Bir dönüm noktası: Deli Halid Paşa cinayeti

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
0
10 Şubat 1925\'te TBMM koridorlarında vurulan Deli halid Paşa, 14 Şubat 1925\'te meclis revirinde hayatını kaybetmişti...

Cumhuriyet’in ilan edilmesi ve Lozan Antlaşması’nın imzalanmasından sonra; Milli Mücadele’yi birlik, beraberlik, fedakârlık, feragat, azim ve cesaretle yürüten Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde siyasi çekişmeler, benlik ve güç kavgası başladı. Bu kavga yeni devlete hâkim olacak yönetim anlayışı ve bu anlayışı inşa edecek kişilerle bunlara karşı koyanlar arasındaydı.

Birinci TBMM’de kendisine ve hükümete karşı muhalefetin güçlendiğini gören Mustafa Kemal Paşa, gerçekleştirmeyi düşündüğü devrimleri yapacak yeni bir meclisin oluşumu için harekete geçti. Fakat, 28 Haziran 1923’te formalite olarak yapılan seçimler sonucunda oluşan İkinci TBMM’de de muhalefet varlığını sürdürdü. Hatta Milli Mücadele’ye liderlik etmiş komutanların yolları bir bir ayrılmaya başladı. Kazım Karabekir, Rauf Orbay, Refet Bele, Ali Fuat Cebesoy, Mustafa Kemal Paşa’nın bizzat kurduğu ve başkanlığını yürüttüğü Cumhuriyet Halk Fırkası karşısında, Cumhuriyet döneminin ilk muhalefet partisi olarak tarihe geçen Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nda yer alarak muhalefete başlamışlardı. Bu muhalefetin yanı sıra Cumhuriyet Halk Fırkası da “Ali Fethi Okyar”ı destekleyen “mutediller” ve “İsmet İnönü”yü destekleyen “sertlik yanlıları” olarak ayrılmıştı.

Unutturulan bir kahraman: Deli Halid Paşa

İşte bu güç ve iktidar savaşının ortasında, 1903 yılında Harbiye’den mezun olduktan sonra Trablusgarp, Balkan, I.Dünya Savaşı ve Milli Mücadele’de Doğu’dan Batı’ya bütün cephelerde en önde çarpışan, cepheden kaçanı sol tarafında taşıdığı “namussuz” adını verdiği tabancasıyla anında öldürecek kadar gözü pek bir komutan, Kars’a Türk bayrağını dikip, sonra da “Karsıalan” soyadını alıp anılan, 14 Kasım 1918’de “Kars İslam Şurası”, Ocak 1919 “Ardahan Kongreleri” ile işgalleri ret ve protesto ederek, Artvin, Kars, Ardahan, Iğdır, Nahçıvan ve Ahıska’yı içine alan yerli bir hükümet teşkil ederek kadınlara ilk seçme-seçilme hakkını veren teşkilatçı “Deli” lakabıyla şöhret bulan Halid Paşa, hala aydınlanmamış olan bir cinayete kurban gitmişti. Hem de TBMM koridorunda!

Deli Halid Paşa’yı TBMM’de işlenen ilk cinayetin kurbanı haline getiren şey; “bildiği doğrularla ilgili en son söylenecek şeyi en başta ve karşısında kim olursa olsun en üst perdeden söylemesi, vatanı ve milletinden başka bir şey düşünmemesi idi.”

Nasıl mebus oldu?

“Deli Halid Paşa gibi düz, eğilip bükülmeyen, neticeyi siyasetle lafla değil de, her zaman silahla, mertlikle, yiğitlikle almaya alışmış ve bunda da hep başarılı olmuş bir askerin kendi karakterine düşüncelerine davranışlarına uygun düşmeyen siyasete girişini Dr. Rıza Nur:

“Deli Halid’e Mustafa Kemal mebusluk teklif ettiği vakit ben yanında idim. Zavallı Halid “İstemem” dedi. “Ben mebusluk yapamam pek asabi bir adamım, kürsüye çıkar bir şey söylerim. Bir mebus itiraz eder. Ben itiraza alışmamışım. Tabancayı çıkarır vururum. Beni yapmayınız dedi. Fakat olmadı. Zorlandı, sanki başına geleceği de biliyormuş. Yalnız bu yüzden kendisi başkasını öldüreceğim zannediyordu. Halbuki kendisi öldürüldü. Burasını bilemedi. Halid, pek namuslu ve hamiyetli idi.” Şeklinde anlatmıştı. 1923 Haziran seçimleri sonucunda II.TBMM’ye Ardahan Mebusu olarak giren Deli Halid Paşa, milletvekili sıfatıyla mecliste yer almasıyla ilgili olarak, Hakkı Şinasi Paşa’ya şunları söylemişti:

“Biz mebus olmayı düşünmemiştik bile…Her birimize, askerlik hizmetlerimizi ifa ettiğimiz zaman, bizi bilhassa tanıyan muhitleri tercih etmemiz söylendi. Halk kendisine yapılan teklifi tasvip ederek vekilliğine bizleri intihab etti. İntihab şekli ne olursa olsun, bunu böylece kabul etmeye mecburuz.”

Ankara kulislerini hareketlendiren söylenti

Böylece mebuslukla birlikte yirmi senedir taşıdığı üniformasını çıkaran Deli Halid Paşa, Meclis’te milleti memleketi ve orduyu ilgilendiren konularda kanun teklifleri verdi, ateşli konuşmalar yaptı. Hakkında “O kürsüdeyken mecliste çıt çıkmazdı” denilen Halid Paşa, Cumhuriyet Halk Fırkası’nın politikalarından rahatsızlığını da dile getirmeye başlayınca Ankara’da ve Meclis kulislerinde Kazım Karabekir, Rauf Orbay, Refet Bele, Ali Fuat Cebesoy’da içerisinde yer aldığı Terakkiperver Cumhuriyet Fırka’sına geçebileceği konuşulmaya başlandı.

“Deli Halid Paşa gibi cesur ve halk tarafından çok sevilen gerçek bir kahramanın da Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’na katılması Meclis’te ve millet nazarında birçok dengeleri değiştirebilirdi. Bu düşünceler haliyle, Cumhuriyet Halk Fırkası mensuplarında özellikle devrim ve sertlik yanlısı grupta bir hoşnutsuzluk ve tedirginlik oluşturuyordu.

1925 yılı başlarından itibaren bu grupla iyice arası açılmaya başlayınca, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’na geçmeyi düşünüp düşünmediğini soran gazetecilere: “Bu hususta henüz karar vermediğini, partinin programını incelediğini söyleyen Deli Halid Paşa, Bursa’daki milletvekili ara seçimlerinde de , Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın adayı Sakallı Nurettin Paşa’ya destek verdi.

Deli Halid Paşa’nın Meclis’te vurulmasına kadar varan olaylar zinciri ise daha sonra İstiklal Mahkemesi Reisi olarak yüzlerce idam kararına imza atan Afyonkarahisar Mebusu Kel Ali ile yaşadığı tartışma ile başladı.

Meclis’te tartışma

“Kel Ali, Meclis kürsüsünde yaptığı bir konuşmada Paşaların Cumhuriyet Halk Fırkası’na karşı ortaya koydukları bu muhalefeti “Paşalar Hükümeti” kurmak istiyorlar” diyerek kinayeli bir şekilde eleştirmişti. Deli Halid Paşa, Kel Ali’nin bu sözlerine oldukça sinirlenmiş, “Sen Paşalara hakaret mi ediyorsun? Sana emr ü kumanda etmiş insanlara kinayeli laf atmaya sıkılmıyor musun” diye bağırmıştı. Kel Ali Bey ise hemen alttan alarak kendisinin de asker olduğunu bu sebeple sarf ettiği bu sözlerini hakaret olarak almamasını söylemesi üzerine Deli Halid Paşa: “Sen askersin amma Paşa değilsin. Neden Paşalığa terfi edemediğini de, bende senin kadar bilirim diyerek sert çıkmış, bunu “Harp Malullerinin Terfihi Kanunu”nun görüşmelerinde yaşananlar takip etmişti.

Bu kanuna çok önem veren Deli Halid Paşa, gazi ve ailelerinin haklarını savunarak: “Harp malullerinin şu harpte, bu harpte malul olmuşlardır diye ayrı ayrı muamelelere tabi tutulmaları doğru değildir. Düşman karşısında kahramanca dövüşürken yaralanıp malul olan her yiğit, aynı muameleyi görmeli, halbuki siz beyler, İstiklal Harbi malullerini nakdi mükafatla arazi vermek suretiyle taltif ediyor, diğer harp malullerini bu taltiften mahrum bırakıyorsunuz, bu doğru değildir. Bütün harp malullerinin nakden ve arazi verilmesi suretiyle taltif edilmelerini teklif ediyorum” deyip de: “Hayır olamaz, o kadar paramız yok. Esasen bütçeyi bütün bütün sarsamayız-ve Afyon Mebusu Kel Ali’nin “Malul gazileri hemen bir araya toplayamazsınız” şeklindeki itirazlarına: “Ben Kars’tan arabalar dolusu ganimet ve mücevher yolladım, onlar nereye gitti? “ diyerek yolsuzlukları da dile getirmiş ve “Hiçbir teklifimi kabul etmiyorlar…Bu nedir böyle? Artık hiçbir şeye karışmayacağım! Diye tepkisini ortaya koymuştu. Deli Halid Paşa’yı ölüme götüren en önemli sebeplerden biri de bu yolsuzluk iddiası olmuştu.


Deli Halid Paşa’nın vurulması olayı “Hakimiyet-i Milliye Gazetesi’nin 10 Şubat 1925 tarihli nüshasında “Müessif Bir Vak’a” başlığı ile yer almış ve haberde: “Afyon Mebusu Ali Bey Ardahan Mebusu Halid Paşa arasında dün müessif bir hadise olmuştur.” Denilerek hatıratlara ve basına yansıyan şekliyle ayrıntıları verilmekteydi.

Bu tartışmanın akabinde “Deli Halid Paşa’nın vurulduğu gün olan 9 Şubat 1925 günü yaşanan olaylar, El-Aziz Mebusu Hüseyin Bey’in baytarlar hakkında hazırlamış olduğu bir takriri bazı arkadaşlarına imza ettirirken, hatırını sayacağını tahmin ettiği Halid Paşa’ya da koridorda tesadüf edince uzatmış, “Paşam, lütfen sen de imzalar mısın?” demiş fakat zaten sinirli olan Halid Paşa’nın “okumadan imza etmem! Diye reddetmesiyle patlak vermiş ve Hakimiyet-i Milliye Gazetesi’ndeki resmi tebliğe şu satırlarla yansımıştı:

Hadise nasıl olmuştu?

“Büyük Millet Meclisi Riyaseti’nden tebliğ olunmuştur:

Bugün saat altıya doğru Meclis koridorlarında Ardahan Mebusu Halid Paşa ile Afyonkarahisar Mebusu Ali Bey arasında müessif bir vaka tahaddüs etmiştir. Divan Riyasetince istima edilen şuhudun ifadelerine nazaran vaka ber-vech-i ati cereyan etmiştir.

Halid Paşa, El-Aziz Mebusu Hüseyin Bey’le tahaddüs eden münakaşadan mütevellid heyecan ve hiddet ve infialini teskin için tavassutda bulunan ve iki arkadaş arasında bir hadise vukuna meydan vermemeye çalışan Afyonkarahisar Mebusu Ali Bey’e karşı birden bire izhar-ı şiddetle artık Hüseyin Bey’le olan nizaını terk eylediğini ifade etmiş ve Meclis’in medhal koridorunda her iki cebinden çıkardığı iki rovelverle Ali Bey üzerine ateş etmeğe başlamıştır. Bunun üzerine Ali Bey tahfiz için geri geri gitmekte iken merdiven basamağına ayağı takılarak arkası üstü düşmüş ve Halid Paşa, Ali Bey’in üzerine tekrar saldırmıştır. Bu boğuşma neticesinde Ali Bey hafif surette yüzünden ve Ardahan Mebusu Halid Paşa karnından mecruh olmuştur. Meclis Divan Riyaseti icra eylediği tahkikat-ı evveliyeyi müteakib derhal Ankara Mahkeme-i Asliye-i Müdde-i Umumiliği’ni davet ve tahkikat-ı evveliye evrakı ile beraber kendisine tevdi-i keyfiyet eylemiştir.

Müdde-i Umumi’lik alelusul takibat ve tahkikat-ı kanuniyeye devam etmektedir. Halid Paşanın ahval-i sıhhiyesinde bir vahamet olmadığı müdavata başlayan etıbba tarafından temin olunmaktadır.

Halid Paşa’nın tedavisini icra etmek üzere Reisicumhur Hazretleri tarafından Operatör Orhan Tahsin Bey’in Ankara’ya davet edildiği haber alınmıştır.”

Deli Halid Paşa: “Kel’i (Kel Ali’yi) altıma aldım, hergele Rauf beni arkamdan vurdu!”

Bu hadise, günümüze kadar olayın şahitleri ve dönemin basın mensupları tarafından iki farklı bakış açısı ve anlatanların siyasi açıdan iktidar ve muhalefet olarak mensup oldukları tarafa göre dillendirilmiş ve değerlendirilmişti. Resmi tebliğde yer almayan bilgilere göre; Cebelibereket(Osmaniye) Mebusu Avni Bey ve Rize Mebusu Rauf Bey, boğuşmaya müdahale etmişlerdi. Kendisine soranlara ve Mustafa Kemal Paşa’ya: “Kel’i (Kel Ali’yi) altıma aldım, hergele Rauf beni arkamdan vurdu! Cevabını veren Halid Paşa, Meclis’teki muhasebe odasına götürülmüş ve bir masa üzerine yatırılmıştı. Haberde belirtildiği gibi Reisicumhur tarafından Operatör Orhan Tahsin Bey’in Ankara’ya gelişine değin Halid Paşa’yı hiç kıpırdatmamak kararı verilmişti. Kurşun kalbinin beş parmak altından geçerek dalağını yırtmıştı!

İfadesi bile alınmamış

Bu süre zarfında Halid Paşa’nın “sıhhi durumu gerekçe gösterilerek” ifadesi bile alınmadı. Olay mahkemeye intikal ettirilmedi. Meclis’e gelip, Halid Paşa’yı görmeden “gayet gizli tahkikat” yapan sorgu hâkimi: “Halid Paşa’nın karnından yaranmış olmasına bakarak Afyonkarahisar Mebusu Kel Ali’nin nefsi müdafaada bulunduğu” şeklinde zabıt düzenledi. Deli Halid Paşa ise son nefesine kadar kendisini “Rauf Bey’in vurduğunu söyleyecekti.

Deli Halid Paşa’nın ölümü

Beş gün sonra, 14 Şubat 1925 bu odadan, hastahaneye kaldırılmayan ve büyük bir sağlık ihmali neticesinde Milli Mücadele’nin unutturulan kahramanlarından Deli Halid Paşa’nın cenazesi çıkarıldı. Yapılan devlet töreninin ardından vasiyeti gereğince Eyüp’te toprağa verildi. “Girdiği savaşlarda dokuz kez yaralanmış Halid Paşa’nın mezarı, Milli Mücadele’nin komutanlarından olarak 11 Ağustos 1983 tarihli 2876 sayılı yasayla devlet mezarlığına nakledildi ve adı geçen yasa ile kurulan Atatürk Araştırma Merkezi” onur üyeliğine seçildi.

Cinayet sonrasında neler oldu?

Bu cinayetin ardından yeni devlet de birilerinin istediği doğrultuda şekillenmeye başladı. Aynı günlerde Doğu’da Şeyh Said İsyanı çıkarken, CHF içerisinde mutediller tarafından desteklenen “Ali Fethi Okyar” Hükümeti istifa etti ve sertlik yanlılarının desteklediği “İsmet İnönü” Hükümeti kuruldu. 4 Mart’ta TBMM “Takrir-i Sükun Kanunu”nu kabul etti. Sıkıyönetim ilan edildi ve gazeteler kapatılarak basın susturulmaya başlandı. Ankara ve Diyarbekir’de İstiklal Mahkemeleri teşkil edilerek üyeliklerine “Deli Halid Paşa Cinayeti’nin zanlılarından olan “Kel Ali” ve “Kılıç Ali” getirildi. Cumhuriyet Halk Fırkası’na muhalif Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, Şeyh Said İsyanı gerekçe gösterilerek Bakanlar Kurulu kararı ile kapatıldı. Şapka Kanunu, Tekke ve Zaviyelerin Kapatılması gibi toplumsal dönüşüme yönelik inkılâplar yapılmaya başlandı. Mustafa Kemal Paşa’ya yönelik İzmir Suikastı Davası” ile de Kazım Karabekir, Ali Fuat Paşa, Cafer Tayyar Paşa, Bekir Sami Bey, Rüştü Paşa, Refet Paşa, Cavid Bey, Kara Vasıf, Hüseyin Avni Bey, Rauf Bey, İsmail Canbolat gibi birçok muhalif isim İstiklal Mahkemesi’nde yargılanarak sindirildi. Böyle bir ortamda “Halid Paşa’nın öldürülmesi olayı basit ve tek taraflı sorgulamalarla son derece aceleye getirilmiş bir soruşturmayla üzeri adeta örtülmüştü. Olayın komplo olduğu birçok yazar tarafından dile getirilerek: “Ardahan mebusu merhum Halid Paşa, meclisin toplantı halinde bulunduğu bir zamanda, mebusların ve zabıta heyetinin gözleri önünde Meclis koridorunda dört mebus arasında katledilmiş ve fakat bu efendiler de tevkif olunmamış ve aksine günlerce serbest ve bir arada bulunarak, nihayet mesuliyetsizlik ve beraat kararı almaya muvaffak olmuşlardır.” denilmişti.

Kaynaklar:

İbrahim Özkan, Unutturulan Yıllar, Unutturulan Kahraman Deli Halid Paşa, Ötüken Yayınevi, 2015.

Gürsoy Solmaz, Deli Halid Paşa, T.C Kültür Bakanlığı Yayınları, 1996.

Hakimiyet-i Milliye, 10 Şubat 1925.Nr: 1346

Emre Gül | Dünya Bülteni/ Tarih Dosyası

 
Anahtar Kelimeler:

  • 0
    SEVDİM
  • 0
    ALKIŞ
  • 0
    KOMİK
  • 0
    İNANILMAZ
  • 0
    ÜZGÜN
  • 0
    KIZGIN
Kur\'an öğrenmek isteyenlerin sayısı 3 kat arttıÖnceki Haber

Kur\'an öğrenmek isteyenlerin sayısı 3 k...

Halep\'te Cuma namazı da düştü!Sonraki Haber

Halep\'te Cuma namazı da düştü!

Yorum Yazın

Başka haber bulunmuyor!