VAHYİN GÖLGESİNDE
VAHYİN GÖLGESİNDE, SEVGİ VE SAYGI İLE KUCAKLAŞMAK NE ZAMAN GELECEK ?..
" Yine onlar, haksız bir saldırıya muhatap olduklarında meşru müdafaa için yardımlaşırlar!" ( Şûrâ sûresi, âyet 39)
" Haksız bir saldırıya karşı meşru müdafaa dayanışması sergileyenlere gelince: onlar hiçbir yolla sorumlu tutulamazlar." ( Şûrâ sûresi, âyet 41 )
" Sorumlu olanlar, sadece insanlara zulmeden ve yeryüzünde haksız yere güç kullanıp saldırganlık yapan kimselerdir. Onları acıklı bir azap beklemektedir." ( Şûrâ sûresi, âyet 42)
Asırlar oldu, İslam'ın ilk dönemini arar, soruşturur olduk. Ama, tüm aralarımıza binaen o görkemli, muhteşem mutluluğu, rahatı, dayanışmayı, yardımlaşmayı bulamıyoruz.
İslam'ın hain düşmanları, Müslümanları, tarümar etmişler, birliği, dirliği, güzelliği, düzeni, nizamı, intizamı kaybettirdiler. Bir kere,
" Haçlılar, Yahudiler ve diğer İslam düşmanları Müslümanların bu parçalanmalarını da yeterli görmüyorlar; "Yeni Dünya Düzeni" adıyla hazırladıkları ortalık bir projeyle, Müslümanları daha da küçük devletçiklere bölmeyi planlıyorlar.
Müslümanların, bütün ayrılıkları, savaşları terk edip vahyin gölgesinde, Resulün izinde dostça, sevgi ve saygıyla kucaklaşma vakti ne zaman gelecek? Kaç yiğit toprağa düşecek?
Kaç çocuk yetim ve öksüz, kaç ana dul kalacak? Daha kaç ev bombalarla Müslümanların başına yıkılacak? Daha ne kadar insanımız, köylerini, şehirlerini terk ederek canlarını kurtarmak için dillerini, yollarını bilmedikleri ülkelere kaçacak?
Kaçarken kaç masum çocuğun, ananın, babanın cesedi sahillere vuracak? Söyleyin, daha kaç insanımızı, şehrimizi, ülkemizi kaybedeceğiz?
Amerika, birleşik devletler; Avrupa, birleşik devletler; Rusya birleşik devletler... Müslüman düşmanı ülkeler birleşip büyüyorlar, güçleniyorlar. Müslümanlar da parçalandıkça parçalıyorlar. Ve her yeni gelen gün daha çok Müslüman kanı akıtılıyor." ( Niida, sayı 65, sayf. 64, A. Akkoyunlu)
Bir Batı ülkesinde yaşadığım için, denizlerde, soğuk sularda boğulan, lastik botları patlatılarak öldürülen gariban Müslümanları daha yakinen takip etmekte ve üzülmekteyim. Aylan bebeğin cesedini, her gördükçe kendimden geçiyor, şahsi olarak vicdan azabı çekiyorum.
Bazan, kendi kendime sormadan edemiyorum: Afgan, Irak,Suriye, Libya, Yemen vesaire Müslümanlarının suç ve günahı nedir ki, böylesine bir eziyete, ezaya, zulme maruz kalmaktadırlar?
Ülkemizde, 4,5 milyon ülkesini terke zorlanmış Müslüman yaşamaktadır. Kimileri; temizlik işleri, kimileri basit, yüzey işler yaparak, kimileri de çöp bidonlarından, sokaklardan naylon poşet toplayıp satarak geçimlerini, rızıklarını temin etmektedirler.
" Dünya İslam birliğini kurmak için başta ülke yöneticileri, cemaat ve kanaat önderleri olmak üzere her Müslüman üzerine düşeni yapmalıdır. Parçalanmada, düşmanlıkta, günahta değil; birliğin tesis edilmesinde yardımlaşmalıyız.
Açabildiğimiz kadar kardeşlerimize kucak açalım. Sonra pişmanlığın, göz yaşı dökmenin hiç bir faydası olmaz. Endülüs'e ağlamanın ne faydası var bugün? " a..g.d. sayfa 64)
Bu hususta aziz peygamberimiz (sav) şöyle buyurmaktadır. " Mü'minler birbirlerini sevmede, birbirlerine şefkat göstermede ve korumada; her hangi bir organı rahatsız olduğunda, diğer organları da bu yüzden rahatsız olan ve uykusuz kalan bir vücut gibidir." ( Buhari, Edeb 27, Müslim, İman, 134, Ebu Davud
, sünen; 15 )
Keşke bütün yer yüzü Müslümanlığı bu sese kulak vermiş olsaydı, bu gün yaşanan sıkıntılar, çirkinlikler olmayacaktı. Denizlerde, soğuk sularda Müslümanlar boğulmayacaktı!..
Netice olarak;
Maalesef, çağın Müslümanları birliklerini kaybetmişler, birbirlerinden ayrılmışlar, gayrı yollara düşmüşler, senlik-benlik ve mezhebi faktörlerin ayrılış noktasına düşmüşlerdir.
Müslümanlar, birbirlerini anlamıyor, birbirlerine anlayış göstermiyor, hep sürekli sudan bahanelerle ayrılık, firak çareleri aramaktadır.
İslam; yeryüzüna intişarı ile birlikte, kabilecilik problemini bitirmiş, putçuluğu yok etmiş, tüm düşmanlıkları sona erdirmiş, herkesi, her kesimi kardeş yapmıştır.
İslam tarihinde ilk defa, Medine Anayasası ilan edilerek, tüm insanlığa örneklik teşkil etmiştir. Bununla birlikte, Medine'de, Ensar-Muhacir kardeşliğii ilan edilerek. Müslümanlar arasında birlik, dayanışma, sevgi, saygı, merhamet bağları kopmamak üzere icra edilmiştir.
Hal böyle iken, 21 çağın Müslümanları, Medine sözleşmesine benzer bir sözleşme, bağlılık yemini yapamazlar mı acaba? Benim kanaatime göre yapılır, tesis ediler ama, bu işin öncülüğünü yapacak hasbilere ihtiyaç bulunmaktadır.
Rabbim!.. Bizlere, İslam'da dirlik, düzen, nizam ve intizam dolu günleri göstersin!.. Selam ve dua ile...
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın