İNTİHAR ETMEK !..
" Allah kimseyi taşıyacağından fazlasıyla mükellef kılmaz. Herkesin kazandığız iyilik kendi lehine, işlediği kötülük de kendi aleyhinedir. Rabbimiz! Unutur ya da yanılırsak, bundan dolayı bizi sorguya çekme! Rabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır yük yükleme! Rabbimiz! Takat getiremeyeceğimiz şeylerle bizi sorumlu kılma! Günahlarımızı affet, bizi bağışla, bize merhamet et! Sen bizim Mevla'mızsın; Kâfirler güruhuna karşı Sen bize yardım et!" ( Bakara sûresi, âyet 286)
Bu ayeti celileyi, her akşam mutlaka yatmadan önce okumakta, anlam ve mealini tefekkür etmekteyiz. Hele, yanık sesle yatsı namazından sonra okunmuş olursa, manasının iç derinliğine nüfuz edilirse, bu ayeti celile insanı, alemden aleme taşımaktadır!
Bu âyeti celile üç şey söyler: 1- Allah herkese sorumluluk yüklemiştir. Sorumlu olmayan insan yoktur, sorumsuz insan vardır. 2- Allah herkese mutlaka taşıyacağı bir sorumululuğu yükler, hiç kimseyi sınırsız ve sorumsuz bırakmaz. 3- Her insanın sorumluluğu gücüne denktir. ı
Nitekim zekât zengine, hac ona bir yol bulabilene, oruç sıhhatı olana farzdır. Sorumsuz davranan üç kez zulmetmiştir: 1- Kendisine, 2- Terk ettiği yüküne, 3- Onu terk ettiği yükü taşıyana.
Ahtae, " kasıtsız yanılmadır". Unutma ve yanılma iradenin ve kasten dahil olmadığı bir süreçtir. İlâhî ceza ise iradenin ve kastın dahil olduğu bir sürecin sonucudur. Unutmak bilgiye, yanılmak iradeye ilişkindir. Rasulullah (sav) bu âyetin ardından Allah'ın vaadini müjdeledi.
Lâ tuhammilnâ fiil olarak gelmişken, lâ tâkate lenâ isim olarak gelmiştir. Üstelik ikincisinde kulun " lehine" iması taşıyan bir lenâ ( lâm-ı leh) ile gelmiştir. Birincisinin fiil gelmesi, yükün artıp azalabilir niteliğine delalet eder. Allah hem kişiden kişiye, hem aynı kişinin ömür seyri içerisinde onun yüke, kendisine ve Rabbine karşı duruşuna bağlı olarak " yüklediği yükü" değiştirebilir.
İkincisinin isim gelmesi, takatin cevherî ve zâtî niteliğine delalet eder. Lenâ'daki lâm bu niteliğin kulun lehine olarak kullanılacağını ifadeliğin kulun lehine olarak kullanılacağını ifade eder. Tam bu noktada " O yarattıklarının kapasitesinde dilediği artışı gereçekleştirir" (35/1) âyetini hatırlamak gerekir. İş bu âyet ışığında bu dua zımmen: Rabbimiz! Yüklediğin yük oranında gücümüzü artır" vurgusu kazanır.
Mamafih, Allah yarattığını bilir. Yarattığını bilen, kulunun kapasitesini de bilir. Bu âyette öğrenilen dua yalnızca " yükümü azalt" vurgusu taşımaz, belagatı gereği dolaylı olarak " kapasitemi artır" vurgusunu da taşır. " Yük" Rabbin rububuyyetinin tecellisi ve ilâhî terbiyenin vesilesi ise -ki öyledir, parçayı görene düşen bütünü gören Allah'a teslim olmaktır. Bunu bilen her kula ise bu bilinçle dua etmek yakışır. ( Kur'an Meali)
" Bundan dolayı Biz İsrailoğullarına şöyle vahyetmiştik: Kim cinayet suçu işlememiş veya yeryüzünde fesat çıkarmamış bir kişiyi öldürürse bütün insanlığı öldürmüş gibi olur. Dahası kim de bir hayat kurtarırsa, bütün insanlığı kurtarmış gibi olur." ( Mâide sûresi, âayet 32)
Yüce İslam'ın bütün bir insanlığın tüm zamanlar ve zeminlerde değişmez değerleri olduğunun ifadesidir. Onun içindir, aziz Kur'an ve İslam; hep insan değeri, insanı yaşatmak hususunda durur ve cana kıymak, insan öldürmek, intihar ve bu gibi hususlarda bu fiili şiddetle yasaklar, haram kılar, intihar etmeyi hiç bir hal ve şartta kabul etmez, haram olduğunu bildirir. Arzedeceğim şu ayeti kerime mealini daima hatırda tutmaya çalışalım.
" ( ALLAH'IN şu müjdesini ) ilet: " Ey hadlerini aşıp kendilerini israf eden kullarım! Allah'ın rahmetinden asla umut kesmeyiniz! Allah bütün günahları affedebilir: çünkü O, evet O'dur mutlak bağışlayıcı, sonsuz raahmet kaynağı olan!" ( Zümer sûresi, âyet 53)
Allah'ın rahmetindene umut kesmek, ümitsizliğe düşerek intihar yoluna sapmak yolların, düşüncelerin en çirkinidir. Böylesi bir hal, Allah'ın yüce rahmetinde ümid kesip,rahmete sırt dönmektir. Dolayısııyla,
Yani, ' Af dileyip tevbe eden herkesin günahını affeder' Bu ayeti kerime üzerine, Abdullah bin Mes'ud bu âyeti " Dilediği kimsenin bütün günahlarını" şeklinde anlamıştır.
Netice olarak;
İnanmış insanın bir olay, bir cürüm karşısında iradesine hakim olmayıp intiharı düşünmesi, en büyük cinayet, en büyük günahlardan, insanın kendi kendisini katletmesinden başka bir şey değildir.
Çünkü, hata yapmak, bela ile karşılaşmak insan için mukadder bir vakıadır. İnsan, şifasız hastalığa yakalanmış olabilir, kanser vesaire belalerle, sel baskını ile, deprem afeti ile insan karşı karşıya gelebilir. Düşmanla, her türlü beşeri hal ve akibetle karşı karşıya gelinebilir.
Bundan dolayı intihar mı etmek lazımdır? Hayır!.. Her zorluğun neticesinde bir kolaylık, bir rahatlama peşinden gelecektir. Şu ayeti kerimeyi iyice düşünmeliyiz!
" Ey iman edenler! Karşılıklı rızaya da dayansa, birbirinizin mallarını haksız yere yemeyin; tabi ki( meşru) ticaret hariç- ve kendinize kıymayın; çünkü Allah sizin için bir rahmet kaynağıdır." ( Nisâ sûresi, âyet 29)
Çağın Müslümanlarının, çok çok akli olması, akıllı davranması, yaşaması bir zorunluluktur. Bilhassa, Batı ülkelerinde, nice nice iradesine sahip olamayıp intihar yolunu seçen, kendini katleden insanlar yoğunluk şeklindedir. Hiç olmazsa, intihar eylemi, İslam ülkelerinde olmaması, izine rast gelinmemesi güzel bir davranış olmalıdır.
Rabbimiz! Müslümanlara Kur'anî anlayış bahşeylesin!.. Selam ve dua ile..
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın