12 yaşında hafız, 22 yaşında Kâbe imamı oldu

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
0
Kur\'an okuyuşu insanı etkileyen hafızlar hakkında portre yazılarını sürdüren Deniz Baran, meşhur Kâbe imamlarından Abdurrahman Al Sudais\'i yazdı.

Kur’an okuyuşuna hayran olduğum Nasser Al Qatami hakkında yazdığım yazının çok ilgi çektiğini gördüğümden beri Kur’an okuyuşuyla dünya çapında meşhur olmuş hafızları, hocaları derleyip yazmak arzusundaydım. Sonunda listemdeki isimler hakkında gerekli araştırmaları bitirip bu arzumu gerçekleştirmek üzere ilk adımı atabilecek duruma geldim. Bir nevi yazı dizisi şeklinde tilaveti ile gönülleri titreten isimlere değineceğim. Tabi liste, şahsi beğenim üzerine oluştuğu için sübjektif mahiyette. Ancak yine de eminim ki hakkında yazacağım isimlerin birçoğu sizleri de etkilemiştir veya etkileyecektir.

Ben Kur’an dinlemek için ekseriyetle Al Qatami’yi tercih ettiğim için ilk olarak onun hakkında yazmıştım. Ancak takiben yazacağım isimlerin de hepsi büyük zevkle dinlediğim veya dinlendiğine şahit olduğum isimler. Öyle ki bu isimler dışında şahsen başkalarından Kur’an pek dinlemez oldum. Beni bu denli etkileyen hafızlar hakkında dilimizde basit birer tanıtım yazısı dahi yokken onları en azından tanıtmak, rastlamamış olanlara göstermek ihtiyacı hissediyorum. İnşallah yazı dizisi amacına erişir, zira güzel bir sesten Kur’an dinlemenin çok büyük etkisi olduğunu inanıyorum. Ve son olarak hakkında yazacağım isimlerin birçoğu ile tanışmama vesile olan ve hepsinin kayıtlarını düzenli bir şekilde YouTube kanalında paylaşarak bu yazılara ilham olan Fussilet Kur’an Merkezi’ne kalpten teşekkürlerimi sunuyorum.

Qatami’den sonra ilk adamı en ünlü hafızlardan olan ve muhtemelen sizler tarafından da ekseriyetle bilinen Kabe İmamı Abdurrahman Al Sudais (Sudeys) ile yapmak istedim. Sudais, çağımızın Kabe baş imamlarından biri olarak dünya çapında büyük bir üne sahip. Aynı zamanda Al Qatami’ye kıyasla bir üst jenerasyonda yer alıyor denebilir. Kabe’de tıklım tıklım doluşmuş cemaate kıldırdığı namazların, ettirdiği hatim dualarının videoları internette yoğun şekilde dolaşıyor. Hatta yeri geliyor o ağlıyor, izleyenleri de ağlatıyor. Geçtiğimiz yıllarda yaptığı ve binlerin eşlik ettiği Filistin duası hâlâ akıllarda. Vaazlarının, hutbelerinin insanlar üzerinde etkisi büyük; hatta bu konuda Hatice Tüfekçi’nin daha önce Dünya Bizim’de yazdığı “Kabe imamlarını gördünüz mü?” veyine burada Emine Şimşek’in yazdığı “Anasının bedduası Sudais” yazıları bir fikir verebilir.

Anasının duasıyla Kâbe imamı oldu

Kâbe’deki ana mescidin imamlarından yani baş imamlardan olan Abdulrahman Al Sudais 1962, Riyad doğumlu. 12 yaşında hafız, 22 yaşında Kâbe imamı olması şimdiki ününü hak ettiğine işaret… 2005’te Dubai International Holy Qur’an Awards kapsamında “yılın İslami kişiliği” seçilmesi de uluslararası etkisini ortaya koyan belirtilerden. Yanık sesi ile okuduğu surelerle insanların gönüllerini titreten Sudais’in Kâbe imamlığına dair ilginç de bir hikâyesi var. “Ben anacığımın bedduasıyım.” diyor Sudais, zira küçükken yaramazlık yaptığında annesi kızıp “Kâbe imamı olasın!” demiş.

Sudais, bilhassa Mekkeliler tarafından çok seviliyormuş. Kendine has özellikleri onu özel kılıyor belki. Örneğin teravihi 10'ar rekat şeklinde kıldırırmış ve her son, teravihin son rekatında okuduğu hatim duaları çok meşhur. Yine Cuma hutbeleri ilgiyle takip ediliyor. Hatta hutbelerde siyasi konulara girmekten geri durmaması bu ilgiyi arttırıyordur kanaatimce. Aslında Sudais’in profilini çıkarmak için bu hutbelere/ vaazlara ve siyasi söylemlerine odaklanmak gerekiyor.

Al Sudais söylemlerine bakıldığında ilginç bir şahsiyet. Ama en baştan söylemek gerekir ki ciddi bir Suudi rejimi yanlısı tutumu var. “Kâbe imamı olmak, Saray’a yakın olmak demektir, e o zaman olağan değil mi?” derseniz, hayır böyle olmak zorunda değil. Başta Sudais’in ekürisi olarak bilinen (sıradaki yazının da konusu olacak) Shuraim olmak üzere aksi örnekler mevut.

Siyasi hususlarda sert bir tutumu var

Sudais, İran başta olmak üzere Suudi rejiminin tehdit olarak gördüğü gruplara karşı tavır alan söylemlere sahip. Çok detaya girmeden özetlersek; İran’a karşı çok sert bir tutum içerisinde ve açıkça düşman gördüğünü belli ediyor. En güncel olay olarak Yemen hücumunu içtenlikle destekleyen söylemler ortaya koydu ve hatta İran ile yapılan bu vesayet mücadelesinin “Haçlı Seferlerinden uzun sürecek bir mücadele” olduğunu belirtti. Bundan önce Suriye’deki Esad rejimi zulmüne karşı tavır almış ve Kâbe’deki konuşmalarında Müslüman kanı döken Esad rejimine karşı açıkça karşı duruşu büyük takdir toplamıştı. Esad’dan yana cephe alan Suriyeli ünlü din adamı Ramazan El Buti’yi “bidat imamı” olarak anmıştı.

Ancak Mısır’daki cunta rejiminde aynı parametreleri kullanmadı, Suudi Arabistan yönetiminin Mısır’daki cuntayı desteklemesini “tarihi bir duruş” olarak övdü. Nitekim Mısır konusundaki tavrı bölgedeki Müslümanların Sudais’e yaklaşımı konusunda ayrılıklara yol açtı. Hâlâ bir alim olarak Suudi kralı ve rejimle olan bağı sorgulanıyor. Bir internet sözlüğünde “Suudi rejimini eleştirmekten geri durmayan, Kral Fahd’ı yerden yere vurabilen yürekli bir imam” olduğuna dair bir ibare okudum ancak bunu doğrulayan hiçbir şey göremediğim gibi tersine hep Suudi rejimi ile paralel söylemler ortaya koyduğunu gördüm. Yürekliliği veya samimiyeti konusunda bir hüküm verecek kadar takip etmiş değilim kendisini tabii, bu konuda bir yargım yok. Ancak ben, belli kriterleri baz alarak Sudais hakkındaki dayanaksız olduğunu düşündüğüm bilgileri ve yine Arap coğrafyasında ona olan teveccühün ve saygının yanında hakkındaki sorgulamaları da bu yazıda ortaya koymak durumundayım.

Nev'i şahsına münhasır bir hafız

 

Sudais’in bir alim olarak rol aldığı önemli inisiyatifler var ve bunlar da hem teveccühle hem de eleştiri ile karşılanıyor ki bir şekilde tüm bunlar yine Sudais’i şahsına münasır kılıyor. Mesela inançlar arası diyalog konusunda başrolde yer aldığı etkinlikler oldu. Diğer inanç gruplarına saygı hususunda attığı adımlar mevcut. Hatta 2004’te Londra’da dönemin öne çıkan din adamları ve politikacılarının da desteğiyle düzenlenen “tüm inanç gruplarını içeren büyük dua” organizasyonunda başı çekmesi ilgi çekici bir nokta. O dönem bu buluşmaya başta Yahudi ve Hristiyan temsilciler olmak üzere büyük katılım sağlanmıştı. Ayrıca terörizm olarak nitelenen şiddet hareketlerine ve ekstremizme karşı tavizsiz söylemleri de Sudais’in en bilinen ve dünya kamuoyunca takdir toplayan yönlerinden.

Ama tüm bunların yanında bilhassa Yahudilere karşı çok sert söylemlere de sahip. İsrail zulmünden yola çıkarak ortaya koyduğu beyanlar yine Yahudi topluluklarca ve dünya kamuoyunca anti-semitik bulunuyor ve yoğun şekilde eleştiriliyor. Bu sebeple ABD’de konferanslarının iptal edildiği ve Kanada’ya girişine müsaade edilmediği dahi olmuş. Yani ortada çelişik bir durum var dersek yalan olmaz. Son olarak Al Sudais’in doktorayı bitirmiş iyi bir akademik altyapıya sahip olduğunu da belirtelim.

Deniz Baran yazdı.

Anahtar Kelimeler:

  • 0
    SEVDİM
  • 0
    ALKIŞ
  • 0
    KOMİK
  • 0
    İNANILMAZ
  • 0
    ÜZGÜN
  • 0
    KIZGIN
Müftü Aksoy Beyin Kanaması GeçirdiÖnceki Haber

Müftü Aksoy Beyin Kanaması Geçirdi

İstanbulda Yaşayanlar DikkatSonraki Haber

İstanbulda Yaşayanlar Dikkat

Yorum Yazın

Başka haber bulunmuyor!