Memur-Sen tekliflerini KPDK'ya taşıdı

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
Memur-Sen tekliflerini KPDK'ya taşıdı
Kamu Personeli Danışma Kurulu (KPDK) toplantısı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Jülide Sarıeroğlu başkanlığında, Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın’ın katılımıyla Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nda gerçekleştirildi. 

Kamu Personeli Danışma Kurulu (KPDK) toplantısı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Jülide Sarıeroğlu başkanlığında, Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın’ın katılımıyla Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nda gerçekleştirildi. 

Toplantıda konuşan Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, “Toplu Sözleşme metninde çalışma konuları başlığı altında toplanan hükümlerle ilgili olarak başlatılmış çalışmaların 31 Aralık 2017 tarihine kadar sonuçlandırılarak 31 Ocak 2018 tarihinden itibaren kamu görevlilerinin lehine hayata geçirilmesi zorunluluğunu son kez yineliyoruz. Bununla birlikte, gerek KPDK gündemine getirilerek üzerinde değerlendirmeler yapılan konular, ülkemizde ve dünyada yeni gelişmelerin olması, ekonomik parametrelerdeki değişiklikler, döviz kurlardaki hareketlilik, enflasyonun ürettiği baskı, sorunlar ve çelişkiler üzerinden toplu sözleşmelerde yer almamakla birlikte Bakanlığınız dâhil ilgili kurumlara yazılı ya da sözlü olarak iletilen tekliflerimizin de 2018 yılı Mart ayındaki gerçekleştirilecek Kamu Personeli Danışma Kurulu toplantısına kadar birlikte oluşturacağımız ortak çözüm noktalarında sonuçlandırılması teklifimizi ifade ediyoruz” dedi. 

KPDK, Etkin Bir Çözüm Birlikteliği Olarak Görülmeli

Konuşmasında, “Sosyal diyalogun geliştirilmesi ve sonuç üretmesi noktasında KPDK, öncülük yapmalı ve herkesin takip edeceği bir izlek oluşturmalıdır” diyen Ali Yalçın, “Kamu personel sisteminin ve personel mevzuatının irdelenmesi, başat unsurlarının korunması, sorun yumaklarından kurtarılması açısından KPDK; etkin bir “çözüm birlikteliği aparatı” olarak kullanılmalıdır. Kamu yönetiminin etkinliği, kamu hizmetlerinin kalitesinin yükseltilmesi, kamu personelinin haklı beklentilerinin ortak bir çerçeveyle kazanıma dönüştürülmesi bağlamında KPDK;  katılım noktasında sosyal diyalog fırsatı, katkı noktasında aksiyoner paydaşlık imkânı sunan bir formla bakış ortaklığı, bağlayıcı kararlar üretme mutfağı olarak görülmelidir” diye konuştu.  

Kamu Görevlileri Büyümeden Pay Almıyor

Yalçın sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Kamu Personeli Danışma Kurulu’nun ne sorunları görme ne de çözüm üretme noktasında bir kapasite sorunu var. Sonuç itibariyle, toplu pazarlığı yapmaya ve imzalamaya yetkili öznelerin tamamı bu masada da yer alıyor. Üstüne de yetkisi olmamakla birlikte ikinci ve üçüncü sıradaki Konfederasyonlar da toplu sözleşme masasında olduğu gibi KPDK’da temsil ediliyor. Kamu personel sistemine yönelik ilgili, ilgisiz öznelerin konuştuğu farklı konular üzerinden sistemin kamuoyu gündeminde sürekli yer bulduğu bir süreci yaşıyoruz. Kamuda performansın, iş güvencesi odaklı tartışmaların, 657 sayılı Kanuna yönelik reform odaklı yaklaşımların dile getirildiği, tespit kurgusuyla kamu görevlilerine yönelik tehditlerin paraflara dönüştüğü bir gündem ağırlıkla sahne arkasında oluşturulup sahaya sürülüyor. 4. Dönem Toplu Sözleşme görüşmelerinin gerçekleştiği bir süreçte yürütülen çalışmalar sonucunda hazırlanan Orta Vadeli Program’da kamu personel sistemine dair cümleler oluşturuluyor. Orta Vadeli Mali Plan’da kamu personel sisteminin Merkezi Yönetim Bütçesi’ndeki karşılıklarıyla ilgili öngörüler ortaya konuyor. Bütçenin büyüklüğü artarken, kamu personeline aktarılacak kaynağın bütçedeki payının her yıl düşürülmesine yönelik bir planlama sahaya sürülüyor. Biz, kamu görevlileri büyümeden pay almıyor, büyümeden kamu görevlilerine pay aktarılmıyor dediğimizde “ olur mu öyle şey” şaşkınlığı ortaya koyuluyordu. 2017-2019 yıllarına ait Orta Vadeli Programa bakın, kamu personeline aktarılan kaynağın sürekli azalma eğilimini daha doğrusu azaltılma iradesini net bir şekilde görürsünüz. Burada rakamları sıralayacak değilim. Bu Programı ve devamı niteliğindeki planı hazırlayanlar masanın karşı tarafındalar. Bütçe büyürken kamu personeline aktarılan payın, oranın küçülmesini, büyümeden pay verilmediğinin en büyük delili olarak görmek ve anlamak gerekir.” 

Ortak Bir Noktada Buluşalım

Finansın emekten daha değerli görüldüğünü ifade eden Yalçın, “Faize ayrılan paydaki artış oranı ile kamu personeline aktarılacak bütçe kaynağındaki azalış oranı bize bir şeyi işaretliyor; Finans sektörü, kamu hizmeti kitlesinden daha büyük paya sahip. Bunun anlamı da, finans, emekten daha değerli görülüyor. Sermayeye aktarılan, kamuya hizmet edenlere pay olarak verilenle kıyası mümkün olmayacak kadar büyük. Bütçe, sosyal politika vasfı yerini sermaye pastası olarak tasarlanmış bir görüntü çiziyor.  Türkiye, ikibinli yıllardan sonra büyümesini, gelişmesini ve değişmesini borçlu olduğu yeni orta sosyal sınıfa sırt dönen bir ekonomik paradigma içeriyor. “Hedef, sermayeyi kurtarmak, yöntem emeğin payını azaltmak”  şeklindeki kapitalist döngüyü yeniden Türkiye’nin gündemine sokmak isteyenlerin parmak izleri var sanki Orta Vadeli Program’da ve Mali Plan’da”  dedi. 

“11. Kalkınma Planı’nın hazırlıklarının başladığı ve yakında ilgili taraflarla ortak çalışmaların yapıldığı sürecin hemen öncesindeyiz” diyen Yalçın, “Kalkınma Planının hazırlık başlıkları arasında “Kamuda İnsan Kaynakları Yönetimi” ve “Sürdürülebilir Sosyal Güvenlik Sistemi” yer alıyor. Bu konu başlıklarında bizden görüş, öneri ve katkı istiyor Kalkınma Bakanlığı. Çalışmalara aktif katılım bekliyor. Bugün isterdik ki KPDK’da da, bu neviden gündem başlıkları olsun ve karşılıklı görüş alışverişiyle kamu görevlilerini, kamu görevlileri sendikacılık zeminini ilgilendiren bu türden konuları burada tartışalım ve ortak bir noktada buluşalım” şeklinde konuştu. 

İmza Altına Aldığımız Konular Neden Hayata Geçmiyor?

3. Dönem Toplu Sözleşme görüşmelerinin üzerinden yaklaşık 27 ay geçtiğini ifade eden Yalçın, “O tarihten itibaren şu andaki toplantı dâhil 5 kez KPDK toplantısı gerçekleştirildi. 2015 yılında imza altına aldığımız 3. Dönem Toplu Sözleşmesinde çalışılıp karara bağlanacak konular olarak yer verdiğimiz başlıklar vardı. Fiili hizmet zammı, kadroya geçiş, kadro-derece sınırlamasının kaldırılması, sivil personelin hukuki konumları, ek ödemeyle ilgili yaşanan sorunlar, ek göstergeler gibi her biri personel sisteminin önemli alt sistemi ve uygulama alanı olan konular. Bunlardan bir bölümünü 4. Dönem Toplu Sözleşmesiyle karara bağladık. Bir bölümü ise halen duruyor. 3. Dönem Toplu Sözleşmesinde imza altına aldığımız, siyasi iradenin kendisini Kamu İşvereni imzasıyla sorumluluk sahasında gördüğü, gerçekleştirmeyi taahhüt ettiği konularda sessizliğini sürdüren, sümen altına itme çalışması yapan kurumlar var ne yazık ki hala” dedi.  

Mutfak Hızlı Çalışmalı

Yalçın, Milli Eğitimle ilgili iki alanda Cumhurbaşkanın açık ikazları ve değişiklik beklentilerini deklare ettiğine şahit olduklarını belirterek, “Biri ortaöğretime geçiş, diğeri yükseköğretime geçiş sistemi. Her ikisiyle ilgili çalışma bir ay geçmeden tamamlandı. Demek ki, kamu idaresi, bürokrasi mutfağı istediği zaman hızlı çalışıp, sorunu çözüyor, çözümü hayata geçirebiliyor.  Bir ayda reform sayılabilecek şekilde iki konu başlığında değişim ortaya koyan irade 27 aydır imzasının bulunduğu, çözüm için ter akıtma taahhüdünde bulunduğu konuları çözmek bir tarafa KPDK masasına getirmekte zorlanıyor. Burada samimiyet sorunu mu var, ehliyet sorunu mu var mutlaka masaya yatırılmalıdır. TEOG ve YKS gibi uzun erimli ve neredeyse vatandaş kitlesinin tamamını doğrudan ve dolaylı etkileyen iki konuyu, bütünüyle değişiklik içeren bir zeminde masaya yatıran ve karara bağlayan siyasi ve bürokratik irade, 3. Dönem Toplu Sözleşmesindeki sözünün, imzasının gereğini yapmayı ne zaman düşünüyor. Sayın Cumhurbaşkanının 2014 yılında sağlık çalışanlarına söz verdiği yıpranma payı, fiili hizmet zammı düzenlemesi de henüz karara bağlanmış değil. Konu emek, kamu görevlilerinin haklı talepleri, Yeni ve Büyük Türkiye’den beklentileri olduğunda ertele, ötele, unut ve uyut tuşlarına basanlar, kitleleri tepki ile buluşturma hesabı yapanlar var mı, varsa kim, kimler diye merak ediyoruz” değerlendirmesinde bulundu. 

Yalçın’dan Bakanlığa 657 Sorusu

Türkiye’de hükümet sistemini değiştirmekle sonuçlanan bir milli mutabakat gerçekleştiğini belirten Yalçın, “Referandumla kabul edilen Anayasa değişikliyle hükümet modelimiz Parlamenter Sistem’den Cumhurbaşkanlığı Hükümet Modeli’ne evrildi. Kamu Yönetim Sistemi’ne doğrudan etki edecek bu reformist zeminin kamu personel sistemine, kamu hizmetleri organizasyonuna yansımasının neler olacağı, neler olması gerektiği, personel mevzuatına, teşkilat kanunlarına, yapılarına nasıl yansıtılacağı odaklı çalışma ve hazırlıklar yapıldığı iddia ediliyor. Bu iddia doğruysa da gerçeğe aykırıysa da vahim. Bu türden iddiaları içeren haberlerin önüne geçilmiyor. Doğruysa iki kat vahim. Çünkü bu türden tartışmaların yapılması gereken yer burası, bu hazırlıkları bütün yönleriyle tartışması gereken özneler, kurumlar ve sivil toplum örgütleri de bu masada. Bu noktada, Sayın Bakana sormak isterim. Hükümet Modeli değişikliği kapsamında yürütüldüğü iddia edilen uyum düzenlemelerinin kapsamında kamu personel sistemi ya da 657 sayılı Kanun var mı? Varsa, Bakanlık bu çalışmaların neresinde… Bu çalışmalarda Bakanlık var ise Bakanlığın bu konuyla ilgili eşit tarafı hükmü konumundaki kamu görevlileri sendikacılığın yetkililerinin bu masalarda olmaması Bakanlığı rahatsız eder mi?” diye sordu. 

Toplu Sözleşme Mevzuatı Yeniden Ele Alınmalı

Yalçın sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Kamu görevlilerinin toplu sözleşme hakkının teminat altına alındığı Anayasa değişikliği sonrasında yürütülen ikincil mevzuat çalışması, hızlı uyum ve ivedi uygulama telaşıyla geçekleşti. Toplu Sözleşmenin kapsamı, tarafları, görüşme süreci, uyuşmazlık ve çözümleri konusu olması gerektiği kadar tartışılamadı. Bunun sonuçlarını hemen her toplu sözleşme görüşmelerinde yaşıyoruz. Sürenin yetmediği, kapsamın her seferinde farklı yorumlara tabi tutulduğu, toplu sözleşme hükümlerinin dava konusu yapıldığı, kamu kurumlarının toplu sözleşmenin ehemmiyetini kavramalarını kolaylaştıracak yaptırım mekanizmalarının yer almadığı bir toplu sözleşme mevzuatı ve uygulaması var. Sendikasız olmanın kazanmayı, kazanımlardan faydalanmasını zorlaştırmayan, sendikalı özellikle de yetkili sendika üyesi olmanın hak ettiği itibarı yaşamayı mümkün kılmayan bir toplu sözleşme konsepti var. Sendikal örgütlenmeye dair mevzuat yönüyle; örgütlerin, üyelerin ve emeklerin önüne set çekiyor. Eğer bir uyum mevzuatı çalışması varsa öncelikle evrensel çerçeve ile sendikal mevzuatı özellikle de toplu sözleşme mevzuatını uyumlu hale getirmek durumundayız. Kamu görevlileri sendikacılığı alanında gerek 4688 sayılı Kanun kapsamında gerekse uygulama ve toplu sözleşme masası dışındaki platformlar kapsamında, yıllardır ifade ettiğimiz bazı eksikliklerin gündeme alınıp giderilmesi gerekiyor.  Biz, Memur-Sen olarak bu çerçevede Uluslararası bir sempozyumla konuyu kamuoyu gündemine taşımayı düşünüyoruz. 4688 sayılı Kanunun, toplu sözleşme düzeninin eksiklerini, boşluklarını, yanlışlarını hem uygulayıcıların hem de akademik çevrelerin bakışıyla dile getirmeyi ve önerilerle değişim hamlesine hız vermeyi hedefliyoruz.” 

Yalçın’dan 4/B ve 4/C Vurgusu

İki yılı aşkın süredir kamuoyunun gündeminde olan taşeronların kadroya geçirilmesine yönelik çalışmaların olduğunu hatırlatan Yalçın, “İlk itirazımız buraya, taşeronların kadroya geçişine değil kamuda görev yapan 4/B ve 4/C’lilerin, KİT’lerdeki memur işi yapan işçilerin de dâhil olduğu şekilde kadroya geçiş düzenlemesine ihtiyaç var. Kadroya geçiş beklentisi içerisinde olan ve bu beklentileri siyaset ve bürokrasi tarafından da ‘haklı’ ilan edilen kitleler var. Taşeron uygulamasının kaldırılması hedefi yanında mevcut taşeron işçilerin kamuyla ilişkilendirilmesine yönelik mutfak çalışmasının akıbeti, hedefi hakkında bir bilgi sahi değiliz. Kamu tarafı, kendisi söyleyip kendisi dinliyor. Bu insanlar, bizim çalışma hayatımızın özneleri. Bu insanlar, çalışma hayatının melezleri muamelesi görüyor. İş kamuya ait fakat işveren özel sektör. Maaşı özel sektör veriyor/vermeli fakat kıdem tazminatının garantörü kamu maliyesi. Durum bu iken tam iki yıldır farklı dozda işçi mi olacaklar, kamu görevlisi mi sayılacaklar tartışması, çalışması ve çatışması yürütülüyor. İşçi sendikalarına mı kamu görevlileri sendikalarına mı üye olacaklar bu belli değil.  Özel bir istihdam türü denilerek; “işimize kimse karşımasın”, “bu işe işçi ve kamu görevlileri sendikaları bulaşmasın” strateji ve taktiği güdülüyor sanki… Bir kitleyi toptancı bir yaklaşımla işçi ya da kamu görevlisine dönüştürmek doğru mu yanlış mı? sorusunu sorduğumuzda verilecek çok cevap var. Bizim de vereceğimiz cevaplar, karşı çıkacağımız yaklaşımlar var. Memur işi yapan taşeronların kadrolu olarak memur, işçi işi yapanların kadrolu kamu işçisi olması gibi bölümlenmiş bir seçeneği niye tartışmıyoruz? Taşeron işçi olarak ter akıtan arkadaşlarımız kamu görevlisi sıfatıyla ilişkilendirilecekse bizim, kamu işçisi olarak tanımlanacaklarsa işçi sendikaları konfederasyonlarının görüşlerine niye başvurulmuyor? Neden bugüne kadar yürütülen çalışmaların evsafı ve geldiği nokta açıkça paylaşılmıyor?  Taşeron uygulaması olmasaydı kadrolu istihdam kapsamında kamu görevlisi ataması yapılacak alanlarda görev yapanların kamu işçisi olması ne kadar doğru. Ya da kamu tarafından doğrudan alım yapılsaydı da kadrolu işçi statüsünde istihdam edileceklerin özel statüde ya da kamu personeli görünümünde işçi statüsünün dışına çıkarılması ne kadar doğru olur? Hepsinden önemlisi, kamu personel sisteminin mevzuat, uygulama, ödül ve cezalandırma gibi süreçlerinden bütünüyle ayrı konumda bulunan taşeron işçi konumundaki kardeşlerimizin kamuyla ilişkilendirilmesi çalışması yürütülürken, kamu personel sisteminin içerisinde istihdam edilen 4/B ve 4/C statüsündeki arkadaşlarımızın, vekil olarak ebe, hemşire, imam konumunda kamu hizmeti görenlerin, ek ders ücreti karşılığı görev yapanların, KİT’lerde işçi statüsünde memurlar tarafından yürütülen işleri görenlerin kadrolu statüye geçirilmemesine tepki vermemek mümkün mü? Kamuda taşeron uygulamasının sona erdirilmesi yetmez Kamu İşverenini taşeron patron konumuna getiren geçici ve sözleşmeli istihdam ile vekil, ek ders ücreti karşılığı gibi uygulamaların da tarih olması ve mevcutta bu uygulama kapsamında istihdam edilenlerin kadroya geçiş kapsamına dâhil olması gerekir” şeklinde konuştu.

MEB’in Ücretli Öğretmen Açıklamasına Tepki
Yalçın konuşmasında, MEB’in ücretli öğretmen açıklaması hakkında işe şunları söyledi: “Biz, kamuda taşeron sistemine son verme iradesini, 4/C’lilerin, 4/B’lilerin kadroya geçiş hedefini, KİT’lerdeki işçilerden memurlar tarafından yürütülmesi gereken işleri görenlerin kamu görevlisi olması gerekliliğini hem toplu sözleşme hem de KPDK zemininde masaya taşıyoruz. Durum bu iken dün Milli Eğitim Bakanı tarafından bir açıklama yapıldı. Sözleşmeli öğretmenlik uygulamasının kaldırılması noktasında adım atması gereken Bakanlığın, ücretli öğretmenliği cazip hale getirme, bu şekilde istihdam edilenleri KPSS uygulamasının dışına çıkararak sadece mülakatla öğretmen olarak istihdam etme düşüncesi paylaşıldı. Özellikle hedef demek istemiyorum, düşünce diyorum. Düşünce seviyesinde de kalması gerektiğini düşünüyorum. Ücretli öğretmenliğin eğitim alanında yer edinmiş gizil bir taşeron uygulaması olduğu nettir. Yüksek emek gerektiren, yüksek fedakarlık gerektiren öğretmenliği 5 yıl boyunca düşük ücretle yapması için insanlara motivasyon üretmenin, hem öğretmenlere, hem öğrencilere, hem eğitime hem de ülkeye yarar mı zarar mı getireceğini iyi düşünmek gerek.” 

Kadro Beklentileri Karşılanmalı

“Kadroya geçişle ilgili düzenlemenin özne noktasında kapsamı, gerçekleşme tarihi noktasında iş akış şeması mümkünse bugün bizimle paylaşılmalı” diyen Yalçın, “Kamu Personel Sistemine ve personel mevzuatına dair konularda siyasi ve bürokratik öznelerce yapılan açıklamalar, arka planda yürütülen hazırlık ya da çalışmalar konusunda açıklama ve varsa gelinen noktaya ilişkin birçok konuda sunum yapılması ve bilgi verilmesi gerekiyor. Bilgiyi verecek olanlar ile bilgilendirilmesi gerekenler bugün bu masada bir arada bulunuyor. Gelin bu KPDK’yı anlamlı kılalım ve kamu personel sisteminin önemli konularını özellikle de kadroya geçiş beklentisi olan kitlelerin bilgi beklentisini karşılayacak hususları bugün bu masada tartışalım ve karara bağlayacak adımlar atalım. Kamu İşvereni sıfatının bileşeni olan Bakanlıkların, kurumların bir arada olduğu emek tarafının yetkili öznelerinin bulunduğu KPDK’nın çözüm üretme kapasitesini kadro beklentisi içerisinde olan kitleleri mutlu etmek için devreye sokalım. Türkiye’nin 20 bin civarındaki 4/C statüsünde istihdam edilen kamu görevlisini kadroyla ilişkilendirmeye gücü yok mu? Sorusuna kim evet diyebilir. Türkiye’nin sözleşmeli personel olarak kamuda görev yapan, maaş alan, sosyal güvenlik sistemine dâhil olan kamu görevlilerini kadroyla tanıştırma noktasında isteksiz, çaresiz, yetersiz olduğu söylenebilir mi? Biz, bu sorulara şüphesiz Hayır diyoruz. Türkiye, emeğin değerini bilen bir medeniyetin tarihsel izdüşümüdür. Türkiye, adaleti önemseyen ve vazgeçilmez gören bir değerler bütününün yaşandığı coğrafyadır. Tüm, bunlar kadro beklentilerinin karşılanmasını mümkün kılan fikri birikimin ve mali gücün varlığı karşısında, artık bu konuyu uzatmanın gereksiz olduğunu gösteriyor. “Kadrodan yoksun emek, güvenceden yoksun alınteri kalmamalı, kamuda kadrolu istihdam tek seçenek olmalı” iradesine uygun bir çözümü bugün bu masadan deklare etmeliyiz. Türkiye’nin saygın iş ve insan onuruna uygun ücret noktasında, dünyaya örnek olacak tarihsel birikimini sahaya sürmek için bundan daha uygun bir konu ve durum yok. Muhatapların yok sayıldığı bir yöntemle, aksaklıkların giderildiği çözümlerin hayata geçirildiği çalışma hayatına sahip bir ülke örneği yoktur. Bizim olmadığımız bir çalışma sorunları anlama açısından da çözümlere ulaşma açısından da eksik kalır, yanlış olur. Bunu en iyi bu masada Kamu İşveren Heyeti temsilcisi sıfatıyla bulunanların bilmesi ve ifade etmesi gerekir” dedi. 

Zamanı ve Enerjimizi Doğru Kullanalım, Sorunları Birlikte Çözelim

Yalçın sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Emeğin, emeğin hakkının, emek tarafına ait çalışma şartlarının, kamu görevlilerinin beklentilerinin, teklif ve taleplerinin gündem olduğu bir masada, dillerin doğruyu söylemesi, ellerin doğruyu inşa etmesi gerekiyor.  Görünün yanlışları, bilinen eksikleri, yaşanan mağduriyetleri sona erdirme, giderme iradesini oluşturmayacak, birlikte hayata geçirmeyeceksek bir araya gelişimiz zaman, tartışmamız enerji kaybıdır. Gelin zamanı ve enerjimizi doğru kullanalım. Gelin, kabaca bakıldığında bile görülmesi mümkün olan sorunlara, çözüme kavuşturulması mümkün konulara gözlerimizi kapamayalım. Buradan sormak istiyorum Sayın Bakana, Bakanlıklarımızın üst düzey bürokratlarına. Kamu görevlilerinin ek gösterge konusunda yaşadığı mağduriyeti görmediğinizi, bilmediğinizi söyleyebilir misiniz? Bu sorunu çözmek için attığınız imzayı, ortaya koyduğunuz çözeceğiz iddiasını yok sayabilir misiniz? Peki niçin çözülmedi? Neden ek göstergesi olmayanlara ek gösterge tanımlaması, ek gösterge artışı yapılması gerekenlere bu artışın yansıtılması niçin gerçekleşmedi. Bütçe Kanunu açın bakın. Fazla çalışma ücretinin, bir saatlik fazla çalışmanın karşılığında ödenen ücretle, bırakın dışarıda evinizde dahi bir bardak çayın maliyetini karşılayamazsınız. Giyim yardımı tutarları ile yardıma konu giyim malzemesini almanın mümkün olmadığını bilmeyen var mı?  Yemek yardımı tutarları ile fırından doğal buğdaydan yapılan ekmeği bile alamıyorsunuz. Maliye Bakanlığının temsilcileri var masada. Buradan kendilerine soruyorum. Türkiye’de 3.5 milyona yakın kamu görevlisi var. Ne kadarı yemek yardımından yararlanabiliyor. Ne kadar kamu görevlisi için yemek yardımı yapılıyor. İşin mevzuatına baksanız ve uygulamayı da önünüze koysanız ortaya çıkan sonuç şu; kamu görevlilerinin önemli bir bölümü beslenme ihtiyacı hissetmeyenler arasından atanmış diyebiliriz. Köylerde çalışan öğretmenin, hemşireni, imamın yemek yardımı alma hakkı yok. Elli personeli olan bir kurumda kurumda değilseniz “öğle yemeği” yemenize gerek yok, esasen öğle yemeği ihtiyacınız da yok. Mevzuat böyle bakıyor. 

Gelir Vergisi Haksızlığı Giderilmelidir

Gelir vergisi konusunda değerlendirmelerde bulunan Yalçın, “Kamu görevlisi iseniz gelir vergisi mağduru sıfatını da doğal olarak elde ediyorsunuz. Toplu sözleme süreçlerinin bütününde, öncesinde toplu görüşmelerde, gelir vergisi kaynaklı maaş kayıplarını rakamlarla dile getirdik. Mukayeseli bir bakışla, emek gelirlerinden elde edilen gelir vergisi ile sermaye, finans faaliyetleriyle elde edilen gelir vergisi tutarları arasındaki farkları açık ve tartışmaya kapalı bir içerikle dikkatinize sunduk. Geldiğimiz nokta, her yıl daha kısa sürede ikinci ve üçüncü dilimden gelir vergisi ödemek zorunda kalan kamu görevlileri kitlesi. Son on yılda dört ya da beş kez vergi borçlarının yapılandırılmasına ilişkin düzenleme yapıldı. Bu düzenlemelerin hiç birinden kamu görevlileri yararlanamadı. Çünkü, onların vergilerini ödememe, vergi kaçırma, eksik vergi bildirme gibi eylemleri yok. Esasen bu tür işlemleri yapma imkanları ve niyetleri de yok. Bir beklentileri ve haklı talepleri var. Kamu görevlilerinden kesilen gelir vergisi uygulanmasına esas matrahların artırılması ya da birinci dilimden sonraki dilimler için ödenen vergi tutarlarının Kamu İşvereni tarafından karşılanması. Emek gelirinin büyük bölümü, gider kalemi harcamaları kapsamında ödenen dolaylı vergilere ödeniyor. Bir de maaşlarından doğrudan kesilen gelir vergisini eklediğimizde, kamu maliyesinde gider kaleminde görünen kamu personeline yönelik ödemelerin önemli bir kısmı aynı zamanda kamu maliyesinin gelir tarafında yer alıyor. Bunun düzeltilmesi gerekiyor. Bunun da yolu belli gelin gelir vergisine esas matrahları kamu görevlileri dahil emek gelirleri açısından farklılaştıralım ve yükseltelim. Yeniden değerleme oranı üzerinden yapılan artışlar, kamu görevlilerinin aleyhine sonuç doğuruyor uzun zamandır. 2018 yılı için merak ediyoruz gelir vergisi matrahlarındaki artış MTV’de yapılan artış kadar mı, yeniden değerleme oranı kadar mı yoksa vergi gelirlerinde azalma olmasın diye daha düşük oranda mı artırılacak. Hazır Maliye ve Hazine yetkilileri buruda iken bu konuda bize bilgi verirlerse seviniriz. Bizim beklentimiz en az %25 oranında artış yapılmasıdır. En kötü ihtimalle %15 civarında gerçekleşen yeniden değerleme oranında artış yapılsın” şeklinde konuştu. 

4. Dönem Toplu Sözleşme süreci sonrasında kurdaki hareketlilik ve finans zemininde yaşananların Memur-Sen’i bir kez daha haklı çıkarttığını belirten Yalçın, “Kur baskısının enflasyon oranlarına yansıyacağı düzleme doğru girerken, maaş zamlarına ilişkin tekliflerini Merkez Bankası ve Orta Vadeli Program’da yer alan hedef ve tahminler üzerinden belirlemeyi tercih ederek karar verme kolaycılığına giden kamu İşvereninin bu yaklaşım hatasının ilk sonucunu birinci altı ayda gördük. İmza altına alınan zam ile enflasyon farkı kapsamında yapılan zam neredeyse birbirine yakın oranlarda. Benzer bir durumu ikinci altı ay için de yaşama noktasına doğru gidiyoruz. Bu çerçevede, 1 Ocak 2018 itibariyle yürürlüğe girecek olan 4. Dönem Toplu Sözleşmesi dönemini, 5. Dönem Toplu Sözleşme masasına Kamu İşvereni tarafından masaya sunulacak teklifte hangi verilerin esas alınması gerektiği noktasında bir gözlem süreci olarak da değerlendirmek gerekiyor” dedi. 

OHAL Komisyonu Takvimi Bizimle Paylaşılmalı

Konuşmasında OHAL hakkında ise Yalçın, “Olağanüstü Hal uygulama süreci ile eş zamanlı olarak yürütülen FETÖ ile mücadele ve FETÖ unsurlarının kamudan tasfiyesi sürecine yönelik OHAL işlemleri İnceleme Komisyonu çalışmalarına ilişkin henüz somut bir karar ve süreç işletimi söz konusu değil. Bu durum, görevden uzaklaştırma ya da ihraç kararlarına muhatap olanlar arasında yer alan masumların belirlenmesinde ağır davranıldığı algısını da kuvvetlendirmektedir. Bu kapsamda, OHAL İşlemlerini İnceleme Komisyonu’nun mevcutta yürüttüğü çalışmalar ve çalışmalarını yürütme ve tamamlamaya dair bir iş ve süreç takviminin bizlerle bu masada paylaşılması gerekiyor” ifadelerini kullandı. Bütçenin İçeriğini Masaya Yatırmalıyız

2018 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının, Plan ve Bütçe komisyonunda görüşmeleri tamamlanarak Genel Kurula sevk edildiğini belirten Yalçın, “Bu anlamda, Bütçenin içeriğinde kamu personel sistemine ve kamu görevlilerine doğrudan ve dolaylı etki eden konu başlıkları, mali, sosyal ve özlük haklarına etme kapasitesine sahip kararlar, tutarlar ve oranlar bulunmaktadır. Bu boyutuyla, 2018 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’nun bu masanın taraflarını ilgilendiren konularına Kamu İşveren Heyetinin bakışını, değerlendirmesini içeren paylaşımların bu toplantıda karşılıklı olarak dile getirilmesi gerekiyor. Merkezi Yönetimin bütçesinde kamu personel sistemine aktarılan payın oransal olarak küçülme eğilimini 2018’de de sürdürmesi hangi amacı ve gerekçeyi ihtiva ediyor. Burada bunu mutlaka tartışmalıyız” dedi. 

Hep Birlikte Çözüme Odaklı Öneriler Paketi Oluşturalım

“Genç işsizlik noktasında, nüfusumuzun genç olması üzerinden kurduğumuz özgüven cümlelerini anlamsız bırakacak bir durumla karşı karşıyayız” diyen Yalçın, “Atanamayan öğretmenler, İİBF mezunları, iş ve meslek danışmanları, vekil ebe, hemşire ve din görevlileri, ek ders ücreti karşılığı görevlendirilenler gibi farklı başlık altında toplayacağımız genç kitlelerin varlığı da bu masanın kamu işveren tarafına genç işsizliği dikkate almaya ve sorun noktasında çözüm yoluna doğru çağırmaya dair bir mesaj üretme sorumluluğunu bulunduğunu göstermektedir. İşsizlikle mücadele, büyümenin istihdama yansıması, gençlerin “büyük Türkiye” iradesinin yansımasını kendi hayat hikayeleriyle eşleştirmesi gibi bir çok hedef ve gerekçe üzerinden genç işsizliğe dair çözüm kulvarı olma noktasında özel sektöre de örnek olacak bir tavrın kamu tarafında hayata geçirilmesi gerekiyor. Eğitim’de, sağlıkta, enerjiye dair lojistik sektörlerde, adalet sisteminde, kolluğun büro işlemlerinde, tarım ve hayvancılık alanındaki istatistiksel verilerin düzeltilmesine yönelik hizmetlerde mutlaka istihdam yapmayı gerektirecek bir konumdayız. Bugün bu masada, kamuda kurumlar, sektörler, hizmetler yönüyle personel ihtiyacını, mevcut personel sayısının ihtiyacı karşılama oranını normatif ve ilkesel düzeyde masaya yatırıp raporlaştıracak bir çalışma komisyonu kuralım. Bir iş takvimi dahilinde genç işsizlik ile kamuda istihdam arasındaki korelasyonu anlamlandıracak bir öneriler paketi oluşturmaya odaklanalım” şeklinde konuştu.  

Yalçın sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Esnek çalışma, evde çalışma gibi kulağa hoş gelen kavramların yine kadın istihdamı, kadınların çalışma hayatına yönlendirilmesi gibi mecralar üzerinden kamu personel sistemiyle ilişkilendirilme çabalarına şahitlik ediyoruz. Benzer şekilde “toplumsal cinsiyet eşitliği” kurum ve söylemleri üzerinden çalışma hayatına ilişkin değişiklik departmanları üretme gayretleri görüyoruz. Bu noktada, bütün bu kavram ve uygulamaların sonuç itibariyle, yerel kültür ve bilinçle hangi düzeyde eşleştiğine ilişkin bir tartışma yapılmadan, bizim kamu hizmeti, kamu yönetimi ve kamu personel sistemi tarihçemiz ve fikri perspektifimiz dikkate alınmadan “evrensel gereklilik” dayatmasıyla çalışma hayatımızın, personel mevzuatımızın parçası yapılması arayışlarına etraflıca göz atmak gerekiyor. Esnek çalışma, evden çalışma, yarı zamanlı çalışma gibi istihdam ve çalıştırma portföylerinin “hasbihal” ve “insan yoğun temalı kamu hizmet sunumu” gibi bize mahsus kurgular üzerinden değerlendirilmesi ve uygulanabilirlik çerçevesinin belirlenmesi gerekiyor… “Herkes uyguluyor biz de uygulamalıyız” şeklinde bir gizil dayatma yerine “Bize uygun mu, olmasa ne olur” soruları üzerinden de ters açı bakışlarıyla bu konuyu masaya yatırmalıyız.” 

Mevzuat ve Toplu Sözleşme'den Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Hacı Bayram Tonbul, Memur-Sen'in tekliflerini şu şekilde sıraladı:

Geçici Personelin ve Bazı İşçilerin Kadrolu Statüye Geçirilmesi

Toplamda 19 bin 4/C’li personeli ve sayısı 5 bini bulmayan memur işi yapan işçileri kadroya geçirme konusunda net bir yaklaşım ortaya konmalıdır. Bu kapsamda vekil ebe/hemşire, vekil imam, fahri kuran kursu öğreticileriyle ve ders ücreti karşılığı görev yapanlar, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığında ek ders ücretiyle görev yapan meslek elemanları, kamu dışı aile sağlığı çalışanları, farklı bakanlıklarda görev yapan usta öğreticiler ve benzeri durumda olanların da kadroya alınmasını da kapsayacak düzenlemenin yapılması elzemdir. 

 Ek Ödeme Kaynaklı Sorunların Giderilmesi

1 Ocak 2016 tarihinde yürürlüğe giren Toplu Sözleşme hükmüne göre 4/C’li personelin almış olduğu ek ödemeden diğer ek ödemelerden farklı olarak Gelir Vergisi kesilmemesi gerekirken tam tersi bir durum söz konusudur. Diğer taraftan Mahkeme kararıyla hak edilen ek ödemelerin ödenmesi hukuk devleti ilkesinin gereğidir. Bu itibarla Mahkeme kararlarının uygulanarak bugüne kadar oluşan mağduriyetlerin derhal giderilmelidir  

İşçilikte Geçen Sürelerin Memuriyette Değerlendirilmesi

İşçilikte geçen sürelerin memuriyette değerlendirilmesi konusundaki çalışmalar 2017 yılı sona ermeden sonuçlandırılmalıdır. 

Kamu Görevlilerinin Kadro ve Derecelerindeki Sınırın Kaldırılması

Kamu görevlilerinin ulaşabilecekleri en üst kadro ve derecelere ulaşabilmelerinin sağlanması noktasında bugüne kadar Devlet Personel Başkanlığı nezdinde yapılan toplantıların gereği kamu görevlilerinin yükselebilecekleri derece itibariyle sınırlama öngören hüküm, uygulama ve yönetsel iş ve işlemler yürürlükten kaldırılmalıdır. 

Refakat İzni

Refakat izninin kullanılmasına yönelik oluşmuş sıkıntıları giderilmesi amacıyla Devlet Personel Başkanlığında yapılan toplantılar ışığında ilgili Bakanlıklarca ivedi olarak düzenlemeler hayata geçirilmeli, kanun değişikliğinin gerekliliği halinde tasarı veya taslaklara ilişkin çalışmalar sonuçlandırılmalıdır. Bu kapsamda yapılacak yasal düzenlemede, istihdam türü yönüyle ayırım yapılmaksızın (4-A, 4-B ve 4-C kapsamındaki) bütün kamu görevlilerinin yararlanmasına imkan verecek içerik oluşturulması. 

Döner Sermayeye İlişkin Sorunların Giderilmesi

Sağlık çalışanlarının almış oldukları döner sermayelerin emekliliğe yansıtılması ve döner sermayeden Gelir Vergisi kesintisinin yapılmaması için gerekli düzenlemeler derhal sonuçlandırılmalıdır. Döner sermaye uygulaması yapan kurum ve kuruluşların da bu ödemelerden çalışan personeline pay vermesi konusu dahil diğer hususlarında değerlendirmeye alınacağı çalışmalar kazanıma dönüştürülmelidir. 

Fiili Hizmet Zammı Kapsamının Genişletilmesi

Fiili hizmet zammı (yıpranma tazminatı) kapsamından yararlanacak kamu görevlilerinin belirlemesi ve bunlara ilişkin sürelerin tespiti amacıyla Toplu Sözleşmede hüküm altına alınan fiili hizmet zammına ilişkin Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı bünyesinde oluşturulan komisyon çalışmalarının bir an önce sonuçlandırılarak sağlık çalışanları, belediyelerde görev yapan itfaiye personeli ile zabıta personeli vb. kadro ve unvanlar başta olmak üzere yürütülecek çalışmalar kapsamında kamu görevlilerinin fiili hizmet zammı konusundaki beklentilerini karşılayacak öneri ve tekliflerimiz doğrultusunda düzenlemenin bir an önce hayata geçirilmesinin bekliyoruz.  

Emekli İkramiyesine ve Maaşına İlişkin Mağduriyetin Giderilmesi

Kamu kurum ve kuruluşlarında işçi statüsünde veya sözleşmeli personel (SSK’lı) olarak çalışırken aynı unvanlarla memur kadrolarıyla ilişkilendirilen personele, kıdem tazminatı almaksızın görev yaptığı süreye ilişkin emekli ikramiyesi ödenmesi konusundaki sıkıntıların giderilmesini, konuya ilişkin Maliye Bakanlığı görüşünün SGK’nın ödeme yapacağı şekilde değiştirilmesi sağlanmalıdır. Emekliye ayrılan kamu görevlilerine bağlanacak emekli aylığı; emekliye ayrılmadan önceki son maaşının net tutarı ile son maaşındaki özel kesintiler toplamına (Ek ödemenin %75’i oranına) ilgili Kanundaki oranın uygulanması suretiyle bağlanması bugünün şartlarına göre gereklidir. 

Ek Göstergeye İlişkin Sorunların Giderilmesi

Mevcut ek gösterge düzenlemesinin ve oranlarının yardımcı hizmetler sınıfı personelinin de ek gösterge almasını sağlayacak şekilde her unvan için ek göstergelerin 800 puan artırılması ile Bölge Müdürleri, İl Müdürleri (Kültür, ASPB, PTT Başmüdürü ve benzeri), Daire Başkanları (Büyükşehir belediyelerine bağlı genel müdürlüklerin daire başkanları) ve üniversite genel sekreter yardımcılarının ek göstergelerinin 3600 ve üstü olacak şekilde düzenlenmesi ivedi olarak gerçekleştirilmelidir.

 Bu teklifle benzer etkileri oluşturma kapasitesi üzerinden, özel hizmet tazminatın yansıtma oranlarında artış yapılması da yöntem olarak kullanılabilir. Bu kapsamda, mevcut yansıtma oranlarında en düşük ve en yüksek oranlar dikkate alınarak 100-40 puan artış yapılması uygun olacaktır. 

Kadın Kamu Görevlilerine Yönelik Düzenlemeler

Kamu kurum ve kuruluşlarına ait iş yerlerinde, bünyelerinde görev yapan kamu görevlilerinin zorunlu eğitim çağına girmemiş çocuklarına yönelik kreş hizmeti sunulması, kreş hizmeti sunul(a)mayan işyerlerinde görev yapan kamu görevlilerine, kreş hizmetinden faydalanacak her çocuk için kreş ücreti ödenmelidir.

Anahtar Kelimeler:
  • 0
    SEVDİM
  • 0
    ALKIŞ
  • 0
    KOMİK
  • 0
    İNANILMAZ
  • 0
    ÜZGÜN
  • 0
    KIZGIN
Şiddetin karşısında susmak, mümine yakışan bir tavır değildirÖnceki Haber

Şiddetin karşısında susmak, mümine yakış...

Mevlid kandilinde yapılacak ibadetler neler? Mevlid kandilinde okunacak dualar...Sonraki Haber

Mevlid kandilinde yapılacak ibadetler ne...

Yorum Yazın

Başka haber bulunmuyor!