Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

KUR'AN' DA KABİR HAYATI VAR MIDIR?.. -4-

     " Gerçekten de Biz yeryüzünde bulunan şeyleri, onlardan hangisinin daha güzel davranacağını sınayalım diye oraya ( cazibe katan) birer süs unsuru kaldık." ( Kehf sûresi, âyet 7 )

     " Elbet ( insanı yoktan var eden) Allah, onu tekrar hayata döndürmeğe kadirdir." " O gün, sırlar ( bile) sınanır." ( Tarık sûresi, âyet 8-9)

     Yani, Tarık sûresi 8 nci ayetten anladığımız husus şudur: Eğer Allahü Teala, hayata döndürmemiş olsaydı o asla yaratmazdı. 

     Aziz Kur'an'da, ceza ve mükafat insanoğlu tekrar dirildikten sonra, hesaba çekildikten sonra, dünyada işlemiş olduğu amelleri mizanda ölçüye, tartıya vurulduktan sonradır. Bu hususta konuyu izah eden ayeti kerimeler  muhkemdir. 

     İnsanoğlu mahşer meydanında tekrar tam olarak yaratıldıktan sonra en ince detayına, en ince ayrıntısına kadar hesaba, sorguya ve suale çekileceklerdir. Hal böyle iken, gerçekler ortada iken, ölmüş, bedeni dağılmış, şuuru olmayan ölmüşler,  neden bir kere daha kabirde hesaba çekilsinler? 

     Yüce kitabımız aziz Kur'an, insanoğlunun iki yaratılışından, var oluşundan bahsetmektedir. Birinci yaratılışım, bu gün üzerinde yaşamış olduğumuz dünya alemi, ikinci yaratılışımızda ahiret alemidir. Hal böyle iken,

      Bir kısım ulema, daha doğrusu kabir aleminden geçinenler, rızıklananlar da dünya ve ahiret hayatının arasına mezar alemini yani kabir hayatını ilave ederek üç varlık alemi icad etmektedirler. Halbu ki, dünya alemi, çalışma, kazanma yeri olmasına binaen, ahiret hayatı ise, bu çalışmaların karşılığının mükafat ve ceza olarak alınacağı yerdir. 

     Ayrıca, Ayeti kerimelere göre, azap ve nimet, ceza ve mükafat Cehennem ve Cennettedir. Mezardaki azap olunacağını öne sürmek, kabir azabının çekileceğinden bahsetmek, çürümüş bedene, taşa toprağa ceza verilmiş olmakta veya cennet nimetleriyle mükafatlandırılmaktadır. Böylesi bir durum,  saçma ve insanı düşündüren, güldüren bir husustur. 

     " Korkudan kısılmış bir sesle birbirlerine " ( Dünyada ) ne kadar kaldınız ki; hepsi hepsi on gün işte!"  diye fısıldaşacaklar." ( Tâha sûresi, âyet 103) 

     " ( Allah  azaptakilere) diyecek ki: " Yer yüzünde kaç yıl kaldınız?" ( Mü'minûn sûresi, âyet 112). " Onlar cevap verecekler: " Bir gün ya da bir günden daha az; istersen bunu sayı bilenlere sor!" ( Mü'minûn sûresi, âyet 113) 

     Bu ayeti kerimelerden şunu anlıyoruz: Allah'sız ve Kur'an'sız bir ömrün bir gün veya bir gece kadar hareketsiz, Allah'lı ve vahiyli bir gecenin bir ömre bedel olduğunu ifade eder. 

     Demek ki, insanlar; ayeti kerime verilerine göre, dünyada ne kadar eğleştiklerini, kaldıklarını, kendi aralarında konuşurlar. Fakat hiç bir kimse bu suallere cevap veremeyevek, yani ahirette kimse ölümü ile dirilişi arasında var olduğu söylenen milyonlarca yıl hakkında her hangi bir şey bilemeyecektir. İnsanlar, şaşkın şaşkın birbirlerine bu tür sorular sorarken, kabir hayatından kimse bahsetmeyecektir. 

     Hal böyle iken, hiç bir insan, o kadar yıllar yatmış olduğu kabir hayatından neden bahsetmez, kendi aralarında konuşmazlar? Halbu ki, kabir hayatı, dünya hayatından çok uzun sürmüştü. Neden ve niçin kabirden hiç söz etmezler?

     " Derken sura üflenmiştir; ve işte o zaman hemen mevzilerinden çıkıp Rablerine koşaçaklardır." ( Yâsîn sûresi, âyet 51)

     Sonuç yerine;

     Tabii ki, ölen insanların ekser kısmı kabirlere defnedilir iken, bazı insanların da cesetleri bazı sebepler nedeniyle kabir görmemekte, kimi denizlerde kalmakta, kimileri de sair yerlerde yok olmaktadır. Örneğin, ateşlerde yanıp kül olmalar gibi. 

     Denizde boğulmuş, ateşte yanıp kül olmuş bir insana, nasıl münker-nekir hesabı gördüreceksiniz, nasıl kabir sıkmasından, eziyetinden bahsedeceksiniz? 

     Yani, bu mevzularda, illada menfaat sektörünün ekmeğine yağ sürmemek, telkin, münker nekir suallerinden, kabir sıkmasından, azabından, dehşetinden dolayı, edebiyat oluşturmak abesle iştigal olmaktadır. 

      Daha doğrusu, kabir azabını dile getirenler, daha çok istismarcı, bu yoldan menfaat temin eden, geçinen zümrelerdir. Yani, ölü ruhuna mevlid okuyanlar, yetmiş bin tevhid saydıran kesimlerdir. 

     Çünkü, ölü sahiplerinin en duygusal oldukları , hislerine, mantıklarına hakim olamadıkları bir dönemdir. Yukarıda zikretmiş olduğum kesimler, zihniyet mensupları, bunları fırsat bilerek, ölü sahiplerini kazıklamakta, çıkar elde etmektedirler.

      Yani, o anlarda, ölü sahiplerine götürülen her türlü teklifi kabul edecek, ellerindekini verecek durumdadırlar.. Rabbimiz!.. Bizlere Kur'anî basiret lütfeylesin.. Aynı konuyu devam ettirmek üzere.. Selam ve dua ile..

      Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın