İSLAM TARİHİNDE PAVLUSLAR !.. -3-
Yüce dinimiz İslam, aziz kitabımız Kur'an, varoluşundan bu yana zalimlerle karşı karşıya gelmiş, Allah'ın emirlerini ört bas etmek, Rasulullah'ın emsalsiz buyruklarını yerinde ve zamanında boğmak, yok etmek için neler yapılmamıştır ki?
Rasulullah (sav)'a, daha hayatta iken düşmanlık yaptıkları gibi, Resul'un vefatını müteakiben hadis alanında icra etmişlerdir. Örneğin, Hz. Ömer (ra) döneminde sadece 500 adet olan hadisler, sırf kendilerine itaatı, halkı sürüleştirmeyi, kadınların ellerinden haklarını almayı gaye edinerek, binlerce hadis ortama sürülmüş, o gündür bu gündür böylesi hadis çıkmazından kurtulmuş değiliz.
Maalesef, tıpkı Pavlus'un zalim Neron'a mutlaka itaati, saygıyı, tapınmayı emretmesi gibi, İslam'ın bağrından çıkmış Pavlus artıkları da, her türlü idarede zalimlere, içkici krallara, kan dökücü insanlara itaatı meşrulaştırmışlardır.
Bir hırka, bir lokma rezaleti de bunların devir ve dönemlerinde başlamış, o gündür, bu gündür insanların üzerinde baskılarını artırarak, yoğunlaşarak Müslümanların özgürlüklerine, Allah'ın emrettiği şekilde yaşamalarına fırsat vermemişler, halen de öyledir.
Ülkemizin muhtelif yerleşim birimlerinde, şehirlerinde öbeklenmiş sufi merkezleri, tekkeleri, şeyh severlik merkezleri ala bildiğince yoğunlaşarak çoğalmaktadır. Böylesi yerlerde, ticari, ekonomik, şeyhe hizmet adı altında, Allah rızası doğrultusunda(!)çoğalıp gitmektedir. Örneğin, Feto çıkmazı buna örnek gösterilebilinir.
Maalesef, Pavlusçuluk; bir yönüyle İslam memleketlerinde idarecilerin hal ve hareketlerine girmiş, hatta kral Muaviye'nin danışmanı, müşaviri, akıl vereni, en ünlü Kilise azizlerinden Yuhanna ed-Dımeşkî'nin oğlu Mansur olmuştur.
Bu tür danışmanların asıl niyetleri, empoze etmek istedikleri husus, İsa'nın tanrı ve ezeli olduğunu, kelimesi/kelamı olduğunu bir Kur'an ayetinden çıkartarak, Kur'an'ın " Halkul Kur'an" olduğu beyanında bulunarak ümmetin alimleri zor durumda bırakılmış, aksini iddia ettikleri takdirde işkence, eziyet gördükleri malumdur.
İşte, o tarihlerden bu yana, Pavlusçuluk Müslümanların içerisinde giderek yaygınlaşmış, Hristiyan azizlerinden aktarılan keramet, şefaatçılık anlayış ve kültürü Müslümanların Kur'anî düşüncelerini dümura uğratmış, bu gün bile " Kur'an Müslümanlığı" denildiği zaman bu kesimler küplere binmekte, olmadık iftiralarda bulunmaktadırlar.
Kabir severlik, türbe perestlik İslam aleminde bütün hızıyla etkisini göstermekte, şeyhlerin, Mehdilerin, Mesihlerin vefatlarında özel yerlere defnedilerek, üzerlerine kocaman kocaman sandukalar yaptırılmaktadır. Bununla da kalmayıp, bunların cesetlerinin çürümediği, kabirlerinde terü taze durduklarına inanılmaktadır.
Netice ve sonuç olarak;
Günümüz dünyasında, İslam aleminin içerisinde bulunduğu rezillik ve rezalet, hep o tarihlerden beri süre gelen çirkinlikler ve uydurmalardır.
Günümüz Müslümanları, Hz. Ali, Hz. Hasan ve Hüseyin'i çok çok severken, uygulamada, tatbikatta Muaviye ve ondan sonra idareleri devam ede gelen Yezid ve benzeri kralların Pavlusça hal ve hareketlerini tasvip eder durumdadır.
Yani, Muaviye'den bu yana, İslam; bir türlü Rasulullah ve hülafe-i raşidin parlak dönemini, şura ve seçim sistemini bulamamış, bulmak içinde her hangi bir arayışa girmemiştir.
Demek ki, Suriye ülkesinin despotu Beşşar Esed'in, Sisi'nin, Suud kralı ve benzerlerinin yönetimlerinden hoşnudlar ki, öze, Kur'an'a dönüşe tepki göstermektedirler.
Onun içindir ki, her Müslümanın, tarihi iyi bilmesi, okuması ve üzerinde düşünmesi boynunun borcudur. Uhud'da şehid edilen Hamza'nın niçin şehid edildiği, Hz. Ali'nin niçin olmadık iftiralara maruz bırakıldığı, Hz. Hüseyin ve ehl-i beytinin niçin bu kadar zulmete uğratıldıkları bilinmeli ve enine, boyuna düşünülmelidir.
Rabbimiz!.. Ümmete, bir daha İslam adına kralcılık, despotizm, pavlosculuk yaşatmasın!.. Selam ve dua ile...
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın