Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

Söylenen Söz İmha Değil İhya Etmelidir


     " Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle davet et; ve onlara ( karşı ) öyle bir mücadele yöntemi ortaya koy ki, o en güzeli, en etkilisi olsun! Çünkü senin Rabbin var ya; işte O kendi yolundan sapan kimseyi de, doğru yola yöneleni de en iyi bilendir." ( Nahl sûresi, âyet 125 )

      Gönlümüz istemektedir ki, din adına konuşanlar, yazanlar, çizenler, imha yolunu değil, ihya yolunu, üslubunu tercih etsinler. Din adına, gelenek, görenek, atalarcılık adına hiç bir kimseyi, incitici, kırıcı bir dil kullanıp da incitmesinler. 

      Gelenekçi, atalarcı zihniyet mensubu vaizler, bin yıllık millet hayatımızda bir yere , bir hedefe varamamışlar ve ulaşamamışlardır. Nesilleri bitmek, tükenmek üzere olan " Kel aynak" kuşları gibi, ha bre şurda burda cır cır ötmektedirler. 

      Tabii ki, bu tür zihniyet mensupları biraderler, etraflarında hikaye dinlemeye meraklı, öykü anlatılmasına baygın beş on tane cahil, cühela insan gördüğü zaman, " vay be! benim de ne kadar takip eden, ne kadar dinleyen insan varmış" boş hayaline kapılıp ona, buna hakaret etmeyi meslek edinmişlerdir. 

      Örneğin, ülkemizde bilhassa, Diyanet Teşkilatında vaizlik sistemi, mesleği en kuvvetli, en çok rağbet gören bir meslekti. Şimdilerde ne oldu da, bu tür bir meslek gittikçe azalmakta, sayıları ve nesilleri tükenmektedir. 

      Bir vaiz düşünün ki, bir Kur'an alimine, tefsir ilmine vakıf bir hocaya " Deist" diyebilmektedir. Bunu böyle bir ithamla, çirkin bir üslupla incitir iken, merhum Hüseyin İlmi Işık'ın tavrını, müridan arkadaşı Necip Fazıl'ı; ( bu şairin) Muhammed Hamidullah' a " Baidullah", Mevdudi'ye " Merdudi", demesine rağmen, Kur'an alimlerini Deizmle suçlaması ne demektir? 

      Benim ne haddime, Necip Fazıl gibi bir üstada dil uzatmak, kalem oynatmak!.. Ama, " Son Devrin Din Mazlumları"  kitabını okuyan herkes bilir ve tanır ki, koskoca, Diyanet, ilim ve irfan yuvasının beşiği İmam-Hatip Liseleri, İslam Enstitüleri ve tüm İlahiyatlar, bu zevata göre , buradan yetişenler din tahripçileridir. 

      Hayreddin hocaya, Tayyar hocaya, Mahir İz hocaya, Mehmet Okuyan hocaya, Süleyman Ateş beye, Prof. M. Said Hatipoğlu hocamıza ve benzerlerine, eğer ben dil uzatacaksam, benim bu dilim yerinden kopsun ve dilsiz kalmayı tercih ederim. Şu ayeti kerimeleri teati etmenizi tavsiye ediyorum:

     " ( İmdi) sen ve kardeşin verdiğim mucizevi belgelerle yola çıkın; sakın ola adımı ( yüceltme) konusunda ihmalkar davranmayın!" ( Tâhâ sûresi, âyet 42). 

     " Siz ikiniz doğruca Firavun'a gidin, çünkü o pek azdı!" ( Tâhâ sûresi, âyet 43).

     " Fakat ona konuşurken yumuşak bir üslûp kullanın! ( O zaman) belki söz dinler, ya da en azından ( daha ileri gitmekten) çekinir." ( Tâhâ sûresi, âyet 44 ) 

       Zikredilen ayeti kerime meallerinden anlıyoruz ki, yüce Rabbimiz; Hz. Musa''ya, Firavun'a gider iken ( Yumuşak bir üslûp kullanın" diye emirde bulunmaktadır. Hem de Firavun'a!.. Şirkin, putun, enaniyyetin sahte Rabliğin babası Firavun'a!.. 

      Hal böyle iken , bizim içimizdekilere  ne oluyor ki, hoşumuza gitmese de, bilginlere, alimlere, Kur'an insanlarına incitici, kırıcı, yok edici, tahrip edici üslup ve dil kullanmaktayız? 

      Kardeşim, Hüseyin Hilmi Işık'ın, Enver Ören'in sözleri, ilmihali bu kadar kıymetli ise, güle güle tepe tepe kullanın!.. Belki de kürsüde daha etkin, daha başarılı olursunuz!..  

      Hollanda ülkesinde yaşamakta olan bir din alimi hoca efendi, bana atfen dedi ki: " Kandillere çatmanın, kandilleri yok saymanın bir anlamı bulunmamaktadır! Yazar iken, konuşur iken, daha yumuşak , tatlı bir üslup kullanın!"  gayet güzel tesir edici sözleri bende etki bırakmıştır. 

      Bendeniz de, bu ilim insanı ile, selamlaştık, anladım ki, kandillere çatmanın, onları bir çırpıda yok saymanın fayası ı olmayacak, belki ileri zamanlarda insanlarımız, Kur'anî bilince ulaşırsa, kandil furyası, abartmaları, kutlamaları da kendiliğinden yok olacaktır!.. 

      Sonuç yerine;

     Demek ki, söylediğimiz söz, ağzımızdan çıkan kelimeler imha değil, insanlarıın gönlünü almalı, onları ihya etmelidir. " İnsana kendini ifade etmeyi O öğretti." ( Rahmân sûresi, âyet 4) buyurulduğu gibi, keşke!.. diller konuşur iken, yazar iken Kur'anî bir üslup, yumuşak bir içerikle konmuş olsaydı!.. 

     Ama, bir türlü din camiası, bir noktada, bir yerde buluşup, görüşüp birleşemiyoruz!.. Hep incitiyoruz, kırıyoruz, döküyoruz, tahrip ediyoruz. Hatır ve gönül saymıyoruz!.. 

     Onun içindir ki, dağıldık, parçalandık, ufak ufak olduk ve olmaya devam ediyoruz. Bizim bu huyumuz, suyumuz, hırçınlığımız yüzünden cemaatlerde bölündü, parçalandı, birbirlerine kahırlaşır oldular.

      Sebebi ise, önde giden din adamlarıdır. Her biri bir tarafa çekiyor, grupçuluk yapıyor, dillerinden düşürmedikleri, " ateist", " Deist", " zındık", " kafir", " bizden değildir", " ehli sünnet dışıdır" ve benzeri hezeyanlar!.. 

     Resulullah (sav)'in, etrafında kümelenen Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Ebu Zerr Gifari hep farklı farklı düşünce sahibidi idiler. Ama, birbirlerine hürmette kusur etmiyorlardı. Öyleyse, bize ne oldu ki, biz, birbirimizi tekfir ediyoruz?  Selam ve dua ile..

     Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın