İslam 3-5 Merasimden İbaret Değildir
İSLÂM; ÜÇ BEŞ MERASİMDEN İBARET DEĞİLDİR !..
" Kim zerre kadar iyilik yaparsa onu ( ilâhi kayıtta) görecektir." Zelzele sûresi, âyet 7 )
" Kim de zerre kadar kötülük yaparsa, onu ( ilâhi kayıtta) görecektir." ( Zelzele sûresi, âyet 8 )
" Yine onlar ki , iffetlerini korurlar," ( Me'aric sûresi âyet 29) " Ancak eşleri, yani meşru şekilde hakkını vererek sahip oldukları kimseler müstesna; zaten onlar ( meşru eşleriyle paylaştıkları cinsellikten dolayı) kınananamazlar." ( Me'aric sûresi, âyet 30) " Ama bu sınırın ötesine geçen kimseler haddi aşmış olanlardır." ( Me'aric sûresi, âyet 31), " Onlar ki, emanetlerine ve sözlerine riayet ederler." ( Me'aric sûresi, âyet 32)
Malum olduğu üzere, yüce İslam nizamı, ilk intişarından bu yana yılları, asırları ve çağları kuşatmış, bütün beşeri sistemlere meydan okuyan İlahi bir nizamdır.
Lakin, ne hazindir ki, millet tarihimizde bu eşsiz, aziz, bulunmaz nizam resmiyette ismen hüsnü kabul görür iken, tatbikatta uygulanmamış, bunun yerine; " Kandil geceleri", " ölü ruhlarına mevlid", kıssalar, hikayeler, destanlar anlatılır ve dinlenir olmuştur. Şu alıntı yazıma dikkat çekmek istiyorum:
" ... Merhum Akif yıllar öjnce: " Kaç Müslüman gördümse hepsi makberdedir. Bilmem ama Müslümanlık galiba göklerdedir" dediğini görüyoruz.
Kim Allah'ın kitabındaki hakikatlere vakıf olmuşsa başını kaldırıp topluma baktığında Kur'an'da özellikleri anlatılan müslümanları göremiyor olmanın şaşkınlığını yaşıyor. Doğrulara bu kadar yakın olan insanların onlardan ne kadar uzak olduklarına bir türlü anlam veremiyor.
Sözde herkes müslüman ancak hayatın sıcak saatlerinde insanlarla yüzyüze alışveriş yaparken, kazanırken veya harcarken, üretirken veya tüketirken gönlünce takılır. Dini, fırsat buldukça kılıdığı namazlara, yeri geldikçe yapılan merasimle hasretmiştir.
Hayatın içinde ondan hiçbir eser yok. Keyfince alıyor satıyor, zevkince yaşıyor. Akletmiyor ki din, üçbeş merasimden ibaret değildir. Hayatın tümünü kapsayıcı ve kuşatıcıdır. Yaşadığımız sürece Allah'ın sorumlu tutmadığı bir saniye, hesabını sormayacağı hiçbir davranış yoktur. Allah " Zerre kadar iyilik ve kötülüğün hesabını soracağını" ( 99/7-8) açıkça beyan ediyor olmasına rağmen insanlık gözü kapalı yürümeye devam ediyor.
İnsanlarla daha yakından muhatap oolduğundan ise manzara daha da vahim . Ne sizi dinlemeye tahammülleri var ne de anlamak için bir gayretleri. Yüce Rabbimizin " Ey Muhammed, sen körlere gösteremez sağırlara da işittiremezsin" buyurduğu tipleri görüyor gibi oluyorsunuz.
" Ne var ki zulüm ve işkenceyle şartlanmış olanlar bir hakikat bilgisine dayanmadan kendi arzu ve heveslerinin peşinden giderler. Allah'ın bu şekilde saptırdıklarını kim doğru yola sevk edebilir ve bu işte kim onlara yardım edebilir?" ( 30729) 8 Müsl. Sorunları, H. Bülbül, sayfa 389-390)
Maalesef, İslam'ı, aziz Kur'an'ı; üç beş beş merasimden ibaret sananlar, nerede, ne zaman Kur'anî bir yazı, beyan, ifade görmüş olsalar, deliye dönmektedirler. Örneğin, Afşin Haber Gazetesi sahibi, Halil Demir; yazılarımın eleştirildiğini, tenkit aldığını ifade etmektedir.
Halil Demir, haklıdır. Çünkü sitesinin yaşaması, hizmet etmeye devam etmesi lazımdır. Ancak, site sahibi olarak ağırlığını koyması, sürekli pohpohlama yazılarına göz yummamaması lazımdır. Benim için, yazı alanları çoktur. Çoktur ama, yine de kendi düşüncelerimi yazacağım, prensiblerimden ayrılmayacağım.
" Ne yapmamız gerektiğine ise şöyle işaret ediyor:
" Böylece sen batıl olan her şeyden uzaklaşarak yüzünü kararlı bir şekilde hak olan dine çevir ve Allah'ın insan bünyesine nakşettiği fıtrata uygun davran ki Allah'ın yarattığında bir bozulma ve çürümeye meydan verilmesin. Bu sahih bir dinin gayesidir. Ama çoğu insanlar bunu bilmezler."
" Yahut inançlarının bütünlüğünü parçalara bölen her grubun yalnız kendi sahip olduğu ilkelerle öğündüğü kimselerden olma." ( 30729-32)
Dinlerini bölük bölük eden grupların kol gezdiği dünyada onlardan bir grubunun dümen suyuna kapılmadan hayatın tümünü kucaklayan Allah'ın fıtrata uygun dininin bütününe insanları çağırmanın doğruluğuna ve vazgeçilmezliğine inanıyoruz.
Ferdi hayatımızda Allah'a teslim olmanın gereğini yapmaya çalışırken toplumsal hayatımızda da her ferdin kendi çapında hakkın davetçisi olması gerektiğine inanıyoruz." ( a.g.e. sayfa 390)
Sonuç olarak;
Bizler, ehli Kur'an olarak, doğru bildiğimiz Kur'an yolunda yürümeye devam edeceğiz. Falanın, filanın hatırı için hak bildiklerimizi yazmaktan kat'iyyen imtina etmeyeceğiz. Tabasbus, yağlama, yağdanlık, hatır için kalem oynatma eyleminde olmayacağız.
Zaten, ümmetin perişanlığı da burada yatmaktadır. Hatır gözetme, incinir sanma, aman bana ne derler yüzünden, günümüz dünyasında, aziz Kur'an dirilere değil, ölülere okunur olmuştur. Kur'an yerine mevlid nakakaratları gündemi meşgul etmektedir.
Kur'anî emirlerde kalem oynatan birini de gördükleri, okudukları zaman. deliye dönmekteler, kendileri bir şey yazamasalar da , Halil Demir gibi site sahiplerini taciz ve tedirgin etmektedirler.
Ne yapalım etsinler. Site sahibi Halil Demir'de Kur'an yerine, mevlid reklamı yapsın, yağcıların, yağdanlıkların sırt sıvazlama yazılarını gündemlerine taşısınlar.
Biz yine de direneceğiz, niçin direneceğiz? Kur'an yerine safsata mevlid şiirini öncelemeye direneceğiz. Rabbim!.. aziz Kur'an'ı baş üstünde tutanlardan eylesin. Onun yerine şiir, mevlid, hikaye anlatımlarından uzak eylesin.. Selam ve dua ile..
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın