RAMAZAN ORUCUNU KASTEN BOZMANIN CEZASI!..
" Şu halde sana vahyedilene sımsıkı sarıl!: çünkü sen dosdoğru bir yol üzeresin." ( Zuhruf sûresi, âyet 43)
" Kuşkusuz bu ( vahyi), senin ve kavmin için bir şeref ve itibar kaynağıdır: fakat zamanı gelince hepiniz ( ona karşı aldığınız tutuma göre ( hesaba çekileceksiniz." ( Zuhruf Sûresi, âyet 44)
" Hem kendilerine ilâhî mesaj gönderilenleri , hem de ( onlara) ilâhî mesajı iletmekle görevli olanları elbet hesaba çekeceğiz." ( A'raf sûresi, âyet 6)
Mevzumuza, bu giriş ayetlerinden sonra, mes'eleyi gündeme taşımak, bildiğimiz gerçekleri satırlardan sadırlara dökmek istiyorum:
Bilindiği üzere, toplum bünyesinde oruçla ilgili bazı hususları gündeme getirmekten, tartışmaktan, bilenlerden sormaktan imtina ediyor, kabahattir, suçtur zannıyla üstü kapalı bırakıyoruz. Şu alıntı yazımı dikkatlere sunmak istiyorum:
" Orucu kasten bozmanın da Kur'an'da verilmiş bir cezası yoktur. Bu konuda da kıyasla böyle bir sonuca varıldığı kanaatindeyiz. Orucunu bozarak Rasulullah'a gelen bir adama Peygamberimiz'in şöyle buyurduğu Ebu Hureyre tarafından rivayet edilmiştir.
Oruçlu iken hanımına yaklaştığı için " ben mahvoldum ben mahvoldum" diyerek Resulullah'a gelir. Peygamberimiz de O'na " Bir köle azad et" buyurur. Adam yapamam deyince, " O halde altmış gün oruç tut", Adam " Zaten oruç dolayısıyla bu iş başıma geldi tutamam" deyince, " Öyleyse altmış fakiri doyur" buyurur.
Adam yine itiraz eder. " Bu insanlar da bilir ki benden daha fakiri yok" Peygamberimiz de sükut eder. Sonra bir sepet hurma gelir, Peygamberimiz sepeti eline alarak az önceki adam nerede diye sorar, Adam huzura gelir. Peygamberimiz Al bu hurmayı götür fakirlere dağıt" der. Adam " Ya Resulullah benden fakirini bilmiyorum ki" deyince Peygamberimiz dişleri gözükünceye kadar tebessüm eder ve " Götür bunu ailenle birlikte ye" der.
Görülen odur ki oruç bozmanın cezası üste bir sepet de hurma almak! Bu olayı hadis ciddiyetiyle bağdaşır bulmak mümkün değildir.Böyle bir sözü Peygambere isnat etmekten Allah'a sığınırız. Ancak oruç ve namaz gibi Allah ile kul arasında kalıp üçüncü şahısları ilgilendirmeyen ibadetlerde Allah dünyevi bir ceza koymamıştır. Bu ibadetler sevabı ve dolayısıyla Allah rızası için yapılır.Yapan ecrini Allah'tan alır yapmayan da mahrum olur artı ahirette hesabı sorulur. İşte bundan âlâ ceza mı olur?
Alimlerin konuya yaklaşımı hep kıyas yoluyla olmuştur. Namazı emredilenlerin birincisi, adam öldürmeyi de yasakların birincisi olarak almışlar ve adam öldürmenin cezasını namazı terk edene kıyas etmişlerdir. Yine orucu bozmayı büyük günahlardan sayarak hata ile adam öldürmeye benzetmişler., tevbesinin kabulü için altmış gün oruç tutma cezasını uygun görmüşlerdir.
Yukarıda belirttiğimiz gibi ibadetlerde olay Allah ile kul arasında cereyan eden bir olay iken kıyas yapılanlarda ise kul hakkı, ve Allah hakkı devreye girdiğinden aynı şeyler değildir. Aralarında illet benzerliği kurmak ise çok uzaktır. Bu nedenle diyoruz ki kıyas yapılmaz . Bunları yapan Allah'tan sevabını alır yapmayan ise mahrum kalır." ( Müsl. Sorunları, say. 482-483, H. Bülbül)
Yani, mes'eleye uygulanabilir bir gözle bakacak olursak,kuvvetli olmayan bir hadis emriyle altmış gün oruç tutmak, veya 60 fakiri doyurmak mümkün değildir.
Katılın toplum arasına böyle bir cezayı çeken, altmış gün oruç tutan bir Müslümana rast gelmeniz mümkün değildir. Kasıtlı oruç bozmak da öyledir. Bir oruç yemek, cinayet işlemekle bir tutulması Kur'an ve akli bilgileri zorlayan bir tutumdur. Onun içindir ki,
Her zaman ifade etmiş olduğumuz gibi, bilgin ve yetkili din adamlarının görüşlerine, bilgilerine, hatta yıllarca namazı kasıtlı terk edene insanların kılmadıkları namazları kaza etmeleri gibi bir yaklaşım tevbe kapısını kapatmak, " umulur ki" ifadesini devreye sokarak insanları oyalamaktır.
Netice olarak;
Gönül istiyor ve arzu ediyoruz ki, her Müslüman birey mükellef olduktan sonra, yani rüşde erdikten sonra, namazlarını muntazaman kılsın, oruçlarını tutsun sair ibadetleri yerine getirmişmiş olsun.
Ama, bu hakikati yapmayıp da, yıllarca yapmış olduğu namaz kılmamanın, oruç tutmamanın bedelini, keffaretini hocalardan sorarak savuşturmak doğru bir yaklaşım değildir.
Bu tür bir ifade ve yaklaşım tarzı, namaz ciddiyetiyle, oruç kudsiyetiyle bağdaşmaz, doğru, mümince bir tutumda değildir. Tıpkı bunlar gibi, İslam'ın aziz bünyesine sokuşturulmuş binlerce mes'ele bulunmaktadır.
Anadolu da çok çok yaygındır. Karıyı üçten dokuza boşamak mes'elesi!.. Bu sebepledir ki, ülkemizde böylesi acınacak bir durumdan binlerce yuva yıkılmış; evler viraneye dönmüş, kan, cinayet işlenmiştir. Bu sebepledir ki,
Ben bu ana kadar oruç cezası tutan bir Müslümana rast gelmiş değilim. Bilmem ki, sizler rast gelmiş olabilir misiniz? Selam ve dua ile...
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın