Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

MÜSLÜMANLIĞI; AKİF GİBİ DÜŞÜNMEK VE YAŞAMAK!.. 

     " Bırakın matemi, Yahu! Bırakın feryadı;
        Ağlamak fayda verseydi , babam kalkardı!..
        Göz yaşından ne çıkarmış? Niye ter dökmediniz?
        Bari müstakbeli kurtarmaya bir azm ediniz,
        Ye'se hiç düşmiyecek zerrece imanı olan
        Sade siz derdi bulun, sonra kolaydır derman."  ( Safahat)

     Her şeyden önce, müslümanlığı Akif gibi yaşamak, onun yaşam tarzını bilmek, anlamak ve sonrasında da tıpkı onun gibi yaşamak için bizlere emanet etmiş olduğu Safahat'ı okumak, enine, boyuna tetkik etmek lazımdır.

     Onun Kur'an anlayışını, düşüncesini, dünyaya meyletmediğini bilmek, öğrenmek gerekir. Yoksa, sadece onun ölüm yıl dönümü olan 27 Aralık günlerinde, 12 Mart günlerinde İstiklal  Marşının kabul edildiği tarihi anmak, Akif'i anlamamak, onun dünyasını bilmemektir. 

     Akif'in, çalışma azmini, ilme verdiği önemi, kader anlayışını, terakkiyi, ileri gitmeyi bilmek, cehaleti, geri kalmışlığı, bâtılı, hurafeyi nasıl yerden yere vurduğunu, üzerinde ömür tükettiğini bilmek ve anlamak işimiz olmalıdır. 

      Çünkü, onun dünyasında gerilik, cehalet bulunmamaktadır. O istiyordu ki, Müslümanlar, envai çeşit icadlarda bulunsunlar, keşif sahibi olsunlar, fabrikalar ala bildiğince çalışsın. teknoloji, çağdaşlaşma, ilerii gitme, medeni alanlarda hep Müslümanlar ön saflarda bulunsunlar.

    Her Müslümanın elinde Kur'an bulunsun, o Kur'an'ki, yukarılara asılmasın, elden ele, dilden dile dolaşsın, anlamı, meali her kesim tarafından gündemde tutulsun. 

       Aziz Kur'an bir mezarlık kitabı olmasın, sadece kabir başlarında anlamını anlamayarak okunmasın!.. Ölülerden  çok yaşayanlar Kur'an'la hem hal olsunlar!.. Sözün burasında, bu hususlarda bilge insan Aliye İzzet'i dinleyelim: 

     " ... Bizim başta sorduğumuz " İslam halklarının gerilemesinden dolayı sorumlu olan İslam mıdır?" sorusu artık galiba ters olarak karşımıza çıkmaktadır: Söz konusu gerilemenin sebebi şahsî ve toplumsal hayattan İslam'ın dışlanması olmasın? Bu soru, bizi, bu makale başında ortaya konulan ikinci şartı değerlendirmemize sevk etmekte: Müslümanlar İslam'ı hiç takip etmekte midirler? 

     İslam zulme karşı direniş ve cesaret ister. Şura suresinin 39 . " Yine onlar, haksız bir saldırıya muhatap olduklarında meşru müdafaa için yardımlaşırlar." ayetine göre zulme boyun eğen kimselerin Müslüman olmayacağı hükmü çıkarılabilir.

     Yani buna kesin olarak Kur'an davet eder ve bununla alakalı İslam geçmişinde binlerce örnek vardır. Ancak Müslüman toplum ödleklerle ve yerli veya yabancı olsun iktidar sahiplerine yağcılık yapan kimselerle doludur. 

     Moğolların hazırladığı mezbehaneye sakin, direniş göstermeden ve koyun sürüsü gibi yürüyen Bağdat'ın binlerce vatandaşı ( ve sadece onlar  değil) kesin olarak artık Müslüman değillerdi.

     İslam alkolü yasaklamıştır fakat o arkasında aile ve sosyal alanlarda yıkım bırakarak birçok Müslüman ülkesinde üretilmekte ve içilmektedir. İslam bütün Müslümanların kardeşliğini farz kıldı fakat Müslümanlar birlik değiller, hatta başkalarının hesabına aralarında savaş yapmaktadırlar.

     İslam kadına, insan şerefi , yüksek derecede bağımsızlık ve bazı konularda tam eşitlik tanımıştır. İslam'ın ilk yıllarında Müslüman kadınlar kocaları savaşa giderken arkalarına gitmez ve onlaraa çığlık atarak cesaret verici hareketlerde bulunmaz mıydı? ( mesela 634 yılında Heraklius'a karşı kesin zafer olan Yermuk savaşında). 

     Dünyanın en eski Üniversitesi - Fas'ta bulunan Kayravan Ümiversitesi ( 1960 yılında bu üniversitenin 1100 yıl dönümü kutlandı) İki Müslüman kadının  vakfıdır. Buna karşın bazı Müslüman ülkelerindeki Müslüman kadının durumu, kadını ezme ve ona baskı örnekleri adeta okul misali oldular. "  ( İktibas, A. İzzetbegovic, Ocak 2011, say. 45)

     Yukarı satırlarda izah edildiği gibi, merhum Aliya'nin görüşleri ışığında mevzuya nazar edecek olursak, bu bir İslam büyüğü olan Akif'e ve Aliya'ya hak vermemek mümkün değildir. 

     Ne acı ki, günümüz dünyasında bulunan bir kısım lanetli kalemler, ne İslam'ı anlamışlar, ne Kur'an'ı, nede böylesi Kur'an insanı ve fikir adamlarını idrak edememişler, anlayamışlardır. 

     Akif merhum ve Aliya istiyordu ki, alemi İslam kalkınmış, çağı yakalamış, her türlü ilerlemeyi alemi İslam yapmış olsun!.. Heyhat!.. Günümüz dünyasında böylesi arzu edilen hususlar olmamış, Müslümanlar, İslam'ı anlayamamışlar, Kur'an'ın gerisinde kalmışlardır,

     Netice olarak;

       Mü'minler, ye'si, ümidsizliği, geri kalmışlığı ber taraf ederek ileriye, daha ileriye koşmak zorundadır. Elde Kur'an, kalpde iman , gönülde İslam aşkıyla coşarak, heyecanlı bir halde geriliği, geri kalmışlığı yenerek çağın fevkıne çıkmak zorundadır.

     Akif'in ne tür sevdalı, millet aşıkı, vatan sevdalısı, Kur'an mü'mini bir insan olduğunu bilmek zorundayız. Onun yüce şahsiyetini  yediden yetmişe herkes okumalı, ümmet ve miletimiz bilmelidir. 

     Müslümanlar, böylesi inkılapçı insanların, düşünürlerin, mütefekkirlerin hayatlarına baktıkları zaman, bu inkılapları hayatlarında tatbik ettikleri zaman görülecektir ki, ne denizlerde boğulma olacak, nede Müslümanların cesetleri sahile vuracaktır. 

      Kadınları özgür olacak, İslam'ın emirlerini doyasıya yaşayacaklar, camilerden kovulmayacaklar, cuma günleri, cenaze duasında, bayram namazlarında mescidlere teşrif edecekler, yetişen neslimize annelik yapacaklardır.

     Bunu icra ettiğimiz an, Akif'i anlamış olacağız. Yoksu, Akif'in kuru bir şair olmasından öte bir milim bile adım atmış olmayacağız!.. 

     Rabbimiz!.. Tüm İslam aydını insanların makamını cennet, arkadaşlarını sahabe-i kiram eylesin!.. Selam ve dua ile...

     Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın