KOMŞUYA İYİLİK; KOMŞUYU ÜZMEMEK İMANIN GEREĞİDİR !..
" Allah'a ibadet edin ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya, ellerinizin altında bulunanlara ( köle, cariye, hizmetçi ve benzerlerine) iyi davranın; Allah kendini beğenen ve daima böbürlenip duran kimseyi sevmez." ( Nisâ Sûresi, âyet 36 )
Yani, Allah'a kul olmanın, Resulullah'a ümmet olmanın gereği böyle bir ahlâka sahip bulunmaktır; kaba-saba, haksız, zalim, cimri, herkese kötülük eden... kimseler yalnızca bazı ibadetleri yapmakla Allah katında makbul bir kul olamazlar.
Resulullah (sav) buyuruyor ki: " Cebrail bana komşuya iyilik etmeyi tavsiye edip durdu. Neredeyse komşuyu komşuya mirasçı kılacak sandım." ( Buhari, edep 28, Müslim, Birr 140-141)
Hazreti Ali efendimiz derki: " Birbirlerinin sesini duyacak kadar yakın olan kimseler komşu sayılır."
Yukarıda zikredilen Nisa 36 ncı ayetten, on tane kat'i emir çıkarmak mümkündür: 1- Allah'a ibadet etmek ve ona şirk koşmamak. 2- Ana-babaya saygıda kusur etmemek. 3- Akrabayı koruyup gözetmek. 4- Yetimlere sahip çıkmak. 5- Fakirlere yardım etmek. 6- Yakın komşuya iyilik etmek. 7- Uzak komşuya iyilik etmek. 8- Yanındaki arkadaşa yardım etmek. 9- Yoldan gelen kimseye ve misafire ikram etmek. 10- Köle ve cariyelere yardım etmek..
Şimdi, bu özet girişten sonra, çevremize bakalım, nefsimizi kontrol edelim, komşuluğumuz bu prensiplere uygun mudur? Yoksa, din, iman, İslam, hadis, vatan, millet diyerek, komşuyu üzüyor, yoruyor ve her halimizle onu ızdıraba uğratıyor muyuz?
Hal böyle iken, komşuluk hakkı nedir, ne değildir?
Komşular bazan bir akraba gibi birbiriyle içli dışlı oldukları için güzel geçinmeleri, bir biri hakkında iyi şeyler düşünüp mutlu olmalarını istemeleri, mallarının canlarının zarar görmemesi için gayret etmeleri, komşusu hatalı bir iş yapmaya kalktığında veya bir konuda komşusunun görüşünü almak istediğinde ona doğru yolu göstermeleri başlıca komşuluk haklarıdır...
Ne yazık ki, ülkemizde, bilhassa küçük yerleşim birimlerinde komşuluk, hakkaniyet, komşunun rahatsızlığı, evinin hududu, avlusunun içerisi nazari itibare alınmamaktadır. Boş vererek, böyle gelmiş, böyle gider diyerek, komşuya eziyet ettiğinin farkında değildirler.. Veya bilmezlikten gelinmektedir!..
Halbu ki, namaz kılıyoruz, ezan dinliyoruz, cumaya katılıyoruz, hoca efendinin vaazı nasihatını enine, boyuna takip ediyoruz veya elimizin altında internet denilen araçla en şahane ilim adamlarını takip etme imkanımız olmaktadır.
Lakin, yine de, " boş ver" deyip, aynı bildiğimiz, alışkanlık haline geldiğimiz rezaleti, utanmazlığı icra ediyoruz. Oysa, aynı kendisi gibi, yakın komşusu kendisinin avlusuna tecavüz etmiş olsa, arabasını, zerzevatını komşunun avlusuna terk etmiş olsa acaba kendisi razı olacak mıydı? Veya komşusu, kendisinin avlusunu, bahçesini kullanmış olsa, bu ahlaksızlığa nasıl bir tepki göstermiş olacaktı?
Yukarı satırlarda da izah etmiş olduğum gibi, komşularımız; ailemiz ve akrabalarımızın ardından toplumsal hayattaki en yakınlarımızdır. Komşu ile insani ilişkiler, Müslümanca davranışlar, kişinin sosyal çevresiyle kuracağı, ilişkilerin çekirdeğini oluşturduğundan İslam'da komşuluk ilişkilerinin canlı tutulması üzerinde hassasiyetle durulmuş, komşuların birbirleri üzerindeki hakları ayrıntılı bir şekilde ele alınmış ve komşuya karşı sorumlulukları yerine getirmenin önemi ısrarla vurgulanmıştır.
Allah'a ve ahiret gününe inanan bir kimsenin komşusuna eziyet edemeyeceğini bildiren sevgili peygamberimiz, " Komşuna iyilik yap ki mümin olasın." ( Tiirmizi, Zühd, 2) buyurarak bu sözlerini pekiştirmiştir.
Resulullah (sav), komşuluk ilişkilerinin " güven" temeline dayanması gerektiğine dikkatleri çekerek "komşusunun, şerrinden emin olmadığı kişinin cennete giremeyeceğini" belirtmiştir." ( Müslim, İman, 73 )
Tüm bu anlatımlardan, şu hususları anlamamız mümkündür. " Komşu, komşunun külüne muhtaçtır" deyiminden hareketle, komşular, birbirlerinin her halini düşünmeli, sevincini, rahatını, mutluluğunu, huzurunu ve huzursuz olduğu noktaları!..
Zaman zaman komşumuzla istişarede bulunmak gerekir. Memnunluğunu, ğayri memnunluğunu!.. Aksi halde,
" Boş ver" " Neme lazım" " Üzülürse üzülsün" " Rahatsız olursa olsun" " Bana ne" çıkışlarında bulunursak, bu işin dünyada bir hesabı olduğu gibi, vicdani, İslami olarak, ahirette de muazzam bir hesabı olacaktır.. Komşuya vermiş olduğumuz rahatsızlık, daha dünyada iken bizleri, mahvı perişan edecek, yüzümüz hiç bir zaman gülmeyecek, sağdan, soldan, oradan, buradan bir takım salvolarla rahatsız olacağız!..
Netice olarak;
Komşuluk ve komşu haklarına, kendi nefsimizden ziyade dikkat etmeli, onun üzüldüğü noktaları derhal bertaraf etmeliyiz!..
Onun ğayrimenkulunu, " aha tapusuz bir tarla buldum" düşüncesiyle meşgul etmemeliyiz. Çünkü, bu tür şeyler ayıptır, çirkindir, günahtır, dünyada ve ahirette bizim bedbaht olmamıza sebep olacak davranışlardır.
Diğer taraftan, son zamanlarda, ülkemizde vukubulan, siyasi, sahte dincilik paravan hareketlerine komşumuzu dahil edecek şekilde jurnalde bulunmamız, şantaj yapmamız çok büyük bir ayıptır, kul hakkıdır, ondan nemalanmak, üzerimizdeki , kafamızdaki tüm çirkin düşünceleri komşumuzda tatbik etmek büyük bir vebaldir.
Bir kere, komşuluk hususunda, başta Resulullah (sav)'in emirlerine, yaşamına bakmalı, sahabenin komşularla nasıl helalleştiklerini dikkate almalı, Ebu Hanife'nin, Yahudi komşusunu bile incitmediğini, onunla helalleştiğini çok yakinen hesap etmeliyiz.. Selam ve dua ile..
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın