SINIR TANIMAYAN ÇILGIINCA YAŞAYIŞLAR!..
" Şu da bir gerçek ki; bizim huzurumuza çıkmaya yüzü olmayanlar ve dünya hayatıyla yetinip onunla kendilerini tatmin edenler, üstelik ( bir de) hakikate yapılmış ( söz konusu) atıfları fark edemeyenler var: " ( Yûnus sûresi, âyet 7)
" İşleye geldikleri bütün bu şeylerden dolayı onların son durağı ateştir." ( Yûnus sûresi, âyet 8)
Ayeti celilede beyan buyrulan " Bizim huzurumuza çıkmaya yüzü olmayanlar" ifadesini " bize kavuşmayı istemeyenler" şeklinde anlamak lazımdır. Dolayısıyla,
İki dünyalılar Allah'ın rızasıyla tatmin olurken, tek dünyalılar ilâhî rıza yerine koyarak tanrılaştırdıkları dünyalıklarla tatmin olurlar. Birine değer biçmek isteyen şeyle tatmin olduğuna baksın.
Dünyalıkla meşgul olmak kişiyi sahip kılan, dünyalıkla tatmin olmak kişiyi dünyalığa ait kılar. Bu sonuncusu felaketin taa kendisidir. Zira servet harika bir köle, berbat bir efendidir. Şu ayetlere de nazar etmemiz daha iyi olacaaktır:
"( İmdi) ey ( Allah'la) tatmin olmuş insanoğlu : Rabbine, O'ndan memnun olmuş ve O'nu razı etmiş olarak dön!" ( Fecr sûresi, âyet 27-28)
Maalesef, ne acıdır ki, neyi nerede kaybettiğini bilemeyen ve nerede bulacağını da bilemeyen ve nerede bulacağını da anlamaktan, kavramaktan mahrum insanlık, belki ilk çağlarda bile böyle bir rezilce azaba sahne olmamıştı.
Gidişat, yaşanan ortam tamamen yoldan çıkmış, sapıtmış bir halde yuvarlanıp, bir oraya, bir buraya savrulup durmaktadır. Beyinlerdeki, ruhlardaki çöküntüler, çözülmeler , felaketler , icra edilen zulümler, cinnet derecesine varan çılgınlıklar , bu kadar, böylesine icra edilmemişti.
Bilhassa, çağımız insanlığı, öylesine bunalmış, bıkmış, o kadar sıkılmıştır ki, acınacak hallerinde, zavallı yaşantılarında tertemiz fikir duruluğundan, tertemiz ruh saffetinden eser bulmak mümkün değildir.
Kainatı kara bir sis gibi kuşatan buhranlar, inkarlar, maneviyatasız, sosyal ve ekonomik bıkkınlıklar, silahlı ve silahsız terörizm, manevi çöküşler ve benzeri beşeriyeti mutsuz kılan tabii, ruhi ve sosyal hadiseler insanlığı tamamen kuşatmış durumdadır.
Sayılan afetlerin her biri öyle bir hale gelmiştir ki, öyle bir fırtına, öyle bir kasırga ki, toplumun, fertlerin tüm mefhumlarını reddederek insanlığı helak edercesine kasıp kavurmaktadır.
Sanki Sodom ve Gomore geri geldiğini izhar etmektedir!..
Gün geçmiyor ki, her an bir taciz, saldırı, iffete dokunma, onu hiçe sayma yaşanmamış olsun!.. İsterseniz İstanbul sokaklarına veya belli yerlere nazar ediniz. Görülecektir ki, ezana hakaret görülmesin, cünüp gezmeyi, mabedsiz yaşamayı istemesinler!.. Yani, bir kısım ucube insanlar, gençlik " cünüpte gezeriz", " Ezana hayır" " erkek erkeğe evlenirizde" " Sevişirizde" avazeleri milletin asabını bozmakta, neslimizi bıkkınlık noktasına getirmektedir!..
Onun içindir ki, zulüm, terörizm, kan dökme, sömürü, uyuşturucu kullanma, alenen satılması, envai çeşit kumar tuzakları, kumar, alkol, fuhuş, ihtiras, yalan, hile, dolandırıcılık, ırkî sürtüşmeler, mezhep kavgaları, materyalist handikaplar, insanların kendi doğup büyüdükleri asli vatanlarını terketmeleri veya çeşit çeşit sürtüşmeler gözler önündedir ve alenen yaşanmaktadır!..
Sanki cahiliyye devri yeniden hortlamış gibidir!..
Halbu ki, batıl düşüncelerin sunmuş olduğu zehir, insanlarımızı zehirlerken, bu zehirin mahiyeti hakkında kafa yorulmaması, düşünülmemesi bir takım riskleri beraberinde getirmektedir.
Böyle olmakla beraber, İslam ülkelerinde vukubulan ülkeden kaçışlar, mini mini yavruların denizlerde boğulması, sel afetleri, deprem sarsıntıları, her an bizatihi karşılaşmış, yaşamış olduğumuz problemlerdir.
Süper ülkeler, emperyal devletler, ürettikleri silahları müslümanların beyinlerinde denemekteler, İslam topraklarını birer tatbikat alanı yapmışlardır. Örneğin, ABD. emperyal güçleri, Müslüman öldürmek, katletmek, birbirlerine düşürmek için gayret göstermektedir. Dolayısıyla,
İnsanlığı kurtaracak bir ideal, bir gaye bulunmaktadır ki, o da, aziz İslam'ın anlaşılması, onun yüce kitabı Kur'an'ın belleklere kazınmasıdır. Şayet, bu önerilen muazzam düşünceler beynimize, topluma, neslimize hakim olmazsa, korkarım ki, gidişat daha kötüye gitmiş olacaktır. Allah korusun!..
Sonuç yerine;
Düşünmeliyiz ki, ruhlarımızı içten içe çökerten, aleni olarak kemiren hastalıklar, sapkın düşünceler ortamı kasıp kavurmaktadır. Çünkü, imansızlık hastalığına karşı tek deva, tek çare İslam'a sarılmak, onun ulvi prensiplerini hayatımıza geçirmektir.
Asrımızda alenen yaşanan, yaşanmakta olan sapkınlıklara karşı aziz İslam'a dört elle sarılmak, nefsimizde, ailemizde, çocuklarımızda onun emirlerini tatbik etmektir.
Fani dünyada ilelebed yaşanır düşüncesinden uzaklaşıp dünya ile ahiret ölümsüzlüğünün dengesini kurmalıyız. Kurmalıyız ki, Müslümanlar refaha kavuşsun, sulh ve selamet yolunu bulmuş olsunlar.
Bu sebeple, İslam kitleleri, inanmışları olarak kendimize gelmeli, Allah yolunda hareket ettiğimizin bilincini yaşayıp, ona göre batıla karşı, sapkın, hurafi düşüncelere karşı tavrımız ayan beyan ortada olmalıdır.
Rabbimiz!,,, Bizlere, neslimize iman basireti nasibi müyesser eylesin!.. Selam ve dua ile...
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın