele alınması yeterli değildir. Elbette iffet, namus konusu olarak bilinen düzeyi de ihtiva etmektedir. Kadının bakışı, konuşması, giyimi ve onu erkekten farklı yapan her meziyeti iffetinin arandığı alan olmalıdır. Basit bir telefon görüşmesi üzerinden kadının iffet mücadelesi izlenebilir. İffetli bir kadın, herkesin rahatlıkla en azından sakıncalı veya ayıp görebileceği düzeydeki konularla iffetliliği belgelenirse bu düzey, İslam düzeyi değildir. Müslüman kadının iffeti,yürüyüşündeki sadelik ve vakar ile anlaşılabilir. Konuşurken kullandığı kelimeler hatta kelime kullanma tarzı bile özenle seçilmiş olmalıdır. Bu da bir mücadeleyi gerektirmektedir. Kız çocuğu olarak doğduğu andan itibaren Müslüman bir hanımefendi olarak ortaya çıktığı zamana kadar iffet onun yaşam tarzı olmalıdır. Böylece Müslüman kadın, erkeklerin onun uğrunda meydanlarda yaptıkları cihadın ruhunu oluşturan kimliğini korumuş olur. Bu da onun cihadıdır. Biz buna, meydanlardaki cihadın alt yapısı da diyebilirz.

c- Haya, iffetle beraber kullanılabilecek en yakın kavramlardan biridir. Erkek veya kadın, her mü’min hayayı imandan bir parça olarak görür. Haya gittikten sonra iman zarar göreceği için iffetin de anlamı kalmayabilir. Özellikle kadınların hayayı koruması,tam anlamıyla insanı ve insan üzerinden dini korumadır. Hayayı koruma ve hayalı kalma mücadelesi veren kadının, şeytana karşı en önemli cephelerimizden birindeki mücahide olarak görülmesi kadar tabii ne olabilir?

Kur’an’ımızdan İffet Eğitimi

Bir:

Nur suresinin otuz üçüncü ayeti, bütün mü’minlere bütün zamanlarda cari olacak bir emir vermektedir: ”Evlenmeye imkan bulamayanlar, Allah kendilerine lütfuyla bu imkanı verinceye kadar, iffetlerini korusunlar.”

Bu emirden anlaşılan şudur: Herkes, iffeti için korumalı bir ortam ve imkan içinde olmayabilir. O imkan oluşuncaya kadar mü’min, her şeye rağmen iffetini koruyacaktır. İmtihanı kazanmak için mücadele edecektir. Neticede de Allah Teala, kuluna bir kolaylık verecek ve iffeti için en acil ihtiyaç olan evlenme yolu açılacaktır ona. Ama kul, iffetinin bekçisi olmaya mecburdur.

İki:

Yine Nur suresinin otuz ve otuz ikinci ayetleri, iffetli olarak yaşamaya zemin oluşturan sebeplerden en önemlisini önümüze koymaktadır:

”Mü’min erkeklere söyle

Gözlerini kendilerine helal olmayanlara bakmaktan sakınsınlar.

Irzlarını korusunlar.

Böyle davranmak daha temiz ve daha erdemlidir sizin için…

Mü’min kadınlara da söyle, onlar da gözlerinin bakılması yasak olandan çevirsinler.

İffet ve namuslarını korusunlar.

Süslerinin göstermesinler.

Elde olmayarak açığa çıkan ve görünen kısımları hariç, cazibe ve güzelliklerini açığa vurarak dikkat çekmesinler.

Bunun için başörtülerini göğüslerinin üzerine sarkıtsınlar ki, boyun ve gerdanlarından bir şey görünmesin.

Allah’ın açılmasını haram kıldığı gizli ziynet yerlerini yani cazibe ve güzelliklerini; kocalarından, babalarından, kayınpederlerinden, oğullarından, üvey oğullarından, kardeşlerinden, erkek kardeşlerinin oğullarından, kız kardeşlerinin oğullarından veya Müslüman kadınlardan veya yasal olarak sahip oldukları köle, cariye gibi kimselerden veya erkeklikten kesilmiş, yemek isteyip karın doyurmaktan başka bir şey düşünmeyen, kadınlara meyil ve şehvet ihtiyacı olmayan erkeklerden veya kadınların mahrem yerlerine henüz ilgi duymayan çocuklardan başka kimselere açıp göstermesinler.

Yürürken gizli görkem ve güzelliklerinin belli edecek, tahrik edici bir yürüyüşle yürüyerek ayaklarını yere vurmasınlar.”

Ayetin sonunda oldukça dikkat çeken bir ikaz vardır. Kadının, yolda yürürken yürüyüş tarzının yabancı erkeklerin dikkatini çekecek tarzda olmasına karşı ilahi bir ikaz yapılmaktadır. Hiç tereddüt etmeden şunu söyleyebiliriz: Mü’min kadın ya da Kur’an terbiyesi almış kadın olmak, yolda yürümeyi bile belli standartlarda yapmaya mecbur etmektedir. Giydiği ayakkabının ses yapan ya da yürüyüşe şekil verebilecek olan bir ayakkabı olup olmadığını önemlidir. Mü’min kaddın, yürürken bu titizliği gösterdiğinde Allah’a itaat etmiş olacaktır. Allah’a itaat etmek ise O’nun adını yüceltmektir. O’nun adını yüceltmeye yönelik bütün gayretler cihaddır. Kadının,yolda yürürken diğer kadınların, yaşadığı toplumun açık veya gizli baskısına karşı direnmesi, ayakkabı modelini bile Kur’an terbiyesinden yola çıkarak tercih etmesi ve bu uğurda belli bir psikolojik veya sosyolojik bedel ödemesi olduğu gibi cihaddır. Kadından beklenen cihad da budur zaten. Meydanlardaki cihadın da, mü’min kadınların yollarda güvenle yürümelerini temin etme gerekçesinin o cihad türüne gerekçe olan sebeplerden biri olarak görebiliriz.

Her iki ayetinde açık bir beyanla iffetli olmayı, gözü korumayla direk bağlantılı duruma getirdiğini görüyoruz, Günümüzdeki göz kirliliğini dikkate aldığımızda hatta bütün ticari sektörlerin göze hitap etmeyi ticaretin en temel yöntemi olarak anladığı bir zamanda, erkek ve kadınlara ayrı ayrı ayetlerde ‘gözlerini koruma’ emri veren ilahi emrin inceliği de iyi anlaşılmış olur. Abdest olmadan namazın ortaya çıkması beklenemeyeceği gibi, gözü korumadan, bedeni himaye etmeden de iffetli mü’min olmak abdestsiz namaz benzetmesindeki kesinlik kadar kesin bir şekilde önümüzde durmaktadır.

Üç:

Nur suresinin otuz ikinci ayeti, iffetin alt yapısını oluşturma kurallarından birini emretmektedir: ‘İçinizden evli olmayanları, köle ve cariyelerinizden iyi davranışlı olanları evlendirin. Evlenmeye niyetli olanlar yoksul iseler, bu sizi kaygılandırmasın. Allah onları lütfuyla destekleyecek ve zengin kılacaktır.’

Bu emirden anlaşılan şunlardır:

Mü’mim iffetlidir, mü’minlerin toplumu da iffet toplumudur. İffetin bütün ayrıntıları ile. İffetin en belirgin noktası olan erkek-kadın ilişkisinin helal dairesi içine alınıp orada tutulmasının tek meşru yolu evlilik, Kur’anımızın uygulanmasını emrettiği işler arasında alınmaktadır. Allahu Teala’nın ‘evlendirin!’ emrindeki azameti düşündüğümüzde, evlenmek veya evlendirmek arasındaki bağlantının inceliklerini yakalayabiliriz. Kur’an’ımız, ‘namazı ikame edin, zekatı verin’ şeklinde de emirler vermektedir. Aynı Kur’an, ‘evlendirin!’ derken namazı ve zekatı emir kabul edip yerine getirenlere hitap etmektedir şüphesiz. Namaz emrine riayet edip evlendirme emrini üzerine almayan mü’min, bir tür başından savma yapmış olur. Namazı üzerine alan, evlendirme emrinden muaf kalacağını düşünemez.

Ayet, bugün üzerinde ne kadar durduğumuzu merak ettirecek bir not düşmektedir: Konu evlilik olduğu zaman ekonomik kaygıları aşın. Evlilik Allah’ın zenginleştirme garantisi altındadır. Evlilik, iffeti koruduğu sürece Allah da evlenmeyi bir emir olarak yerine getirenleri zenginleştirme müjdesi ile müjdelemektedir. Evlilik budur, ayetin önümüze koyduğu gerçek budur. 

 

 

 

Kaynak: Nureddin Yıldız / Mücahide Kadın

Anahtar Kelimeler:

  • 0
    SEVDİM
  • 0
    ALKIŞ
  • 0
    KOMİK
  • 0
    İNANILMAZ
  • 0
    ÜZGÜN
  • 0
    KIZGIN
Facebook’ta arkadaş listenize bir daha bakın!Önceki Haber

Facebook’ta arkadaş listenize bir daha b...

Camiyi mühimmat deposu gibi kullanmışlarSonraki Haber

Camiyi mühimmat deposu gibi kullanmışlar

Yorum Yazın

Başka haber bulunmuyor!