Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

Kur'an Tüm İnsanlık İçin Hayat Düsturudur

"KUR'ÂN; KADIN VE ERKEK TÜM İNSANLIK ALEMİ İÇİN HAYAT DÜSTURUDUR!..


     " Ey insanlar! Şüphesiz ki sizleri bir erkek ve dişiden yarattık. Karşılıklı olarak tanışıp kaynaşmanız için sizleri halklara ve kabilelere ayırdık. Gerçek şu ki Allah katında en değerliniz, en takvalı olanınızdır. Şüphesiz ki Allah, ( her şeyi bilen) Alîm, ( her şeyden haberdar olan) Habîr'dir." ( Hucurât sûresi, âyet 13 )

       İnsanlık, medeniyet, tekamül, kalkınma, teknik ve teknoloji, makina çağı, internet, ulaşım, uzayı fethetme ameliyesi ne kadar ileri giderse gitsin, aziz Kur'an'ın emirlerine ayak uyduramayacak geri kalmış olacaktır. 

     Batı, Doğu ve tüm insanlık alemine nazar ettiğimiz zaman görmüş oluyoruz ki, insanlar, Kur'an'ın emretmiş olduğu eşitliği yakalayamamış, bir türlü tavsiyelerine, emirlerine yetişememiştir. 

     Cicili, bicili görünen, gözükmeye çalışan bir kısım ülkelerde de durum aynısıdır. Dıştan parlak, cafcaflı görünmeye çalışır iken, içeride bitkinlik, yorgunluk, bitmişlik, tükenmişlik söz konusudur.  Örneğin;

     " Orta Çağ olarak adlandırılan devirde kilisenin din adamları on beşinci yüzyıla kadar kadının insan olup olmadığını ciddi ciddi sorgulamaktaydı. " Kadın bir ruha sahip miydi yoksa ruhsuz bir ceset miydi? Kadın kurtuluşa erebilir miydi yoksa lanetli olmaya mahkûm muydu?"

     Bunun gibi sorular kilise meclisinde hararetle tartışılıyordu. Çoğunluğun görüşü, sadece İsa'nın (as) annesi Meryem hariç olmak üzere, kadının kurtuluşa elverişli ruha sahip olmadığı üzerineydi...

     Şüphesiz ki Resûlullah'a (sav) yirmi üç yıl boyunca vahyin nazil olduğu Arabistan'da da durum kadınlar açısından pek iç açıcı değildi. Arabisitan'da kadına yapılan muamelenin yeryüzündeki diğer ülkelerden daha kötü olduğunu dahi söylemek mümkündür.

     Arap kabileleri arasında bir kadın ancak çok güçlü bir kabile reisinin kızı ya da meşhur bir erkeğin annesi olursa saygı görebiliyordu. Sırf kadın olduğu için açık bir şekilde cinsiyet ayrımcılığına maruz kalan kadına onur ve saygı anlamını çağrıştıran hiçbir isim ve unvan verilmez ve bu manaya gelebilecek bir muameleye tabi tutulmazdı. 

     Kadın şüphesiz babası, kardeşi ve oğlu tarafından korunuyordu; fakat koruma sahip olunan herhangi bir eşyayı korumaktan farksızdı. Kadın âdeta ölen bir erkeğin kendisinden sonraki varislere bıraktığı bir mal gibiydi. Arabistan'da da kadınların sosyal hayatta da yeri yoktu. 

     Hatta yeni doğan kız çocuklarını, kendi sapkın inançlarına göre verdiği utanç sebebiyle diri diri toprağa gömerlerdi. Arabi bir adam parasını mala, eşyaya, köle ve cariyelere harcarken cimrilik yapmazken kız çocuklarının bakım masrafını bir yük olarak görüyordu. 

     Kızının yaşamasına izin veren bir baba bile kızını, takas edilebilir bir maldan daha değerli görmüyordu. Bir kadın küçük düşürülmekten ancak onu korumaya niyetli güçlü bir kabileye ait olursa kurtulabilirdi. " ( Tevhid, Aralık 19, sayfa 38,K. Çağlar) 

       Sanki, günümüz İslam ülkelerinde farklı bir durum mu bulunmaktadır?.. Kadınların şahitlikleri, mirastan payları, boşamalar da kadının pozisyonu, toplumda söz sahibi olmaları, erkekler gibi rahat rahat tahsil yapmaları, cuma, bayram, cenaze ve günlük namazlar için mescidlere rahat gidip gitmedikleri gündemi meşgul etmektedir, 

     Dekolte kıyafetler, manikür, pedikür seansları, estetik operasyonlar, kozmetik dünyanın tüm ürünlerini üzerinde tatbik etmeler, flört, kız kıza arkadaşlık, Lezbiyenlik, aşırı boşanmalar, evden kaçmalar, karı-koca düelloları, mahpus damları, çoluk ve çocuğun boynu bükük şekilde bırakılmaları ve benzeri çirkinlikler, tıpa tıp cahiliyyeyi andırmaktadır. Dolayısıyla;

     " Hristiyan dünyanın kadına karşı tutumu yakın zamana kadar ( Muharref) İncil'in öğretilerine göre belirlenmişti. Kadın, kilise tarafından günahın ve ayartmanın en kuvvetli kaynağı olarak görüldüğü için kınanırdı.

     İddia edildiğine göre, Âdem'i (as) ayartan Havva idi, yasak meyveyi yemesi için Âdem'i o ikna etmişti. Ve böylece ilk günahı erkeğe işletmişti. Bu yüzden bazı Yunan Ortodoks manastırları sadece kadınların değil, dişi ev hayvanlarının dahi manastırlarına girmelerine müsaade etmemişlerdir. 

     Bugün dahi devasa bir Ortodoks manastırı görümünde olan Yunanistan'daki Aynoroz Adası'na neredeyse bin yıldır herhangi bir kadının veya dişi bir hayvanın dahi girmesine izin verilmemektedir. 

     Batıda kadınların miras, yeniden evlilik, boşanma, mülk edinme , veraset hakkına sahip olması yakın zamana kadar söz konusu dahi değildi. 

     Son yüzyılda kadın hakları ve özgürlük bayrağını dalgalandırıyormuş gibi yapan Batılılar ile onların İslam ümmeti içerisindeki marabalarının başta kadın ve aile olmak üzere insanlık âlemine verdikleri zararın bilançosu oldukça ağırdır." ( a.g. d. sayfa 38-39)

     Sonuç yerine;

     " Erkek ve kadınlardan kim mümin olarak salih ameller yaparsa bunlar, cennete girer ve kıl kadar da olsa zulme uğramazlar." ( Nisa sûresi, âyet 124 ) 

     Tüm bu anlatımlardan şu sonucu çıkarmak mümkündür. 21 nci çağın Müslüman kesimleri olarak,. kadın ve erkek, kim olursa olsun, aziz Kur'an'a sahip çıkarsak, onun emirlerini tatbik edip, nehiylerinden şiddetle kaçınır isek, vallahi, billahi!.. Ne bir haksızlık, zulüm, ve tüm çirkinlikler olmayacak, kadın ve erkek kulluk görevlerini yaparak, dünya hayatlarını tamamlamış olacaklardır.

     Aksi takdirde, Aynoroz yarımadasındaki kadın çıkmazı gibi yaşanılan çirkinlikler, devam edecek, dünyada erkek ve kadın sınıf ayrıcalıkları aynen devam edecektir.

     Müslümanlar için, örnek olacak kitleler, isimler, Asr-ı Saadet Müslüman hanımları ve erkekleridir. Çünkü, günümüz modern çağımızda bile, o kutlu devrin rahatlığına, huzuruna, anlayışına erişmiş ve ulaşmış değiliz. 

     Rabbim!.. Bizleri, Kur'anî emirlere göre yaşayan, emirlerini hayatlarında uygulayan kadın ve erkek zümrelerine ilhak buyursun!.. Selam ve dua ile..

     Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın