KERBELA OLAYI !..
DÜN BU GÜNDÜR, GÖNÜLLERİ DAĞLAYAN YARA; HAZRETİ HÜSEYİN (ra) VE KERBELA OLAYI !..
" Gerçek şu ki, Biziz sana her hayrı cömertçe bahşeden. O halde namazı da, kurbanı da yalnız Rabbine tahsis et; Bir başka gerçek de şu ki; ( hayırdan) tamamen kesilip kopmuştur senden nefret eden." ( Kevser sûresi, âyetler 1-2-3)
Kevser kelimesinin anlamı, " çok hayır" anlamına gelmektedir. İbni Abbas ve sair müfessirlere göre Kevser kelimesi , Resulullah (sav)'e tahsis edilen nimetlerdir.
Kevser; Hazreti Peygamber (sav)'in aziz, latif, pâk nesli olarak anlaşılmalıdır. Yani, Resulullah (sav); Hz. Ali (ra), Hz. Fatıma (ra), Hz, Hasan (ra), Hz. Hüseyin (ra) olarak anlaşılmalıdır.
Diğer taraftan, Kevser'i, " Hz. Peygamber'in nesli, sahabesi, ümmeti, tevhid, İslâm, fazilet, " övülmüş makam", şeriatın sadeliği, aziz Kur'an'ın kolay anlaşılması, ona has bir nûr" olarak yorumlayanlarda bulunmuştur.
Bu kısa izahtan sonra, konumuza Kazım Paşa'nın Hz. Hüseyin efendimiz ve Kerbela olayı ile ilgili bir kasidesini buraya alarak başlamak istiyorum:
" Cebrail, var haber ver Sultaan-ı Enbiya'ya;
Düştü Hüseyin atından, Sahra-yı Kerbela'ya"
Bilindiği üzere, tarih yaprakları, destanlar, vak'alar, hadiseler kadar kalp ve gönüllere düşen, sızılatan, acıtan ağıtları da yazar. Onun içindir ki, kimi zamanlar, kalemle yazı yazmakta zorluk çekilir, "yazayım mı, yazmıyayım" diye vicdan dile gelir ve dilhun olur.
Resulullah (sav) buyuruyor ki: " Hüseyin bendendir, ben de Hüseyin' denim. Allah'ı seven Hüseyin'i sever" ( Tirmizi-menâkıp) böyle buyuran aziz peygamberimiz, ne yazık ki, Hz. Hüseyin'e reva görülen ezayı, eziyeti, cefayı, cevri ve şiddeti yaşamış gibi daha vefatından önce sanki uyarmıştır insanları!..
" Hasan ve Hüseyin benim dünyada kokladığım iki reyhanımdır" ( Tirmizi-menâkıp) buyuran Hatemül Enbiya (sav); ya Kerbela ölüm saatinde Hz. Hüseyin'in ve ahfadının başına gelen halleri görmüş olsaydı ne buyururdu?
Hz. Hüseyin (ra)'ın mübarek bedenine saplanan 33 ok, 34 kılıç darbesi nasıl izah edilebilir, nasıl bu hususta yorum yapılabilinir?
Fitne ateşlenmiş, fesat ayağa kalmış, iktidar hırsı, cehalet, kavimcilik insanların basiretini bağlamış, bu durumda vicdanların nasıl kör ve sağır olduğunu, Peygamber sevgisini, saygısını, hürmetini bile bir taraf ettiği olaydır Kerbela!..
Kerbela yarasını her ne kadar kimi mistikler,. ehli sünnet geçinen budalalar silmeye, unutturmaya çalışsalarda, vallahi, billahi bu akan kan dün aktığı gibi bu günde akmağa devam edecektir. Varsın, kimi sofiler, Mehdi, Mesih geçinen, Fetö'lar, Cübbeliler, Muaviye'yi göklere çıkarsınlar, Yezid'i; onun mahdumu, oğlu yapsınlar, eminim ki, Hz. Hüseyin (ra)'ın arşa yükselen ahı onları da mahvı perişan edecektir.
Muaviye, her ne kadar bu kesimler tarafından " Sır katibi" diye övülsede, yapmış olduğu, İslam'ı; ters yüz eden kabahati, hanedanlığı, Yezid'i veliahd tayini ve benzeri İslam dışı icraatları kendisini kurtaramayacaktır.
Çünkü, Muaviye'nin, İslam'ı ters yüz etmesiyle birlikte, o tarihten bu yana Müslümanlar mağdur olmuş, rezilliği, despotizmi, sultanlığı, krallığı, padişahlığı yaşamaktadır. Buna kim sebep olmuş, bu ahval kimler tarafıından başlatılmıştır. Tabii ki, Muaviye ve hanedanı!..
Hz. Hüseyin (ra) katletmek değil, onun Reyhani kokusundan, maneviyatından müstefid olmak, gönülleri okşayan, kitleleri aşka getiren , ufuk ötelerine götürecek hal ve ahvalinden yararlanmak gerekirdi. Ama, olmadı, oldurmadılar!.. Kahrolasıcalar.
Sonuç yerine;
Bu gün, İslam toprakları mağdur ve mazlum durumdadır. Neden ve niçin? Elbette ki, Irak topraklarına, Suriye diyarlarına Hz. Hüseyin'in kanı damlamış, insü, cinni ağlattığı içindir.
Mübarek gövdesi Kerbela'da kalmış, misk kokulu başı şehir şehir dolaştırılarak, kavim ve milleti adına Yezid-i aleyhillane, tüm hünerini sergilemiş, öyle hal olmuştur ki, Yezid'i; yeryüzü toprakları kabul etmemiş, tarihi bilgilere göre, mezarı, Timürlenk tarafından sökülüp başka yerlere atılmıştır.
Hz. Hüseyin (ra)'ın, ilmi, İslam'ı yaşantısı, düşünceleri o gündür, bu gündür dünyaya hakim olmuş olsaydı. Vallahi, billahi bu gün yeryüzünde ümmet birliği olacak, bölük pörçük devletçikler, mezhepçilik, politik düellolar olmayacaktı. Tüm bu rezaletin müsebbibi Beni Ümeyye'nin doymak bilmez bencilliği, kapris, hile ve düzenbazlığıdır.
Kerbela elim hadisesi ile mes'ele bitmemiş, tüm ehli beyt hanedanı bir bir yakalanarak hunharca katledilmişlerdir. Hatta, ölenler; mezarlarından çıkartılarak, cesetlerine ceza uygulamışlardır. Akabinde, Ebu Hanife, zindan zindan dolaştırılmış, dövülmüş, eziyet ve işkence edilerek hayatına son verilmiştir. Niçin? Hz. Hüseyin efendimizin davasında haklı olduğunu savunduğu ve müdafaa ettiği içindir.
Son sözler olarak, bu gün alemi İslam'ın yaşamış olduğu stres, sıkıntı, depresyon, ırkî rahatsızlıklar. mezhepçilik düelloları, sen ve ben kavgaları tamamen dünün vermiş olduğu, oradan sirayet eden hastalıklardır.
Rabbim!.. Hz. Hüseyin ve tüm Keerbela şehitlerinin makamını cennet, komşularının tüm Resuller ve son Resul Hz. Muhammed (sav) olsun!.. Bir daha bu aziz ümmete, o elim, şedid vak'ayı bir daha yaşatmasın!.. Selam ve dua ile..
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın