VESİLET'ÜN NECAT !..
Merhum Süleyman Çelebi; Bursa Ulu caminin imamıdır. Yıl 1408 falan yıllardır. Müthiş eseri " Vesiletü'n-Necat" isimli eserini kaleme almış, aşkını, sevdasını satırlara dökmüş bir hoca efendidir.
Düşünmeliyiz ki, taa Mısır Fatimilerinden beri bu konu üzerinde durulmuş, çeşitli mevlitler yazılmış, okunmuş, Mevlid merasimlerinin göz bebeği olmuş, sürekli alkışlanmış, Irak'ı ayağa kaldırmış, bu uğurda törenler düzenlenmiş, mersiyeler düşmüş dillerden, göz yaşları akmış gözlerden.
Tamamı uzun ömürlü olmamış, hepsi de miadlarını tamamlayarak gözden kaybolmuştur.. Onun içindir ki, Şia'da, İran'da, Irak'ta ayrı ayrı mevlid okumaları devam ederken, hiç birisi merhum Süleyman Çelebi hocanın mevlidinin yerini tutturamamıştır.
Kos koca imparatorluk, mevlidle oturmuş, mevlidle kalkmııştır. Vesiletü'n-Necati okumayan, name name cemaate sunamayan imamlara, müezzinlere hoca, din adamı bile denmemiştir.
Köy odalarının baş köşelerini mevlid süslemiş, Kur'an okuyan, tetkik eden, anlamını bilmeyen az olduğu için zaruri olarak yukarılara asılmış, süslü kanaviçeli torbalardan mümkünse hiç çıkarılmamıştır.
Hasbel kader, Kur'an bazan yukarılardan indirilmiş ise, işlevi, görevi cin çarpmışların yüzüne yüzüne üflenmiştir. Okunmamış ve deliye, aklını oynatmışa tedavi maksadı ile sayfa sayfa çarpılmıştır. Böylelikle, sar'alıyı tedavi etmiş, (!), hastalıklı insana doktor olmuş, gelin cehizlerinin en önde gideni olmuştur.
Mevlid kitabının şah eser oluşuna bakın ki, Rumca'ya, Arapça'ya, İngilizce'ye, Almanca'ya , Boşnakça'ya, Arnavutça'ya, Çerkes'ceye, Gürcüce'ye de çevrilerek okunmuş, her bahirin, nasıl bir name ile, nasıl bir savtla okunacağı da hükme bağlanmıştır.
Onun içindir ki; " Allah adın " farklı bir tonla, " Amine hatun" daha değişik bir name ile, diğer bahirlerde ayrı ayrı makamlarda okunmakta olup, buna uymayan mevlidhanların bilgisiz, mevlidden habersiz olduğuna inanmışlaardır.
Toplumda Kur'an kıraatı yerire mevlid!..
Rahmetli Süleyman Çelebi'nin şiirlerinin dün ve bu gündür girmediği kapı, çalmadığı gönül kalmamıştır. Ölünün kırkından tutunda elli ikisine kadar, bir zamanlar köy odalarında Tv.nun, Radyonun bulunmadığı dönemlerde, mevlid baş köşeye oturmuş, o gündür bu gündür yerleştiği yerden kımıldamamaktadır.
Oysa, 600 yıllık dönemde, Kur'an ikinci sırayı, ama, yükseklerden, bez torbalardan çıkartılmamıştır. Bu gün bile, kandil gün ve gecelerinde yine aynısının tıpkısı icra edilmektedir.
Mevlidciye özel yerler ayarlanmış, ülkenin en yetkili din başkanı bile bu tür anlamsız merasimlere işlevlik kazandırmakktadır. Hal böyle olunca, mevlidi kiraat eden okuyucular parasını almış, dinleyenler şeker tatlısını tatmış, okutanlarda bir güzelce havasını almışlardır.
Son zamanlarda ülkemizde öyle görülmektedir ki, ölenin üçüncü gün mevlidi okutulmakta, yemekler, tatlılar, börekler sunularak final yapılmaktadır. Allah'ü Teala'yı gereği gibi anlamayan İslam kültürü fukarası kitleler, mevlidden medet, istimdat ummaktadırlar. Halbu ki,
Mevlid şiirinin, sair şiirlerden bir üstünlüğü, bir erdemi bulunmamaktadır. Zaten, bizler mümin kitleler olarak, şiirlerin peşine takılırsak, bu gün olduğu gibi, aziz Kur'an öksüz kalır, okunmaz, anlaşılmaz ve emirleri yaşanmaz olur. Oysa;
" Allah'ı Rab, İslam'ı din ve Hz. Muhammed'i nebi ve resul olarak kabullenen kişi imanın tadını alır." ( Hadis)
Netice olarak;
21 nci asrın insanına büyük yükümlülükler düşmektedir. Her şeyden önce aziz Kur'an'a yönelecek, onu hayatının en çok okunması gereken, yaşanması gereken kitabı haline getirecektir.
Mevlidi sevelim, Süleyman Çelebi merhuma rahmet okuyalım, ama, mevlidi Kur'an'la bir tutmayıp, tatbik edilmesi, yaşanması gereken ilahi emirlerin Kur'an olduğuna inanalım.
Dolayasıyla, ülkemizde var olan hafızlık kurslarının arapça talimi de ekleyip, İmam-Hatip, İlahiyat okullarına bunu önerelim. Bunun tahakkuku içinde var gücümüzle çalışalım.
Tabii ki, bu güzel düşünceleri hayata geçirecek, Kur'an'ı anlatacak kahramanlara da muhtacız, onların hasretini çekmekteyiz. Kur'an'ı, önceleyen, okunması, anlaşılması ve emirlerinin yaşanması için sayü gayret gösteren yiğitler suçlanacak, ama, unutulmamalıdır ki, gün onların günü olacak, devran onların lehine dönecektir....Selam ve dua ile...
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın