Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

MEVLİD'İN TARİHÇESİ

MEVLİD'İN TARİHÇESİ VE FIKHî DURUMU !.. 
     Mevlid okumak, okutmak, adamak, sünnet merasimlerini, düğünleri, ölülerin ruhlarını mevlid okutmakla yad ader, 7 nci, 40 nci ve 52 ci geceleri bu gelenekle süsleriz!.. 

     Mevlid; milletimizin olmazsa olmaz tatbikatıdır. Kandil gecelerinin vaz geçilmez, onsuz olmaz bir uygulamasıdır. Şehidlerin arkasından onu okur, ruhlarının taziz ederiz!.. 

     Ama, bir gün olsun, hacısı, hocası, bileni, bilmeyeni, okuyanı, okumayanı düşünmüş müdür acaba? Mevlidin, dini, Kur'anî, Nebevi ve İslam fıkhındaki yeri nedir, ne değildir araştırılması, soruşturulması yapılmış mıdır, yapılmamış mıdır?

     Sanmıyorum.. Başta, Başkanlığımız olmak üzere, bu keyfiyete tenezzül etmemiş, bir bakıma Müslümanları " nötr" kitleler olarak görmüş olduğundan  ötürü, böylesi bir sorgulamayı yapmamış ve yaptırmamıştır. 

     " Mevlid'in, Osmanlı döneminde resmi olarak kutlanmasının üzerinden yaklaşık beş asır geçmesine rağmen, hala sevilerek okunmaktadır. Mevlid kasidesinde, hadis ve rivayet ilmi cihetiyle içerdiği hataları ise fıkhetmeden okuruz.

     Rasuulullah'ın (sav) sevgisine verilen değer sebebiyle de " Mevlid", bu yönüyle incelenmeye muhtaçtır. Halkın bu  kasideyi ( Vesiletu'n-Necât) şevkle dinlenmesinin önemli sebebi, âlimlerin onun övgü dolu sözlerinde " hadis ilimleri"ne muhalefet ciheti üzerinde durmayışlarındandır.

     Bundan daha önemli olan husus ise, Osmanlı'da olduğu gibi, Cumhuriyet döneminde de devlet otoritesinin bunu meşru görmüş olmasıdır. Bu sebeple de ilim ehlinden kimse bunun üzerinde hatırı sayılacak bir şekilde durmamış ve başını ağrıtmak istememiştir.

     ....Çocukluğumuz, bu ülkede ihtilallerin, darbelerin ve iç kargaşaların gölgesinde bir rüzgâr gibi gelip geçti. Derken, kaderin rüzgarı bizi, Cemal Abdunnasır tarafından zulmen idam edilen ve şehadeti bize daima ışık tutan Seyyid Kutub'un (rh.a) memleketi  Mısır'a Yusuf'un (as)diyarına aldı götürdü.  İşte bir çok düşüncem bu seyahatle değişmeye başladı.

     İbni Teymiyye'ye sövmemizi isteyenlerin ve din adına bizi aldatanların ve halkın Rasulullah'a (sav) olan sevgisinde ifrat gösterip bir çok bid'atı- hakeza Mısır'da gördüğüm gibi- işlemelerine cevaz veren  sufilerin ve onlara benzeyen avamın rızasını; ilimlerine rağmen kendilerine şemsiye edinen ilim ehlinden bazılarının da yanılgılarını anlamaya başladım. 

     Bu benim için ciddî bir değişimin ve bir mücadelenin başladığının işareti idi. Hurafe ve bid'atlerin en güçlü olduğu memleketlerimizden birisi de ne yazık ki Mısır'dır. Mısır, bid'atlerin çok yaygın olduğu, tarikat ve sufîlerin, devlet tarafından desteklenip tanındığı  Fatımîler döneminden kalmış Hüseyin (ra) mevlidleri ve buna benzer dinî günlerin anılması için günlerce festival havasında törenlerin yapıldığı bir beldedir.

     Bir çok yönüyle Türkiye'deki dinî doku ve yaşayışa benzeyen bir yapıya sahip olmasına rağmen, burada tavsifi mümkün olmayan bid'at ve hurafeler de işlenmektedir.

     Allah'a hamdolsun, 2003 yılındaki son ziyaretimde gördüğüm kadarıyla İslâm'a dönüş eskisinden çok daha iyi ve güçlü bir şekilde göze çarpar biçimde zuhur etmiş ve en büyük şehirden en küçük köye kadar İslâm gözle görülür hale gelmiş." ( Kandil Geceleri ve bin yıllık yanılgı. M. E. Akın, sayfa12-13)

      Bu alıntıda da izah edildiği gibi, memleketimiz Türkiye'de de; ölüde, diride, sünnette, düğünde, kandil gecelerinde okunmakta olan mevlid festivalleri neredeyse hitame ermek, ve son nefesini vermek üzeredir. 

     Tabii ki, bunun sebebi de, devlet; Kur'an'a; okunmasına, anlaşılmasına ve emirlerinin yaşanmasına karışmadığı sürece, mevlid festivali bitecek, can çekişecek, sona erecektir. Tabii ki, böyle bir durumda, mevlidi anlat, izah etmek, Diyanet İşleri Başkanlığı'na düşmektedir. 

     Bir kere mevlidin içeriği, anlatmak istediği, ifadeleri fıkıh açısından değerlendirilir ise, bunu anlayan en avam ve cahil halk bile bunu bir daha ölüsüne, dirisine okutmayacaktır. 

     Sonuç olarak;

      Tüm mes'ele, bu işin izahı sayın hoalarımıza düşmektedir. Mevlidin anlaşılması hususunda bir anket yapacak olsak, dinleyen cemaatler bile, bu Osmanlıca tarzı yazılmış şiirden inanın ki, bir kelime bile anlamamakta, sadece  okuyan hoca efendinin sesi güzelse, o güzel sesten istifade etmektedir. 

     Bendeniz de, kandil gecelerinde (!), TRT'de mevlid okuyanları takip ederim. Hele bilhassa, sevgili İsmail Coşar hocanın " Amine bahrini" okumasını arzuyla, iştiyakla beklerim. Niçin ve neden?

     Mevlidin içeriğinden etkilenmem, çünkü az çok mes'eleye, içerisindeki hurafi şeylere, anlatımlara vakıfım. Ama, İsmail hocanın; o gür sesi, arada bir " Çanakkaleyi" kaptırması beni heyecanlandırır. Yoksa,

     " Gökten melekler indi" vesaire uydurmalara inanmam, her aklı başında Müslüman bireyin de inanması mümkün değildir. Diyelim ki, gökten melekler indi, kim gördü, kim tanıdı, kim müşahede etti?  Evsafları nasıldı, kime benzemekteydiler? Cisimleri, gölgeleri, ağırlıkları var mıydı? gibi basit, yüzeysel sorular bu işin yanlış olacağını aklı başında Müslümanlara izah etmektedir.. Selam ve dua ile..

     Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın