Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

İslamda Evlatlıkların Yeri

İSLÂM; EVLATLIKLARINIZI;  OĞULLARINIZ YERİNE KOYMAMIŞTIR!.. --1-

" Allah hiç kimse için bir bedende iki kalp yaratmamıştır; aynen böyle, vücudunu annenizin vücudu gibi haram saydığınız eşlerinizi de hiç bir zaman sizin gerçek anneleriniz kılmamıştır. Yine evlatlıklarınızı da sizin gerçek çocuklarınız kılmamıştır. Bütün bunlar ( düşünmeden) ağzınıza aldığınız boş laflardır; ne ki Allah yalın ve gerçeği söyler ve O hep doğru yolu gösterir." ( Ahzab sûresi, âyet 4 ) 

      Evlatlık konusu, sıradan, basit, mühimsenmeyen bir konu gibi anlaşılsa da, maalesef,  bu konu üzerinde ciddiyetle durulacak, izah edilecek, toplumu bilgilendirilecek bir konudur. 

     Bu mühim gerçeği kabullenmek zorundayız. Gerek Resulullah (sav) döneminde ve gerekse günümüz dünyasında böylesi imühim bir mes'ele halen yaşanmakta, evlat sahibi olamayan aileler, evlat edinme yolunu tercih ederek, bir başkasının çocuğunu " Evladım", " Oğlum", " Kızım" diyerek sahiplenmekte, sanki kendi öz yavrusu gibi muamele edilmektedir.  Onun içindir ki;

     " Evlat edinme konusu bir kaç noktadan ele alınarak irdelenmesi gereken konulardan biridir. Birincisi çocuğun nesebi noktasından: Çocuk kimin sulbünden gelmiş ve hangi anneden doğmuş ise nesebi itibariyle o aileye aittir. Bu gerçek hiçbir şekilde değişmez. 

     Bir kimse çocuk yaşta da olsa evlat edinmekle, nüfusuna geçirmekle o çocuğun nesebi, soyu, kan bağı evlat edinenin kendisine ait olmaz. Özellikle İslam'da yapılan vurgu burayadır. 

     Evlatlıklarını öz evlatları gibi görme cahili Arap toplumunun teamülü olduğundan İslam bu konuyu düzeltmiştir... ( Ahzab/4)

     " ( Şu halde evlatlıkları) babalarına nisbet ederek çağırın. Bu Allah katında daha hakkaniyetli bir davranıştır. Eğer babalarının kim  olduğunu bilmiyorsanız, zaten unutmayın ki onlar sizin din kardeşleriniz ve dostlarınızdır. Bu konudaki yanılgılarınızdan dolayı size bir vebal yoktur, fakat asıl kalbinizdeki kasıt ( belirleyicidir): Zaten Allah tarifsiz bir bağışlayıcı, eşsiz bir merhamet kaynağıdır." ( Ahzab sûresi, âyet 5)

     Bir kimseye " sen benim annemsin, kardeşimsin" demekle o kimse senin annen veya kardeşin olamaz. Bu sadece sizin sözünüzdür. Annelik ve kardeşlik lafla değil neseple olan bir akrabalık bağıdır. 

     Ancak bunu böyle bilmekle beraber o insanlara gerçekten anne kardeş gibi saygı duymaya ve sevmeye mani değildir. Ayetin tenkit etmesinin nedeni, kişinin bu hanımından ayrılmak için söylemiş olmasıdır. 

     Boşanmanın yöntemi bu değildir. Allah bunu ayrıca belirlemiştir. (2/229). O yöntemi kullanarak eşinden ayrılabilirsin. Fakat gerçek olmayan sözü söyleyerek bunu yapamazsınız. " ( İktibas/ Kasım 2008, sayfa 45 )

     Ben, yıllardan beri bir Batı ülkesinde yaşadığım için, maalesef, " evlatlık" yanlışını insanlarımızın arasında görmekte, artılarını, eksilerini şahit olmaktayım. . " Evlatlık"; sonradan nüfuzlarına geçmiş olduğu ailelere, dinen, resmen bir evlat gibi girerek, mirasçı olmakta, girmiş olduğu evde öz evlat muamelesi görmektedir. 

     Normal bir evlat gibi, girmiş olduğu evde, her halükarda rahat, mahrem, na-mahrem sınırlarını aşmış bir durumda sere serpe gezinmekte, davranmakta ve evin öz evladının durumunu aratmamaktadır. Oysa, yüce İslam ne demekte, nasıl bir ferman buyurmaktadır?

     Tabii ki, evlatsızlık, evlad hasreti çekmek, annenin, babanını en büyük özlemi bir evlada sahip olmaktır. Tüm tıb sahası denenmiş, bütün yollara baş vurulmuş, ama, evlad sahibi olunamamştır. Elbette, annenin, babanın yapacakları tek şey, bir öksüzün, bir yetimin elinden tutarak, ona sahiplenmek, onu yetiştirmektir. 

      Bu sahiplenme, korumaya alınacak çocuğa öz evlad muamelesi, diğer çocukların ortak mirasçısı yapmamalıdır. Yani, anne ve baba, evlatlık alınan çocuğun yanında bir yabancı  gibi hususları nazari dikkate alınmalıdır,.

     " Devamla bir kimse evlatlık olarak aldığı kimseye de " kendi evladım" demesin. Bu da gerçek değildir. Onu, kendi babasına nispet etsin çünkü doğru olan budur buyuruyor. O'nu evlat edinmekle o çocuğun anne ve babası olunmamaktadır. 

     Yine nesep olarak o bir yabancıdır. Çocuk erkekse evlat edinen anneye, kız ise evlat edinen babaya mahremiyeti devam etmektedir. Bu durum evlat edinen kadın ve erkeğin ( Amca, hala ve teyze gibi) akrabaları için de geçerlidir.

    Bununla birlikte İslam evlat edinmeye karşı değildir. Hiç bir zaman evlat edinmenin karşısında olmamış; sadece yapılan yanlışlıkları düzelterek ilahi iradenin hükmü belirtilmiştir.

     Bu bağlamda Peygamberimizin evlatlığı olan Zeyd İbni Harise'ye Mekke halkının Zeyd ibni Muhammed ( Muhammed'in oğlu Zeyd) demelerinin doğru olmadığını şu ayetlerle bildirmiştir:

     " Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat o, Allah'ın Resûlü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah her şeyi hakkıyla bilendir." 8 33/40) ( a. g. d. sayfa 45)

     Sonuç olarak;

     Bizim insanımız, bu mevzuda duyarlı, hassas, acıması, merhameti yüksek olan bir millettir. Sokakta; bir çocuğun ağlaması insanımızı üzer, onu derinden etkiler ve hemen hal çaresi düşünülmeye başlanır. 

     Sokaklarda görülen, çöplüklerden ekmek toplayan, elinde el arabası ile, yine çöplüklerden naylon poşet toplayan çocukların varlığı, insanımızı dilhun eder ve hemen akabinde hal ve çözül yolları aranır. 

       Dolayısıyla, "evlatlık" alınan çocuk, yetiştirilmeli, okutulmalı, bakımı, terbiyesi, eğitimi yerli yerince yapılarak, o çocuk hayata kazandırılmalı, insanlığa hizmete sunulmalıdır. 

      Dikkat edilmesi gereken husus, evlatlık alınan çocuğu öz evlat gibi görmemeli, evlenme, mahremiyet hususlarında buna dikkat edilmelidir. Yazım ikinci bölüm ile devam edecektir.. Selam ve dua ile..

     Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın