Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

PEYGAMBERİMİZ (sav); NASIL ANLAŞILABİLİR?..

   " Doğrusu ( ey insanlık)! Size kendi türünüzden bir Elçi gelmiştir ki o pek azizdir. Sizin zorlanmanız ona pek ağır geliyor, üzerinize hassasiyetle titriyor; çünkü o mü'minlere karşı şefkat pınarı bir raûf, merhamet abidesi bir rahîmdir." ( Tevbe sûresi, âyet 128 )

     " Doğrusu Allah Rasulü sizler için, Allah'a ve âhiret gününe umut besleyen ve Allah'ı sürekli hatırda tutan herkes için güzel bir örnek teşkil eder." ( Ahzab sûresi, âyet 21) 

     Yani, Teessi, usve, taklit ve teşebbüh değil, birinin yaptığını onun maksadını gözeterek yapmaktır. Usve ilan edilen ' model" kılınmıştır. Sadece üretilebilir olanlar model gösterilebilir. Peygamberler örnek alınsın diye insanlar arasından seçilmişlerdir. 

     Bu ayetin nüzul ortamıyla ilişkisi açıktır. Resulullah (sav) en kritik insani durumlarda bile durusunu bozmuyordu. Âlemlere rahmet olmak, bütün bir insanlığa model olmak demekti. Bu ise, iyilik artsın diye varlığını sadaka vermekti. 

     Ne acı ki, bu ifadeler, bu emirler millet hayatımızda bin yıldan bu yana rafa kaldırılmış, bunların yerine değişik, tipik hal ve yaşantılar icat edilmiştir. Yani, Peygamberimiz (sav), bulunduğu insani ve risalet makamından saptırılarak, göklere uçurulmuş, onun adına olmadık iftiralar, icadlar, yanlış algılar ortama sürülmüştür. 

     Örneğin, onun adına uydurulmuş, geceler, kandiller, mübarek vakitler, mevlidler, bin bir hatimler, kırk Yasinler, bin bir salavatlar ve daha neler neler!.. İsterseniz, çok çok saygı duyduğum büyük alim Prof. Dr. S. Hatiipoğlu'nun görüşlerini hep birlikte okumaya çalışalım:

     " Şimdi bir takım mübarek saydığımız hadiselerin yıl dönümlerini kutlama meselesi ortaya çıkıyor. Bunun Kur'an'ı Kerim açısından tek örneği belki kadir gecesidir. Yani, bin aydan hayırlıdır denilen kadir gecesini Müslüman alemi her sene kutlamaya çalışmış Bazı günleri ihya etmeye çalışmışlar.

     Ama bunun Peygamber efendimizin hayatıyla ilgili aksedişini ben bilmiyorum, görmedim. Mesela on sene Medine'de yaşadılar malum, ama hicretin kutlanması diye bir hadise yok Peygamber'in kendi devrinde. 

     Veyahut  Bedir gazasının kutlanması diye bir hadise ben bilmiyorum. Günümüzden daha önce, beylikler devrinde, Selçuklular döneminden önce Araplar'da kutlanma hadiseleri var. Aynı günü sabitleştirememişler, gün değişip duruyor.

     Ama biz bir mevlit, Resûulullah'ın mevlidini çıkardıysak, o mevlidin okunacağı günleri de tesbit etme ihtiyacını duymuşuz. Bir takım kandiller yapmışız. Bunların ve gecelerin, kadir gecesinin dışında hemen hemen hiç birinin sağlam bir kaynağı yok.

     Müslümanlar ihtilaç duymuşlar, bir takım vesileler icat etmişler; dünya hayatına fazla dalmış Müslüman toplumları biraz daha ibadete çekebilmek için o vesileleri kullanmışlar. Masumane gibi görünüyor. Aslında fazla da bir zararı yoktur, ama iyi değerlendirmek şartıyla.

     Bizim Türkiyemizde, ben çocukluğumdan biliyorum, radyolarımızda Allah demek filan yasaktı. Matbuatımızda Allah diyenleri cezalandırıyorlardı. Ama Demokratlar'ın iktidara geldiği tarihten sonradır ki, Türkiye'de mevlid nakli başladı. 

      Radyoda ilk mevlid nakli Demokratlar'ın 1950'den sonraki iktidarlarında başlamıştır. Başka kimselerin namına mevlid filan okunmuyordu hiç bir zaman ve hiç bir yerde. Bunları bilmeyen kimseler zannederler ki, eskiden beri bu böyleydi. 

     Yoktu öyle şey. Ezanı değiştirmiş bir devri yaşadık. Ben şahsen, hem kendim, hem de biraderim ( Ahmet Hatipoğlu) , " tanrı uludur" diye çok ezan okuduk. Bunları gençler bilmezler. Ezanı Arapça okursan, hapishane idi yolun. 

     Demokratlar geldi, hani bu gün onları itham ederler ya, ezanı Arapçalaştırdı diye. Hayır, Demokratlar ezanı Arapçalaştırmadı, serbest bıraktı. İsteyen Arapça okuyacaktı, isteyen Türkçe okuyacaktı. Ama hiç kimse Türkçe okumadı. Bu böyle  oldu. Ama aynı adamlar kendileri camiye mi gittiler? Hayır, Demokratların en büyüklerinin hiç camii ile filan alakası yoktu." ( Musa bagci, Prof.Dr. Sait-Hatipoğlu) 

      Maalesef, uydurulan geceler, kandiller, mevlidler; bu millet evlatlarına pahalıya mal olmuştur!.. İslami alanda, Kur'anî şekilde bir çalışma, ilerleme olmamıştır. 1950'lerden sonra, ülkemizde, şeyhcilik, mehdicilik, mesihcilik ve daha sonraları Feto'culuk almış başını gitmiştir.

     Şimdilerde görmekteyiz ki, bir şeyhe mürid olmuş cahil cühela insanlar, şeyhi adına, mehdisi namına, Mesihi için canını vermeye amade, insan öldürmeye hazır durumdadır. 

      Bundan bir iki ay önce falandı. Ben, kendi face'mde; bir çirkinliği, el, etek öpenleri, ayak yalayanları bir yerden alıntı yaparak kınadım. Vay sen misin bunu herkese yayınlayan!.. Bir iki tane, kendini bilmez, abdest almasını, gusül yapmasını çakmaz cenabet insan, tarikatları için, şeyhleri için, vaveyla kopardılar!.. 

     Sanki, kıçlarına nışadır sürülmüş eşekler gibi tepindiler!.. Edep, haya, utanmazlık havalarda uçuştu!.. Halbu ki, bu insanlar ve sair kişiler, Kur'an adına, İslam namına bir ilmi eser okudukları, bilgi sahibi oldukları kat'iyyen yoktur. 

     Sonuç olarak;

     Başkanlığımızda, ne acı ki, bu mevzularda susmayı, meydanı cahil-cühela müridlere terketmeyi tercih etmektedir. Zaten, kos koca Başkanlık makamı, bu millet evlatlarına hakiki, Kur'anî bilgileri verebilmiş bulunsaydı, Anadolu sokaklarında, İstanbul meydanlarında grup grup evliya cücükleri gezemezdi. 

     Günümüzü gün etmeye çalıştığımız, böyle gelmiş, böyle gider dediğimiz için, başımıza bir sürü Feto gibi, Mehdiler, mesihler vesair kopuklar musallat olmuşlardır. 

      Kardeşim!.. Zaman ve içinde bulunduğumuz yıllar, güzel bir ortamdır. İslam adına, Kur'an adına anlatılacak, hakikatleri haykıracak zaman dilimleridir. Niçin, hala uyduruk kandil gecelerinde bu milleti kandırmaya, uyutmaya çalışıyoruz ki?

      Artık uyanmak, kendimize gelmek zamanıdır!.. Elinize, belinize vuran, döven, kovan, yerlerde sürükleyen de yoktur!.. O halde niçin halen süklük-büklüm, kıs kıs konuşmayı, mes'eleyi öteden dolaştırmayı yeğliyorsunuz?

     Hem, aziz Kur'an'ın, korkmuş olduğunuz, tepemize biner diye çekindiğiniz laik sistemle de bir alıp veremediği bulunmamaktadır. Laikliği yaşayan, anlatan onu anlatsın, aziz Kur'an'ı, toplumlara sunmak isteyenlerde Kur'an'ı izah etsinler!..

     Rabbimiz!.. Bu acınacak millet evlatlarına acısın!.. Korkusuz, dinamik, aktivite sahibi ilim adamlarını bizim başımıza getirsin!.. Selam ve dua ile..

     Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın