KAR ALTINDA MEHMEDİM YATAR SARIKAMIŞ ŞEHİDLERİ!..
Allah yolunda öldürülenlere " ölüler" demeyin. Bilakis onlar diridirler, lâkin siz anlayamazsınız. ( Bakara sûresi, âyet 154 )
Bu gün; Sarıkamış destanımızın 103 ncü yıl dönümüdür. Bilmem ki, yazıma nasıl başlasam, nasıl bitirsem diye epey düşündüm. Çünkü,
Hangi cihete yönelsek, orada katran katran üzerimize gelen bir kara haber bulunmaktadır!.. Kara haberleri, kötü hadiseleri anmaktan, dile getirmekten okuyucuya sunmaktan hicap duyuyorum. Niçin?
Yemen'e uzansam, yüz binler orada şehidi şüheda olmuş, birisi de Dedem Zor Ahmet olmak üzere, Ali'lerin, Veli'lerin, Ahmed'lerin, Mehmed'lerin, Hasan'ların, Hüseyin'lerin can hıraş karınlarının deşildiğini, karınlarında altın arandığını görür gibi oluyorum .
Bağdat'a, Basra'ya, Kut'ul Amara'ya, Kudüs'e, Fizan'a, Medine'ye, Kafkas'lara, Balkan'lara, Plevne'ye ve benzeri nereye giderseniz gidiniz, orada tümsek tümsek, yığın yığın, belki mezarları bile hak ile yeksan olmuş Mehmetçiklere rast geleceksinizdir!..
Ne demek, Çanakkale müdafaasında tam tamamına 253 bin şehid vermişiz, bir o kadarda kör, topal, ayaksız, yarı vücudlu, sakat bırakılmıştır.
Günümüz dünyasında, Donald Trump gibi beyinsizler, akılsızlar, madde perestler, dolara kulluk yapanlar, ihtirasının kurbanı, egosunun esiri olmuş zavallılar anlayamazlar!..
Natanyahu gibi Siyonist artıkları da anlayamaz, bilemez ve akılları, küçücük beyinleri kaldıramaz bu tür vakıaları!..
Ama, 21 Aralık 2017 tarihinde Birleşmiş Milletler toplantısında , suratlarında şaklayan tokat karşısında ne yapacaklarını şaşırmışlardır!.. Onun içindir ki,
Bu aziz millet, milyonlarca Mehmed'i; diyarı gurbette verirken, bu günleri düşünerek vermişti. Çünkü, onların ruhaniyetleri, dirilerle, bizlerle beraber yaşayan acıları balyoz oldu, tokat oldu, atom oldu patladı ve D. Trump'u rezilane bir hale düşürdü.
Hal böyle iken, General Fahreddin Paşa'yı hırsızlıkla, Mukaddes Emanetleri kaçırmakla, suçlayan Bakan Zayed gibi edepsizlerde utanmalıdır, sıkılmalıdırlar. Neden ve neden?
Çünkü, Yemen'den dönen, sakat, yaralı gaziler, Çanakkale önlerine koştular, oradan da Sarıkamış destanını yazmak için silaha sarıldılar. Tabii ki, bakan Zayed; bu işlerin, böylesi ulvi düşüncelerin insanı olmadıkları için. namus, izzet, şeref, özgürlük, özgür yaşamak, kula kul olmamak nedir bilmediği, anlamadığı için aziz paşamızı suçlaya bilmiştir!.. Kahrolasıca!..
" Her birinde 40-50 esirin bulunduğu iki vagon, kapıları kilitlenerek Tiza istasyonuna terk edilmiş, günler süren yürek parçalayıcı feryatlara kimse kulak vermemiş, açlık ve susuzluktan esirlerin tamamı şehit olmuştur. Bu cinayetten bir iz bırakmak istemeyen Ruslar vagonları ateşe verdiler.
Ruslar hastalık var bahanesi ile 500 askerin üzerlerinden elbiselerini soydular. Yalnız don gömlek kalan askerler Tiza şehrine varana kadar tamamen soğuktan dondular. İçlerinden yalnız bir tanesi kurtulabildi.
Sınır bölgelerini boşaltan Ruslar yerlerinden ettikleri kadın ve kızlara tecavüz etmekten geri kalmadılar. Yerli Müslüman halktan toplayıp sürgün ettikleri insanlar arasında 3 yaşında kız çocukları ile beraber 80 yaşında ihtiyarlar vardı.
Kafkasya içlerine sürgün edilen Osmanlı esirlerinden Rus ve Gürcülerin yaşadıkları bölgelere gönderilenler nispeten iyi şartlarda tutulmuş, iç karışıklıkların başladığı dönemlerde serbest kalarak çeşitli iş kollarında çalışmakla hayatta kalmayı başarmışlardır.
Ancak Ermeni nüfusun yoğun olduğu bölgelere sevk edilen Osmanlı esirlerinin imhası için hiç bir şart eksik değildi. Buralarda hiç bir zaman hasta erler diğerlerinin içinden alınmadılar.
Barınaklar son derece pis ve havasızdı. Ekmek oldukça yetersiz ve günde bir defa sade suya çalınmış balık çorbası verilmekteydi. Ermeni askerler sırf zevk için Osmanlı esirlerini öldürüyor, ya da işkence ediyorlardı.
Buralarda Osmanlı esirlerini alıp satmak için pazarlar kurulmuştu. Sağlam esirler 12 ruble, zayıflar daha ucuz, hastalar bir paket tütüne satılıyordu." ( Tarihin Sarıkamış duruşması, Dr. R. Balcı; zayfa 249 )
BİT VE SOĞUK !..
Tam tamamına 90 bin şehid-i şüheda!.. Sarıkamış'ın soğuk, tipi, öldürücü soğuğunda bite ve soğuğa bırakılmış, kimsenin de elinden bir şey gelmediği için, Mehmed'ler, alın yazılarına, kaderlerine terk edilmişlerdir!..
" Başkomutan Vekili yaptığı teftişlerin sonucunda gözüyle gördüğü bu eksiklikler karşısında aciz kalmıştı. Yayınladığı bir tamimde;
" Askerler! Hepinizi ziyaret ettim. Ayağınızda çarık, sırtınızda kaput olmadığını da gördüm. Lakin karşınızdaki düşman sizden korkuyor, yakın zamanda Kafkasya'ya gireceğiz.
Orada her türlü nimete kavuşacaksınız. Âlem-i İslâm'ın bütün ümidi sizin himmetinize kalmıştır." diyerek çözümü Ruslardan elde edilecek ganimetlere bırakmıştı." ( . a.g.e. sayfa 107)
Netice olarak;
Tıpkı, Sarıkamış'ta 90 bin yiğidi, Mehmed'i şehid verdiğimiz gibi, halen de, Mehmedlerimiz; Cerablus'ta, Caber kalesinde, Afgan'da, Balkanlarda, ve benzeri yerlerde her an vızıldayarak gelecek bir kurşunu beklemektedir.
Yani, ne yapalım?.. Meydanı, ortamı, sahayı, ifritlere mi, yılanlara mı, şeytanlara mı bırakalım? Dün, Sarıkamış'ta 90 bin Mehmed'i soğuğa, tipiye, kara, borana terkettik!.. Niçin terkettik?..
Rus emperyalizmi, ülkemizi, vatanımız baştan sona işgal etmesin diyedir!.. Dolayısıyla, 40 yıldan bu yana, kendi içimizden çıkmış, isyan etmiş, yabancıların uydusu olmuş biçarelerin almış oldukları canlar, Sarıkamış destanı kaybından az mıdır?
Dünkü zamanlarda, ülkemize, topraklarımıza göz diken yılanlar, çiyanlar, halen de emellerini gerçekleştirmek için pusuda yatmaktadırlar.. Onların, böylesi pis arzu ve iştihalarını yok etmek için, her şeyi göze almalıyız.. Bunun başka çaresi bulunmamaktadır..
Son söz olarak, Sarıkamış yiğitlerinin 103 ncü yıl dönümlerini içtenlikle kutlar, ruhlarına Fatihalar gönderir, mekan ve makamlarının cennet olmasını niyaz ederim.. Selam ve dua ile..
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın