Ey nefsine sabredip Sultan olan kişi
Kur'an-ı Kerim'de kıssaların en güzeli olarak vasfedilen Yusuf ile Züleyha hikayesini işleyen bir kitap daha yayınlandı. Müellifi olmayan eseri yazarlarımızdan Burak Özkanlı yayına hazırladı. Metin Erol bu kitap üzerine yazdı.
Kıssalardan bir kıssadır Yusuf aleyhisselam ile Hz. Züleyha kıssası… Allahu Azimüşşân, Kur’ân-ı Kerîm’de Yusuf Sûresi’nde haber eyler bizlere Kıssâ-i Yusuf Aleyhisselam mea Zeliha’dan… “Elif, Lam, Ra… Nahnu nakussu aleyke ahsenel kasası bimâ evhaynâ ileyke hâzâl kur’âne ve in kunte min kablihî le minel gâfilîn(gâfilîne).” Biz, sana vahyettiğimiz bu Kur’ân’da, ahsen olan kıssaları naklediyoruz, der Cenab-ı Hak. Ahsen kıssalarıyla gâfilliğimizi örtmek ister.
Anadolu topraklarının bereketli insanları yalnızca okuyup geçmezler Kur’ân-ı. Kur’ân ile düşünürler, tefekkür edeler ve Kur’ân içindeki pek çok farklı nüanstan, imgeden, kıssadan hareketle, Hakk’a yönelirler… Bu minvalde Anadolu’da bir halk hikâyesi hâline gelir Yusuf ile Züleyha kıssası. ‘Tercüme-i Kıssa-i Yusuf aleyhisselâm mea Zeliha’ adıyla, iki matbu nüsha halinde günümüze ulaşan eseri, “Karanlık hep vardır, çabalayan ışıktır.” düsturuyla yayıncılık yapan BüyüyenayYayınları, ‘Dünya Bizim’ yazarlarından değerli kardeşim Burak Özkanlı’ya hazırlatmış. Burak Özkanlı da eseri orijinal nüshaya ihanet etmeden en sarih şekliyle yayına hazırlamış ve pek kıymetli dipnot bilgileriyle okuyuculara sunmuş.
Kur’ân’da kıssaların en ahseni ( en güzeli ) olarak vasfedilen bu hikâye bir çok şair, yazar tarafından işlemiş. Ele aldığımız kitap da onlardan biri. Kitap: “Nice hikâye kitaplarını gördük ve kıssa defterlerine nazar kıldık, evvel zamanda geçen peygamberlerin hallerinden ve ulu padişahların sergüzeştinden çok garip hikâyeler öğrendik ise de Yusuf aleyhisselam kıssasından garip ve şirin bir hikâye bilmedik.”, giriş cümlesiyle bir öğreti, bir hikmet deryası olarak derlenmiş. İçerisinde rüyadan ekonomiye, devlet yönetiminden aşk ve iffette, sabırdan adalete, kardeş kıskançlığından nazar değmesine değin birçok hâl ve durumun anlatıldığı Yusuf ile Züleyha Hikâyesi’nde, Kur’ân’da Allahu Azimüşşân’ın beyan etmediği birçok ‘geri-plan’ hadiseleri de yer alıyor.
Elif nimete, Lam Yusuf’a, Ra rahmete işarettir…
Elif, Lam, Ra âyetiye başlar Sûre-i Yusuf. Âlimler sûrenin evvelindeki “elif” için Hak Teâlâ’nın Yakup aleyhisselama verdiği nimetin işareti, “Lam”ın Yusuf aleyhisselama ihsanı ve “Ra”nın da rahmete işaret olduğunu söylerler. Tıpkı, ‘Zahid Bize Tan Eyleme’ ilahisinin o enfes son dörtlüğünde “Muhyi sana olan himmet/Aşık isen cana minnet/Elif Allah Mim Muhammed / Kisvemizdir dalımız”, dendiği gibi…
Kenan’a gelen Yakup aleyhisselam’ın on iki oğlu vardır. Yusuf aleyhisselam ve Bünyamin, Yakup aleyhisselamın Rahil isimli zevce-i muhteremesinden dünyaya gelen evlatlarıdır. Rahil’in kardeşi olan İnas, Yusuf aleyhisselamın halasıdır ve Yakup aleyhisselam Kenan’a geldiği vakit, Rum’dan onu görmeye gelmiştir. İnas, Yusuf aleyhisselamın hüsnüne ve cemaline âşık olmuş ve Hazret-i Yakub’a, “Senin bu kadar evladın var, birini bana ver, benimle olsun”, demiştir. Bunun üzerine Hazret-i Yakub, “Hangisini beğenirsen al senin olsun”, demiş ve İnas da Yusuf aleyhisselamı alıp evine götürmüş ve iki yıl terbiye etmiştir. Muhtelif aralıklarla İnas’ın evine gelerek Yusuf aleyhisselamı ziyaret eden Hazret-i Yakub’un muhabbeti verdiği söze galebe çalmış ve Yusuf’ı geri istemiştir. Bunun üzerine İnas, “Önce verdin ben de sevdim, şimdi veremem”, diyerek Yusuf aleyhisselamı geri vermek istememiştir. İnas’ın bu isteğine karşı çıkan Hazret-i Yakub, Yusuf’suz yaşayamacağını söylemişse de İnas bir hafta daha Yusuf’un kendisiyle kalmasını istemiştir.
İnas’ın bu teklifine razı olmuştur Hazret-i Yakub. Ancak bu bir haftada İnas, Yusuf aleyhisselam kendisiyle kalsın diye bir hile eylemiştir. İnas’ta, Hazret-i İshak’tan kalma bir kuşak vardır. Bu kuşak atası İbrahim peygamberden teberrük kalmış ve Hazret-i İshak’ın oğulları o kuşağı sandıkta saklamışlar. İnas, bu kuşağı Yusuf’un gömleği içinden beline kuşatmış. Hazret-i Yakub geldiği vakit mahzun bir hâlde duran İnas, Yakub aleyhisselama, dedelerinden kalma peygamber emaneti kuşağın çalındığını söylemiş ve bunu üzerine herkesi aratmış, kuşak Yusuf’un belinden çıkınca da Yakub aleyhisselama “Dedelerimizin şeriatına uyar mısın?”, diyerek Yusuf’u kendine kulu eylemiştir.
Çünkü İbrahim peygamberin dininden ta İsa peygamber zamanına kadar cari olan şeriat; bir kişi bir kişinin davarını yahut bir başka nesnesini çalsa, davar sahibi davarını elinde bulsa o hırsız davar sahibinin kulu olurmuş, ta ki davar sahibi ölsün yahut onu azat eylesin… Bu hâl üzeri İnas, Yusuf aleyhisselamı kulu olarak almış ancak Yakub aleyhisselama “İki yıldan sonra azat eylerim sonra sen alırsın.”, demiştir. İki yıl tamam olunca İnas terk-i dünya eylemiş ve Yusuf aleyhisselam Yakub aleyhisselama kalmıştır. Yusuf aleyhisselam öylesine güzeldir, öylesine hoştur ki daha bebek yaşta kendisini sahiplenmek üzere oyunlar dönmüş, yalanlar söylenmiştir.
Kurdun şefkati benim Yusuf’uma ziyade imiş…
Yusuf aleyhisselamı kıskanan kardeşleri, Yusuf’a karşı bir plan hazırlamışlar, bu plan dâhilinde Yahub aleyhisselamdan Yusuf’u oyuna götürmeleri için izin istemişlerdir. Yakub aleyhisselam “Doğrusu onu götürmeniz beni üzer, siz ondan habersiz iken onu kurt yer, diye korkuyorum”, diyerek oğullarının bu isteğini geri çevirmiştir. Bu hususta Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’den rivayet olunur ki: “İnsanların hatırında olmayanı hatırlatarak onlara ipucu vermeyin, sonra yalan söylerler…” hadisi burada bir bakıma tecelli etmiş ve kardeşleri Yusuf’u kuyuya attıktan sonra babalarına, Yusuf’u kurt yedi, demişlerdir. Yakub aleyhisselamın, oğullarına, Yusuf’u kurdun yemesinden korkuyorum, demesi İbn Esîr’den yapılan alıntıyla, Yakub aleyhisselamın gördüğü bir rüyadan ileri gelir…
Olan olmuştur, kardeşleri Yusuf’u alıp Beyt-i Mukaddes’e giden yol üzerinde Sâm bin Nuh’un kazdığı rivayet olunan dibi geniş, ağzı dar, suyu tuzlu ve Ahzan diye anılan bir kuyuya; arkasından gömleğini alarak bir ipe bağlayıp indirler. Aktarıldığına göre suyu çok olan Ahzan kuyusunun tam orta yerinde büyük bir taş vardır ve bu taş su seviyesinin biraz yukarısında kalıyordur. Yusuf aleyhisselam o taşın üstüne çıkarak, hayatta kalmıştır… Yusuf’un gömleğini, kestikleri bir kuzunun kanına bulayan kardeşleri Yakub aleyhisselama gömleği getirip, Yusuf’u kurt yedi, yalanını söyleseler de Yakub aleyhisselam Yusuf aleyhisselamın gömleğine bir nazar kılmış ve kan olan gömleğin hiçbir yerinin yırtılmamış olduğunu fark ederek: “Kurdun şefkati benim Yusuf’uma sizden ziyade imiş, Yusuf’u yemiş ve gömleğini paralamamış”, buyurmuştur.
Birkaç dirheme sattılar, haram yemiş oldular…
Yusuf aleyhisselam, kuyunun içinde dört gün oturur. Dördüncü gün Arap kavimlerinden Medyen kavminin kervanı, Mısır’a ticarete giderken, Ahzen kuyusunun yakınında konaklar. Kervandaki Mâlik isminde bir kişi sabah olunca Hintli kölesi Beşir ile birlikte kuyudan su almaya gittiğinde Yusuf aleyhisselamı görerek kuyudan çıkartır. Mâlik ve Beşir, Yusuf aleyhisselamın mübarek cemalini görünce hayrete düşerler. Mâlik, Yusuf aleyhisselama “Ben seni oğul edineyim ve hoşça tutayım yahut Mısır’da bir ulu kişiye satayım. Kimin oğlu olduğunu kimseye söyleme”, der fakat Yusuf’u kuyuda bulduklarını söylediklerinde Yusuf’u ellerinden alacakları ihtimalini düşünerek, Yusuf’u kuyu yanında bulunan bir cemaatten Mısır’dan kumaş karşılığında satılması için satın aldıklarını söylemek üzere sözleşirler. Bu tertip üzere yola koyulduklarında Yusuf’un kardeşleri hâlini merak ederek kuyunun başına gelmişler ve Yusuf’u orada bulamamışlardır. Yol alan kervanı fark eden kardeşler, kervana yetiştiklerinde Yusuf’u Mâlik’in yanında oturuyor görürler. Kardeşler, Mâlik’e “Bu oğlan bizimdir ve bizden kaçıp buraya gelmiştir.”, diyerek Yusuf’u geri isterler fakat Mâlik, “Madem sizindir bana satın ben de Mısır’da satayım.”, sözleriyle Yusuf’un kardeşlerine karşılık verir. Kardeşleri bu teklif karşısında Yusuf aleyhisselamı yirmi dirheme Mâlik’e satarlar. Kur’ân-ı Kerîm’de Allahu Azimmüşşân, “ O’nu ucuz bir fiyata, birkaç dirheme sattılar. Zaten ona değer vermiyorlardı.”, buyurur. Bu iş üzeri Yusuf’un kardeşleri, hür bir kimseyi satmak suretiyle haram yemiş olmuşlardır.
Sûre-i Yusuf'un ilk âyetleri |
Kavim neredeyse helâk olacaktı
Mısır’a doğru yol alan kervan, Yusuf aleyhisselamın anneciğinin kabri istikametinden geçerken, Yusuf aleyhisselam deveden inerek annesinin kabrine koşar ve anneciğinin mezarı başında “Ey canım anneciğim! Beni kardeşlerim kul diye sattılar ve bana zulmettiler…”, diyerek ağlar. Bu esnada Mâlik’in Yusuf’a bakması için görevlendirdiği, kaba, iri ve sahibinden korkan köle Eflah, Yusuf kaçtı endişesi ile hemen Yusuf’u aramaya koyulur ve bir kabrin başında Yusuf’u görünce kervandan ayrıldığı ve kaçmaya yeltendiği gerekçesiyle Hazret-i Yusuf’a bir kez vurur ve Yusuf aleyhisselamı alarak kervana yetişir. Fakat, o esnada Cenab-ı Hak’ın celâli tecelli eyler. Yıldırımlar kopup, şimşekler çakmaya başlar. Hakk’ın celâlinden kopup gelen gök tufanı Medyen kavmini neredeyse helak edecekken, içlerinden biri “Doğru söyleyin bugün hanginiz günah işledi?”, diyerek topluluğa seslenir. Bunu üzerine Eflah, “Ben şu delikanlıyı günahsız iken dövdüm bu alamet ondandır.”, diyerek suçunu itiraf eder ve Yusuf aleyhisselamın gönlünü alır. Böylelikle bu kavim Allahu Azümüşşânın gazabından kurtulur.
Yusuf aleyhisselam altı yıl Aziz’in evinde yedi yıl zindanda kaldı…
Kervan Mısır’a vasıl olduğunda, Mısır sultanı Reyyan bin Velid’in hazinedarı, Tevrat ve Tevrat kaynaklı metinlerde ismi Potifar, mesnevilerde Kuteyfâr ve Firûzâbâdî’ de Kıtfîr, Anadolu geleneğinde ise Aziz ismindeki kişi, Yusuf aleyhisselamı satın alır. Aziz, Mağrib sultanı Taymus’un kızı olan Mısır’ın en güzel kadını Züleyha ile evlidir. Yusuf’u sevinçle evine götürür ve Züleyha’ya, “Bu oğlana iyi bak büyüyünce bize faydası olur yahut biz bunu oğul edinelim.”, der. Böylece Yusuf aleyhisselam Mısır’a yerleşmiş olur. Yusuf aleyhisselam altı yıl Aziz’in evinde, yedi yıl da zindanda kalacaktır. Zindandan çıktığında tam otuz yaşındadır. Kırk yaşına geldiğinde peygamberliği kendisine haber verilmiştir.
Yusuf aleyhisselam 23 yaşındayken, Züleyha Yusuf’a aşkını ilan eder ancak Yusuf aleyhisselam Züleyha’ya Aziz’in hanımı nazarından başka bir nazarla bakmamaktadır. Bir vakit olur ve Züleyha’nın sabrı tükenir, Hazret-i Yusuf’u kendisine davet eder. Yusuf aleyhisselam onun sözüne uymaz ancak Yusuf aleyhisselam evde bir tenhada uyurken Züleyha gelir, Yusuf’u uyur görüp kapıları sırlar. Yusuf aleyhisselam: “Allah’a sığınırım, çünkü kocan benim efendimdir, bana iyi baktı. Şüphesiz zalimler kurtuluşa eremezler.”, diyerek Züleyha’nın davetine yaklaşmaz. Çünkü âyetin beyan ettiği üzere, “Eğer Rabbinin delilini görmemiş olsaydı, Yusuf da ona istek duyacaktı.”. İşte Yusuf aleyhisselam bu esnada, delil olarak şunu görmüştür ki; duvar yarılmış ardından Yakub peygamber görünüp “ Ey Yusuf sakın!” demiştir. Yusuf aleyhisselam kapıya yönelince Züleyha da arından koşar ve Yusuf’un göleğini tutup arkadan yırtar. İkisi de dışarı çıktıkları anda Züleyha’nın amcaoğlu Yemliha ve Aziz durumu görür. Zeliha, arzusu aşikâr olunca Yusuf’a iftara atar. Ancak gömleğin arkadan yırtılmış olması, tüm gerçeği gözler önüne seriyordur. Öyle ki Aziz, âyet ile şöyle demiştir: “ Şüphesiz bu, siz kadınların tuzağıdır. Şüphesiz sizin tuzağınız çok büyüktür.”
Yusuf’u gören kadınlar, Efendim Muhammed aleyhisselamı görselerdi…
Bunun üzerine Aziz, Yusuf aleyhisselamdan bu yaşananı sırlamasını ve kimseye bahsetmemesini istese de şehirde birtakım kadınlar “Aziz’in karısı delikanlısından murat almak istiyor”, diyerek yaygarayı kopartmışlardır. Buna karşı Züleyha bir ziyaret düzenleyip Yusuf’un güzelliğini onlara göstermek ve kendi hislerinin niçin böylesine olduğunu bildirmek ister. Bu niyetle bu beş kadını evine davet eder ve ellerine birer bıçak verir. Onlar ellerindeki bıçaklarla turunç soydukları esnada Yusuf’a 'çık karşılarına', der ve kadınlar Yusuf’un cemalini öylesine seyre dalarlar ki ellerini kestiklerinin farkına dahi varmazlar. Ellerini kestikleri halde hiçbir acı hissetmezler. Bunun üzerine Züleyha, “İşte bu, beni hakkında kınadığınız kimsedir. Ant olsun ben ondan murat almak istedim ancak o iffetinden dolayı bundan kaçındı.”, der. Ancak Züleyha’nın nefsi dizginlenmemişti çünkü “ Ant olsun, eğer emrettiğimi yapmazsa, mutlaka zindana atılacak ve zillete uğrayanlardan olacak.”, diyerek Yusuf aleyhisselamı bir nevi tehdit eder. Oradaki kadınlar Yusuf’a Züleyha’ya itaat etmeyi tavsiye buyururlar. Yusuf aleyhisselam bunun üzerine: “Ey Rabbim! Zindan bana, bunların beni dâvet ettiği şeyden daha sevimlidir.”, diyerek niyazda bulunur. Züleyha’nın bu beş hanıma yaşattığı hadise şuna işarettir ki; Müminlerin canları teslim alınırken hiç acı hissetmezler, irfan ehli bu yaşanan hadiseden bunu haber verir ve Hz. Aişe annemizden rivayet olunmuştur ki; “Yusuf’u görüp bıçaklarla ellerini kesen kadınlar, benim Efendim Muhammed aleyhisselamı görselerdi o bıçakları yüreklerine saplardılar da yine acı hissetmezlerdi.”
Züleyha, Yusuf’u elde etmek için hâlinden vazgeçmiyor ve fırsat buldukça Yusuf’a iltifat etmektedir. Bir gün, “Ey Yusuf! Gözlerin ne güzel”, der. Yusuf aleyhisselam: “Cesedimden ilk önce yere akacak şey odur!”, diyerek karşılık verir Züleyha’ya. Bunun üzerine Züleyha: “Ey Yusuf! Yüzün ne kadar güzel”, der. “O, toprak içindir. Toprak onu yiyecektir.”, diyerek karşılık verir Yusuf aleyhisselam bir kez daha. Bunun üzerine Züleyha, Aziz’e bir kere daha yalan söyler: “Kenanlı çocuk şehirde hakkımda sözler söyleyip beni rezil ediyormuş. Onu zindana koydur ki ahali suçlunun o olduğunu bilsin.”. Bunun üzerine Yemliha ile istişare eden Aziz, dedikodular dinsin diye Yusuf’u zindana koydurtur.
Sen araya bir başka sebep koydun…
Yusuf aleyhisselam kasvet evinde ikâmet eden zindandakilere bir ferahlık, bir rahatlık oluyordur. Rabbinin kendisine bahşettiği rüya ilmi ile oradakilerin rüyalarını tabir eder. Bunların içinde Melik’in hizmetinde bulunmuş ve Melik’i zehirlemekten dolayı zindana atılmış iki kişi vardır. Ancak işi kimin yaptığı net bilinmediği için her ikisini de Melik zindana attırmıştır. Bu iki kişi, bir vakit rüya görmüşler ve Yusuf aleyhisselama tabir ettirmişlerdir. Yusuf aleyhisselam, zindan arkadaşlarından birisinin efendisine şarap sunacağı, bir diğerinin de asılacağını söyler. Yusuf aleyhisselam, efendisine şarap sunarak kurtulacak olan kişiye, “Efendinin yanında beni an”, der. Fakat şeytan ona, Yusuf’u efendisine hatırlatmayı unutturur ve Yusuf aleyhisselam zindanda bir vakit daha kalır…
Bu esnada Hz. Cebrail, Yusuf aleyhisselama gelerek: “Ey Yusuf! Hak Teâlâ sana selam ediyor ve soruyor ki seni kim yarattı?”. Hz. Yusuf: “Allah Teâlâ yarattı.”. Hz. Cebrail: “Sana bu güzelliği kim verdi?”. Hz. Yusuf: “Allah Teâlâ verdi.” Hz. Cebrail: “Baban Yakub’a on iki oğul verip bunlar içinde seni özellikle seçim kim sevdirdi?”. Hz. Yusuf: “Allah Teâlâ sevdirdi.”. Hz. Cebrail: “ Kardeşlerin seni öldürmeye karar vermişlerken seni kuyuya bırakmayı onların gönlüne kim yerleştirdi, kuyuya kervanın yolunu kim düşürdü, seni Mısır’a getirip bir zelil kişiye değil de Aziz’in eline kim verdi?”. Hz. Yusuf: “Allah Teâlâ cümlesine sebep ve hakiki fail oldu.”. Hz. Cebrail: “Tüm bunlara sebep olan Allah senin zindandan çıkman için sebep değil miydi ki sen araya bir başka sebep koydun?”, diye sorunca, Yusuf aleyhisselam mahcup olur ve tövbe eder. Çünkü Hakk’ın dostları olup, gönülleri Hakk’a bağlanmış ve muratlarını Hak muradında kaybetmiş enbiya ve evliyaya Hakk’ın tecellisi böyledir.
Allah’ın kuluna gayyur olduğu bildirilir…
Buna karşılık bir vakit sonra Hz. Cebrail’e Yusuf aleyhisselam sorar: “ Hak Teâlâ beni babamdan niçin ayırdı?”. Hz. Cebrail: “ Yakub’un kendinden gayrısını sevmesini dilemediği için.”, karşılığını verir. Öyle ki Ebu Hureyre r.anh’tan gelen bir rivayette, hadis-i şerifte, Allah’ın kullarına gayyur olduğu bildirilir. Allah kulunun kalbinde bir an da olsa kendisine olan sevgiye perde olacak bir sevgiye müsaade etmez. Ancak unutulmamalıdır ki Allah, mahlûkata, anne-babaya, eş ve çocuklara, tüm müminlere muhabbeti ister ve ilham eder. Bu gayretini davet eden sevgi bir başka sevgidir ki o muhabbet hakikati Allah’a mahsustur.
O vakit Mısır Meliki bir rüya görür ve rüyasının yorumlanmasını isteyince, zindandaki iki kişiden kurtulmuş olan Yusuf aleyhisselamı hatırlar ve Melikin rüyasını Yusuf aleyhisselam yorumlar. Ancak Yusuf aleyhisselam rüyada yok iken kendisi bir bolluk müjdesi verir. Bu rüya tabir edenlerin âdetidir ki bir kötü haber verseler ardından ferahlatıcı bir söz eklerler. Bu tabir, Melik’i memnun eder ve Melik Yusuf aleyhisselamı zindandan çıkarır, Aziz’den alıp azat ettirir… Zaman geçer, Yusuf aleyhisselam Melik tarafından hazinedarlığa getirilir. Aziz ise Züleyha’yı boşamıştır fakat Züleyha nice talibi olmasına karşın kimseyle evlenmemiş, malını mülkünü, güzelliğini neyi var neyi yok ise Yusuf’tan gelecek haber için tüketmiştir. Bir gün olur, Yusuf aleyhisselam şehirde gezmeye çıkar, haberi alan Züleyha Yusuf’un yolunu keser ve ona şöyle seslenir: “Ey nefsine sabredip sultan olan kişi! Nefsine uyan sultan iken kul olur imiş.” Yusuf aleyhisselam bu sözü işitince, ona kim olduğunu sorar. Züleyha kendini tanıtınca Yusuf aleyhisselam atından iner ve Züleyha’ya hâlini hatırını sorar. Aşkından tükenmiş bir hâle geldiğini ünler Züleyha. Yusuf aleyhisselam: “Senin benim üzerimde hakkın vardır dile benden ne dilersen.”, deyince, Züleyha: “Gözlerimi dilerim ki senin yüzünü göreyim.”, der. Yusuf aleyhisselam “Bunca zahmet içinde aşkı unutmadın mı?”, diyerek karşılık verir Züleyha’ya… Züleyha’nın acısına Cebrail iner semadan, “Ey Yusuf sor Züleyha’ya ki Hak’tan ne diler?” Züleyha: “Gençliğim ile güzelliğimi, gözlerimi ve senin helalin olmayı dilerim.” der. Hak Teâlâ kabul buyurur cümlesini.
Yusuf ve Züleyha’nın iki oğlu Efrâyim ve Mîşâ…
Aziz vefat edince Melik, Züleyha’yı Yusuf’a verir. Yusuf bunu kabul eder ancak Züleyha, Yusuf’un kendisi hakkında geçmişten ötürü kötü düşünceler içinde olabileceğini düşünmektedir. Bunun üzerine dilini çözer Yusuf’a. “ Zamanında sana ettiğim muameleyi sanma ki senden başkasına yaptım. Ben öyle bir kadın olmadım. Şu senin cemalin karşısında benim gibi davranan ayıplanmasa gerek. Bil ki sana doğduğum gibi temiz geldim.”
Züleyha, Aziz ile evliliği müddetince birlikte olmamıştır. Gördüğü bir rüya ve hafiften işittiği bir ses üzerine Yusuf’a kavuşmayı beklemek üzeri Aziz ile evlenmiş ancak Aziz’le hiç beraber olmamıştır. Bu mevzuda rivayetler bu yöndedir. Yusuf aleyhisselam ile Züleyha’nın evliliklerinden Efrâyim ve Mîşâ isminde iki erkek evlat dünyaya gelmiştir. Eftâyim, Yûşa aleyhisselamın dedesidir. Mîşâ’nın da Mûsâ isminde bir oğlu olmuş ve bu oğul, Mûsa bin İmran aleyhisselâmdan önce peygamber olmuştur.
Rivayetlere göre Hz. Yusuf 120 yaşında iken babasından 23 yıl sonra terk-i dünya eylemiştir. Mısırlılar çok sevdikleri için onu kutsal saydıkları Nil’in girişine defnetmişlerse de Hz. Musa, Benî İsrail ile Filistin’e giderken Hz. Yusuf’un na’şını mermer tabutun içinden alıp Kudüs’e götürmüş ve babası Yakub’un yanına defnetmiştir.
Kıssâ-i Yusuf Aleyhisselam mea Zeliha, eserini yayına hazırlayan Burak Özkanlı, kitabın orijinaline zarar eriştirmeden, ifadeleri zamana yetiştirmek ve de lafızlara ihanet ile manaya sadakat göstermek gayretini güzidesiyle ifa etmiş. Yusuf aleyhisselam ile Züleyha’nın hikâyesinden daha aktarılacak nice önemli nokta var. Modern dünyamızın tabirleriyle söylersek Yusuf aleyhisselamın nasıl bir ekonomist olduğu, kardeşlerinin yaptıklarını ‘şeytan’a atfederek Cenab-ı Hakk’ın rahmetini en güzeliyle ortaya koyduğu, Yakub aleyhisselama gönderdiği gömleği ve daha nicesi… Burak Özkanlı’nın hazırladığı ve Büyüyenay Yayınları'nın bastığı kitapta mevcut.
Metin Erol haber verdi
- 0SEVDİM
- 0ALKIŞ
- 0KOMİK
- 0İNANILMAZ
- 0ÜZGÜN
- 0KIZGIN
Yorum Yazın