Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

KERBELA VAHŞETİ !..

     " Kim bir mü'mini kasden öldürürse cezası, içinde ebediyyen kalacağı cehennemdir. Allah ona gazap etmiş , onu lanetlemiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır." ( Nisâ sûresi, âyet 93 )

     Bu ayeti kerimeden yola çıkarak, Kerbela faciası hakkında düşüncelerimi, tarihten edindiğim dersleri, bilgileri ve Beni Ümeyye hakkındaki daha doğrusu Muaviye ve Yezid hususunda aşina olduğum bilgileri serdedeceğim.

     Çünkü; Kerbela olayı, vak'ası ve vahşeti; İslam'ın yüzünü gölgelendirmiş, Kur'anî emirleri inkar yönünde olan bir yüz karasıdır.  Yahu ne demek, 72 tane peygamber torunu masumları topluca kılıçtan geçirmek, ırzlarına iffetlerine tasallutta bulunmak?

     Böyle bir olayı değil Müslüman; Neron bile, Stalin bile, Hitler bile Mussolin bile işlerken haya eder, tüyleri ürpererek icra etmiş olurdu. Firavun bile, erkek çocuklarını katlederken,  korka korka, endişe ile,vahşice öldürürdü.

     Ama, ne hazindir ki, günümüz gelenekçi Müslümanlarının yere göğe sığdıramadıkları, yok Peygamber'in " sır katibi" ve benzeri şişirmelerle övdükleri, yok " Hazreti Muaviye" yok  Allah'ın halifesi" diye yere büyüttükleri Muaviye'nin oğlu Yezid  tarafından işlenmiştir. 

     Diğer taraftan, günümüz dünyasında, İran Şiası, Kerbela günlerinde kendilerini zincirlere vururlar iken, Suriye diktatörü, kan içici Beşşar Esed'e destek vererek Yezid'lik yaptıklarını bilmiyorlar mı acaba?

     Ülkemizde, on Muharrem günlerinde, İstanbul Halkalı meydanında yaslara bürünen Türkiye Şiası, dört buçuk milyon Suriye'li Müslümanın ahı eninleri karşısında sus- pus olmaları hangi gerçeği ifade etmektedir?

     Demek ki, Hz. Hüseyin (ra)'ı sevmek, ona bağlı kalmak, çok çok farklı bir mes'eledir. Sünni kesimler, İslam'ın bünyesine sultanlığı, krallığı, veliahdlığı sokan hala Hz. Muaviye hezeyanları ile bir çelişkinin, bir hurafenin içerisinde kulaç atmaktadırlar.

     " Şimdi atalarımın intikamını aldım" (!)

     Bu çirkin sözü söyleyen kişi Yezid- lainidir. Yani, Bedir'de ölen müşrik yakınlarının intikamından bahsetmektedir. Bu sebeple, hunharca şehit etmiş olduğu 72 tane evlad-ı Resûl'ün tepesinde at koşturmakta, o masumları bir yudum suya hasret etmiştir. 

     Hz. Hüseyin (ra)'ın mübarek vücudunda otuzdan fazla mızrak, kargı yarası bulunur iken, bununla yetinmeyip o İslam insanının başını gövdesinden ayırmış, o öpülesice başı bir kargının tepesine takarak Kufe sokaklarında, Musul, Nusaybin ve Şam sokaklarında gezdirmişlerdir. 

     Yıllarca çile, işkence çektirmişler, ırz ve iffetleri ile dalga geçilmiştir. Dolayısıyla, o tarihten bu yana, Irak, Suriye topraklarında istikrar, huzur, güven bulunmamaktadır. Niçin ve neden? 

     Tüm bu ezaları, cefaları bilmemiz, yapanları " sünni". " Resul'ün sır katibi" gibi yalanlarla gelenek adına övmemiz doğru değildir. Hz. Hüseyin, Hz. Hüseyin'dir, Muaviye Muaviye'dir,  Yezid' de Yezid'dir.

     Sonuç olarak;

     Camii önlerinde dağıtılan Aşûra tatlılarını görmek, yemek ve tatmak istemiyorum. Varsın gelenekçi, hikayeci, toplum kandırmacıları,insanları aldatmaya, aziz İslam'ı ters yüz etmeye devam etsinler, löpür löpür aşura yesinler, ben, ne Şia bağnazları gibi kendimi zincire vuracağım, ne de Sünni geçinenler gibi " kabuk bağlamış yaraları kanatmayalım" aldatmacasına inanmayacağım.

     Çünkü, Hz. Hüseyin ve Hz. Zeynep; Hz. Fatıma'nın ciğer paresidir. Resul (as)'ın doya doya  öptüğü sevgililerdir. Ya 72 Evlad-ı Resul; onlara yapılan kötülük, vahşet, canilik ve insanlık dışı davranışları unutmamız mümkün müdür?

     Ne yazık ki, Türkiye topraklarında Evlad-ı Resul sevgisi, aşkı aranırken, arzu edilirken, yeni yeni Fetö gibi; Muaviye ve Yezid artıkları, vatanın ve milletin bağrına hançerini saplamaya devam etmektedirler.

     Polisimiz, askerimiz tüm hünerlerini gösterip tek tek onları apar topar toplar iken, tümünün kökü alınmamakta, ifritler, yılanlar ve çıyanlar gibi yerden bitmektedirler. Allah, onları kahr-u perişan eylesin. 

     Rabbimiz; tüm Kerbela şehidlerinin mekan ve makamlarını cenneti âlâ eylesin. Selam ve dua ile..

     Şerafettin Özdemir
 

Makale Yorumları

  • Abdullah23-05-2022 07:51

    Ebû İdris el-Havlânî anlatıyor: "Ömer İbnu'l-Hattâb (radıyallahu anh), Umeyr İbnu Sa'd'ı Humus valiliğinden azledince yerine Hz. Muâviye (radıyallahu anh)'ı tayin etti. Halk:"Umeyr'i azledip Muâviye'yi mi tayin etti?" diye mırıldandı. Umeyr (radıyallahu anh):"Muâviye'yi hayırla yâdedin. Zira ben Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın: "Allahım, onunla (insanlara) hidayetini ulaştır!" dediğini duydum!" dedi. (Tirmizî, Menâkıb)Tirmizî'de gelen ve müteakiben 4480 numarada kaydedilen bir başka rivayette Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Hz. Muâviye'ye şöyle dua etmiştir:"Allahım, onu (İnsanlara) hidayet edici ve kendisini de hidayete ermiş kıl, onunla (insanları) doğru yola sevket."“Yâ Rabbi, onu doğru yolda bulundur ve başkalarını da doğru yola götürücü kıl” ve “Yâ Rabbi! Muâviye’ye yazı ve kitab öğret, onu azabından koru” “Yâ Rabbi! Onu memleketlere hakim kıl”Ayrıca burada uzunca ele almayacağım; Rasulullah SAV. Efendimizin namaz kıldırdığında, “Amin” ve “Rabbena velekel Hamd” dualarını ikrar eden, Cebrail AS. Tarafından Cennetten getirilen Kağıt ve kalem ile Ayetül Kürsinin, Resulullah SAV tarafından Hz. Muaviyeye yazdırılması gibi birçok üstünlükleri bulunan bir zata dil uzatmanı anlıyorum. Ancak oğlunun yaptıklarından babasının sorumlu tutulmasını, bunun sana cehennemin hararetinden başka neye yarayacağını anlamıyorum.“Ashâbımı bana bırakın. Nefsim kudretinde olan zât-ı â'lâ (Allâhü Teâlâ)ya yemin ederim ki siz Uhud dağı kadar veya dağlar kadar altını infak (Allah yolunda sarf) etseniz onların amellerine yetişemezsiniz.” (Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed) “Ümmetimin en kötüleri, Ashâbım aleyhine söz söylemeğe cüret edenleridir.”• “Allâhü Teâlâ'ya Ashâbımın benden sonra ihtilâfından sordum, şöyle vahyetti: ‘Yâ Muhammed, muhakkak senin Ashâbın semadaki yıldızlar gibidir. Bazısı bazısından kuvvetlidir, lâkin hepsinin nûru vardır. Kim onların ihtilaflarından üzerinde oldukları bir şeyi alırsa o benim katımda hidayet üzeredir.”“Ashâbımı bana bırakın. Nefsim kudretinde olan zât-ı â'lâ (Allâhü Teâlâ)ya yemin ederim ki siz Uhud dağı kadar veya dağlar kadar altını infak (Allah yolunda sarf) etseniz onların amellerine yetişemezsiniz.” (Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)

Facebook Yorum

Yorum Yazın