KANDİLLER VE BİN YILLIK HATAMIZ!..
" De ki: " Eğer Allah'ı seviyorsanız beni izleyin ki Allah da sizi sevsin, ve günahlarınızı bağışlasın! Zira Allah çok bağışlayandır, eşsiz merhamet kaynağıdır." ( Âli- imran sûresi, âyet 31 )
" De ki: " Allah'a ve elçisine itaat edin! Yok eğer itaatten yüz çevirirseniz, iyi bilin ki Allah nankörleri sevmez." ( Âli- imran sûresi, âyet 32)
Malumdur ki, muhabbet mahlukat ağacının tohumudur. Eğer Allah'ı seviyorsanız, bunun bedeli veya karşılığı son nebi Hazreti Muhmmaed (as)'ı izlemektir.
Allah'ı sevenden Allah'ı izlemesi istenmemiştir. Zira yerde yürüyenler iz bırakır ve iz bırakanlar izlenirler. Bu yüzden peygamberler insanlardan seçilmiştir.
Ne yazık ki, zikredilen ayeti kerimeler, Müslüman kitleleri tatmin etmemiş olacak ki, hala camilerimizde kandil kutlamaları tertip ediliyor, bu geceler dolayısıyla mevlid kıraatinde bulunuyoruz.
Tepe tepe din adamları, alimler, Müftüler, Başkanlık mensupları, hiçde aldırış etmeden, Kur'an'ı gaile almadan, fütursuzca inadına inadına söz konusu uyduruk geceleri kutlamakta, yılda iki defa kutlamış olduğumuz Ramazan ve Kurban bayramlarını unuttururcasına söz konusu kandil gecelerini bayrak olarak ilan etmiş ve kutlamış bulunuyoruz.
Sanırım, 21 nci çağın Müslümanlarına bu bid'at işleri dikte edenleri Hazreti Ömer (ra) görmüş, duymuş olsaydı, vallahi billahi elinden kamçısı düşmeyecek, bu bid'ate öncü olanları, kutlayanları falakaya yatıracaktı.
Halbu ki, bu bid'at türü kandil gecelerinin kaynağı yok, temelsiz, Kur'an'la bir ilintileri bulunmamaktadır. Sadece, Hristiyanların yortularına nazire olsun diye, Şia'nın sapkın düşüncelerine benzer olsun diye , kandiller ihdas edilmiş, bu gecelerde Kur'an'ın emirleri değilde, Süleyman Çelebi merhumun uyduruk dizeleri gündemi meşgul etmektedir. Halbu ki,
" İslam'da din adına sonradan zuhur etmiş olan bid'atlerin ve hurafelerin tamamında; derinden derine İslâm'dan önceki dinlere, akidelere ya da hidayetten uzak olan geleneklere ve hayat tarzına bir dönüş özlemi vardır.
Bunun için heva ve bid'at ehlinin din adına zühd ve ibadet adına ortaya koydukları amellerin ve kitaplarda yazdıkları sözlerin bir çoğunun bâtıl olduğunu ve Rasul'ün (sav) ve O'nun ashabının sünnetinden uzak olduğunu görürsünüz.
Bid'atin ve hevanın gayesi Allah'ın rızası imiş gibi gösterilmeye çalışırken, asıl derinde gizli olan düşünce dinde " ihdas"tır. Bu, ya yine din adına veya Rasul'ün (sav) Sünneti'ne tâbi olma veya Allah katında daha büyük bir ecre ve sevaba sahip olma iddiasıyla yapılır. " ( Kandil geceleri ve bin yıllık yanılgı, say.44, M. E. Akın)
Kandil gecelerinin müdaafileri şunu ileri sürmektedirler: " Canım, çok ibadet etmekte ne zarar vardır, daha çok sevap kazanılmış olunmaz mı?"
Evet, bu tür kandil gecelerini, mevlid kıraatını savunan insanlar, gelenekçiler, niçin Kur'an'la iktifa etmemekte, onu baş tacı yapmamaktadırlar?
Bu tür uydurma kandil geceleri , mevlid okuma faaliyetini Rasulullah (sav) uygulamış, tatbik etmiş ise, bizim için baş tacı, biz niçin yapmayalım, kutlamıyalım ki?
Ama, mes'elenin dibacesine inecek olursak, görmüş ve müşahade etmiş oluruz, bu tür uyduruk şeyler tamamen din dışı, dinden olmayan uyduruk, batıl şeylerdir Ne Rasulullah(sav), nede hülafa-i raşidin hazeratı bu tür geceleri kutlamamış, akıllarının kenarından bile geçmemiştir, geçirmemişlerdir. Halbu ki;
" "... Eğer siz herhangi bir şeyde çekişmeye düşerseniz, onu Allah'a ve Rasul'e götürünüz.." ( Nisa:59) emr-i ilahisi bizlere tüm amellerimizdeki ihtilaflarda hükmün aranması iiçin Kur'an'a ve Sünnet'e başvurmamızı emrediyor.
Allah'a götürmek O'nun kitabına, Rasul'e (sav) götürmek de O'nun (sav)Sünneti'ne baş vurmaktır. Allah'ı sevmenin tek şartı O'nun Rasulü'ne (sav) itaattir.
Bin yıldır Müslümanlar arasında kutlanan mevlidden amacın, Kandil Geceeleri ve günleriyle Allah'ın rızasını elde etmek ve O'na yakınlık arzetmek olduğuna göre,öncelikle bunun hüccetinin Allah'ın kitabında sonra da Rasulü'nün (sav) Sünneti'nde olması gerekirdi.
Hicrî ilk dört asırda asla böyle geceler ve günler kutlanmamışken; Mecusîlerden, Hristiyanlardan ve en son olarak da Mısır'da iki yüz yıl egemenlik kuran Karmatî, Batınî ve İsmailî kökenli Fatımîlerin teşvik ve terviciyle Müslümanlar arasında bu günler ve geceler yayılmıştır." (a.g.e. say.50)
Netice ve sonuç olarak;
" Gül benim terimden yaratılmıştır" uydurma ihdaslarla, ne yazık ki kitleler oyalanmakta, kandırılmakta, beyinleri ve ruh dünyaları uyutulmakta ve uyuşturulmaktadır.
Demek ki, ehli bâtıl, kat'iyyen boş durmamaktadır. Her gün, her an bakıyorsunuz ki, bir uydurma namaz, bir ibadet türü meydana sürülmüş, Müslümanlara dikte edilmektedir.
Daha çok bu tür batıl, bid'at şeyler ehli tarikat çevreleri tarafından kutlanmakta, yaşanmakta, müridanın beyinleri yıkanarak,. baştaki adamlarına kul ve köle yapılmaktadır.
Sufiler, bu tür bid'atlerin içerisinde yüzmekte, bir an önce cennetlik sıfatını, ismini almak için de yarış yapmaktadırlar. Böylesi gecelerde, şu kadar rekatlı namazlar, tesbihler, şeyhe ittiba ve itaat almış başını gitmektedir.
Tabii ki, Feto terör örgütü veya şeyh hazeratı bu tür şeyleri kutlar iken, bizim Diyanet İşleri boş dura bilir mi? Ne kadar önde gelen, sesi güzel, namesi muhteşem gazelhanları varsa onları ortaya sürerek, televizyon ekranından halka lanse etmektedirler.
Rabbimiz! Bu millete acısın!.. Kur'anî yolda çalışmalar nasibi müyesser eylesin!.. Selam ve dua ile...
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın