Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

MÜSLÜMANLIĞIMIZ İLE NEDEN YÜZLEŞMELİYİZ?

" ( Ey müminler!) Yoksa siz, sizden önce gelip geçenlerin başına gelenler size de gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Yoksulluk ve sıkıntı onlara öylesine dokunmuş ve öyle sarsılmışlardı ki, nihayet Peygamber ve beraberindeki müminler: Allah'ın yardımı ne zaman! dediler. Bilesiniz ki Allah'ın yardımı yakındır. " ( Bakara sûresi, âyet 214 )

Zikredilen bu ayeti kerimeye göre, Hendek harbinde Müslümanların çektiği sıkıntıları dile getirir. Diğer bir rivayete göre, Uhud savaşı ile ilgilidir.

Bir başka rivayete göre ise evlerini, mallarını ve yakınlarını Mekke'de bırakıp çeşitli sıkıntılara katlanarak Medine'ye hicret eden Müslümanları teselli için nazil olmuştur.

İşte, ayeti kerimede beyan edildiği gibi, Asr-ı Saadet Müslümanları İslam'ın intişarı için, yayılması için, tüm imkanlarını kullanmışlar, zaman olmuş evlerinden, barklarından ve canlarından vaz geçerek, İslam'ın yeryüzüne yayılmasını sebep olmuşlardır.

Onun içindir ki, değerli okuyucum!.. Müslümanlığımızla yüzleşme zamanı gelmiştir ve geçmektedir!.. Yani, taklit, mukallit, körü körüne birilerine, şeyhlere, mollalara öykünme, onların her dediğini tutma, onların hikayelerini baş tacı etme dönemi nihayet sona ermiştir..

Artık, soran, her şeyi sorgulayan bir Müslüman ve Müslümanlıkla karşı karşıyayız.. Çünkü, bu bizim kul olarak hakkımız, hem de Allah'ın emirleri, Resulullah'ın öz yaşantısıdır..

Her şeyi sorgulamalıyız!.. Ama her şeyi!.. Kur'an'ın; anlaşılmadan okunmasını, mevlidin Kur'an'laştırılmasını, uydurulan kandil gecelerini, camilerimizde her hafta cuma akşamları kıyılan sahte nikahları, cuma namazından sonra kılmış olduğumuz " Zühr-i ahir" hurafelerini bile sorgulamak zamanındayız!..

Hanım cemaatlerin, cuma namazından niçin kovulduklarını, cenaze namazlarına yaklaştırılmamalarını sorgulamalıyız.. Sorgulamalıyız ki, annelerimiz, hanımlarımız insan olduklarını, köle olmadıklarını, onlarında bizler gibi Allah'ın kullarını olduklarını bilerek kulluk yapsınlar!.

" O halde seninle beraber tevbe edenlerle birlikte emrolunduğun gibi dos doğru ol! Aşırı da gitmeyin. Çünkü O, sizin yaptıklarınızı çok iyi görendir." ( Hûd sûresi, âyet 112 )

Hani, Ashab-ı kiramdan rivayet edildiğine göre Kur'an'da Resûulullah 'sav) için bu âyetten daha şiddetli bir âyet inmemiştir. Resûlullah (sav) buyurmuştur ki:

" Beni, Hûd sûresi kocalttı!" Çünkü bu sûrede ona " emrolunduğun gibi dos doğru ol!" denilmişti ve bu kolay bir iş değildi. Allah Teâlâ yalnız ona değil, onunla beraber müminlere de aynı istikameti emretmektedir.

Çünkü, ayetten anlaşılacağı üzere, Müslüman, her zaman ince düşünen, Müslümanlığı titizlikle yaşayan kimse demektir. Yani, Müslüman, biraz yalan söyleyen, faiz yiyen, tefecilik yapan, fuhuş yollarında kendisini heba eden değildir..

Varlıkta, yoklukta, darlıkta, zorlukta her dem, her an, Allah yolunda yürüyen, elinde Kur'an'la bütünleşen insan demektir. Onun hayatında, hurafe yoktur!.. Onun taklit edeceği insanlar sahabe-i kiramdır.. Çünkü,

Hurafe sahteciliği, Müslümanlara çok çok pahalıya mal olmuş, İslam kitlelerinin çok çok zamanlarını boşuna harcamasına sebep olmuştur. Oysa, sahabe-i kiramın hayatında uyduruk dincilik, safsata, hikaye türü şeyler yoktu..

Onlar, Kur'an'ı; anlayarak okuyor, emirlerini hayatlarına taşıyorlardı. Emirlerini yaşamadıkları ayetleri dillerine dolamıyorlardı. Ne mezarlara götürüyor, nede 7,40 ve 52 nci gün ve gecelere satıyorlardı!..

Nede, bin bir hatim merasimleri, nede peygambere " dört milyon salavat" üç kağıtçılığına müptela oluyorlardı.. Yaşamış oludkları çağda, gününde vahyedilen ayetleri hemen ezberliyorar, sonrasında ise, ayetin içeriğini hayatlarına götürmüş oluyorlardı..

Netice olarak;

Müslümanlığımızı sorgulama, İslam'ın neresindeyiz? fikirin teati etme zamanı çoktan geçmiştir!.. Çünkü,

İslam'ın özünde ve ruhunda kandil aldatmacası yoktur, mevlid safsatası bulunmamaktadır. Zamanımız, anaştırma, eleştirme, öğrenme, takip etme, taklidi bırakıp tahkike yapışma zamanıdır!..

Tahkike yapışmadan, şu ana kadar yaşamış olduğumuz İslam; ümmeti yarı yolda bırakmış, bu gün belini bükmüş, silkinip, kendisine gelemez hale düşürmüştür. Ayette buyurulduğu gibi:

" İşte böylece sizin insanlığa şahitler olmanız. Resûl'ün de size şahit olması için sizi mutedil bir millet kıldık. Senin ( arzulayıp da şu anda) yönelmediğin kıbleyi ( Kâbe'yi) biz ancak Peygamber'e uyanı, ökçeleri üzerinde geri dönenden ayırdetmemiz için kıble yaptık. Bu, Allah'ın hidayet verdiği kimselerden başkasına elbette ağır gelir. Allah sizin imanınızı asla zayi edecek değildir. Zira Allah insanlara karşı şefkatli ve merhametlidir." ( Bakara sûresi, âyet 143)

Hani, tefsircilere göre, kıyamette milletler peygamberlerinin tebliğatını inkar ederler. Yüce Allah, peygamberlerden tebliğ ettiklerine dair delil ister. Bunun üzerine Muhammed ümmeti getirilir ve onlar buna şehadet ederler.

Onlara " Siz bunu nereden öğrendiniz?" diye sorulur. Onlarda " Kur'an'dan ve Resûlullah'tan öğrendik" derler. Nihayet Resûlullah getirilir ve o da buna şahitlik eder. Selam ve dua ile..

Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın