Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

ZEKAT 'IN ŞARTI, KARŞILIKSIZ VERMEKTİR!..

" zekâtlar yalnızca yoksullara ve düşkünlere, bu işi yapan görevlilere ve kalpleri kazanılacak kimselere, özgürlükleri elinden alınanlar ve borç yükü altında ezilenler için, Allah yolunda gösterilen her türlü faaliyet ve yolda kalmışlar için verilir: bu Allah'ın koyduğu bir kuraldır. Ve Allah her şeyi bilir, her hükmünde tam isabet sahibidir. " ( Tevbe sûresi, âyet 60)

Malum olduğu üzere, zekât kelimesinin anlamı hem "arınmak" hem " artmak" manasına gelir. Zekât ibadeti, veren Müslümanı manen arındırıp malın bereketini artırdığı için zekât denmiştir.

Zekât ve bereket kelimelerinin aziz Kur'an'da aynı sayıda otuz ikii defa zikredilmesi de bir hayli anlam ifade etmektedir.

Zekât ibadeti, bir yıllık geçimine yetecek kadar maddi servete yani zenginliğe sahip olan her mü'minin , her sene belirtilen oranlarda fakirlere içtenlikle, gönülden gelerek serveti yani zenginliği vermesi farz olan serveti fakir ve yoksullarla paylaşmaktan ibaret değildir. Zekât aynı zamanda zengin kimseleri servetine, maddi varlıklarına karşı özgürleştirir. Çünkü, zekâtın şartı her hangi bir karşılık beklemeksizin vermektir.

" ... Gerçekte Allah için vermek, vermek değil almaktır. Zira Allah için verenler, Allah tarafından kendilerine verme duygusu verilenlerdir. Allah onlara vermeyi vermiştir.

Paylaşmak iyilik yapmaktır. İyilik yapmak, insana kendini hissettirir. Bu iyilik yapmanın ilk ödülüdür. Bu nedenle iyiliğe ödül beklenmez.

Zira iyilik yapmanın kendisi ödüldür. Fakat Allah iyilik yapanları ayrıca ödüllendireceğini vahyinde defalarca vurgulamıştır. Allah bir şeyi istediyse tereddüt etmeden ver: Zira Allah almak için istemez, vermek için ister.

Hazreti İbrahim'den İsmail'ini istedi, İsmail'i almadığı gibi yanına bir de İshak verdi. Sadaka, kulun Allah'a olan sadakatini isbat için sahip olduğu servet ve güzellikleri başkalarıyla gönüllü olarak ve karşılıksız paylaşmasıdır.

İnfak'ın Ramazan ayına has olanına fıtr denilir. Fıtrat sadakası, yani zengin olsun olmasın , insanın "varoluş" infakı olduğu için bu adı alımıştır." ( İsl. Nedir? say. 118-119, M. İslamoğlu)

Mamafih, 2024 yılı Ramazan ayının ortalarına doğru son sürat yol almış durumdayız. Evlerimizde Kur'an sadaları yükselir iken, camilerimizde yapılan proğramlara göre cemaatlere yönelik hatmi şerif proğramları icra edilmektedir. Allah kabul eylesin!.

Bu güzel proğramlar yapılır iken,bizi bekleyen bir görev daha bulunmaktadır ki, fıtra, fidye, Zekat ve infak görevlerimizdir.

Buradan hareketle, şu hadisi şerifi hatırlamadan, düşünmeden edemiyoruz!.. " Komşusu aç iken kendisi tok sabahlayan bizden değildir." ikaz edici emri, uyarısı hayatımızın her alanında bize öğüt olmalı ve ders mahiyetiinde bizi uyarmalıdır.

Çünkü, şu mübarek günlerde kimin layıkı veçhile mutfağı kaynıyor, öğünlerde çocuklarını karnına sıcak, tatmin edici taamlar ulaşa biliyor mu acaba?

Fakirlerimizin yoğun olduğu gibi, öğrencilerimiz de zenginlerimizden istimdat bekledikleri, haylı ve hasenatlarını gözledikleri malumdur.

Öylesine, el ucuyla, kandırmaca türünden verilen hayri faaliyetler insanların mutmain etmemektedir. Tabii ki, Hamdü sena olsun ki, varlıklı insanlarımız kendi fakirlerimizi görüp gözetledikleri, ülkemize hicret etmiş yabancılara, Gazze'li mazlumlara da kol kanat germekteyiz.. Allah, tüm hayırlarımızı makbul eylesin!..

Şu ayeti kerimeyi, kendimize düstur edinerek,muhtaç kimseyi horlamadan,. hakir görmeden elimizi uzatmalı, himmet kanatlarımızı onların üzerine germeliyiz.

" Mallarını Allah yolunda infak edip de, sonra infak ettiklerini başa kakıp gönül incitmeye kalkışmayanlar, ödüllerini yalnızca Rableri katında alacaklardır. Artık onlar gelecekten endişe duymayacaklar, geçmişten dolayı mahzun olmayacaklar. Gönül yapan hoş bir söz ve rahmet dileme, arkasından incitmenin geldiği bir yardımdan daha hayırlıdır. Ve Allah kendi kendine yetendir, cezalandırmadan önce fırsat tanıyandır. " ( Bakara sûresi, ayetler 262-263)

Bir diğer yaşamış olduğumuz bir acı gerçeği dile getirmeden geçemeyeceğim: Bilindiği üzere, ülkemizde on bir tane İl'imiz de yaşayan binlerce insanımız deprem sebebiyle yokluğa, ızdıraba maruz kaldılar. Hem canlarından oldular, hem de mallarından, mülklerinden, evlerinden mahrum kalarak küçük küçük prefabrik evlerde yaşamaya maruz kaldılar. Allah, bir dana bu millete böylesi acılar yaşatmasın, tüm ölmüşlerimize de rahmet eylesin!..

Binaenaleyh, durum bu minval üzere iken, hali vakti yerinde zenginlerimizin duyarsız, vurdum duymaz bir şekilde yaşamaları, hayatlarını bolluk içerisinde idame ettirmeleri vicdani bir durum değildir.

Netice olarak;

" Şeytan sizi fakirlikle korkutur ve size cimriliği telkin eder. Allah ise size katından bir bağış ve daha fazlasını vaad eder." ( Bakara sûresi, âyet 268)

Dile getirmiş olduğumuz bu gerçeklerden sonra, bağışlarımızı, yardımlarımızı, zekatlarımızı, infak ahlakına uygun şekilde yapmalıyız. Başa kakmadan, alay edercesine, düşkünlere hor bakarcasına yardım da bulunmamalıyız.

Zengin Müslümanlar, zekatlarını, infaklarını yerine getirirken, bunları mecburiyet hisleri içerisinde yapmalıdır.. Fakir, fukarayı, yoksulu hor ve hakir görmeden, onları küçük duruma düşürmeden., izzet ve haysiyetlerini sürekli göz önünde bulundurarak hayri görevlerimizi ifa etmeliyiz..

Gerçekte Allah için vermek, vermek değil almaktır. Çünkü Allah rızası için verenler, Allah tarafından kendilerine verme duygusu verilenlerdir. Allah onlara vermeyi vermiştir.

Paylaşmak, yadımda bulunmak, cömert insana kendni iyi hissettirir. Rabbimiz!.. Tüm zekat, infak, fıtra ve fidyelerimizi makbul eylesin!.. Selam ve dua ile...

Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın