VAAZ: DÜNYA VE AHİRET DENGESİ
0
İçinde yaşadığımız gezegene yeryüzü, yeryüzündeki canlı varlıkların, özellikle de beşer hayatının devam ettiği ortama ise dünya diyoruz.
Grup sayfamıza katılmak için
İçinde yaşadığımız gezegene yeryüzü, yeryüzündeki canlı varlıkların, özellikle de beşer hayatının devam ettiği ortama ise dünya diyoruz. Dünya ile ilgili olan her şey “dünyevi” ahiretle ilgili olanlar da “uhrevi” kelimeleriyle ifade ediliyor.
Kültürümüzde, yaşadığımız hayat için “bu dünya”, ahiret hayatı için de “öbür dünya” ifadesi kullanılır. Ahiret kelimesi, dünya hayatının ertesi ve sonrasını anlatmak için mecazi anlamda kullanılmıştır. Din dilinde dareyn kelimesi de iki alemi kapsar.
Bu dünya, öbür dünyanın bekleme salonu gibidir, zamanı geleni asıl mekana alırlar. Dünya ile ahiret arasında bir anlık bir mesafe vardır. Bu dünyadan ahirete güvenli bir geçiş yapabilmek için, hayatı ulvi değerlerle anlamlandırmak, var oluş gayesine göre yaşamak, her birine yeteri kadar ve gerektiği kadar önem vererek yaşamak gerekiyor.
Bu dünyayı yaratan Allah, ölümü ve ahreti yaratan Allah, her ikisinde yer alan sonsuz hayatı yaratan da Allah’tır. Bize düşen bulunduğumuz yerin ve zamanın hakkını vermektir.
İnsanoğlunun üzerinde yaşadığı gezegen Dünya/yeryüzü, yaşadığı ömür ise dünya hayatıdır. Dinimizde göre Dünya Allah’ın bir nimeti, dünya hayatı ise imtihan anlamında bir fitnedir.[1]
Yüce Yaratıcı bu dünyayı insanoğlunun istifadesine sunmuştur:
هُوَ الَّذٖى جَعَلَ لَكُمُ الْاَرْضَ ذَلُولًا فَامْشُوا فٖى مَنَاكِبِهَا وَكُلُوا مِنْ رِزْقِهٖ وَاِلَيْهِ النُّشُورُ
“Yeryüzünü size boyun eğdiren (istifadenize veren) O'dur. Şu halde yerin omuzlarında (üzerinde) dolaşın ve Allah'ın rızkından yiyin. Dönüş ancak O'nadır.[2] Bunun karşılığında (Allah) kendisini anmamızı, şükretmemizi ve nankörlük etmememizi istemektedir.[3]
Kur’an’ın ve Allah Resulü (s.a.s)’in beyanlarına göre dünya, geçici yararlanma ve Allah’a kulluk yaparak rızasını kazanma yurdudur. Nitekim Peygamberimiz (s.a.s) de “Dünya ahiretin tarlasıdır.”[4] buyurmuştur.
Kur’an-ı Kerimde bu dünya hayatı ile ahiret hayatı arasında şöyle bir kıyaslama yapılmaktadır:
وَمَا الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا اِلَّا لَعِبٌ وَلَهْوٌ وَلَلدَّارُ الْاٰخِرَةُ خَيْرٌ لِلَّذٖينَ يَتَّقُونَ اَفَلَا تَعْقِلُونَ
“Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Müttakî olanlar için ahiret yurdu muhakkak ki daha hayırlıdır. Hâla akıl erdiremiyor musunuz?” [5] Ahirete kıyasla dünya geçici bir süre oyalanma, oyun ve eğlence gibidir, yada insanlar öyle algılarlar.
Allah katında dünya hayatının misali şöyledir:
“Onlara şunu da misal göster: Dünya hayatı, gökten indirdiğimiz bir su gibidir ki, bu su sayesinde yeryüzünün bitkisi (önce gelişip) birbirine karışmış; arkasından rüzgârın savurduğu çerçöp haline gelmiştir. Allah, her şey üzerinde iktidar sahibidir.”[6]
Dünya, insanların bozgunculuk yaptığı, kan döktüğü, Allah’a isyan ettiği ve bir çok kötülüğün işlendiği yer olması bakımında kötü, Allah’a kulluğun yapıldığı ve ahiret hayatının kazanıldığı, Allah’ın lütuf ve ikramının bol bol ihsan edildiği bir yer olması bakımında iyi bir yerdir.
Yüce Dinimiz İslam, dünya ile ahiret arasında denge gözetilmesini ister. Bu denge her iki taraf için de gerektiği kadar bir meşguliyettir. Kur’an-ı Kerimde Allah Teala şöyle buyuruyor:
وَابْتَغِ فٖيمَا اٰتٰیكَ اللّٰهُ الدَّارَ الْاٰخِرَةَ وَلَا تَنْسَ نَصٖيبَكَ مِنَ الدُّنْيَا وَاَحْسِنْ كَمَا اَحْسَنَ اللّٰهُ اِلَيْكَ
“Allah'ın sana verdiğinden (O'nun yolunda harcayarak) ahiret yurdunu iste; ama dünyadan da nasibini unutma. Allah sana ihsan ettiği gibi, sen de (insanlara) iyilik et. Yeryüzünde bozgunculuğu arzulama. Şüphesiz ki Allah, bozguncuları sevmez.”[7]
Allah resulü (s.a.s) şöyle buyurmuştur:
“Sizin hayırlınız, dünyası için ahiretini, ahireti için de dünyasını terk etmeyeninizdir.”[8]
Dünyanın hiç önemsenmemesi, bazı dervişlerin ifadesiyle “bir lokma bir hırka” misali bir hayat tarzının tercih edilmesi de müslümanı fakirliğe ve miskinliğe sevk etmektedir. Bu da dinimizin arzuladığı bir netice değildir. Bu durumda müslüman, İslam’ın beş temel esasından zekat ve hac ibadetini, vaciplerden kurban ve fitre ibadetini yapamaz duruma düşecek, daha kötüsü de miskinlerden oluşan bir İslam ümmeti ve İslam toplumu meydana gelecek, böyle bir toplumun da dinini ve ülkesini koruma imkanı olmayacaktır. Allah’ın, “Yeryüzünden fitnenin kaldırılması”[9] emrini hiçbir şekilde yerine getiremeyecek, dünyaya adaleti getirme iddiasını kimse ciddiye almayacaktır.
Öte yandan insanoğlu, Allah tarafından kendisine verilen halifelik misyonunu[10] ve yeryüzünü imar ve ıslah etme sorumluluğunu [11] yerine getirilebilmesi için de siyasi ve iktisadi güce ihtiyaç duyacaktır.
Allah Resulü çok hasta bir zatın ziyaretine gitmişti. Adam, ahirette her ne ceza çekeceksem dünyada çekmek istiyorum, dedi. Peygamberimiz de onu uyardı ve şu duayı okumasını tavsiye etti:
“Ey Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver. Bizi cehennem azabından koru!”[12]
Hz Peygamber, “Kaygısı en büyük insan, dünya ve ahiret işlerine önem veren insandır.”[13] hadis-i şerifi ile ümmetinde her iki taraf için bir bilinç oluşturmak istemiştir.
Müslüman, dünya nimetine şükreder, musibetine sabreder, dünyayı ebedi alemi mamur etme aracı olarak görür.
Elmalılı Müfessir M.Hamdi Yazır der ki;
“Ne Allah’ın nimetlerini beğenmeyerek ve ondan kaçarak nankörlük ediniz, ne de dünya nimetlerini son gaye zannedip Allah’tan, ahretten gaflet ederek hırsın ve şehvetin esiri olunuz.”[14]
Bütün işlerini ve kararlarını bir dengede götüren makul düşünceli bir insan, dünya ile ahiret arasında tercih yapmak zorunda olduğunda ahreti tercih eder ve her birine gerektiği kadar önem verir.
Dünya hayatı aldatıcıdır, ümit verir fakat gelişmeler bazen hiç de umulduğu gibi cereyan etmez, hayal kırıklığı ile sonuçlanır. Şairi bilinmeyen bir dörtlük şöyledir:
Çeşm-i ibretle nazar kıl, dünya misafirhanedir.
Bir mukim adem bulunmaz, ne acep kaşanedir.
Bir kefendir sermayesi akibet olsa da şah,
Mala mülke mağrur olan, mecnun değil de ya nedir?
Dünyanın geçici eğlenceleri, ağrı kesici hap gibidir. Ağrı kesici haplar, hastalığı tedavi etmezler, sancıyı bastırırlar. Bu sebeple ağrı kesici hükmündeki geçici zevklerle meşgul olmak yerine, ruha kalıcı iyilik sağlayacak manevi gıdalarla beslenmek gerekir. Necip Fazıl der ki: “Bu dünyaya fazla güvenmeyin, nasıl olsa içinden sağ çıkamayacaksınız.”
Dünyevileşme, yaratılış gayesini göz ardı ederek ve Allah’a kulluk görevini unutarak tamamen dünyaya yönelmek, zengin meşhur ve güçlü olmayı temel gaye haline getirmektir. Dünyevileşme, Allah’ı ve ahiret gününü inkar ederek hayatı bu dünyadan ibaret sayma şeklinde olabileceği gibi, Allah’a ve ahiret gününe inandığı halde bunları umursamama ve dünya malına tamah etme şeklinde de tezahür etmektedir. Dünyaya aşırı bağlılık anlamındaki dünyevileşme, insanın sahip olduklarına her şeyden çok değer vermesidir. Bu durum, dünyaya tamahın en tehlikeli boyutudur. [15] Her şeyi maddeden ve çıkardan ibaret gören materyalizm ise dünyevileşmede gelinen son noktadır.
Son yıllarda İslam ülkelerinde ve özellikle de ülkemizde, gelir düzeyinin ve kişi başına düşen milli gelirin artması ve refah seviyesinin yükselmeye başlaması ile dini referans alan kesimlerde dünyevileşme temayülü tehlike sınırlarına dayandı. Mütedeyyin erkeklerin lüks araba tutkusu, lüks konutlar, gizli evlilikler, mütedeyyin hanımların başörtüsü altında şuh kıyafetleri, marka takıntıları, kadın erkek ilişkilerine feministçe yaklaşımlar yaygınlaşan dünyevileşmenin başlıca tezahürleridir.
Mal, servet, şöhret, makam ve konforlu hayat vd. insanoğlunun dünyada tamah ettiği şeylerdir. Allah Resulü,
“Her ümmetin bir fitnesi (imtihanı) vardır, benim ümmetimin fitnesi de maldır.” [16] buyurarak ümmetini uyarmıştır.
Allah Resulü de, “Sizin için korktuğum şeylerden biri, dünyanın süs ve güzelliklerinin sizlere açılmasıdır!”[17] buyurdu. Zira dünyanın süsü insanların çoğunu bozmakta, hayatın anlamından ve yaratılış gayesinden uzaklaştırmaktadır.
Tamamen dünyevileşmiş bir zaman ve toplumla ilgili endişelerini Allah Resulü şöyle dile getiriyor:
“İnsanlar için öyle zaman gelecek ki, kişi malını helalden mi yoksa haramdan mı elde ettiğine aldırmayacak.” [18]
Allah, insanı denemek için dünyayı nefse çekici göstermiştir:
زُيِّنَ لِلنَّاسِ حُبُّ الشَّهَوَاتِ مِنَ النِّسَاءِ وَالْبَنٖينَ وَالْقَنَاطٖيرِ الْمُقَنْطَرَةِ مِنَ الذَّهَبِ وَالْفِضَّةِ وَالْخَيْلِ الْمُسَوَّمَةِ وَالْاَنْعَامِ وَالْحَرْثِ ذٰلِكَ مَتَاعُ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَاللّٰهُ عِنْدَهُ حُسْنُ الْمَاٰبِ
“Nefsanî arzulara, (özellikle) kadınlara, oğullara, yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüşe, salma atlara, sağmal hayvanlara ve ekinlere karşı düşkünlük insanlara çekici kılındı. Bunlar, dünya hayatının geçici menfaatleridir. Halbuki varılacak güzel yer, Allah'ın katındadır.”[19]
Allah bize hakkımızda en hakiki, en hayırlı ve baki olanı var ediyor ve takva sahiplerini müjdeliyor:
قُلْ اَؤُنَبِّئُكُمْ بِخَيْرٍ مِنْ ذٰلِكُمْ لِلَّذٖينَ اتَّقَوْا عِنْدَ رَبِّهِمْ جَنَّاتٌ تَجْرٖى مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِدٖينَ فٖيهَا وَاَزْوَاجٌ مُطَهَّرَةٌ وَرِضْوَانٌ مِنَ اللّٰهِ وَاللّٰهُ بَصٖيرٌ بِالْعِبَادِ
“(Resûlüm!) De ki: Size bunlardan daha iyisini bildireyim mi? Takvâ sahipleri için Rableri yanında, içinden ırmaklar akan, ebediyyen kalacakları cennetler, tertemiz eşler ve (hepsinin üstünde) Allah'ın hoşnutluğu vardır. Allah kullarını çok iyi görür.”[20]
Allah Teala bizi, dengede olması gereken dünya ve ahiret arayışını dünya lehine bozarak, dünyevileşen, dünyevileştikçe rahmetinden uzaklaşan bahtsızlardan eylemesin.
Yüce Rabbimiz bizleri hem dünyada hem de ahirette aziz eylesin.
(Mukadder Arif YÜKSEL, 28 Mart 2014 Cuma, İskilip Ulu Cami)
[1] Bkz. Mülk, 67/15, Enfal, 8/28; Tevbe, 9/126; Yunus, 10/85; Enbiya, 21/111;
[2] Mülk, 76/15
[3] Bkz. Bakara, 2/ 152
[4] Aclûnî, Keşfu’l-Hafa, Beyrut, 1351, I, 412.
[5] En’am, 6/32, Ayrıca bkz. Ankebut, 29/64
[6] Kehf, 18/45
[7] Kasas, 28/77
[8] Kenzü’l-Ummal, III/ 238 H no: 6336
[9] Enfal, 9/39
[10] Bakara, 2/30
[11] Araf, 7/56
[12] Bakara, 2/201
[13] İbn Mace, Ticaret, 2
[14] Yazır, M.Hamdi Elmalılı, Hak Dini Kuran Dili, Eser Neşriyat, İstanbul, 1971, III/330
[15] (Heyet) Hadislerle İslam, DİB yay. Ankara-2013, III/634
[16] Tirmizi Zühd, 26
[17] Buhari Zekat, 47, Cuma, 28
[18] Buhari, Büyu, 7
[19] Al-i İmran, 3/14
[20] Al-i İmran, 3/15
Grup sayfamıza katılmak için
BENZER BİR VAAZLAR İÇİN TIKLAYINIZ
RESİMLERE TIKLAYINIZ
VAAZ-1
DÜNYA VE AHİRET DENGESİ
VAAZ-2
GEÇİCİ OLAN DÜNYA VE DÜNYA SEVGİSİ
VAAZ-3
DÜNYA VE AHİRET DENGESİ
Yasal Uyarı: Yayınlanan yazı ve haberin tüm hakları Dinihaberler.com.tr'ye aittir. Özel izin alınmadan yazı ve haber hiçbir şekilde kullanılamaz. Ancak yazı ve haberin bir kısmı aktif link verilerek alıntılanabilir. Açık kaynak göstermeden yapılan alıntılar için yasal takip uygulanacaktır.
- 0SEVDİM
- 0ALKIŞ
- 0KOMİK
- 0İNANILMAZ
- 0ÜZGÜN
- 0KIZGIN
Yorum Yazın