Kontrol ve Rehberlik Mekanızması!..
Böyle bir mekanizma, geç kalınmış, tarikat ve cemaatlerin doğru veya yanlış, günah ve sevap ekseninde ihmal edlimiş bir düşüncedir. Bin yıllık millet tarihimizde veya tüm İslam sürecinde, tarikatlar palazlanmış, cemaatler devlete yürüyecek kadar azgınlaşmış unsurlardır.
Söz konusu tarikatlar ve cemaatler, ha bre kendilerini korumak, muhafaza altına almak, milleti ve tüm alemi İslam'ı aldatmak, kandırmak adına sürekli ayet ve hadis öne sürmüşler, bu iki kaynaktan ayet ve hadisler öne sürerek, mehdi olmuşlar, zaman zaman Mesih olarak, dünyayı kurtarma rolüne soyunmuşlarıdır..
Oysa, kendi kendilerni bile kurtaramayan söz konusu tarikatlar ve cemaatler, İslam'ın sırtında bir kambur olarak bu günlere gelinmiştir. Son zamanlarda yaşamış oluyoruz ki, Feto, Deaş, Taliban ve benzeri proje oluşumlar, bir batmış, bir çıkmışlar, bir ülkemizde öne çıkmışlar ise, Irak'ta , Suriye'de ve diğer ülkelerde insan kanı akıtmaktan geri durmamışlardır.
Profesör Dr. Ali Erbaş hocamız bu konuda şöyle demektedir:
" Dinin sivil yapısına gölge düşürmeyecek ve din güvenliğini sağlayacak bir kontrol ve rehberlik mekanizması kurulmalıdır."
Sayın başkan hocamız; bu konuda çok çok geç kalmış değil misiniz? "Atı alan Üsküdar'ı geçti" düşünce ve fikriyle hareket edecek olursak, eminim ki, " özgürlüklere halel getrimeyecek" düşüncen ne derece doğrudur? ne kadar isabetlidir acaba?
Bin yıllık millet hayatımızda, her tarafımız fokur fokur pisliklerle çevrilmiş iken, Feto, Deaş, Taliban ve yüzlerce sahte oluşum tarafından kuşatılmış iken, 251 şehidimizin hala kanı yerde teri taze durur iken, 2000 küsur yavrumuzda, kör, topal, engelli iken siz hangi dini özgürlükten bahsediyorsunuz?
Deaş denilen kanlı örgüt; hem ülkemizde, hemde Irak, Suriye ve benzeri yerlerde binlerce insanın bir hiç uğruna canını yakmış iken, sizin, din özgürlüğü diye bu tür sahte projeleri adam yerine koymanız , din adına anmanız doğru mudur?
Gelelim ülkemiz içerisine?..
Her köşe başını tutmuş olan gavslar, mesihler, mehdiler, kutuplar, aktaplar, veliler, kurtarıcılar, şefaatçiler, Süleymancılar, Menzilciler, Cübbeliler cenahından geçilmez iken, sizin tüm bunlara rağmen hala " dinin sivil yapısı"ndan bahsetmeniz doğru ve gerçek oalablir mi?
Yasal bakımdan, böylesi projelerin hiç bir kıymeti harbiyeleri yok iken, tekke, zaviye, dergah ve benzeri öbeklenmeler, öşür toplama yerleri ğayri kanuni iken, bunlara " dinin sivil yapısı" demek ne derece anlam ifade etmektedir?
60-70 yıldan bu yana, Süleymancılar denilen öşürcüler; milletin, tarlasında, bağında, bahçesinde, koyunun, kuzusunun, sığırlarının, hububatlarının içerisinde zorlayarak fink atarken, bunun neresine " dinin sivil yapısı" demek doğru olabilir?
Geç kaldınız sayın hocam ve başkanım!..
45 yıldır Feto canavarı, harıl harıl örgütlenir iken, her alana sızmış iken, ülkemizi, insanımızı mahvı perişan etmiş iken, böylesi bir ABD. projesine nasıl " dinin sivil yapısı" diye acıya bilir, bunları insan yerine koyabiliriz?
Maalesef, devlet kurumları içierisinde en az çözülme gösteren, fire veren kurum Diyanet'tir.. Tepe tepe İl Müftüleri, İlçe Müftüleri, Vaizler, İmamlar ve Kur'an hocaları, bu sahte tuzağa düşmüşler, göklerden kurtarıcı, mehdi ve mesih beklemektedirler..
Dolayısıyla, Diyanet Başkanlığımız; bir imkan yakalamış, hem de ne imkan!.. Bu imkanın, ne din özgürlüğü ile, ne de birey hakları ile falan bana göre bir ilgi ve alakası bulunmamaktadır.
Milletin boynuna bir Engerek yılanı gibi dişlerini geçirmiş bulunan bu kepazelikten, Din İşleri Yüksek Kurulumuz, mes'eleye el atarak bu tehlikeden millet evlatlarını kurtarmalı, hasbelkader İsa'nın, Mesih'in, Mehdi'nin yolunu gözleyen kitleleri böyle bir şeyin olmadığına inandırarak, anormallikten kurtarmalıdır.
Netice olarak;
Bizler vatandaş olarak, eski ve yeni Diyanet mensupları olarak Başkanlığın arkasındayız. Bir an önce " Kontrol ve rehberlik mekanizması" faaliyete geçirilerek, din dışı, Kur'an dışı proje ve oluşumların üzerine üzerine gidilmelidir.
Aksini düşünecek olursak, vallahi, billahi bu aziz millet evlatlarının hayatı karanlık, geleceği berbat ve keşmekeş olacaktır. Söz konusu oluşumlar, birbirlerine hasım, millet de bundan etkilenerek saygısızlığı, sevgisizliği yaşayacaktır.
Ümid ederiz ki, Diyanet; Devletimizden almış olduğu yetkiyi güzelce kullanarak Kur'an yolunda hizmetine devam edecektir. Böylelikle, insanımz, rahata kavuşacak, ne İsa'yı gözetleme sahteliğine düşecek, ne Mehdi, ne Mesih, dini hayatımıza burnunu sokamıyacaktır..
Son söz olarak, haydi Başkanlık; yol senin, yetki senin ve imkan senindir, diyoruz..Selam ve dua ile..
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın