İSTİKLAL MARŞI !..
" Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.
....
Çatma, kurban olayım çehreni ey nazlı hilal,
Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celal?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal.
Hakkıdır, hakk'a tapan, milletimin İstiklal!
Yüce Allah'a hamdü sena olsun ki, İstiklal marşımız 101 yıldan bu yana vatanın üzerinde, milletinde kalbinde, aşkla, şevkle, iç aydınlığı ile okunmaktadır!.. Dileriz, dua ederiz ki, nice nice yüz yıllar vatanımızda, milletin kalbinde ve dilinde okunsun, ona bir halel gelmemiş olsun!..
Çünkü, İstiklal Marşımızın hasımları, sevmeyenleri gayet çoktur. Çoğunluk sevsede, canü gönülden okumuş olsa da, bir kısım ekalliyetler bulunmaktadır ki, İstiklal Marşımızı okumak, okurken ayağa kalkmak onlar için zillettir ve züldür.
İstiklal Marşımızı, kalbî olarak sevmek, okumak için, bu topraklarda okunmakta olan beş vakit ezana aşık olmak, okunan ezanlar doğrultusunda inanmak ve yaşamak gerekir.
Sonrasında ise, gönderde dalganan, İslam'ı, özgürlüğü, millet olmayı temsil eden bayrağı sevmek, bağrımıza basmak şarttır. Törenlerdeki, merasimlerdeki, yemin törenlerindeki bayrak üzerine yapılan yaminler bunu temsil etmektedir.
Kos koca geçen 101 yıl... Vatanımız, milletimiz bu 101 yüz yıl içerisindee neler görmüş., neler yaşamış, ne tür sıkıntılara maruz kalmış ve muhatap olmuş bir millettir?
Millet özgürlüğüne müdahaleler, 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat, 15 Temmuz hortlaması, millet için kara birer gün olmuş, ilerleyecek, kalkınacak milletimiz, fersah fersat geriye itilmiş, kalkınması, ilerlemesi, bir kısım hilkat garibeleri tarafından engel olunmuştur.
İşte, büyük Âkif, İstiklal Marşımızı, kaleme alırken, Taceddin Dergahında uyumamış, dinlenmemiş,. içi kıpır kıpır olarak, göz yaşlarını tutamayarak yazıp. bizlere armağan etmiştir.
Yarışmaya katılan kalbur üstü tüm şairleri geride bırakarak, 724 kişinin arasından öne çıkmış, vaad edilen ödülü kabul etmeyerek, söz konusu ödülün " Dar'ül-Mesaiye" verilmesini sağlamıştır. Şu ayeti kerimeeyi kalbî olarak okuyalım:
" Artık Kur'an okunurken onu can kulağıyla dinleyin ve sesinizi kesin ki rahmete nail olabilesiniz!" ( A'râf sûresi, âyet 194)
Onun içindir ki, İstiklal Marşımızı okurken, hemen ayağa fırlıyor esas duruşa geçiyoruz. Marş bitinceye, sona erinceye kadar kıpırdamadan, istifimizi bozmadan aşkla, şevkle, iştiyakla dinlemiş ve okumuş oluruz!..
Çünkü, bu aziz marşımızın kaynağı Kur'anî veriler,özgürlük, Hakk'a kıyama durmak, rükuya varmak, yüce Rabbe tazarruda bulunmak, hamdü sena etmektir.
Âkif, merhum bu marşı kaleme alırken, dayanağı Kur'an olmuştur. Zaten marşın içeriği de " Hakka tapan ", " Allah'a ubudiyyette" bulunan milletten bahsetmiş. bunu önemle vurgulamıştır. Şu ayeti celiyeye dikkat çekmek istiyorum:
" Doğrusu, Rabbinizden size ( vahiy gibi) bir bilinç kaynağı gelmiştir. Artık kim ( vahyin gösterdiği hakikati) görmek isterse kendi lehine, kim de körlüğü tercih ederse kendi aleyhinedir. Ben sizi engelleyecek değilim." ( En'âm sûresi, âyet 104)
" Tefsirler, hafiz sıfatını rakîp anlamına alarak, bu âyeti ya da en azından âyetin son cümlesini Hz. Peygamber'e atfetmişlerdir. Âyetin ait olduğu pasajda söyleyen Allah'tır ve bunu değiştirecek başkaca bir gerekçe de bulunmamaktadır.
Âyetin son cümlesi ise Allah'ın insana verdiği iradeyi yok saymayacağına, onun seçimine saygı göstereceğine, önce akıl verip sonra da yokmuş gibi davranmayacağına delalet eder ve bunu en güzel veren anlam da şudur: " Ben sizi engelleyecek değilim". Çünkü hıfz " zarar veren şeyleri engellemeyi" de içerir." ( Kur'an Meali)
Netice olarak;
İstiklal Maarşımızın 101 nci yılını canü gönülden kutlarım, Bundan sonraki millet hayatımızda da, gürül gürül okunmasını istirham ederim.
Bir kere, merhum Âkif üstadın, tüm şiirlerine bir göz atınız, kiminde sahabe ile konuşur, kimisinde Bedr'in arslanlarına kıyas yapmış olur.
Daha doğrusu, Âkif merhum, Kur'an mealini tamamlamadan ahirete göç etmiş ama, bu aziz millete, tıpkı Kur'an Mealini andırır " Safahat" isimli şah eserini emanet etmiştir. Dolayısıyla;
İstiklal Marşımız okunurken, susuyoruz ve dinliyoruz. Aksi halde, İstiklal Marşımız terennüm edilirken, zar-zurt yaparsak, car-curt konuşursak, okuyanlar, dinleyenler, saygı gösterenler, neye niçin saygı göstermiş olduklarını bilemeyeceklerdir..
Son sözler olarak şunu arsetmek istiyorum: Âkif'i; anlamak, şiirlerini okumak, İslam'ın, Müslümanların dirilişini, kıyama kalkışını yaşamak demektir.
Daha doğrusu, hurafenin, üfürükçülüğün, yanlış kader inancının, yanlış teekkülün sona ermesi, milletçe kalkınmak, dünyaya meydan okumak, "çağdaşım" diyenleri fersah fersah geride bırakmaktır..
Merhum Âkif, nur olsun, nurlar içinde uyusun!.. Makamı cennet olsun, İstiklal Marşımızın da kabul ediliş günü mübarek olsun!.. Selam ve dua ile...
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın