Sodom ve Gomorra'nun Özlemini Çekenler
" Yoksa kendilerinden önce geçip gidenlerin, Nûh kavminin, Âd ve semud'un, İbrahim kavminin, Medyen ahalisinin ve bütün o altı üstüne gelmiş kentlerin ( felaket) haberleri onlara ulaşmadı mı? Öncekilere de elçileri hakikatin apaçık delilleriyle gelmişlerdi ( fakat inkâr ettiler). Sonuçta, Allah onlara kıymış değildi; fakat onlar asıl kendi kendilerine kıydılar." ( Tevbe sûresi, âyet 70)
Yazı başlığından da anlaşılacağı, bundan 4000 önce; Allah tarafından yerin dibine, zeminine batırılmış iki şehirdir Sodom ve Gomora!..
Tarihte ön plana çıkmış, kötülükle anılmış bu iki şehrin suçu, günahı nedir ki, ibreti alem için suya garkolmuşlar? tarihlerde, tarihçiler tarafından nefretle, korkarak işlenmektedir bu iki şehir!.. Ayeti kerime de:
" LUT' u da gönderdik. Hani o toplumuna şöyle çıkışmıştı: " Sizden önceki toplumlardan hiç birinin yapmadığı ( düzeyde) bir densizliği irtikap etmekte ısrarcımısınız?" ( A'raf sûresi, âyet 80)
" Siz ki, kadınları bırakıp şehvetle erkeklere yaklaşıyorsunuz. Yoo, siz gerçekten de haddi aşan bir topluluksunuz" ( A'raf sûresi, âyet 81)
Ne acı ki, 21 nci yüzyılda, insanlar akıllanmış değildir. Sodom ve Gomorra'yı unutmuşlar, oradaki yaşanan iğrençliği, kepazeliği bilmezlikten gelip, yeniden yeniden tatbik etmek yaşamak istiyorlar.
Halbu ki, böylesi pislik sonucu mahvı perişan olan Pompei gözler önündedir. Orada yaşanan eşcinsellik, homoseksüalite, iğrençlik tarihen sabit olduğu halde, günün bir takım derbeder, düşüncesiz, beyinsiz insanları aynı akibeti arzu etmekte, tıpkısını yaşamak istemektedirler.
Bu mevzuda aziz Kur'an; tüm çirkinlikleri, pislikleri gözler önüne serer iken, ne demek İstanbul sokaklarında, İstiklal caddesinde kadınlı, kızlı, erkekli rastgele yürüyüşler, nümayişler, protestolar? " Ezan sussun", " sevişiriz", " cünüp de gezeriz", " kim ne karışır kendi hayatımıza", " eşcinselde yaşarız" " sevicilik de yaparız", " erkek erkeğede evleniriz", "kadın kadına da birlikte oluruz" gibi ayıp, günah, aptalca pankartlar!..
Hal böyle iken, rezalet diz boyu olmuş iken, sayın Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. A. Erbaş bunları gündeme getirmeyipte neyi getirecekti? Bu gün, insanlık " Coronavirüs" illetiyle boğuşur iken, bu illetin zuhur etmiş olduğu kaynak, sebep belli iken, Başkan Erbaş niçin gündeme taşımasın, niçin milletini uyandırmasın ki? Şu can alıcı ayetleri düşünelim:
" Ve doğrusu elçilerimiz İbrahim'e bir muştu getirdiler ve " Selam sana!" dediler, O da " Selam size" diye mukabele etti ve çok geçmeden önlerine kebap yapılmış bir buzağı çıkardı." ( Hûd sûresi, âyet 69)
" Fakat ellerinin ona uzanmadığını görünce onları yadırgadı ve onlardan yana içini bir korku ve endişe kapladı. Onlar dedi ki; " Endişeye mahal yok, çünkü biz Lût kavmi için gönderildik." ( Hûd sûresi, âyet 70)
Tarihi verilere göre, İbrahim (as)'ın korkusu onların kim olduğunu anlamamaktan değildi. Bilakis, onların kimliğinin anlaşılmasının verdiği korku ve endişeydi. Bu yüzden sözün devamı " biz meleğiz" diye değil, " biz Lût kavmi için gönderildik" şeklinde geldi. Dolayısıyla,
Lût kavmi, bu günkü Lût Gölü'nin ( Ölüdeniz) güneyinde yer alan Sodom, Gomore ( Gomorra), Adma, Tseboim ve Bela şehirlerinin halklarını anlatır. Hz. Lût, amcası Hz. İbrahim'in yanından bölgeye gelmiş, Erden havzasında hayvancılık yapmış, Sodomlu biriyle evlenmiş ve bu şehirlere peygamber gönderilmiştir.
Ahlâkî bir çöküş yaşayan kavim arasında eşcinsellik yaygındır. Hz. Lût'un ısrarlı davetine bir avuç insan dışında karşılık vermeyen kavim sonunda helâk olmuştur. Son araştırmalar, Lût Gölü'nün " Lisân" (dil) adı verilen güney ucunun bir fay hattıyla ikiye ayrıldığını, karanın uzantısı parçanın yaklaşık 40 metre çöktüğünü, fay hattının kuzey tarafının derinliğinin ise yüzlerce metreyi bulduğunu ortaya çıkarmıştır. Helâk olan kavimlerin çöken bu sığ tabaka üzerinde yaşadıkları tahmin edilmektedir. (. Kur'an Meali)
Durum böyle iken, Ali Erbaş hocamıza zehirli dillerini uzatan, binamazlara tavsiyem, eşcinsellere önerim, nikahsız yaşamak isteyenlere teklifim, Sodom ve Gomorra şehirlerini görmeleri, düşünmeleri, gidip göremeseler de, hiç olmazsa acı tarihlerini, nasıl ve niçin battıklarını okumalarıdır.
" Ve Lût'u da kurtarmıştık. Hani o bir zamanlar kavmine şöyle demişti: " Siz ( fıtrattan sapma olduğunu) göre göre bu ( tür bir ) fuhşu işlemeyi sürdürecek misiniz?" ( Neml sûresi, âyet 54)
Yani, Lût kavmi, bu eşcinselliği bile bile yapıyorlardı. Fakat bu çirkinliğin sonucunu, getireceği dehşeti bilmiyorlardı. Tıpkı, bu gün sokaklarda, yürüyüş yapıldığı gibi..
" Şimdi siz kadınları bırakıp da şehvetle erkeklere yöneliyorsunuz, öyle mi? Yoo! Siz aslında ( bunun getireceği vahim sonucu) bilmiyorsunuz!" ( Neml sûresi, âyet 55 )
Sonuç olarak;
Çağımızın insanlarının akıllı, basiretli, daha sağ duyulu olması gerekir iken, maalesef, yaşanan pislikleri, mikrobik hastalıkları unutmuşlar, daha fazla şirazeden çıkarak, azgın nefislerinin, kör ve sığ isteklerinin esiri olmuşlar, olmakla kalınmayıp, bu hallerini sokaklara taşımışlardır.
Ülkemizde, ne acı ki, bir grup politikacı, bir hizip taraftarları, böylesi rezaletlere laf edilmesine, kınanmasına karşı çıkmaktadırlar. Yani, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın görevi nedir, ne değildir, bunu sabote etmektir.
Yani, Prof. Dr. Ali Erbaş, camii kürsüsünden, zinayı, eşcinselliği, livatayı, faizin kötülüğünü, tefeciliğin zararlarını izah etmeyecekde neyi anlatacaktı? Yani, Eşcinsellere " aferin! iyi yapıyorsunuz mu ?" diyecekti?
İnsanlığın bu gün içerisinde boca olduğu hastalıklı ortama binaen, her hoca efendi, dilinin döndüğünce, kaleminin yazdığınca konuşmalı ve yazmalıdır. Madem ki, Diyanet İşleri Başkanlığı, bir Din kuruluşudur. O hal de, din kuruluşunda dini emirler anlatılmalı, yasakların, sapkın fillerin zararları insanımıza izah edilmelidir.
İzah edilmeli ki, insanlık bu gün düşmüş olduğu pislikten " Coronavirüs" mikrobundan kurtulmuş olsun.. Rabbim!..İnananlara güç ve kuvvet versin!.. İnkarcılara da, gerçekleri anlama kabiliyeti lütfetsin!.. Selam ve dua ile..
Şerafettin Özdemir
anlara güç ve kuvvet versin!.. İnkarcılara da, gerçekleri anlama kabiliyeti lütfetsin!.. Selam ve dua ile.. Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın