Riyakarlık, Gösteriş ve Çalım Satmak!
" Ama en küçük yardımı bile esirgerler." ( Mâûn sûresi, âyet 7 )
Âyeti kerime de zikredilen husus, " Görme-gösterme-görünme" kavramıdır. İnsanlar görsün diye saçıp savuranlar Allah için zırnık vermiyorlarsa, sarfetmiyorlarsa bunlar için üç ihtimal bulunmaktadır.
1- Allah'ın varlığına inanmıyorlar,
2- Ya Allah'ın kendilerini gördüğüne inanmıyorlar,
3- Ya da Allah'ın ödüllendirme vaadine güvenmiyorlar. Hakikaten, her üçü de vahimdir, hem de çok vahimdir. Aslında, her Müslüman kardeşimin " Mâ'ûn" sûresini sık sık okuması, zikredien ilkelerin neresinde bulunduğunu hesap etmesi, Kur'anî bir realite olacaktır. Şu ayeti kerimeyi de çok çok okuyup, üzerinde derin düşüncelere, tefekküre ve tezekküre dalmalıyız!.
" Siz ey iman edenler! İnsanlara gösteriş için malını harcayan, Allah'a ve ahiret gününe de inanmayan kimse gibi, başa kakarak ve gönül inciterek yardımlarınızın sonucunu iptal etmeyiniz. O kişinin hali, üzerinde biraz toprak bulunan bir kayaya benzer. Bir sağanak yağar, onu cascavlak bırakıverir. İşte bu gibilerin, yaptıklarından hiçbir kazançları olmaz. Zira Allah kâfir bir topluma asla rehberliğini bahşetmez." ( Bakara sûresi, âyet 264)
Âyeti kerime de, önemine binaen yukarı satırlarda zikredilen Müslümanın ahlâkî zaafiyete düşmemesi için insan yeniden uyarılıyor ve bu zaafın temelinde inanç probleminin yattığı ifade edilmektedir.
Diğer taraftan, başa kakılan ve gönül incitilen bir yardım, " Allah rızası", " Allah adına" değil, gösteriş için, görsünler diye yapılan bir yardımdır. Çünkü, Allah adına yapıldığı izlenimi verilerek yapılan bir yardım, gerçekte el alem görsün, başkaları cömertliğimi bilsinler diye yapılan bir eylem, daha derinlerdeki, ötelerdeki problemlere işaret etmektedir.
Allah'ın gördüğüne, razı olacağına yürekten inanan bir Müslümanın sırf başkaları görsün diye iyilik yapması, hayır hasenatta bulunması, o iyiliğin dayandığı ahlâkî dinamikleri tahrip ve mahveder.
Ahlâkî dinamiklerden hareketle yapılmamış bir hayır hasenat, bir iyilik, neticede gerçek bir hayır değil, iyilik olmayıp bir aldanış ve aldatıştır.
Kimi zaman görmekte ve şahit olmaktayız ki, bazı insanların namaz kılarken medyaya verilen/ yansıtılan pozlarndan, siyaset icabi Cuma ve Bayram namazlarına , yapılan konuşmalarda ve verilen beyanatlarda dinî içerikli ifadelere yer vermeye özen göstermeye, çeşitli kulvarlarda mushafı öpüp öpüp başa koymaya umre ve haccını defalarca dillendirerek bir dizi uygulamadan bahsedilmesi neyin nesidir acaba?
Kendi İlçem Afşin'da bir hacı efendiyi tanıyorum. Cebindeki tutmuş olduğu notları, babasının yerine, dedesinin namına, anne annesi için gitmiş olduğu Umreyi, sık sık okur ve anlatır. Ama, bir keresinde, dedim ki: " Hacı efendi!.. İmam-Hatip Okulları için, Hafızlık kursları için, Ashab-ı Kehf külliyesi için ne yaptın?" soruma, almış olduğum cevap firari bir söz olmuştur. " Hocam; onu da başka zenginler yapsın!" (!)
" Yine Allah'a ve ahiret gününe inanmadıkları mallarını sırf gösteriş olsun için harcayanları da ( sevmez). Can yoldaşı şeytan olan kimse ne kötü dosta sahiptir! " ( Nisâ sûresi, âyet 38 )
Çünkü, Müslüman, en yakın fukara komşusuna, en yakın dostuna iyilik vee yardım etmekten geri durursa, o Müslümanın can dostu tabii ki, şeytan olur. Onun içindir ki,
Allah'ın bilmesiyle iktifa etmeyip, kullarında, ama sadece kulların, bilmesi, görmesi için yapılan amellerin, gösteriş ve riya kapsamında değerlendirilmesi yanlış olmayacaktır.
Aziz Kur'an; Allah'ın rızasına kulların rızasını da , beğenmesini de karıştıran hatta yüce Allah'ın rızasını devre dıışı bırakan bu gibi riyakarlığın, gösterişin ve çalım satmanın, Müslümanlara değil, kâfirlere yaraşır amel ve davranışlar olduğunu açıkça ifade etmekte ve tüm Müslümanları bu gibi yanlışlardan sakınmaya davet etmektedir.
Sonuç yerine;
Üzülürek, teessürle beyan etmeliyim ki, 21 nci çağın Müslümanları Allah adına ne yapıyorsa, nasıl bir eylemde bulunuyorsa, bilmeden, gelişi güzel yapmakta, bunun da bir tesiri olmamakta, düşkünü, saili, fukarayı sevindirmemektedir.
Allah rızası için bir kısım Orta Doğu İslam ülkelerine nazar ediniz. Katar'a, Bae'ye, Dubai'ye, Suudi krallığına!.. Birde, ayaklar altında sürünen Somali'li Müslümanın çektiği çileye, Filistin'linin, Suriye'linin, Iraklı'nın ve benzeri ülke Müslümanlarının perişan hallerine bakınız!..
Sözde Müslüman Kapitalistlerin binmiş oldukları otolar, kullandıkları zinet eşyaları, konfor, lüks, Batı ülkelerinde, ABD'de kapatmış olduğu viranhanelere harcanan, savrulan paralar ortadır. Örneğin, Suudi ABD'de, kaç Suriye'li Müslüman barınmaktadır? Şu ayeti kerime mealini iyice tetkik edelim:
" Ve yurtlarından, gösteriş içinde kasılarak huruç eden kimseler gibi olmayın; çünkü onlar Allah'ın yolundan ( insanları) alıkoyuyorlar. Allah ise onları yaptıkları şeylerle kuşatandır. " ( Enfâl sûresi, âyet 47 )
Rabbimiz!.. Hak rızası için, inançları adına yola çıkmış mü'minlere yardımını lütfetsin!.. Selam ve dua ile...
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın