Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

Yeşilçam Sokağının Yeşili ve Değişen Sanatçılarımız

Şu Yeşilçam denilen sokağı bilmeyen, duymayan yok gibidir. Yediden yetmiş yediye herkes Yeşilçam sokağı ile aşinadır, bilir, tanır, ve oradan çok şey öğrenmiş bulunur.

Mes'eleye; dikkatlice bakacak, inceleyecek olursak, Yeşilçam sokağı iyi bir isim yapmamış, son zamanlara kadar, sürekli Türk solunun, sosyalizmin, sözde işçi haklarının, yabancı kültürlerin tesiri altında kalarak, bu milletin, özüne, ruhuna, mazisine, töresine, din ve imanına, tarihine yabancı kalmıştır!..

Ne yazık ki, bu aziz millet evlatları, Yeşilçam sokağından çok ama çok şeyler öğrenmiştir. Bir kere, genç kızlarımız; çıplaklığı, mini mini giyinmeyi, envai çeşit saç modellerini, gerdan kırmayı öğrenmiştir.

Genç delikanlı erkek çocuklarımız, meyhanenin yolunu, barda, pavyonda kabadayılık yapmayı, böylesi yerlere " Dam"sız gidilemeyeceğini öğrenmiş, silah nasıl kullanılır, külhanilik nedir, ağaya nasıl karşı çıkılır, işçilik nedir, işçi hakları nasıl tanınmalı, nasıl hak aranmalı türü şeyleri buradan ezberlemiştir.

Diğer taraftan, din, maneviyat , inanç sitemimiz bu sokağa giremediği için, bu sokakta, " Vurun kahpeye", " Müftünün Keçi çalması", " İmamın karısı", ve benzeri filmlerle, söz konusu sokak, iyi bir karne alamamış, iman adına, İslam ve tarih adına karnesi ve karne notu sürekli düşük görülmüştür.

Oysa, hiç bir ülke sinemalarında, kendi inanç ve değerlerine ters düşen bir hamle yapılmamış, kötüleyici, itham altında bırakıcı bir filme, bir senaryoya rast gelinmemiştir.

Bilhassa, Batı dünyasında, sinemalarda, çaktırmadan daima Hristiyanlık, misyonerlik propağandası yapılmış, kendi ülke değerlerine ait, küçümseyici, kötüleyici, itham altında bırakıcı bir filme tesadüf edilmemiştir..

Tüm bunların yanı sıra, son zamanlarda görmekte, şahit olmaktayız ki, mes'ele tersine dönmüştür!.. Yılmaz Güney'in yerini, Esat Kabaklıoğlu, Kemal Sunal'ın, daha başka artistlerin, rol sahiplerinin yerini, şimdilerde, tarih, mazi, ecdat, Osmanlı, Türk tarihi diye dillendiren yiğit gençler almışlardır,

Hasılı, bu aziz millet, 60 yıldan bu yana Yeşilçam sokağından çok çekmiş, batıl adına, çıplaklık, ayyaşlık, vurma, kırma adına çok şeyler öğrenmiştir..

Tabii ki, bundan da utanmak lazımdır. Niçin utanmalıyız?.. Çünkü, yeryüzünde, en zengin tarih, bizim tarihimizdir. Batıya gidişimiz, batıda, Balkanlarda, iyilikperver, insaniyet, hiç bir kimsenin, din ve an'anelerine karışmayışımız örnek alınması lazım iken, bunlar, bu iyiliklerimiz sürekli göz ardı edilmiştir.

Dört yüz küsur yıl, Orta Doğu coğrafyasında bulunmamız, asil davranışlarımız, hiç bir milletin burnunun bile kanamaması, Yeşil çam sokağında nazari itibare alınmamıştır. Sürekli, tersi düşünülmüş, ona göre de, çirkin, edepsiz, ahlaksız senaryolar hazırlanarak, bu milletin evladları baştan çıkarılmaya çalışılmıştır!..

Bu noktadan hareketle, " Muhteşem Süleyman" dizisinde görmüş olduk ki, aziz ecdadımız tamamen şehperest olarak nitelendirilmiş, işlerinin, güçlerinin sürekli yatak hayatı ile son bulmuştur..

Tarihimizde, İstanbul'un Fethi, Mohaç, Niğbolu, Malazgirt, Mercidabık, Ridaniye, Mısır'ın fethi, Ortadoğu'nun, kutsal mekanların İstanbul'a bağlanması hiç mi hiç söz konusu olmamıştır.

Netice olarak;

Hamdolsun ki, günümüz dünyasında her şey tersine dönmüş, sapıklığın, inkarın, inançsızlığın, sosyalizmin, solculuğun meddahlığını, simsarlığının yapan zihniyet gitmiş, bitmiş ve şimdilerde bunların tersini yapan ve yapacak olan artist gençlerimiz sahneye çıkmışlardır.

Umarız ki, bundan sonraki zamanlarda, yeni sanatçılarımız; bu zamana kadar gelmiş, geçmiş tüm Yeşilçamın rezil filmlerini bir bir bitirecek, yok edecek filmler, senaryolar yazar da, kirlenen ekranlar, pespaye sinema sahneleri tertemiz olur.

Tabii ki, ekran, sinema, tiyatro, meddahlık ve benzeri faaliyetler, hepsi birer kültür hizmetleridir. Yani, tarihimizi anlatmanın, din ve imandan bahsetmenin, maneviyatı aksettirmenin bir başka anlatım sahalarıdır.

Millet olarak; camii kürsüsünden, minberinden, mihrabından dışarı taşarak, dini; her alana götürmeli ve taşımalıyız. Bunu da yapacak ehliyetli, birikimli insanlar olmalıdır, Yani, " şu günah"" bu günah", " sinemaya gitmek ayıp", " futbol izlemek günah", çirkinliğinden kurtularak, aydın din adamlarımız her alanda bulunmalı ve görülmelidirler..

Geçen cuma günü, cemaatını yakinen tanımış olduğum bir camide cuma namazı kıldım.. Ama, sürekli hoca efendi hakkında sitem, serzeniş duymuş oldum.. Yani, " Futbol seyretmek günahtır" sözünü söyleyen bir hoca efendi, etrafındaki gençliği, yeni yetişenleri yitirmiş bir hoca efendidir.. Kanısına vardım.. Ne demek, " Futbol izlemek günahtır" sözü?.. Selam ve dua ile..

Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın