Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

MERHUM BAŞBUĞ TÜRKEŞ VE DÖRT NİSAN !..

 Dört Nisanı hiç unutmayacağım!.. Çünkü o gün, Türk dünyasının tek lideri merhum Alpaslan Türkeş'in ebediyyete göçtüğü gündür. 

      Camiide görev yaparken, onun hüznünü, elemini, ıstırabını yaşamış, için için hıçkırıklara boğulmuş bir insanım. 

      Merhum Türkeş, hayatı boyunca dik durmuş, mertliğinden, yiğitliğinden ödün vermemiş bir mü'mindir.. Onun hayat çizgisini bilenler bilirler. Hayatını enine boyuna okuyanlar, takip edenler, onun ne  denli Türk-İslam davasının yılmaz bir bekçisi olduğunu anlamış olurlar. 

         Nasıl bir hayat yaşamış, ne kadar eziyet , işkence görmüş, ne için sürgünlere gitmiştiri böylesi bir kahraman? Daha gencecik bir Üsteğmen iken, Tabutluklarda eziyet, zulüm yaşayan, ama, hiç bir zaman Türklüğünden, Türk olmasından yalpa yapmayan bir karaktere sahiptir. 

         Merhum Türkeş, bulunmaz, eşine ender rastlanan bir devlet adamı idi. Kendisini, 1973 yılında genç yaşımda ziyaret ettiğim an anlamış oldum ki, Türkeş, emsalsizdir, eşine ender rastlanan bir devlet adamıdır, kanaatine varmış oldum. 

      Hani, şu Cemalettin Kaplan denilen isyankâr adamın, Türkiye aleyhine ayrı bir bayrak açmasından mütevellit görüşmüş. fikir teatisi yapmıştım. O zaman Cemaleettin Kaplan Adana İl Müftüsü idi.. 

      Küçük bir maruzatımı merhum Türkeş'e iletmiştim. Almış olduğum tepkiyi, öfkeyi halende unutamıyorum: " Evladım Şerafettin hoca!.. Sizler gençsiniz, mes'elenin arka planını bilmiyorsunuz. Cemalettin Kaplan; bu ülkeye düşman bir kişidir." dedi.

      Hakikaten, 1993 yılında Hac görevlisi olarak gitmiş olduğum, Medine-i Münevvere'de Cemalettin Kaplan yanlılarının, ayrı bayrak açtıklarını gördüm, dizlerim tutuldu ve Türkeş'e oradan avazım çıktığı kadar haykırdım: " Sayın Başbuğ, sen en büyük Devlet adamısın, akıllısın, ferasetlisin" diyerek  dualarımı yolladım. 

      Kurmuş olduğu ocaktan yetişenlerde öyledir. Bir kısım zavallıcıklar, Feto'nun elini, ayağını öper iken, onun meddahlığını yapar iken, sayın Devlet Bahçeli dik durmakta, hiç bir zamanda Feto'ya, İt'e, Köpeğe el sallamamaktadır. 

       Daima, almış olduğu muhteşem kararlar ile, Devletin yanında olmuş, bükülmemiş, eğilmemiş, bundan sonraki hayatında da bükülmeyecektir.. Var olsun, sağ olsun!.. 

     Çünkü, yetişmiş olduğu ocak merhum Türkeş beyin kurmuş olduğu kutsal ocaktır. Bu ocaktan derslerini iyi alanlar almışlar, rahmetli Türkeş'i iyi takip ediyor, izinden bir milim bile ayrılmıyorlar. 

     Ama, ne hazindir ki, yarı buçuk " Türkeşciyim", " Ülkücüyüm" sözünü zor diyebilen ürkeklerde, yamulmuşlar, yollarını "anarşizme "yakın sarpa yerlere ayırmışlardır. 

      Rahmetli Türkeş, 13 Kasım 1960 tarihinde sürgüne gönderilir iken, yine baba yiğitliğini göstermiş, iki buçuk yıllık sürgün hayatında, mücadelesini Hindistan'dan aksatmadan vermiştir. Hatta, mazlum Başbakan Menderes'in idam edilmemesi için çırpınmış, hüzünlenmiş, ama, gelin görün ki, sol firaksiyonlular mes'eleye hakim oldukları için idamı durduramamış, önleyememiştir. 

      Rahmetli Türkeş; millet birliğinden , bütünlüğünden yana bir liderdi. Almanya'ya geldiği zaman, bir Alevi Müslümanın  evinde misafir olmuş, yemekten sonra, beraberinde bulunan doktor ilahiyatçıya "Alevi" usulü dua yaptırmıştır. 

       Şimdilerde, bakmayın mezhepçiliği din haline getmiş "Alevi" simsarlarına!.. Bunların emeli, Marksist-Leninist hareketi canlandırmak, Alevi düşünce ve kimliğini de paravana gibi kullanmaktır. 

      Sonuç yerine;

      Merhum Türkeş'i; bu millet kat'iyyen unutmayacaktır. Unutması da mümkün değildir. Onun her sözü belleklere hakim olacak, kimi zamanlarda da o sözler çerçeve yapılarak duvarlara asılacaktır. 

     Türkeş, çok okuyan, dünya klasiklerini, bilhassa Türk-İslam tarihini yutmuş bir deha idi. Hiç bir zaman bölücülere, fırkacılara, ayrılıkçılara fırsat vermemiş, onun içindir ki, sürekli devlete hizmet etmiştir. 

      MC. hükümetlerini biliyorum. Üç kişi ile devlet yönetmeye talip olmuş, ve yanlışsız, kusursuz olarak hizmette aranır lider olmuştur. 

      12 Eylül ihtilalini taa dimağına kadar yaşamış, kudeslerde tutulmuş, ama, hiç bir zaman Türkiye Cumhurlyeti Devletine nakısa olacak bir  durum getirmemiştir. 

       Ama, ne hazindir ki, 4 Nisan günü, o aramızdan ayrılmış, binlerce Müslüman kitlenin iştiraki ile ebedi istirahatgahına  tevdi edilmiştir. Dolayısıyla,

     Onu bir kere daha Fatiha ile anar, makamının cennet olmasını, komşularının Rasulullah (sav),. Hz. Hamza, Hz.Halid, Hz. Ömer olmasını niyaz ederim.. Selam ve dua ile...

     Şeerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın