Alemlere Rahmet Hz Muhammed

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
Alemlere Rahmet Hz Muhammed
Haftanın Vaaz, ALEMLERE RAHMET HAZRETİ MUHAMMED,İnsana, insan olmanın hikmet ve anlamını öğreten, ona yaratanını tanıtan;

İnsana, insan olmanın hikmet ve anlamını öğreten, ona yaratanını tanıtan; insanla Allah arasındaki yolu işlek duruma getiren ve aradaki engelleri kaldıran; kalbe sağlam inanç, güven ve ümit aşılayan son pey­gamber Hz. Muhammed (s.a.v.) Efendimiz, elbette ki bütün milletlere rah­met olarak gönderilmiştir. Aynı zamanda insanı maddenin ezici ve üzücü esaretinden kurtaran, mananın serinletici havasına kavuşturan; insanlar arasındaki sınıf farkını kaldırmak suretiyle -Allah'a dosdoğru inandıkları takdirde- onları kar­deş yapan ve tek kelimeyle insana yakışanı emreden Hz. Muhammed (s.a.v.)'in en seçkin ve belirgin vasfı, elbette ki «âlemlere rahmet» olmasıdır. Bu konuda Cenab-ı Allah (c.c.) Kur’an’da;

وَمَآ اَرْسَلْنَاكَ اِلَّا رَحْمَةً لِلْعَالَم۪ينَ ﴿107﴾

«Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.» [1] (Enbiya : 21/107) buyurarak insan idrakinde konuyu özetlemektedir.

O bakımdan Hz. Muhammed (s.a.v.) çok yönlü bir rahmettir. Bu rah­metin anlamını özetleyip maddeleştirecek olursak, daha kolay anlaşılma­sını sağlamış oluruz:

1—Onun rahmet oluşu insana kişilik kazandırır; çünkü onun rahmet oluşu insanı, kula kul olmaktan kurtarıp Yüce Yaratan'a kul olma derecesine yükseltir.

2—Aileyi en sağlam ve kalıcı temele oturtur; sevgi, saygı, ahlâk, fazilet ve dayanışma bağlarıyla onu bütünleştirir.

3— Kadını  şehvetperestlerin  ağından  uzaklaştırır; Ona annelik vakarıyla birlikte iffet ve namus kaftanını giydirir. «Cennet annelerin ayak­ları altındadır» buyurarak, bir kadın için en güzel vasfın annelik olduğunu öğretir.

4—Babayı da sorumlu tutar; eşine, çocuklarına karşı neler yapmak­la yükümlü bulunduğunu kalıcı bir programla telkin eder.

5—İnsanı malın hizmetçisi ve bekçisi olma zilletinden kurtarıp malı ve serveti onun hizmetine verir;dünyalığın amaç olmadığını, ama amaca ulaşabilmenin araçlarından biri olduğunu belirler.

6—İnsanlar arasında dayanışma ve yardımlaşma duygusunu geliş­tirir; sadakanın dünyevi ve uhrevi karşılığını beyan ederek geniş bir mükâfatla gerçek değerini ortaya  koyar.

7—İnsan haklarını kutsal sayıp; bu haklardan dolayı terettüp eden günahların ve veballerin -ödenmedikçe, helallaşılmadıkca- affedilmeyece­ğini ilân eder.

8—Yetimin, dulun, kimsesizin, köle ve esirin elinden tutar; onlara değer verip diğer insanlardan farksız olduklarını müjdeler ve kıstas olarak da imân ve takvayı gösterir. Yani kim daha çok Allah'tan korkarsa, Allah yanında o daha çok üstündür, diyerek insanı zillet çukurundan kurtarıp azizlik mertebesine yükseltir.

9—Hukukta eşitlik ve adaleti emreder; Bir saat adaletle hükmetmeyi, altmış yıllık nafile ibadetten üstün sayar.

10—İnsana dünyayı tanıttığı kadar, âhireti de tanıtır; ve bu iki ayrı âlem arasında kopmaz köprüler oluşturur.

11—Bedenle ruh, maddeyle mana arasında denge sağlayarak kalp ve kafaları  ümit ve güvenle doldurur; Kalplere manevî bekçi yerleştirerek iç disiplinin lüzumunu belirtir.

12—Allah'a  ibâdetin  insan  ruhuna  ve  hayatına,  dünyasına ve  âhiretine nasıl feyiz kapılarını açacağını en anlamlı sözlerle açıklar.

13— «Çocuk kokusu cennet kokusudur»  buyurarak, onun ne kadar büyük bir nîmet, aynı zamanda emânet olduğunu vurgular ve ona, aklı er­meye, dili dönmeye  başlayınca  Allah'ın  varlığını,  birliğini;   Hz.   Muham­med (s.a.v.)'in hak peygamber olduğunu öğretmemizi; işe Besmeleyle baş­lamasını, işin sonunda Allah'a hamdetmeyi unutmamasını sağlamamızı ve yedi yaşına girince ona namaz kılmasını emretmemizi tavsiye eder.

14—Kız çocuğuna itina gösterilmesini, toplumdan yana iffetli ve kül­türlü, aynı zamanda dindar bir hanım olarak yetiştirilmesini emreder. İki veya üç kızını İslâmî ölçülere göre eğitip yetiştiren anne ve babanın       Cennet'i hakkettiklerini müjdeler.

15—Milletleri zulüm, inkâr ve ahlâksızlık bataklığına düşmemek için devamlı uyarır ve millet olabilmenin ana vasıflarını kusursuz şekilde be­yân eder. Aynı zamanda bunun en güzel örneğini kendi hayatında sergi­ler.

16— Milletlerarası münasebetlerin ölçülerini açıklar.

17—İyi ve yararlı devlet adamı olabilmenin yol ve yöntemini en in­ce tarafına kadar belirler.

Tabii bütün bu gerçekleri insanlığın anlayış ve irfanına yansıtırken ışığını tamamıyla Kur'ân'dan alır. İnsanlıktan yana bir kısmını ancak belirttiğimiz bunca hizmetlerde bulunan ve bunları sözde bırakmayıp, tatbikatta örneğini veren, sonra da kıyamete kadar bütün insanların istifadesine yazılı olarak bırakan son peygamber büyük bir rahmet değil midir?

Kur’an’da; Hz. Muhammed (s.a.v.)'in âlemlere rahmet olduğu açıklandıktan son­ra, Tevhîd İnancı üzerinde duruldu. Bundan yüz çevirenlerin kendilerine büyük bir haksızlık ettiklerine işaretle, Allah'ın onlarla ilgili va'dinin mutlaka gerçekleşeceğine değinildi. Buna rağmen bir türlü kendini inkâr ve ahlâksızlık bataklığından kurtarmak   istemeyen   beyinsizlerin   durmadan hakka karşı çıkmalarına dikkatler çekiliyor ve bu dünyada ihtilâfı giderme yolları kapansa bile, âhirette Cenâb-ı Hakk'in en âdil şekilde hükmedece­ği haber veriliyor. Şöyle ki :

Peygamber (s.a.v.) Efendimiz sözüyle, davranışlarıyla; tevazu ve bağışlamasıyla hep rahmet kapısını açık tuttu. Ne yazık ki, iyice şartlanmış inkarcı sapıkların kafalarında derin iz bırakan önyargıyı gidermek müm­kün olmamıştır. Aralarında kim hakemlik yapabilirdi? Zira hakkı batıldan, doğruyu eğriden, iyiyi kötüden ayırt etme yeteneğine sahip ve taraflarca kabullenebilecek kimseler yoktu. Gerçi mü'minlerin hepsi bu yetenekte idi, ama müşrikler onların hakemliğini kabul etmezlerdi.

Bunun için Peygamber (s.a.v.) bu hakemliği Kur'ân'dan aldığı ilhamla en yüce kudret sahibi Cenab-ı Hakk'a bıraktı. O'nun vereceği hükmün mutlaka âdil olacağını çok iyi biliyordu.

Ancak, Cenâb-ı Hakk'ın vereceği bu hüküm çok yakın bir tarihte de olabilirdi, uzak bir tarihe bırakılmış da olması muhtemeldi, Nitekim birkaç yıl sonra Bedir savaşı, arkasından Uhud savaşı ve sonra da Mekke'nin fethi peş peşe gerçekleşti. Hak üstün geldi, batıl silinip yok oldu. İlâhî hü­küm şaşmazlığını ortaya koydu. Böylece Arap Yarımadasına Allah'ın salih kulları vâris kılındı. Allah'ın her türlü noksanlıktan, şirkten, eş ve or­taktan, evlât edinmekten pak ve münezzeh olduğu bütün açıklığıyla o bölgede bir defa daha tecelli etti. [2]

Ayrıca ayet-i Kerime'de zikredilen "Âlemler"den maksadın, Resulullah'ın, kendilerine Peygamber olarak gönderildiği bütün insanlar mı yoksa sadece mü’minler mi olduğu hakkında farklı görüşler zikredilmiştir.

Abdullah b.Abbas'dan nakledilen bir görüşe göre buradaki "Alemler"den maksat, Resulullah'm kendilerine Peygamber olarak gönderildiği bütün varlıklardır. Bunların mümin veya kâfir olmaları fark etmez. Resulullah'ın müminler için bir rahmet olması hem dünya hem de âhiret için söz konusudur. Kâfirler için rahmet olması ise sadece dünya hayatında söz konusudur. Zira kâfirler, Re­sulullah'ın sayesinde, geçmiş ümmetlerin uğradıkları, maymuna dönüşme, gök­ten üzerlerine taş yağma gibi afetlere uğratılmamışlardır. Taberi bu görüşü tercih etmektedir.

İbn-i Zeyd'e göre ise âyette zikredilen "Âlemler"den maksat, sadece  Resulullah'a iman edenler ve Allah'a itaatta bulunanlardır. Zira Resulullah bunlar için bir rahmet, kâfirler için ise bir imtihan vesilesidir. [3]

Hz. Muhammed bütün insanlığa gönderilmiş bir peygamber, dolayısıy­la âlemlere rahmettir. Onun getirdiği Kur'an çağlar üstü, evrensel bir kitaptır; soy sop, ırk veya kültürel çevre farkı gözetmeksizin bütün insanlığa hitap etmekte, herkese doğru yolu göstermektedir; akıl ve sağduyuya hitap edip insanları birlik, beraberlik, kardeşlik, adalet, eşitlik ve yardımlaşmaya çağırmaktadır. Âlemlere rahmet olmasının bir sonucu olarak insanlara birbirlerini, hayvanları, bitkileri sev­meyi; ekolojik çevreyi korumayı tavsiye etmiştir. İnsanlara kurtuluş ve mutluluğa erme yollarını öğreten yine odur. Onun vasıtasıyla insanlar dünya ve âhiret hayat­ları bakımından birçok iyilik elde etme imkanı bulmuşlardır. O geldiği zaman in­sanlık onuru çiğneniyor, insanlar tanrı diye elleriyle yaptıkları putlara tapıyor, kız çocuklarını diri diri toprağa gömüyorlardı. Yüce Allah insanları bu bâtıl İnançla­rın kıskacından kurtarmak, onları düşüncede, inançta ve toplumsal hayatta özgür­lüğe kavuşturmak amacıyla Hz. Peygamber'i göndermiştir. O getirdiği dinî ve ah­lâkî prensipler sebebiyle insanlık için bir rahmet olmuştur. Nitekim kendisi de bir hadisinde "Ben bir rahmet ve hidayet rehberiyim" buyurmuş.[4]müşriklere beddua etmesini teklif edenlere, "Ben lânetçi olarak değil, âlemlere rahmet olarak gönderildim" diye cevap vermiştir. [5]

Başka hadislerinde de şöyle buyurmaktadır:

«Allah beni ancak mübelliğ (ilâhî buyrukları tebliğ edici) olarak gön­derdi; zillet, meşakkat, ve sıkıntı verici olarak göndermedi.» [6]

«Şayet bir kimseye öfkelendiğimde sövmüş veya lanet etmişsem, bi­lin ki ben de adem oğullarından biriyim. Sizin öfkelendiğiniz gibi ben de öfkelenirim. Allah beni ancak âlemlere rahmet olarak göndermiştir. Ben o laneti kıyamet gününde onun için rahmetli bir duâ kılacağım.»    [7]

Kur’an-ı Kerim, Hz. Muhammed (s.a.v.)'in alemlere rahmet olarak gönderildiğini ifade eder. Yağmur nasıl ki bir rahmet olarak yeryüzünün hayat bulmasına sebep olursa, Hz. Muhammed (s.a.v.) de insanlığın manen hayat bulmasına sebep olmuş ve olmaya devam etmektedir. Onun getirdiği din ile insanlığın mühim bir kısmı puta tapmaktan, vahşetten kurtulmuştur.

Onun engin şefkatini, sınırsız merhametini gösteren bir kaç olaya bakalım.

Mesela:

- Tufeyl bin Amr, Resulullaha gelir, kabilesinin İslam’a girmeyi reddettiğini söyler ve onlar için beddua talebinde bulunur. Hz. Peygamber ellerini kaldırır ve söyle dua eder: "Allah’ım, onlara hidayet ver, onları imana getir."

Benzeri bir durum Sakif kabilesi için söz konusu olur. Yapılan savaşta Sakif okçuları Müslümanlara hayli zarar vermiştir. Sahabeden bir kısmı, "Ya Resulullah Sakif kabilesinin okları bizi yaktı, onlara beddua et!" deyince, Resulullah (s.a.v.) şu duayı yapar: ‘’Allah’ım, Sakife hidayet ver!’’

- Hımar isimli birisi müzmin sarhoştur. Kendisi bu yüzden bir kaç defa cezalandırılmıştır. Yine bir ceza uygulanacağı sırada, oradakilerden birisi ona lanet okur. Hz. Peygamber hemen müdahale eder, "Öyle demeyin" der. Ona lanet yerine ‘Allah’ım ona merhamet et, kusurlarını affet’ deyin. Vallahi, onun hakkında benim bildiğim şudur: O, Allah ve Resulünü seviyor.’’

Kendisini öldürmek isteyenler bile onun engin merhametinden nasiplerini almışlar, onunla hayat bulmuşlardır.

Mesela:

- Bir sefer dönüşü Peygamber (s.a.v.) Efendimiz bir ağacın altında istirahat ederken bir bedevi müşrik elinde kılıçla gelir. Tam vuracağı sırada Peygamber gözlerini açar. Müşrik, "Seni benim elimden kim kurtaracak?" der. Peygamber sakin bir şekilde "Allah!" diye cevap verir. Müşrik o sırada gayptan bir darbe yemiş gibi sendeler ve kılıç elinden düşer. Peygamber Efendimiz kılıcı eline alır "Şimdi seni kim kurtaracak?" diye sorar. Müşrik, "Hiç kimse." der. Hz. Peygamber (s.a.v.), "Haydi, gidebilirsin, seni affettim" deyince bu zat Müslüman olur.

Onun "Rahmet peygamberi" oluşundan hayvanlar bile pay almışlardır.

Mesela:

Hz. Muhammed (s.a.v.) Efendimiz ve bazı arkadaşları bir sefer esnasında yol alırlarken ağaç altında uyuyan bir ceylana rastlarlar. Hz. Peygamber arkadaşlarına "aman rahatsız etmeyin !" der, sessizce yollarına devam ederler.

Hz. Peygamber, kedi yüzünden bir kadının ilahi cezaya uğradığını bildirir. Bu kadın kediyi hapsetmiş, kendisi bir şey vermediği gibi, rızkını aramasına da engel olmuştur. Kedi sonunda ölür. Kadın, bu yüzden azap görecektir. [8]

Bir başkası ise, köpeğe yaptığı iyilik yüzünden cennete girecektir. Hz. Peygamberin bildirdiğine göre, çölde yol alan birisi iyice susamıştır. Sonunda bir kuyuya rast gelir. Aşağıya inip kanasıya su içer. Kuyudan çıktığında, susuzluktan dili sarkmış, neredeyse ölmek üzere olan bir köpek görür. Onun haline acır, tekrar kuyuya iner, ayakkabısıyla köpeğe su çıkarır, içirir. Bu fiiliyle Cenabı-ı Hakkın rızasını kazanır. [9]

Hz Peygamber (sas) Efendimiz, ruh taşıyan ve insanlara emanet edilen hayvanların da haklarının korunmasını ve ihtiyaçlarının karşılanmasını istemiştir. Aslında bunların büyük bir kısmı dünyanın ekolojik dengesine de katkıda bulunmaktadır. Bir bölümü de; eti, sütü ve derisi gibi birçok nimetlerle insanın hayatına ve sağlığına katkı sağlamaktadırBazılarından da yük taşıma ve ulaşım gibi ihtiyaçlar için yararlanılmaktadır Özetle ifade etmek gerekirse her canlı kendi ekseninde paha biçilmez bir değere sahiptir Onların da insanlar gibi doğmak, büyümek, üremek ve yaşamak gibi özellikleri vardır Yeryüzünü sevk ve idare kabiliyetiyle donatılan insanların bu canlılara karşı duyarsız kalmaları düşünülemezOnlara, eza ve işkence anlamına gelebilecek hiçbir eyleme izin verilmemelidir Yük taşıyanları gereğinden fazla yormamak, yiyecek ve içeceklerini zamanında vermek ve her cinsi yaratıldığı iş için kullanmak gerekir

Onların da insanlar gibi bir organizmaya sahip oldukları unutulmamalıdır Bu nedenle zevk için birbirleriyle dövüştürülerek veya yarıştırılarak eziyet edilmemelidir Hedef seçilerek, silâh ve taşlarla öldürülmemelidir İslâm bilginleri; hayvanı, incitecek şekilde dövmeyi büyük günah kabul etmişlerdir Avı, geçim ve meslek edinerek cinslerinin nesillerini tüketilmemelidir

Hz Peygamber (sas) Efendimize,  Ey Allah’ın Resulü; hayvanları sulamakta bize ecir var mıdır? Diye soranlara şu cevabı vermiştir: “Evet kendisinde, hayat olan her yaş ciğeri sulamakta ecir vardır” [10] 

- Yine ashabıyla bir yolculuktan dönerken bir kuşun feryadını duyunca sebebini sormuştu Yuvasındaki yavrularının alındığı söylenince hemen bu yavruların bulunarak yerine konulmasını emretmişlerdir

- Başka bir gün Medine’de yol üzerinde ağlayan bir çocuğu görünce sebebini sormuştu Çocuk; Nuğayr isminde bir kuş beslediğini ve hastalık sonucu öldüğünü söylemişti Bunun üzerine her ikisine birden üzülen Rasulullah (s.a.v.) Efendimiz arkadaşlarına; “Bu çocuğun en değerli varlığı serçesiydi. Hadi evine gidelim Onu teselli edelim ve üzüntüsünden dolayı taziyetlerimizi sunalım” demişti

 Peygamberimiz insanlarla konuştuğu gibi, aynı şekilde hayvanların dilini de anlardı Onlarla konuşur, dertlerini ve şikâyetlerini dinlerdi Çünkü hayvanlar Peygamberimizi tanırlardı

Temim ed-Dârî anlatıyor:

"Peygamberimizle birlikte oturuyorduk O sırada bir deve koşarak geldi Peygamberimize yaklaştıBaşı ucunda durdu Bunu gören Peygamberimiz:

"Ey deve sakin ol Doğru söyle, doğru söylersen senin yararınadır, yalan söylersen zararına olur Hem de Allah bize sığınanı güvende kıldı, artık sen güven altındasın Bize sığınan mahrum kalmaz” buyurdu 

- Biz, 'Yâ Resulallah, bu deve ne diyor?' dedik

"Sahipleri onu kesip etini yemek istemişler O da kaçmış ve bize sığındı”buyurdu

 Biz bunları konuşurken devenin sahipleri koşarak geldiler Deve onları görünce tekrar Peygamberimizin yanına sokuldu Korunmasını istedi Bunun üzerine adamlar: ‘Yâ Resulallah, bu bizim devemizdir Üç gün önce kaçtı Onu arıyorduk Sonunda yanınızda bulduk' dediler

Peygamberimiz: 'Ama o sizden çok fena şikâyet ediyor' deyince:

‘Ne diyor, yâ Resulallah?' diye sordular

Resulüllah : ‘O yanınızda güven içinde büyümüş, gelişmiş üzerinde yıllar boyu yaz aylarında otlu ağaçlı ülkelere, kış aylarında sıcak memleketlere yük taşımışsınız Büyüdükten sonra ondan yavru almak istemişsiniz Allah ondan size bir sürü deve nasip etmiş Bolluk senesi gelince onu kesip etini yemek istediniz değil mi?'

‘Doğru yâ Resulallah Vallahi böyle oldu' dediler

Peygamberimiz:

"Sahiplerine bu şekilde güzelce hizmet verenin mükâfatı bu mudur?'”deyince;

‘Yâ Resulallah, onu gerçekten kesmeyeceğiz' dediler

Peygamberimiz :

'Yalan söylediniz O size sığındı, yardım istedi, kabul etmediniz  Ben ise sizden daha merhametliyim Allah münafıkların kalbinden merhameti çıkarmış, mü'minlerin kalbine koymuştur'

buyurdu ve deveyi onlardan yüz dirheme satın aldı, sonra da deveye döndü:

"Ey deve, haydi git, Allah rızası için serbestsin, sana kimse dokunamaz” buyurdu

Peygamberimiz, hayvanların aç susuz bırakılmasına hiç razı olmazdı Bir gün açlıktan karnı sırtına geçmiş bir deve gördü Sahibini bulup ikaz etti ve şöyle buyurdu:
"Hayvanlarınız hususunda Allah'ın sizi azaba çarptıracağından korkunuz
Arapların eskiden beri yaptıkları bir âdetleri daha vardı ki, hayvanın sırtını hitap kürsüsü olarak kullanırlardıPeygamberimiz bu âdeti de yasakladı ve şöyle buyurdu: "Allah bu hayvanları, ancak güçlükle gidebileceğiniz yere kolayca gidebilmeniz için sizin emrinize verdi Ayrıca yeryüzünü de yarattı Diğer ihtiyaçlarınızı onların üstünde giderin"

 

Sonuç olarak; Keyfi olarak hayvanlara, bilhassa kuşlara yapılan eziyetleri Peygamberimiz hiç hoş karşılamaz, onların hakkına dikkat edilmesini isterdi

İslam'ın öngördüğü merhamet tüm yaratıkları içine alacak kadar geniş kapsamlıdır. Çocuklar, kadınlar, yaşlılar, yetimler, kimsesizler, hastalar ve yoksullar başta olmak üzere tüm insanlara merhamet göstermenin yanı sıra, diğer tüm canlılara da merhametli davranmak mü'minlerin görevidir.

Sohbetimizi şu dizelerle bitirmek istiyorum.

Merhamet eyle insanlara,
Merhamet eyle hayvanlara,
Merhamet eyle bitkilere,
Merhamet eyle doğaya,

Merhamet et tüm yaratılanlara,
Yaşayan tüm canlılara,
Anana babana akrabana,
Allah ın tüm yarattıklarına.


Bahattin TAMA

 
K A Y N A K L A R                     :

[1].(Enbiya : 21/107),

[2].(Celal Yıldırım, İlmin Işığında Asrın Kur’an Tefsiri, Anadolu Yayınları: 8/3981-3983),

[3].(Taberi Tefsiri, Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi Cüüz: 17, Sure: 21, s.557),

[4].(Dârimî, Sünen, "Mukaddime",3),

[5].(Müslim, "Bin", 87; Hz. Peygamber'in müminlere karşı şefkat ve merhameti hakkında bk. Âl-İ İmrân 3/159; et-Tevbe 9/128, Prof. Dr. Hayrettin Karaman, Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı, Prof. Dr. İbrahim Kafi Dönmez, Prof. Dr. Sabrettin Gümüş, Kur’an Yolu:III/596),

[6].(Tirmizî/tefsir:66),

[7].(Müslim/birr:   88,  89,  91,  92,  94-  Dâremî/rikak:   52-  Ahmed:   2/390, 488, 3-333, 384, 391, 400-  5/294, 337, 439- 6/45, Celal Yıldırım, İlmin Işığında Asrın Kur’an Tefsiri, Anadolu Yayınları: 8/3979),

[8].(Buhari, Edeb, 18, 27; Müslim, Fezail, 65),

[9].(Buhâri, Şürb, 9, Edeb, 27; Müslim, Selam,153, Cihad, 44),

[10].(Buhari, Edeb,27).

 
 
 
Anahtar Kelimeler:

  • 0
    SEVDİM
  • 0
    ALKIŞ
  • 0
    KOMİK
  • 0
    İNANILMAZ
  • 0
    ÜZGÜN
  • 0
    KIZGIN
Haftanın Vaazı, Hz.Peygamber ve İnsanlık OnuruÖnceki Haber

Haftanın Vaazı, Hz.Peygamber ve İnsanlık...

Sosyal paylaşım tuzaklarıSonraki Haber

Sosyal paylaşım tuzakları

Yorum Yazın

Başka haber bulunmuyor!