Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

İSLAM TOPLUMU NASIL OLMALIDIR?..

ALİYA İZZET BEGOVİÇ VE İSLAM TOPLUMU NASIL OLMALIDIR?..


     " Ne yani! Şimdi bu ilahi kelamı, kendilerine iletmem için sana indirmiş olmamız onlara yetmedi mi? Elbet bunda, inanacak bir toplum için tarifsiz bir rahmet ve ilâhi bir uyarı zaten vardır."  ( Ankebut sûresi, âyet 51) 

     " Eğer birine bu vahiy mucize olarak yetmiyorsa, ona hiçbir mucize yetmez. Her peygamberin bir nübüvvet mucizesi vardır, Kur'an Hz. Muhammed'in nübüvvet mucizesidir. 

     Her peygambere verilen mucize ise kendi zamanında geçerlidir. Kur'an mucizesi kendisinden sonra ki tüm zamanlarda geçerlidir. Kur'an'ın insanı dönüştürücü gücü lik günkü gibi sürmektedir. Gerçek mucize de budur." 

      Bu konuyu merhum Aliya İzzet Begoviç çok güzel değerlendirmiş, 20 nci, 21 nci asrın insanlarına yol göstericilik görevi yapmıştır. Makamı ceennet olsun!..

      Oysa, gerek Türkiye Müslümanları, gerekse Bosna Hersek Müslümanları ve tüm dünya müslümanları, Aliye İzzet Begovic'in İslami görüşlerini, düşüncelerini, felsefi yapısını, örnek halini, tavsiyelerini tam şekliyle anlamış değildir.  Yani diyor ki:

     " Genel olarak Müslüman, birey olarak var değildir. Müslüman olarak yaşamak ve ayakta kalmak istiyorsa eğer o, ortam, topluluk ve düzen yaratmak mecburiyetindedir. O, dünyayı değiştirmek zorundadır. Aksi takdirde o değişecektir.

     Tarihte var olan hiçbir hakiki İslami hareket yoktur ki aynı zamanda siyasi hareket olmasın. Bunun sebebi İslam'ın bir din olmakla beraber aynı zamanda da onun felsefe, ahlâk, düzen, tarz, atmosfer, tek kelimeyle hayatın tamamını kuşatan bir şey olmasındandır. 

     İslami inanç ile gayr-ı İslamı yaşamak, üretmek, eğlenmek ve hüküm sürmek mümkün değildir. Bu durum ya münafıklar ya da mutsuz ve birbiriyle çatışan insanlar için geçerlidir. ( Ne Kur'an-ı Kerim'i terk edebiliyorlar ne de bulundukları şartları değiştirmek için kendilerinde güç bulabiliyorlar).

      Ya bir çeşit keşiş ve yalnızlığı seçen kimseler ( onlar dünyadan elini çekiyorlar çünkü o dünya İslami değildir) veya nihayetinde İslam ile ilgili ikilemde olan insanlar ki bunlar İslam'ı terk edip var olan hayatı ve dünyayı olduğu gibi daha doğrusu başkalarının o dünyayı biçimlendirdikleri gibi benimserler.) ( Nida)

      Hakikaten, Aliya İzzet Begoviç merhum, öyle bir toplumda yetişmiş, var olmuş, görüşlerini, İslami kimliğini sergilemiş bir liderdir ki, dünyada benzeri liderlere rast gelmek mümkün değildir. 

      Ülkemizde, Mehmet Akif gibi, Pakistan milli şairi Muhammed İkbal, İran'lı şehid edebiyatçı Ali Şeriati merhum bu fikrin öncü isimleridir. 

     Ama, gelin görün ki, toplum olarak, Müslüman kitleler olarak, gelenekten, atalarcılıktan kurtulup, şia-sünni mezhepçiliğinden kurtulup bir türlü bu şahsiyetlerin öngördüğü Kur'anî yapıya dönemiyoruz. 

      Zaten dönmemiz de şu anda mümkün değildir. Ortalıkta boy gösteren miistisizm hareketleri, tarikatçı yapılar, Mehdicilik, Mesihcilik, İsa tekrar dönecek iddiasını savunan kitleler tarafından yukarıda zikredilen, İslami anlayış, yaşam tarzı makes bulamamaktadır.  Aliye'ye tekrar dönecek olursak:

     " Orta ve Yakın Doğu, çok yaygın ve kök salmış olan üç kötülük, şarap, kumar ve sihir, uzun bir müdet için ve muazzam büyüklükteki bölgeden Kur'an-ı Kerim'in tek bir ayetiyle ve tek bir açıklama ile- Allah onu haram etmiştir- ortadan kaldırılmıştır. 

     Bu din zayıfladığı zaman sarhoşluk ve bâtıl inançlar aynı güçle yeniden ortaya çıkmış ve ortamın kıyaslanamayacak derecede üstün kültürel seviyede bulunması herhangi bir engel teşkil etmemiştir.

     Amerika'nın Prohition Law ( Alkolü Yasaklayan Kanun) asrın bilimi adına ilan edilmiş ve dünyanın en teşkilatlı toplumlarından birinin gücü vasıtasıyla hayata geçirilmiş olmasına rağmen XX. asrın kırklı yıllarında, 13 yıllık umutsuz ve zulüm ile cinayetle dolu çabalarla beraber, nihai olarak geri çekilmek zorunda kalınmıştır. İskandinav ülkelerinde aynı kanunun uygulanma teşebbüsü aynı başarısızlıkla sonuçlanmıştır." ( a..g.d.) 

     Demek ki, Aliya merhumun da değindiği gibi, Müslüman nesillerin bir an önce , Kur'anî kimliğe dönmeleri, onun emirlerini yaşamaları zarureti bu gün için acilen elzem olan isteklerdir ve arzulardır. 

     Müslüman toplumlar, asıl kimliklerine uygun, yani Kur'anî yaşama ait emirlerle yaşamazlar ise, dünden bu gün olduğu gibi, bundan sonra da ayaklar altında sürünmeye, Batı'ya, ABD'ye kul köle olmaya devam edecektir. 

      Merhum Aliya İzzet, bu trajediyi kendi ülkesinde yaşamış olduğu gibi, binlerce insanını zulmün kurşunlarına şehit vermiş olduğu için, sair Müslüman kitlelerin bu acıklı duruma düşmemelerini arzu etmektedir ve etmiştir. 

     Netice olarak;

     Maalesef, Aliya İzzet gibi, Ali Şeriati gibi, Mehmet Akif gibi, İkbal gibi, Seyyid Kutup, Abdülkadir Udeh, Hasan el-Benna ve benzeri mücahidler gibi Kur'an aydınları, yaşamlarından dolayı, fikirlerinden korkulduğu için yok edilmişlerdir. 

      Kim iddia edebilir ki, Mehmed Akif merhum, Kur'an alimi olarak, İslam şairi olarak memleketimizde rahat etmiş, huzurlu bir şekilde yaşam sürerek hakka vasıl olmuştur? 

       Alın size Ali Şeriati üstadı!.. Şiayı savunmadığı, bağnaz bir Şii olmadığı, mezheplerin tali konular olduğunu savunduğu için ne oldu? Fransa'da Savak ajanları tarafından bu fikrinden dolayı şehid edilmiştir. 

      Alın size Seyyid Kutub'u, Hasan el Benna'yı vesair kahramanları!.. Tamamı, İslami savundukları, gelenekçi yapıyı tenkit ettikleri için ölüme götürülmüşler, hayatlarına son verilmiştir. 

     Merhum İkbal, kendi ülkesinde bir türlü huzuru bulamamış, yabancı ülkelerde hayatını idame ederek vefat etmiştir. Tıpkı Akif gibi.. 

      Son sözler olarak; şunu demek istiyorum. Yeni nesil, , bunlar ve benzeri üstadların fikirlerine, düşüncelerine, felsefi yapılarına aşina olmalılar, bunların fikirlerini, kendilerine, yaşamlarına mal ederek yep yeni İslami bir hayat tarzı gelişmiş olacaktır.. Selam ve dua ile...

     Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın