Sabır

Gelin, hep birlikte Mekke Dönemi’ne gidelim. İslam’ın tebliğ edilmeye başlandığı ilk zamanlar…
Putperestler olanca güçleriyle Müslümanlara fiziki baskı yapıyorlar. Bu baskılara maruz kalanlardan biri de Habbab b. Eret. Mesleği demircilik olan Habbab, Hz. Muhammed’in peygamberliğini inkar etmesi için bazen çöldeki kızgın taşlar üzerinde işkenceye tâbi tutuluyor, bazen de kor ateşte iyice ısıtılan demir parçaları sırtında soğutuluyordu. Öyle ki sırtındaki bu işkence izlerini yıllar sonra bir münasebetle halife Hz. Ömer’e gösterecekti. Habbab’ın maruz kaldığı fiziki baskılar öyle bir hal almıştı kio ve aynı durumdaki birkaç sahabi bir gün Hz. Peygamber’e (s.a.v.) gelip, “Bu zulümden kurtulmamız için Allah’ın yardımını istemeyecek misin, bizim için O’na dua etmeyecek misin?” diyerek yakınmışlardı. O esnada cübbesini yastık yaparak Kâbe’nin duvarına dayanmış, dinlenmekte olan Resulullah (s.a.v.) bunları duyunca bir anda mübarek yüzleri kızarıverdi ve onlara şu telkinde bulundu: “Geçmiş ümmetler içinde öyle kimseler vardı ki, kemiklerinin üstündeki et ve siniri demir tarak ile taranırdı da bu işkence onu dininden çeviremezdi. Yine başının tam ortasına bir testere konulur, başı ikiye bölünürdü de, bu işkence onu dininden çeviremezdi. Allah bu dini mutlaka kemale erdirecektir.”
Bela ve musibetlere karşı müminler işte bu şekilde sabır gösteriyorlardı. İnandığı dava uğruna canını ve kanını korkmadan feda edebiliyorlardı. Bunu sadece sözde değil özde de gösteriyorlardı. Tabiri caizse, kabın şekline göre şekil almıyorlardı. Dava ne ise onu söylüyor ve onu yaşıyorlardı.
Bu öyle üç beş günlük bir olay değildi. Sabır, on üç yıl süren Mekke döneminin adeta bir özelliğiydi. Sabır, bir mücadeleydi. Sabır, karanlığa bakıp aydınlığı hayal etmekti.
Hz. Peygamber, “İman nedir?” sorusuna, “Hoşgörülü ve sabırlı olmak” diyerek cevap vermişti. Belki de bu yüzden sabrı imanın yarısı saymıştı. Hz. Ali ise sabrı, vücuttaki başa benzetmişti. Nasıl ki, başsız bir vücudun yaşaması mümkün değilse, sabır olmaksızın imanın kemale ermesi de mümkün değildir.
Şüphesiz sabredenlerin en büyüğü Allah’tır.Şairler sultanının ifadesiyle şöyle özetlenir mevzu:
“Felâh mı, onda felâh
Silah mı, onda silah
Sen de kim oluyorsun
Asıl sabreden Allah.”
Mehymet Pehlivan
- 0SEVDİM
- 0ALKIŞ
- 0KOMİK
- 0İNANILMAZ
- 0ÜZGÜN
- 0KIZGIN
Yorum Yazın