MÜSLÜMANLAR; VAHYE GÖRE HAREKET ETMELİDİR!..
" Eğer siz kulumuza indirdiklerimize dair bir kuşku taşıyorsanız, haydi, hemen onun benzeri bir sûre getiriniz; ve eğer sözünüze sadıksanız , Allah dışındaki tanıdıklarınızı da yardıma çağırınız!" ( Bakara sûresi, âyet 23)
İslam'ın ve onun eşsiz kitabı Kur'an'ın vahyinden bu yana, mes'eleye dilbeste olursak görmüş oluruz ki, küfür ehli daima mahkum olmuş, batıl fikirlerin bünyesinde kahrı perişanlığı yaşamışlardır.
Ehl-i küfrün tüm gayretleri, direnmeleri hak ile yeksan olmuş, bütün rezilce yaşamlarına rağmen yine de inkarı, körü körüne direnmeyi devam ettirmişlerdir.
Çünkü, ehl-i küfrün cibilliyetleri bozuktur. Dünün küfür ehli olan tarihteki ataları mahvı perişan oldukları gibi, Asr-ı Saadet döneminin putçuları olan Ebu Cehilller, Ebu Lehep'ler ve zamanımızın çağdaş münkirleri de inatlaşmalarını, ayak diremelerini sürdürmektedirler. Şu ayeti celileye nazar edelim:
" Buna rağmen bir de kalkıp " Bu tehdit ne zaman gerçekleşecekmiş? Eğer doğru söylüyorsanız ( cevap verin de görelim" diyorlar." ( Yûnus sûresi, âyet 48)
Bu ve ardından gelen âyetlerin kıyamet ve âhirette atıf yapmış olduğu şu ayeti kerimeden anlaşılmaktadır:
" Sonunda, bilinci ters dönmüş kimselere denilecek ki: " Tadın bitimsiz azabı! Kazanıp durduğunuz şeyler dışında bir karşılık mı bekliyorsunuz?" ( Yûnus sûresi, âyet 52) )
Yani, âhireti dünya ile, kalıcıyı geçici ile , değerliyi değersizle ve hayrı hazla takas etmek, ters dönmüş bilincin sahibine oynadığı en tehlikeli oyundur. Şu alıntımızı dikkatlere sunmak istiyorum:
" İnsanlar dünyayı gerçek efendisine teslim etmeyi hiç düşünmemektedir. Çünkü yaşamlarından çok memnun ve bencilliklerinin zirvesindedirler. İlk insandan bugüne değin gelen vahiyler tetkik edildiğinde evrenin yasalarının çok güzel tanımlandığını ve vahye göre hareket eden insanların gerçekten cenneti yeryüzüne indireceklerini müşahede ederiz.
Yine Kur'an'da belirtilen ( 2/23, 10/38, 11/-13) ayetleri de tefsircilerin açıkladığı gibi bir edebi belagat üstünlüğünden ziyade Kur'an'ın ya da vahyin evrensel yasa örgüsünü -bize buna sünnetullah diyoruz- çok iyi kurduğunu bu yasalar gibi bir yazanın Allah dışında hiç kimse tarafından oluşturulamayacağını izah etmektedir diye düşünüyorum.
Kur'an'dan başka Tevrat'tan örnek verecek olursak Levililer, bap 19'un 9. ayetinden başlayan şu sözlere dikkat edelim. " Ve diyarınızın ekinini biçtiğiniz zaman, tarlanın köşelerini büsbütün biçmeyeceksin ve ekinden düşen başakları devşirmeyeceksin ve bağının yere düşen meyvesini devşirmeyeceksin.
Ve bağ bozumunu büsbütün devşirmeyeceksin; onları fakir ve garip için bırakacaksın; ben Allah'ınız Rabb'im. Çalmayacaksınız ve hile ile davranmayacaksınız ve birbirinize yalan söylemeyeceksiniz... Komşuna gadretemeyeceksin ve onu soymayacaksın, gündelikçinin gündeliğini bütün geece sabaha kadar yanında alıkoymayacaksın...
Hükümde haksızlık etmeyeceksiniz, fakirin hatırını saymıyacaksın ve kudretinin hatırına itibar etmeyeceksin ve komşuna adaletle hükmedeceksin..."
Ya da İncil'e bakacak olursak Markos, bap 9, ayet 35.." ... eğer bir kimse birinci olmak isterse, hepsinin sonuncusu ve hepsinin hizmetçisi olacaktır." Veya ayet 43: " eğer elin sürçmene sebep oluyorsa, onu kes; senin için hayata çolak olarak girmek iki elin olarak cehenneme sönmez ateşe atılmaktan iyidir.
Eğer ayağın sürçmene sebep oluyorsa onu kes; senin için topal olarak hayata girmek iki ayağın olarak cehenneme atılmaktan iyidir. Eğer gözün sürçmene sebep oluyorsa, onu çıkar senin için bir gözün olarak Allah'ın melekutuna girmek, iki gözün olarak cehenneme atılmaktan iyidir." ( İktibas, Ekim 2010, sayf. 42)
İşte, günümüz dünyasında hükümleri yürürlükten kaldırılmış bulunan Tevrat ve İncil ayetlerinden anlıyoruz ki, vahiyle yaşamak, onun emirleri ile yaşamak en güzel hayat düsturu böyle iken, ya son kitap ve ilelebed yaşayacak olan Kur'anî eminler tutumumuz nasıl olmalıdır? Şu ayeti kerimelere dikkat edelim:
" Başınıza gelen her musibet, kendi ellerinizle yaptıklarınızın sonucudur; üstelik O bir çoğunu da affetmektedir. " ( Şûrâ sûresi, âyet 30)
" Siz Onu daha yeryüzünde atlatmaktan acizsiniz; ( âhirette) ise Allah dışında ne candan bir dost, ne de işe yarar bir yardımcı bulacaksınız." ( Şûrâ sûresi, âyet 31)
" Eğer Allah insanları yapıp ettikleri yüzünden ( hemen) hesaba çekecek olsaydı, yer yüzünde bir tek canlı ( insan) bırakmazdı; ama onları sonu yasayla belirlenmiş bir süreye kadar erteliyor; fakat süreleri dolunca artık anlarlar ki, Allah kullarını her daim görüp gözetmektedir. " ( Fâtır sûresi, âyet 45)
" Tüm bu ayetler modernizmin ve diğer ideolojilerin kabul etmediği, içine sindiremediiği davranışları insandan bekler. Bencil duygular kötü sistemlerini yıkar takvaya dayalı bir üstünlük oluşturur.
Diğer ideolojiler ise insanı sahte bir tanrının kucağına itiverir. Örneğin modernizm insanı dengenin ve ölçünün tanrısı Apollo'nun hükümranlığına davet etmektedir. Aydınlamacı akıl akılcı bir toplum değil, yönetilen bir toplum üretmektedir.
Akıl ve diğer karşıtlığı bu üretimi beslemekte, aydınlanmanın önerdiği özgürleşme, hapsedici sonucu beraberinde getirmektedir. Ve modernizmin insanı maddenin tutsağı yapmıştır. Kendi elleriyle kurdukları dünyadan yine ilk kaçmak isteyenler de kendileri olmuştur.
Elit azınlığın mutlu olduğu geri kalan yüzde doksanlardaki halkın asgari geçim seviyesinin altında olduğu, açlığı, zührevi hastalığı, deliliği bol olan bir dünyaya kuruldu. " (A.g.d.)
Netice olarak;
Yukarıdan beni anlatıldığı gibi, 21 nci asrın Müslümanlarının hayat tarzı vahye göre olmalıdır. Olmalıdır ki, insanlık huzurlu, rahat ve mutlu yaşasınlar. Hırsızlık olmasın, fuhuş bulunmasın, insanlar insanları aldatmasın, eğri-büğrü yollar neşvü nema bulmasın.
Zaten, bilinen; yaşanan hadiseler de tamamıyla vahiysiz yaşadığımızdan olmaktadır. Bunu bilenler biliyor iken, bilmeyenler de vahyin lezzetine, eşitliğine, adaletine sığınmamış insanlardır.
Umarız ki, Müslümanlar, dünyayı imar etmek için vahye sarılır, kardeş olur, kardeşçe yaşamanın yolununda buradan geçtiğini anlamış olurlar.
Vahiysiz, Kur'ansız yaşayan bir millet ve toplum sağır olmuş duygusuz kalmış bir topluluktur. Öyle ise, insan, nasıl sair varlıklar gibi yer, içer ve zevk sahibi olabilir ki? Çünkü, insanın bunu bilmesi, anlaması, yanlış yolda olduğunu idrak etmesi gerekir.
Rabbimiz!.. Bu aziz milletin birini bin yapsın, tertemiz nesillerine iman kuvveti, vahiy beşareti nasip eylesin!.. Selam ve dua ile...
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın