ORGAN NAKLİ !..
" ( Ki) O size yalnızca leşi, kanı, domuz etini ve Allah'tan başkası adına kesilen ( hayvanı) haram kılmıştır. Fakat mecbur kalan kişi, haddi aşıp zorunlu miktarı geçmeden ( yemişse), bilsin ki Allah tarifsiz bir bağışlayıcı, eşsiz bir merhamet kaynağıdır." ( Nahl sûresi, âyet 115)
Bu dört yasak şu ayetii kerimede belirtilmektedir:
" O, size yalnızca leşi, kanı, domuz etini ve üzerine Allah'tan başkasının adı anılarak kesilen hayvanı haram kıldı. Kim bunlara mecbur kalırsa - iştahı kabarmadan ve haddi aşmadan- ona bir günah yoktur : Allah tarifsiz bağışlayıcıdır, eşsiz merhamet kaynağıdır." ( Bakara sûresi, âyet 173)
Söz konusu yasakların Kur'an'da geliş süreci ve kapsamııyla ilgili kısmen ayrıntılı açıklama En'âm sûresinin 145. âyetinin ilgili notunda yapılmıştır.
Kur'ân, tümü iniş sürecine yayılan bu tür âyetlerle, insanlar tarafından dindarlık gösterisi olarak yasakların genişletilip bunun da Allah'a izafe edilmesine ilkesel olarak karşı çıkar.
Çünkü, Allah tarafından yasaklanan şeylerin tamamı vahiyle açıklanmıştır. Allah tarafından çizilmiş haram kapsamını her genişletme girişimi; vahiy tarafından bu yetki gasbı olarak değerlendirilmektedir.
Bir dindarlık gösterisi olarak dahi yasakların genişletilmesine izin vermeyen Kur'ân, bu âyetin sonunda olduğu gibi zorunlu hallerde ilâhî yasakların geçici olarak askıya alınmasını, bu konudaki ilkeler zincirine eklemiştir. Bu da muhatabı , " din insan içindir" temel kuralına götüren bir yaklaşımdır. ( Kur'an Meali) Şu alıntımızı birlikte teati edelim:
" Organ nakliyle alakalı birebir delil bulmak mümkün değildir. Ancak bu gibi durumlarda benzer illetlerden veya makasıd-ı şer'iyye'den ( dinin temel maksadından) hareketle çözüm üretilebilir. Organ nakli yaptıran kimse hayati bir durumla karşı karşıyadır.
Yani hayatı söz konusudur. Ölüm-kalım söz konusu olduğunda Allah'ın hükmü şudur: " Bizatihi haram olan yiyecek ve içeceklerden haddi aşmadan ve başkasının hakkına tecavüz etmeden ölmeyecek kadar yemekte üzerlerine bir günah yoktur." ( 16'115)
Hayatın kurtulması için verilen bu ruhsattan hareketle, hayatı tehlikede olan birine kan nakli, organ nakli veya kemik iliği nakli gibi bir işlemin yapılmasında da her hangi bir sakınca yoktur. Allah, haram ettiğini darda kalan için meşrulaştırdığına göre hayatın kurtulması için elden gelen bir takım çarelere baş vurmak da aynı gayeye matuftur.
" Hastaya sorumluluk yoktur. Köre ve topala da sorumluluk yoktur. " ( 24'61, 48'17) hükmü, insanın sorumluluğunun içinde bulunduğu şartlarla paralellik arz ettiğini göstermektedir. Her hangi bir organından rahatsız olan kimsenin ıstırabının dindirilmesi için gerekenin yapılması gerekir.
Kanamalı bir hastaya kan vermek ne kadar gerekli ise böbreği iflas eden hastaya böbrek vermek de o kadar gereklidir. Bunu yapmakla hastanın ömrü uzatılmış, vermemekle de kısaltılmış olunmamaktadır.
Bizim bu müdahalemiz, hastayı sıhhate kavuşturmak için . Onun ne kadar yaşayacağı ise, Allah'ın bilgisinde ve elinde olan bir iştir. O, dilediğini dilediği kadar yaşatır. Vakti geleni de hiç kimse bir saniye daha durduramaz." ( İktibas, Şubat 2008, say. 47)
Ülke olarak, millet olarak, vatan toprakları olarak her daim organ nakline muhtaç bir milletiz. Yüce Allah'ın lütfetmiş olduğu bu nimeti niçin insanlarımız kullanmamaktadır? Çünkü, organ naklinin insan düşüncesine bir etkisi bulunmamaktadır. Onun içinhdir ki, inananla, inanmayan arasında bir durum söz konusu değildir.
Bilindiği üzere., din mevzuu insanın özgür iradesiyle seçmiş olduğu bir gerçektir. Parçalarla tezahür etmesi mümkün değildir. Tüm bunlar araçlar gibidir. Araçlar da iradeli, irade sahibi insanlar özgürce dilediği gibi kullanabilir. Bunun insandan veya hayvandan alınmış olması da fark etmez. İslam'a göre de bir sakıncası bulunmamaktadır.
Şu hususları da dile getirmekte fayda mülahaza ediyorum: Organ nakli mevzuunda, din adamlarına, Diyanet İşleri Başakanlığına büyük görevler düşmektedir. Bildiğim kadarıyla, ülkemizde eski Başkan Tayyar bey,. bu hususu gündeme taşıdığı zaman, bir hayli yorunlar, karşı çıkışlar olmuştu.
Çünkü, düşünemeyen, düşüncesi kıt insanlar, bu mes'eleye odaklanmamış, mes'eleyi günah odağına taşıyarak, bir başkasının organını almakta tereddüt göstermişlerdir. " Yarın Allah'ın huzuruna elsiz, gözsüz, kalpsiz, organsız çıkmak istemem. Veya bir başkasının organıyla Allah indinda hesaba çekilmek istemem" kabilinden yerli, yersiz iddialarla organ nakline karşı direnç göstermek, saflığın saflısı, aptallığın aptallığıdır.
Ancak, direnen insanlara şu hususlar düşmektedir. İstismara fırsat vermemek, Böbrek satıcılarına meydanı boş koymamak, organ naklinden zengin olmak isteyen üç kağıtçılara aman vermemektir. Hatta diyebilirim ki, organ nakli ticareti, simsarlığı, para kazanma mes'elesi ülkeler boyutunu aşmış durumdaır.
Hali vakti yerinde olan bir kısım simsarlar, organ nakilcileri,. gariban insanları satın alarak, onların sırtından para kazanılmakta, garibanları elsiz, kolsuz, böbreksiz vesaire bırakarak mağdur etmektedirler. Buna fırsat vermemek için, mez'ele kürsülere getirilmeli, hutbelerle irad olunmalıdır.
Bu nazik konunun perde arkasında kalması, dil ucuyla dile getirilmesi doğru değildir. Hastaneler, doktorlar, ilim adamları, bilim insanları, camiler, Müftü efendiler bu mes'eleye candan sahip çıkarak dar günleri, zor günleri, deprem anlarını pekala iyice düşünmelidirler.
Netice olarak;
Ülkemizde organ nakli mevzuunda zayıf, biçare, çaresiz kalmış bir miletiz. Bir hayli insanımız organ nakli beklemektedir. Kimi böbrek, kimi sair organlarından muzdariptir. Gelin görün ki, insanımız bu hususta duyarlı olmadığı icin bağış yapılmamaktadır.
" elsiz kalkarım", Kalpsiz kalkamam", "gözsüz kalkarım" endişesi ile Müslümanlar, organ nakline sıcak bakmamaktadırlar. Avrupa'da bile, Müslüman bireyler, sair milletlerden organ bağışı bekler iken, kendileri geride kalmış, vurdum duymaz haldedir..
Yanlış inanç, ileriyi görememe, gidişata, gelişmeye engeldir. Halbu ki, Batı insanlarından çok Müslümanlar hep ileri safhada olması lazımken, dünya müslümanları geriliği, ilkelliği tercih etmektedir.
Son söz olarak, elde Kur'an, dilde Allah emri var iken niçin geriyiz,. niçin İslam'ı yanlış anlıyoruz. İleri gitmek, çağı yakalamak için aydın din adamlarına , hakkı, Allah emrini korkusuzca duyuracak din adamlarına hasretimiz bulunmaktadır. Din adamları ileri atılırlarsa, organ simsarcılığı, böbrek pazarlığı olmayacak, zor günler bekleyen, yatalak olan insanlarımız rahata, rehavete kavuşacaktır.
Rabbimiz!.. Bizlere aydınlık günler lütfetsin!... Selam ve dua ile...
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın