Vaaz: Bir yaz Ramazan'ında Oruca Tutunmak!
0
Dr. Ömer Menekşe'den haftanın Vaazı: Bir yaz Ramazan'ında Oruca Tutunmak!
“Hoş geldin ey orucum;
Acıktım sana; sofrana oturt beni.
Acıttım içimi; göğsünde avut beni.
Aktım sana; damla damla yut beni.
Aldandım sahte ışıklara; beşiğinde uyut beni.
Ağular içtim bal kâselerinden; döşeğinde sağalt beni.
Azaldım nisyanlar içinde; gözlerinde çoğalt beni.
Ağına düştüm isyanların; tut elimi, doğrult beni.
Ağzına düştüm yalanların; tut dilimi, doğruda tut beni.
Ayartısına kandım anlık sevdaların; tut gözlerimi, körelt beni.
Arı duru kalamadım, bulandım; el üstünde tut pişmanlıklarımı, durult beni. Tut beni”
(Senai DEMİRCİ)
Tekrar kapısındayız Ramazan’ın...
Kutlu bir mevsimin son halkası Ramazan… Üç aylar ile başlayan heyecan, Ramazan ayı ile taçlanıyor. Sevgili Peygamberimizin (s.a.s) hep tekrar ve tavsiye ettiği dua var ya;
“Allahım, Recep ve Şaban ayını bize bereketli kıl ve bizi Ramazan ayına ulaştır.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 259)
İlk iki ayın bereketidir Ramazan ayına ulaşmak. Ve bu ayda Rabbimizin kullarına ihsan ettiği sonsuz merhamettir bereket. Ramazana ulaşmak da bir bahtiyarlık…
Durmadan akıp giden bir çağlayan misali hızla akan zaman selinin içinden sizi kutlu bir el alıyor, rahmetinin ve merhametinin bol olduğu, cennetin kapılarını sonuna kadar açtığı bir aya ulaştırıyor. Dualar hep bir dahaki yıla yetişmek, bir daha o maneviyat iklimine erişmek için…
“ İşte bekleyenler için gün doğmuştur artık. Rahmet, mağfiret günleri… Uzun süren bir kuraklıktan sonra, dudakları çatlamış toprağından ötürü ellerini göğe kaldırmış çiftçi için birden boşanan yağmur neyse, biz müslümanlar için gelen bu oruç da odur.” (Sezai Karakoç, Samanyolu’nda Ziyafet , Diriliş Yayınları, s.47) Tekrar kapısındayız Ramazan’ın... Yazın sıcaklığında, Allah'a yakın olmanın da en içten sıcaklığını ve hazzını yaşadığımız kutlu bir mevsimin anındayız…
Tutulan oruçları, kılınan teravih namazları, okunan hatim ve mukabeleleri, iftar ve sahurları, dua, tövbe, zikir ve niyazları ile baştan sona bir feyz, rahmet ve bereket ayı olan Ramazan’ın kapısındayız...
Hoş geldin ya şehr-i Ramazan, Merhaba ey şehr-i gufran!…
Hoş geldin ya şehr-i Ramazan, Merhaba ey şehr-i gufran!…
Uzun bir ayrılıktan sonra tekrar misafir etmede bizi Ramazan. Biz kırık dökük duygularımızla ve eskiyen ruhumuzla yeniden dirilmeye geldik. Aşınan değerlerimizi onarmaya, kaybolan değerlerimizi yeniden kazanmaya… Yeniden yıkanmaya ve arınmaya. Özümüze dönerek, gaflet ve cehalette geçen günlerimizi sorgulamaya,
kendimizi bulmaya…
Ve yaptığımız iyiliklere yenilerini katmaya, hatalarımıza ve günahlarımıza tevbe etmeye. Onun için kapısındayız rahmet ve mağfiret ayının... Evet, geldik. Pişmanlığımızla, hatalarımızla, utangaçlığımızla geldik. Rahmeti sonsuz olanın merhametine sığınarak geldik. Gel diyor Ramazan. Gel, bedeninle oruç tuttuğun gibi, bütün uzuvlarınla oruç tut.
Kalbinle tut orucu.
Kalbinle oruç tut, kalbin oruç tutsun. Unutma ki sen sadece midenle değil aynı zamanda dilinle, elinle, gönlünle bütün uzuvlarınla her türlü çirkinliklere karşı iftarı olmayan bir oruçtasın..
O halde, kalbinde mümin kardeşine karşı kin ve buğza yer bırakma! Kalbin bütün kötü düşüncelere karşı oruçlu olsun. Arınsın; fesattan, hasetten, nifaktan. Kalbin oruç tutsun önce. Günah kirlerini bir bir sil, temizle bu ayda.
Gönlünle tut orucu.
Gönlünle oruç tut, gönlün oruç tutsun. Hiç bir gönlü incitme. Gönlüne de hiç bir zaman ayrık otları ekme. Kırık gönüllere merhem ol. Açılsın gönül kapıları… Kalksın aradan mesafeler… Uzansın şefkat ve merhamet elleri… Gönül koyma kimseye. Dünyevi istek ve arzuların yoğunluğu sebebiyle zaman zaman ihmal ettiğin akraba ve komşularını unutma… İncitme incinsen de…Bir derya gibi ol. Bütün nehirler sende buluşsun. Ramazan ayı insanların yalnız kendi dünyalarında, kendi evlerinde, kendi sofralarında yaşadıkları bir zevk olarak kalmasın. O, bütün güzellikleriyle gönlün
derinliklerinde yaşanan, yoksullarla, komşularla, kimsesizlerle ve yüreği yaralı insanlarla güzelliklerin paylaşıldığı güzel günler olsun.
Dilinle tut orucu.
Dilinle oruç tut, dilin oruç tutsun. Dil arınacak, gıybetten dedikodudan, dil uzak duracak yalandan ve iftiradan..
"Bir kimse oruçlu olduğu halde yalanı, dedikoduyu, yalanla iş görmeyi bırakmazsa Allah'ın, onun yemesini, içmesini terk etmesine ihtiyacı yoktur.” (Buhârî, “Savm”, 8, “Edeb”, 51) derken,
"Oruç bir kalkandır. Sizden biriniz oruçlu olduğu bir günde kötü söz söylemesin, kavga etmesin. O'na birisi sataşır veya küfrederse, "Ben oruçluyum" desin. .." (Buharî, “Savm”, 9; Müslim, “Sıyâm”, 163) diye buyururken kutlu nebi, dilinin iftarı güzel söz, gönlünün iftarı güzel duygular ve elinin iftarı da hayır işlerde bulunmak olsun.
Gözünle tut orucu.
Gözünle oruç tut, gözün oruç tutsun. Gözünden giren her kötü görüntü kalbinin orucunu bozar. Kalbinin orucu bozulmuşsa aç kalmana Rabbinin ihtiyacı yoktur.
“Nice oruç tutanlar vardır ki onların oruçtan nasipleri sadece aç (ve susuz) kalmalarıdır Nice geceleri namaz kılanlar vardır ki onların namazdan nasipleri sadece uykusuz kalmaktır.”(İbn Mâce, “Sıyam”,21) “Göz, kalbin aynasıdır.’’ Gözünü “gözün gibi koru.’’ İbadetlerinde huşûyu bulmak istiyorsan baktıklarına dikkat et. Baktığın şeylere de ibret nazarı ile bak. Göz; kalp ve ruhun bu âleme açılmış bir penceresidir. Şehevî ve nefsani arzuları tatmin için, fani güzellikleri seyredip onlardan lezzet alma adına kullanıldığında ise, harama her bakış kalbi ve ruhu yaralayan zehirli bir ok olur.
Unutma ki, göz harama kaydığında, irade hükümsüz kalmış ve akıl nefsin çekim alanına girmiş demektir. Gözü harama kaydıran nefis, bu haram yolculuk nihayete ulaşmadan teskin olmayacaktır.
Elinle tut orucu.
Elinle oruç tut, elin oruç tutsun. Elin orucu, elin harama dokunmaması, kendine ait olmayan bir şeyi almaması, elin cömertlikle dolmasıdır.
İnfak ederek tut orucunu. Elin şefkat eli olsun. İnfak ibadetinin en makbul olduğu, muhtaçların, gariplerin umut dolduğu bu ayda verebildiğin kadar ver. Allah’ın verdiğini, yine onun yolunda harca. Unutma ki,
“Verince Allah için verenin feyzi artar,
Bir anlık sadaka bin yıllık ömrü tartar.”
Bir anlık sadaka bin yıllık ömrü tartar.”
Oruç; aç kalmak değildir.
Açlığı nefis tezkiyesi için kullanabilmektir. Oruç, Rabbimizin bize sunduğu sayısız nimetin kadrini bilmek, geçici lezzet ve duygulardan vazgeçip sonsuza dek sürecek manevî hazlara ulaşmaktır.
Ne güzel konuktur Oruç
O mu bize misafir, biz mi ona, pek bilinmez ama hoş geldin der, baş köşeye otururuz. O bizi ağırlar, biz onu misafir ederiz. Biz onu tutarız, ona tutunuruz, o bizi bırakmaz.
“Ne güzel konuktur o!… Evimizi, ruhumuzu aydınlatır, bizlere dirilişin imkanlarını sunar. Hoş geldin!…
“Her yıl bir ay için oruç mimarı bize konuk gelir. Gelir gelmez de kollarını sıvar ve işe koyulur. Bir kahve içimlik bile beklemez, dinlenmez. Kutsallığın işçisidir o. İlkin vücut evini şöyle bir yoklar. Bir sarsar insanı. Öyle sarsar ki bacalarda ne kadar birikmiş kurum varsa dökülür. Tabiat etkisiyle gevşemiş ve kopmaya yüz tutmuş sıvalar düşer. Yerinden oynamış kiremitler kayar. Organlar arasında, kasların eklem yerlerinde, hareketsizliğin ve ölümün sembolü olarak gerilmiş kaç örümcek ağı varsa yırtılır. Vücut konağı, böylece konuğun, büyük konuğun gelmiş olduğunu bilmiş olur. Sonra Oruç onarmaya başlar” (Sezai Karakoç, Samanyolu’nda Ziyafet , Diriliş Yayınları, s. 29)
Oruca tutunmak
Oruç bize geldi, peki biz oruca gittik mi? Oruç bizi ne kadar tutabildi? Biz ne kadar oruca tutunabildik? Bir yıl geçti ne kadar taşıyabildik o müstesna zamanların üzerimizdeki etkisini?..
Öyleyse şimdi temizlenme zamanı… Şimdi, Ramazanın bir rahmet ve mağfiret mevsimi olmasından yararlanarak bu ayda yoğunlaşan ibadet hayatının desteğiyle namaz, oruç, zekat, teravih, infak, sadaka-i fıtır gibi hayırlarla ruhumuzu arındırma zamanı…
Şimdi diriliş günü… Şimdi, oruç tutma ve ona tutunma anı…Şimdi sevgili Peygamberimizin (s.a.s)
“Kim faziletine inanarak ve karşılığını Allah'tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa geçmiş günahları bağışlanır” (Buhârî, “İman”, 28; Müslim, “Salâtü’l-Müsafirîn”, 13) müjdesine nail olma zamanı… “Oruç geldi, ondan bize ölümsüz bir şeyler katılacak demektir. Giderken bizden de ona ölümsüzleşecek bir kaç şey katılmalı.” Her yıl yeni bir konuyla toplumsal dikkatleri çekmeye çalışan Diyanet İşleri Başkanlığı önceki yıllarda “Paylaşmak Güzeldir” ve “Merhamet Eğitimi” gibi konular ile farkındalık bilinci yaratırken bu yıl modern hayatın örselediği “Komşuluk” konusunu ele almış bulunmakta...
Yanı başımızda süren hayatlardan habersiz oluşumuz ve komşularımızla samimi ilişkiler geliştirme konusunda duyarlılığımızın azalması, her geçen gün yalnızlığımızı artırmakta, bencilliğimizi körüklemektedir. Komşuluğu yadırgayan, komşularıyla yabancılaşan modern çağın insanı, iyi günün mutluluğunu da kötü günün acısını da tek başına yaşar hale gelmiştir. Bunun anlamı paylaşmanın tadını unutmak, bir tebessümü, bir merhabayı bile esirgemekle başlayan trajedinin kurbanı olmaktır.
Çağımızda, hızlı kentleşme, göç, nüfus yoğunluğunun artması gibi unsurlar, ölçüsüz maddileşme eğilimleri, dünyevileşme, bireysellik, bencillik, nemelazımcılık gibi olumsuzluklar gündelik hayatın hemen her alanında olduğu gibi komşuluk ilişkilerinde de derin sarsıntılara yol açmaktadır.
İşte bu Ramazan’da bizleri bir ‘Komşuluk seferberliği’ bekliyor. Aynı çatı altında güne başlayıp, aynı duvara yaslanarak günü sonlandırdığımız komşularımız, hayat telaşı içinde unutulmayacak kadar değerlidir. Komşusunu korumak ve kollamak; onun özel hayatına saygı gösterip sırlarını ifşa etmemek; izzet ve ikramda, alım ve satımda komşusuna öncelik tanımak; zor zamanlarında destek, güzel günlerinde ortak olarak onun hayatını kolaylaştırmak; en önemlisi de
komşusunun canına, malına ve ırzına zarar vermemek Müslüman olmanın gereği… Günümüzde teknolojik imkanlar mesafeleri ortadan kaldırdığı için uzak komşularımız da bize yakın … Komşusu açken tok yatan kimsenin gerçek anlamda iman etmediğini söyleyen bir dinin inananlarıyız…
Bugün Dünyanın en fakir kıtası olan Afrika’da 40 milyonun üzerinde insan kronik açlık tehlikesiyle karşı karşıya… Her üç Afrikalıdan biri yetersiz beslenmekte… Bu yıl Doğu Afrika ülkelerinin son 60 yılın en büyük kuraklığını
yaşamakta… Özellikle Somali, Etiyopya, Kenya, Eritre, Tanzanya, Uganda ve Burundi’de de etkisini gösteren bu kuraklık başta çocuklar olmak üzere binlerce insanın yaşamını tehdit etmekte…
- 0SEVDİM
- 0ALKIŞ
- 0KOMİK
- 0İNANILMAZ
- 0ÜZGÜN
- 0KIZGIN
Yorum Yazın