Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

NAMAZDA HUŞU !..  

   " ( Ey bu hitabın muhatabı!) Sana vahyedilmiş olan bu mesajı izle ve ( başkalarına) ilet; ve namazı hakkını vererek kıl: çünkü ( hakkı verilerek kılınmış) namaz, ( insanı) belli başlı her tür çirkinlik ve kötülükten alıkoyar; ve hele Allah'ı anmak ve Allah'ın sizi anması  elbette en büyük ( boyutudur)! Zira Allah, işlediğiniz her şeyi bilir." ( Ankebut sûresi, âyet 45 ) 

     Ayetteki hitabın anlamı ve ilgili hitabın kapsamı, âyetin sonundaki " Tesna'ûn" kelimesinin çoğul gelişinden de anlaşılacağı üzere, muhataplarının tümüdür. Hemen arkadan gelen " çirkinlik ve kötülükten korur" ifadesi, âyeti Hazreti Peygamber'e hasredemeyeceğimizin bir delilidir 

     Zikrullah, dilsel açıdan her iki mânayı  da içerir. Son cümle, âyetin başındaki vahiyle ilgili cümleye atfen de okunabilir. Zikrullah tamlaması , farklı anlamlara açıktır. Bir önceki cümleye atfedildiğinde bu ifade, namazın " Allah'ı anma ve hatırlama" niteliğini, " çirkinlik ve kötülükten uzak tutucu" niteliğinden daha baskın olarak öne çıkaracak bir şekilde okunabileceği gibi, namazın nihai amacına bir gönderme olarak da okunabilir.

     ( Kur'an'da zikrullah'ın " namaz" yerine kullanılmasıyla ilgili bu ifade âyetin ilk cümlesine atfen okunduğunda, hem- namaz içinde ve dışında okunan- Kur'an'a , hem de ilâhî emre iman ve itaate tekabül eder.

     Namaz inen vahyin çıkan karşılığıdır. Namaz nüzuie karşılık miraçtır. Namaz Allah'ın gündeminde olmak için Allah'ın gündemine girmektir. Namaz, ibadetler mecmuasıdır. Namaz, dünya astarını âhiret atlasına günün beş vaktinde gök iğnesiyle dikmektir. ( Kur'an Meali) 

     Bu giriş bölümünden sonra, namaz hakkında şu hususları arzetmek istiyorum: Bilindiği üzere, namaz kılmaktan asıl gaye, kalple ve kalıpla yüce Allah'a yönelmek, Allah katına yükselip miraç etmektir. Tabii ki, gerçek namaz, kalple, düşünce ile, fikirle kılınan, tüm organların iştiraki ile huşu ve huzurun birleştiği namazdır. 

     Dolayısıyla, namazdan önce ve namaza hazırılık çok çok önemlidir. Namaz dışındaki şartlar namaz önceesi hazırlığın teyid ve tesisi içindir. Namaz dışındaki şartlar bilinen ve gizli ciheti ile tamamlandıktan sonra artık kalp ve kalıp namaza hazırdır. Artık mü'min namaza hazırdır. Artık kul Rabbin huzuruna çıkmak için hazır beklemektedir. 

     Namazda niyet !

     Bütün ibadetlerde olduuğu gibi özellikle namazda da samimi bir niyet, açık ve gizli, kalp uyanıklığı ve tefekkür büyük önem arzetmektedir. Namaazın davetin heybeti ve dehşeti düşünülmelidir. Ezan esnasında açık ve gizli yönleri ile kul ilahi huzura hazırlanmalıdır. 

     " Bilinmelidiri ki okunan ezan sesine süratle icabet edenler o büyük günde lütuf ve mülayemetle davet edilirler. Düüşünmeliyiz ki, eğer ezan sesini rağbet ve sevinçle, heyecanla karşılıyorsan, o büyük günde çınlayacak olan müjde ve kurtuluş nidasıdır. ", Dolayısıyla bu anlam bağıntısı Rasuulullah (sav)'in: " Ezan ve namaz ile bizi rahatlandır ya Bilâl"  anlamındaki hadis ile teyid edilmektedir. 

     Namaz kılmaya icabet ederken niyetini halis muhlis ve zengin tut. İşlenmiş bir çok günahlara, isyanlara rağmen, münaacaat için bütün imkanları sana veren Allah'tan korkmak, vermiş olduğu nimetlerine şükretmek emirlerine itaat edip yasaklarından kaçmağa azmederek mükemmel bir namaz kılmaya kararlı olunmalıdır. 

      Namaz kılan mümin, Allah'ın huuzurunda olduğunu bilmelidir, düşüünülmeli iki, huzuru ilahide mahcubiyetten alınlar terlemelidir. İlahi haşyetten vücut titremeli ve korkudan benzin sapsarı olmalıdır. Çünkü, namaz için edilecek niyetin manası budur. 

     Kıbleye yönelmek!.. 

     Niyet ettikten sonra namaz için Kabe'ye yönelmek tam manasıyla tüm kötülüklerin terkini ifade etmektedir. İnsan kaalıp yönüyle kıbleye yönelirken kalp yönüyle günlük ve dünyeci hatıralar, meşguliyetler, telaşeler arasında kalmak, namaz ruhundan uzak , çdk kötü, çirkin bir çelişkidir. 

     " Senden asıl istenen kalbini masivadan sıyırıp Allah'a ve O'nun emirlerine bağlamaktır. Bu açık teveccühler,  deruni hisleri harekete geçirmek ve kalbi isyan etmemesi için zaptedip muayyen bir cihette durdurmak içindir. Çünkü organlar tabii hareketlerinde kalbi kendi eemirlerine alır ve onu da Allah yolundan ayırabilirler. Öyle ise yüzün Kabe'ye yöneldiği gibi kalbin Allah'a yönelsin. Kalbinde Allah'a teveccühü için tüm kötülüklerden ayrılması şarttır." 

     Aziz peygamber efendimiz  bir hadis-i şeriflerinde, " Kul namaza kalktığı vakit nefsi, yüz ve kalbi Allah'a teveccüh etmişse, yeni doğmuş gibi günahlarından ayrılmış olduğu namazdan çıkar".  Şu hususu kat'iyyen unutmayalım. Kul olmanın zirvesini ifade eden namaz Allah'a kulluk halindeki bütün mahalukatın ibadetinii de sembolize eder. 

      Bu hali, namazın her halindeki rüknünde ibretle, tefekkür etmek mümkündür. Çünkü, bütün maahlukatın tesbihi mükellef kulların zikri ve duası her tür ve şekli ile anlam ve muhtevası ile kılmış olduğumz namaz iiçinde toplaanmıştır. Bu bilinç içinde akıl ve kalbin iiştirakı ile namazı kılmak esastır. 

     İftitah Tekbiri!.. 

     İlk tekbiri almak için eller kaldırılınca, her türlü kötü düşünceyi, masivayi artık arkaya attığımızı, kalbî olarak top yekün dünyadan ve dünyevi telaşlardan geçtiğimizi ilan etmiş oluyoruuz. Bu hal namaz içersinde huşu ve huzurun şartı ve gereğidir. 

     " Allahü Ekber", " Allah her şeyden büyüktür" dediğimiz zaman kalbin, dilini yalanlamasın. Şayet gönülde Allah'tan başka büyük bir şey kabul ediyorsan her ne kadar sözün doğru bile olsaAllah senin  yalan söylediğine şahitlik eder. 

     Eğer arzu ve emeller, eğilimler, düşünceler Allah'ın emirlerine galebe çalmışsa , sen Allah'tan daha çok nefsine itaat ediyor ve Allah korusun Allah ittihaz ediyor, o zamanda senin " Allah Büyüktür" sözün kuru, yavan bir laftan ibaret korkulur. O zaman kalp dilden ayrılmış olur. İşte, böyle bir hal ve ahval tehlikeli, Raabden af ve mağfiret istenmezse hakikaten tehlikeli bir hal olur. 

       Anlaşılıyor ki, namaz, Allah için nefisle bir mücadele halidir. Söz konusu bu mücadeleye kalp, fikir, bütün organlar iştirak etmelidir. 

     Namazda kıyam !.. 

     Bilindiği üzeree, namazın rükünlerinden kıyam, ayaktayken ibadet eden bütün mahlukatın ibadetlerini sembolize eder. Ağaçların, nebatatın ve bütün yaratılmışların ayaakta , lisani halleerle ibaadet ettiklerini sembolize eder. 

     " Buna göre, en üstün ve en şerefli organı olan başını huzuru ilahide  mütevazi bir şekilde eğmeli, bu durumu kalbinin de tevazu edip, kibirden uzaklaştığına bir delil teşkil etmelidir. Aynı zamanda bu kıyam iile sual ve cevap için huzuruu ilahiye arz olunacağını , kıyamın dehşetini hatırlamalısın. 

     Böyle bir durum huzuru ilahide olduğunu düşünerek azamet ve celanının gücünü idrakten aciz isen hiç olmazsa onun huzurunda zamanın büyüklerinin huzurunda durduğun gibi durmalısın. Bir beşer olan amirin, memurun huzurunda iliklenip duruyorsanda, Allah'ın huzurunda nasıl pespaye, lakayt bir şekilde durup kıyamda durursun...

      Halbu ki, korkulmaya değer ancak Allah'tır diyerek azgın nefsini hesaba çekmeli, müaheze etmelisin!.. Onun içindir ki, büyük sahabi Resulullah (sav)'e sorar: " Allah'tan haya nasıl olur?" diye sorar. Efendimiz Peygamberimiz: " Kavim, kabilen arasında iyi tanınmıış bir kimseden utandığın gibi Allah'tan öyle utanacaksın." buyurmuşlardır. Onun içindir ki, namazda kıyamın anlamı huzur ve huşu açısından böyledir. 

     Namazda Kıraat!.. Namaazda okumak yani kıraat, bütün yaratılmışlaarın ortak olan tesbihat, zikir ve münacaatın ifadesidir. Dilden çıkan söz, akl-ı selimle tefekkür süzgecinden geçirilmeli ve kalp ile tasdik eedilmelidir. Namazada Kur'an okumanın adı olan kıraatta insanlar üç kısımdır: 

     l- Namaz kılanın dili Kur'an okur, ama ne okuduğundan kalbinin haberi bile olmaz. Böylesi kimselerin namazlarından sadece yorgunluk kalır. 2- Okurken baaaşakasından duyup dinler gibi dilinin okuduğunu kalbide dinler ve  anlamış olur. İşte böylesi kimselerin adı Ashab-ı Yemin yani iyilerdir. 3- Kalplerii dillerine değil, dilleri kalplerine tabii ona mütercim olanlar. Böylesi bir durumda namaz kıraatında mukarrebleerin makamıdır. 

     Netice olarak;

     Yukarı satırlardan beri anlatıldığı gibi, Dilin kalbe hocalık etmesiyle, kalbin emrinde olmak suretiyle kalbe tercümanlık etmesi arasındaki fark hakikaten büyüktür. 

     Demeke ki, namazda huşu ve huzur, beden kalıbındaki ruhun aynısıdır. Namaz kılınların namazdan nasibi , huşu ve huzurdan müstefid olması nisbetindedir. Ne muutlu, kutlamak istiyorum, huşu ve huzura muvaffak olanlara, olabilenlere!..

    Gönlümüz arzu ediyor ki, kıraatlar bilinerek, anlaşılarak okunsun, okundukça kalpler haşyetten, Allah korkusundan titresin!.. " İyyake'nabudu ve iyyake nestaîn".Derken dünyevi faniiler elin tersi ile itilmiş olsun, Kul ile Allah arasına kimseler girmesin!..

     Mal, mülk, dünyalık, makam, mevkii veya falanca, filanca girilmez noktalara girmemiş olsunlar. " Efeendi hazretleri", " Şeyhim", " Üstadım" maceracılığı bu alanlara müdahil olmasınlar. 

     Allah'ü Teala, bizleri böylesi kullar safından eylesin!.. Namazlarımızı kabul ve makbul eylesin!.. Selam ve dua ile...

     Şerafettin Özdemir 

Facebook Yorum

Yorum Yazın