Oruç, Kur'an'la Buluşmamıza Vesile Olmalıdır
ORUÇ; DAHA ÇOK KUR'AN'LA BULUŞMAMIZA VESİLE OLMALIDIR !..
Hamdü sena olsun ki, mübarek ramazan ayı, hızla ve heyecanla devam etmektedir. Teravih namazları ile, okunan aşirlerle, vaazlarla, heyecanlı hutbelerle günlerimiz dolu dolu geçmektedir.
Sahurdaki uyku mahmurluğumuz, davulcuların köşe bucak, söyledikleri manilerle davula vurmaları ile içimiz açılmakta , mutmain olmaktayız.
Belediyelerin, yüksek yerlerden atmış oldukları " sahur bitti", " İftar oldu" topları ile, sineler de Allah korkusu, Kur'an aşkı galeyana gelmektedir,
Sahur yemeğinden sonra uyuma nedir ki? Hafızların gümbür gümbür, aşk ile, şevk ile hatimleri durur iken, kıraat esnasında hafızlara cemaat tarafından, bir oradan, bir buradan " Olmadı!", " Tekrar et!", " " Biraz geriden alır mısın?", sözleri, okumalara, Kur'an hafızlarına daha bir haz vermektedir!..
Hatimle teravih namazları, cemaatleri, hasta, sakat insanları bile canlandırmakta, dizi ağrıyan, eğilip, doğrulmakta zorluk çeken insanları bile zinde kılmakta, hop oturup hop kaldırmaktadır.
Sabah namazı hitame eriyor!.. Okunan Haşr suresinin son üç ayeti ile, yüce Allah'ın esmasını yeniden dinliyor ve bu imanla evimize gelerek dinlenmeye, çalışanlar var ise, biraz kestirmeye yönelmektedirler.
Böyle bir hengamede görülen " Sadık rüyalar", bizleri ötelere götürmekte, diyardan diyara taşımakta, atamızla, ecdadımızla, ölmüş ninemizle, dedemizle, hakkın rahmetine kavuşmuş anne ve babamızla teşriki mesaide bulunuyoruz.
Onların ruhaniyetleri, eskiyi, maziyi yeniden yaşıyor, beraber gitmiş olduğumuz bağa, bahçeye, bostana gidiyor, dere kenarında otlayan koyunları güdüyor, kuzuların melemesini seyrediyoruz!..
Gözümüz saattedir!.. Öğle sonu okunacak hatim merasimlerine, mukabele heyecanına bir an önce gitmek istiyoruz.. Hele, yaz aylarında buz gibi sular ile abdest alarak, hemen mescidin yoluna koyuluyoruz!..
Hoca efendi ile beraber, saf saf cemaate katılıp, yirmi beş derece sevabı kaçırmamak için, hasta var ise " geçmiş olsun", " ölü bulunuyor ise" cenazesine katılıyor, kabristana kadar teşyi ediyor, kabirlerden ibret alarak, " bir gün bende geleceğim" sözünü söylüyoruz!
Ya şu kadir gecesinde yaşanan tatlı, huzur dolu ortama ne demeliyiz?.. Kadın-erkek, çoluk-çocuk herkes Kur'an'ın nazil oluş halini yaşamakta, sanki, melekler, bu insanların arasında dalmış, kanatlarını sermişler, böylesi bir cemaatin başlarını okşamaktadırlar!..
Kimi, tecrübeli hacı efendiler, mollalar, sabahleyin hemen kadir gecesinin hava atmosferine bakmakta, " bin aydan hayırlı" olan mübarek kadir gecesinin izlerini, alametlerini, varlığını sezmeğe çalışmaktadırlar.
Hele, o bin ay ki, Emevi saltanatının tamamına bedel, ondan hayırlı olan bir hoş alemi doya doya yaşamanın, kutlamanın, Kur'an'ı anlamanın erdemini yaşamaktadırlar.
Yaklaşan bayram manzarası, çarşıyı, pazarı, evleri, sokakları, caddeleri bir manevi cümbüş havasına çevirmiş, bayram şekeri satanların sesleri, esnafın bayram telaşesi ortama ayrı bir renk katmaktadır.
Bayram geceleri, eskiden annelerimiz ellerimize kınalar yapar, tülbentlere sarılır, o gece, " nasıl bir renk olacak" duygusu ile sabahı zor ederdik.
Sabah erkenden bayram namazı, tekbirler, tehliller, salavatlar ortamı bam başka alemlere götürür. Fazladan tekbirlerle kılınan bayram namazı, sonrasında, cemaatin saf saf olarak, büyüklerin ellerinin öpülmesi, küçüklerin yanaklarının okşanması ne güzel bir manevi manzaradır.
Evlere gelinir, evin annesi, gelin hanım erkenden kalkmışlar, çaylar demlenmiş, kahvaltı sofrası hazır, el öpmeler, bahşişler havalarda uçuşmaktadır.
Komşu ziyaretleşmeleri, akraba ziyaretleri , ortama bam başka bir hava vermektedir. Temiz, güzel bayramlık elbiseler, herkesin sırtında kendini göstermektedir.
Netice olarak;
Eski bayramlar, yeni bayramlar, gittikçe arayı açmaktadır. Kimi insanlar, günümüzde bayram tatili uzundur diye sahil bölgelerine, denizlere, pilajlara akın etmekte, mes'elenin takva cihetini bilen insanlarda, evinde, ziyaretlerine gelen insanlarla hoş sohbetler etmektedir.
Maalesef, edebi, adabı, erkanı bilen insanlarımız çok çok az kalmıştır. Ziyaretleşmelere gidiyoruz!.. Ev sahibinin elinde televizyon kumandası, ha bire kanaldan kanala atlamaktadır. Sorulursa cevap vermekte, sorulmazsa, kumanda harekatı ile iştigal etmektedir.
Zaten, yeni yetmelerin ellerinde " dokunmatik telefonlar" bulunmaktadır. Misafir kim, ne için gelmiştir? Onların pek de umurlarında değildir. Vallahi!.. Çok çok ayıp!..
Hatta, cep telefonlarının zararını, mazarratını camilerde, farzın içerisinde bile yaşamakta, telefona doldurulmuş olan " Mehter Marşı", " Abidik kubidik" müzikler eşliğinde namazlarımızı tamamlamaktayız..
Hoca efendiler, " Hakla irtibata geçer iken, halk ile irtibatını kes" uyarısına, ikazına rağmen, kim dinler hoca kardeşi?
Hasılı, devir değişti, ortam fena sıskaladı, nesiller " sos" vermekte! Allah, encamımızı hayır eylesin!.. Selam ve dua ile..
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın