Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

KUR'AN VE ÇEVRE KİRLİLİĞİ!..

"    İnsanların elleriyle yaptıkları yüzünden karada ve denizde bozulma meydana geldi. Neticede ( Allah), yaptıklarının ( kötü sonuçlarından) bir kısmını kendilerine tattıracaktır; umulur ki ( yol yakınken) dönerler." ( Rûm sûresi, âyet 41)

Ayeti kerimenin Kur'anî yorumu.

" Bu âyet insanın maddî mânevi her alandaki sorumsuzluk ve bencilliğinin kötü sonuçlarını ifade etmektedir. Dahhak fesada " su kaynaklarının zayi edilmesi ve ağaçların kesilmesi " ile ilgili bir anlam verir. ( Kurtubi) Günümüz itibariyle suların ve havanın kirlenmesi, bunun sonucunda deniz ve kara canlılarının neslinin yok olması, salınan zehirli gazlarla ozon tabakasının delinmesi, bunun sonucunda filtre edilmeyen güneş ışınlarının ölümcül hastalıklara neden olması, küresel ısınma sonucu iklimin ve doğal dengenin bozulması, kutupların emme tehlikesiyle karşı karşıya kalması , hep bu " kötü sonuçlar" arasında sayılabilir.

Bir uyarı niteliği taşısın diye " kötü sonuçların bir kısmı" tattırılmış olsa, bu, insanlığın ve hayatın sonu anlamına gelecektir. Kötü ameller asıl cezasını tam olarak âhirette bulacaktır. Âyette buyurulan " vaz geçme" kötü sonuçları doğuran eylemi terk yanında o sonuçları da ortadan kaldırma çabasıdır. Yine, ekolojik fesat yanında akidevi, ahlaki, sosyal, siyasi ve ekonomik fesadı da dile getirmek gerekir. " ( Kur'an-Meal-Tefsir)

Ne acı ki,. çevre kirliliği her an, her dem gözler önündedir. Örneğin, kurban kesiyoruz atıklarını çevreye bırakıyoruz. Gelişi güzel yerlerde hayvan keserek çevreye vermiş olduğumuz zarar ve ziyan diz boyu olmaktadır. Kötü koku, sakatat sebebiyle sineklerin, böceklerin vaveyla koparması da cabasıdır.

Her yıl yaz aylarında tatil için kendi İlçem'e gitmekteyim. Giden seneler Mağara gözüne piknik yapmaya gitmiştim. Aman Allah'ım!.. Billur gibi akan su çevresi ve içersine atılan sakatatlarla, meyve, karpuz kabuklarıyla pislenmiş, insanlar nefret eder hale gelmiştir. Tanır'a mesire yerine giderek piknik yapmak istedik. Ama, ne hazin ki, çevre kirliliği, ölü balık sebebiyle tiksinmiş oldum.

Avrupa yerleşim birimleriyle, kendi ülkemizi kıyasladığımız zaman, bizler sınıfta kalmakta, çevre düşmanı olarak lanse edilmekteyiz. Atılan yemek atıkları, ekmek parçaları, giyim-kuşak parçaları bizleri derinden üzmektedir. Şu alıntı yazımı bilgilerinize arz ediyorum:

" Şu yaşadığımız dünya, yalnız insanın değil, üstündeki tüm canlıların ortak malıdır. Havada, toprakta ve suda herkesin hakkı vardır. İnsan, kısa ömür içinde eline geçen mülkü güzel yönetmeli, sırf kendi nefsini ve çıkarını düşünerek güzel dünya çevresini sorumsuzca kirletmemelidir.

Teknolojinin çok geliştiği şu çağda denizlere sorumsuzca atılan atık maddeler, denizleri mikrop yuvası haline getirmekle, fabrika bacalarının atmosfere pompaladığı zehirli gazlar büyük kentlerde nefes alacak hava bırakmamaktadır.

Artık iç denizlerde nerdeyse balık nesilleri tükenmekte, zehirlenen balıklar karaya vurmakta; çevreye yayılan radrasyon, ana karnındaki çocukları sakatlamakta, iki başlı bozuk uzuvlu anormal yavruların doğmasına neden olmaktadır.

İnsanların sorumsuzluğunun cezası olan bu olaylar, insanlara bir ikazdır. Yüce Allah: " İnsanların elleriyle yaptıkları işler yüzünden karada ve denizde bozukluk çıktı. Belki uslanır, dönerler diye Allah onlara yaptıklarının bir kısmını tattırmaktadır!" ( Rûm sûresi, âyet 41)

" ( Fakat Allah, yine de insanlara fırsat vermektedir.) Eğer Allah, insanları yaptıkları işler yüzünden hemen cezalandıracak olsaydı, yer yüzünde tek canlı kalmazdı. Fakat Allah onları cezalandırmayı belli bir süre erteliyor. " ( Fâtır: 43/45)

Bu ayetler, sorumsuz davranışların, çevreyi kirletmenin nasıl canlıları tükettiğine, insanları nasıl korkunç felâketlere sürükleyeceğine dikkati çekmekte ve insanları yanlış davranışlardan sakındırmaktadır.

Çevreyi sorumsuzca kirletmek, ozon tabakasının incelip delinmesine neden olmuştur. İnsanların uslanıp daha dikkatli davranmaları gerekir. Aksi takdirde ilerideki nesilleri daha büyük felâketler bekler. " ( İs. Güncel Tartışmalar, S. Ateş, say. 101)

Netice olarak;

Bu mevzuda çok çok düşünmeli ve tedbir almalıyız. Örneğin, İzmir kıyılarında ölen balıklar, çevresel kokular bir sorumsuzluğun alameti değil de , nasıl izah edile bilir? Maalesef, sırf politik düşünceler, insanları bağnazlığa, illada "benim görüşüm, benim ütopyam"a itmektedir.

Örneğin, çar çur edilen millet paraları, alın terleri bizleri hizaya getirrmiyorsa bunun başka türlü anlamı ne olabilir? Bunun anlamı, sağ-sol, veya politik düelloler değildir. Bunun manası, milleti söğüşlemek, milletin sırtından, malından, mülkünden alın terinden trilyonluk olmaktır. Ol bakalım sonunda ahirete ne götüreceksin?

Tabii ki, çevre , düşünmemiz ge reken bir hak mes'elesidir. Fay hatlarının üzerine yapı ruhsatı vermek, insanları toplu balık ölümleri gibi öldürmek demektir!. Depreme sorumsuzluk yapmak, bir kader mes'elesi değil, olsa olsa kadere isyan etmektir. Hz. Ömer'in Şam şehrine taun sebebiyle girmeyişini hiç hatırdan çıkarmayalım. Selam ve dua ile..

Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın