MÜSLÜMAN ŞUURLU İNSANDIR !..
" De ki: " Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, dirimim ve ölümüm âlemlerin Rabbi olan Allah içindir." ( En'âm sûresi, âyet 162)
" Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere çağırdığı zaman , Allah'a ve Resulü'ne icabet edin. Ve bilin ki muhakkak Allah, kişi ile kalbi arasına girer ve siz gerçekten O'na götürülüp toplanacaksınız." ( Enfal sûresi, âyet 24 )
Malum olduğu üzere, mübarek Ramazan ayının ilk on günü içerisindeyiz ve onu dolu dolu yaşamaya, idrak etmeye, nefsimizde, aile bireylerinde yansıtmaya çalışıyoruz.
Tabii ki, kimi zaman olmaktaki, kendimizi sorgulayamıyor, nefsimizin cici gösterdiği şeylere, enaniyetimize, kaprislerimize mağlup oluyor, düşüncelerimizi, duygularımızı, davranışlarımızı, hayat görüşümüzü, iş ve ev halimizi hesaba çekemiyoruz. Örneğin;
Zenginlere vermiş olduğumuz iftarlar!..
" Zenginlere verilen iftar denizdeki balığa su vermek gibidir, şovdur. İftar yetimlere, yoksullara, kimsesizlere ve fakirlere verilir."
Oysa, iftar sofralarına fakirler, garibanlar, kıt kanaat geçinenler lütfen gelmiş davet edilmiş bulunsaydı, yetimler, şehid çocukları iftar sofrasının etrafında bir hale gibi çepe çevre sarılmış bulunsaydı, elbette ki, onların memnuniyetleri, duaları, sevinçleri bizim sevincimiz olacak, sofralar dualarla hitame erecekti. Onun içindir ki;
" Hayat dinden uzak, din hayattan uzaklaşmış. Adeta başka bir dünyada, başka bir zaman diliminde yaşıyormuşuz duygusu verecek yaklaşımlar görmekteyiz.
Bu gün hayata baktığımızda her şey var.. Ama hiç bir taş yerine oturmuyor. Müslüman çok, namaz kılan az. Namazı kılan var ama o namazı onları kötülükten ve aşırılıktan korumuyor.
Bu işte bir bit yeniği var demek zorunda kalıyorsunuz. Müslümanlar Kur'an'ın mana ve maksadını bırakınca elde sadece Kur'an'ın metni kalmıştır. Bir kadın okuyucu fetva köşesi yazan hocaya ekmeği bıçakla kesmesinin dini hükmünü soruyor.
Hoca da bu soruyu ciddiye alıp, kesilmesine cevaz verenler de var ama siz tercihen kesmeyin, mealinde bir cevap veriyor. Şimdi siz söyleyin, böyle bir dini anlayış, dini cevap hangi sorunumuzu çözüyor, hangi ihtiyacımıza cevap veriyor?
Başka bir fetva ise eşinden mutfakta kullanmak üzere bir çırpıcı veya karıştırıcı isteyen bir kadın okuyucuyla ilgili. Bu okuyucuya cevap olarak Hz. Fatıma'nın un öğütürken el değirmeninde ellerinin su topladığı hatırlatılıyor.
Hz. Fatıma babası olan Hz. Muhammed'ten kendine yardımcı olmasını istediğinde, Peygamberimizin (s) bu isteği karşılamadığı anlatılıyor. Bizim genç kız ve kadınlarımızın da Hz. Fatıma gibi davranmaları isteniyor.
Bu fetvalardan bir eğitim modeli çıkarmak mümkün müdür? Böyle bir şey bizi tuhaf durumlara düşürür. Eleştirel pedagoji açısından böyle bir " rol model" sorun yaratır. Bu kadıncağıza bu çağda el değirmeninde un öğütmeyi mi salık vereceğiz?
Bunu da din ile desteklemek, dinden delil getirmek, örnek üretmek çağ dışı değil mi, sizce? Bu yolla "asr-ı saadet"i çağımıza getirmek mümkün mü?" ( İktibas, Mart 2011, N. Erden, sayfa 30)
Ah Aksu Televizyon kanalı ah!..
Kendi İl'imin kanalı olmasına rağmen bu kanalın proğramlarına, haberlerine bile bakmıyor, izlemiyorum. Niçin ve neden?.. Çünkü, herkes Ay'a giderken, K. Maraş Aksu kanalı yaya kalmıştır.
Hani, meşhur " Seadeti Ebediyye" isimli ilmihalin müdavimleri, yazanları, çizenleri, konuşanları, sürekli hurafe uyduranları bulunmaktadır. Bu zümrenin apayrı dini görüşleri, uydurukları, ipe, sapa gelmez görüş ve düşünceleri bulunmaktadır.
Yani, " İhlas", " TGRT" ve Enver Ören'in çömezleri!.. Ülkemizin aydın İslamcı kesimleri bunlardan şiddetle kaçar iken, fikirlerine, uydurmalarına sürekli itiraz ederken, Aksu televizyonun ileri gideceğine, bu zümreden bir adamı davet ederek, proğram yaptırmasını kabul edemiyorum.
Mes'elenin kökenine inilecek olunursa, üstad Necip Fazıl'ın; büyük alim Hamidullah'a " Baidullah", Mevdudi'ye " Merdudi", diye söz söylediği bilinmektedir. Hatta, iman şairimiz Akif'i bile bir hayli suçla, dini dışı ilan ettiği, mezhepsiz diye yaftaladığı bilinmektedir.
Sonuç olarak;
Maalesef, " sıkışınca yalan söyleyebilen, kafası bozulunca küfür edebilen dara düşünce faiz yiyebilen, ilk fırsatta kul hakkına girebilen, tıpkı bir Çin malı gibi, görüntüsü muhterem, dayanaklılığı, etkisi sıfır bir Müslümanlık yaşıyoruz."
Yukarı satırlarda ifade edildiği gibi, Resulullah (sav)'in; " Kızım Fatıma! Babanın peygamberliğine güvenme! Öyle bir mahkeme var ki, ben bile sana torpil yapamam" diyen bir peygamberin ümmeti şeyhinden şefaat bekliyorsa peygamberini anlamamış demektir." Onun içindir ki,
Müslüman sorumlu insandır!. Hem de her halinden, oturmasından, kalkmasından, yemesinden, içmesinden evinden ıyalinden, çocuklarından ve milletinden sorumlu ve mes'ul insandır.
Müslümanın sorumlu insan olması hasebiyle, neye inandığını bilecek, inancının kritiğini yaparak, "İnancım Kur'an üzere midir?" sorusunu sık sık kendisine sormalı, aksak, eksik, eğri, büğrü yolları terkedecektir!.. Selam ve dua ile..
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın